Sanal alemde gerçek aşk
Gerçek bir yaşam hikayesi...
Yazı: Filiz Şeref
Kim demiş ‘filmlerdeki gibi aşklar yok’ diye! Ieva Zaleckyte ve Burçkan Burçüstü’nün hikayesi ve peri masalını andıran düğünleri, filmlere taş çıkartır cinsten. Eğer aşk konusunda umutsuzsanız, onların hikayesinin ana fikri size de umut verebilir: “Gerçek aşk vardır. Yeter ki kalbinizin sesine kulak verin!”
Litvanyalı Ieva, 19 yaşındayken hayatını değiştireceğini bilmediği bir oyun oynuyor... Oyunu birlikte oynadığı adamın yüzünü bile görmüyor oysa. Başlangıçta imkansız görünen şeyler, gün geliyor hayatın onlara cömertçe sunduklarıyla sürpriz bir şekilde, masalsı bir hikayeye dönüşüyor...
“İkimiz de çok farklı dünyalardaydık o zaman. 19 yaşındaydım ve Litvanya’daydım. Üniversitede eczacılık bölümünde okuyordum. O ise 21 yaşındaydı ve Türkiye’de grafik tasarım eğitimi alıyordu. Bazen, dersler çok yoğun olduğunda ve sıkıldığımda, vakit öldürmek ve kafa dağıtmak için aptalca online oyunlar oynardım. O gece de Yahoo’da oyun oynamak için bilgisayar karşısında buldum kendimi. Bilardo oynamak için seçebileceğim yüzlerce odadan bir tanesine girdim... Ve biri daha geldi o odaya. Oyunu oynamaya ve bu sırada bir yandan da chat yapmaya başladık. Uzun bir oyun oldu. Haliyle uzun bir sohbet... Tekrar birlikte oynamak için birbirimize mail’lerimizi verdik. Fakat bir daha hiç birlikte online oyun oynamadık.”
Yedi yıl sonra ilk karşılaşma...
Evet, bir daha hiç oyun oynamamışlar çünkü oyun oynamaktansa, birbirlerine anlatacakları, birbirlerinden öğrenecekleri çok fazla şey varmış yazışarak. Olay bir sonraki aşamada webcam’e taşınmış ve sonunda birbirlerini görebilmenin büyüsüne kapılmışlar.
“İletişimimiz bu şekilde altı ay kadar sürdü. Online yazışmalar, gerçek mektuplar, bir gün buluşacağımıza dair verdiğimiz sözler, pek çok umut ve birbirimize karşı hissettiğimiz güçlü duygular...”
Ancak bir gün gerçeklerle karşılaşma vakti gelip çatmış; Ieva’nın annesi bir yabancıyla kızının buluşmasına asla izin vermeyeceğini söylemiş.
“Uçağa binip onunla buluşmaya gideceğimi söylediğimde annem asla buna izin vermeyeceğini söyledi. Çünkü o bir yabancıydı ve ben henüz çok küçüktüm. Bunun üzerine bütün dünyam yıkıldı. Günlerce ağladım. Burçkan da benim gibi altüst olmuştu. Ama gerçek buydu, biz buluşamayacaktık. Ve madem görüşemeyecektik, yazışmayı da kesmemiz normal olanıydı. Bizim için yollar tıkandı ve hayatlarımıza devam ettik...”
Ancak Ieva, yıllar geçerken ikisinin de ilişkileri olmasına rağmen, onu asla unutamadığını söylüyor. “Her zaman aklımda şu vardı: Onunla bir gün mutlaka buluşacağım.” Ve “Onu hiçbir zaman unutmadım” diye devam ediyor hikayesine. Aynı şey erkek tarafı için de geçerliymiş. Bu yüzden çok nadir de olsa birbirlerine mektup yazmaktan kendilerini alamamışlar.
Tam yedi yıl geçmiş tanışmalarına vesile olan online oyunu oynamalarının ardından. Ieva, uzun süren ilişkisini nihayetinde noktalamış (oysa Burçkan onların uzun birlikteliklerinin ardından evleneceğine inanıyormuş). Burçkan da yine oldukça uzun süredir birlikte olduğu kız arkadaşından ayrılmış hemen hemen aynı zamanlarda. Ve birbirlerini tekrar merak etmiş, fazla haberleşemedikleri bu yılların hayatlarında neler değiştirdiğini öğrenmek için de tekrar yazışmaya başlamışlar. “Ancak bu kez bir şeyler değişmişti; artık birer yetişkindik. Ailemizden izin almaya ihtiyacımız yoktu. Buluşmaya karar verdik; ‘ya şimdi ya asla’ dedik. İki ay sonra kendimi uçakta onunla buluşmaya giderken buldum. Ben Türkiye’ye gelmek istedim çünkü vize almaya ihtiyacım yoktu ve benim açımdan işler daha kolay ilerleyebilirdi. Türkiye’ye gelme kararım hayatımda yaptığım en doğru şeydi. Havaalanında buluştuk ve hemen birbirimize sarıldık...” Buluştuklarında neler hissettiğini ise şu sözlerle dile getiriyor: “Hislerimi anlatabilmem çok zor ama her zaman kalbimde olan bu adamı gördüğüm an, sadece beş dakika içinde, onun hayatımın erkeği olduğunu anlamıştım. Yıllardır tanışmayı beklediğim adam benim diğer yarımdı. Biliyor musunuz, aynı şeyleri o da hissetmiş.”
Birlikte geçirilen bir hafta, birbirlerinden ayrılamayacaklarını ve birlikte olmaktan başka yolları olmadığını anlamalarına yetmiş.
“İyi bir iş, dans hayatı, aile ve arkadaşlar... Onunla birlikte olmak için her şeyi arkamda, Litvanya’da bıraktım. Bu yaptığımdan dolayı bir saniye olsun pişmanlık duymadım. Şimdi evliyiz ama tanrının bize böylesi cömert davranmış olmasını ve bizim tanışmamıza fırsat vermesini, bu yaşadığım mucizeyi hala unutamıyorum. Bu yaşadığım büyük aşk için gerçekten minnettarım. Arkadaşlarıma her zaman kalplerinin sesini dinlemelerini söylüyorum. Çünkü gerçek aşk diye bir şey var. Hatta bazen onun önceki hayatımda da sevgilim olduğunu bile düşünüyorum.”
Ieva, birlikte geçirdikleri bu kısa sürenin ardından Litvanya’ya dönmüş ve 3.5-4 ay kadar sonra, İstanbul’a taşınmış. O günden bugüne önce sevgili ve son bir yıla yakın zamandır da hem sevgili hem de karı-koca olarak aynı evi paylaşıyorlar.
Düğünleri ise fotoğraflarda da görüldüğü gibi peri masalını andıran bir kır düğünü olmuş.
Burçkan, düğün gününün detaylarını şöyle anlatıyor: “O sabah karanlık, kasvetli bir güne uyandık. Kutlama akşamüstü olacaktı. Yağmur bütün gün hiç durmadı. Evden, bir tanıdık vasıtasıyla tesadüfen ve son dakikada ayarlayabildiğimiz 1974 model MG otomobilin içine koşarken, beş metrelik mesafede sırılsıklam olduk. Ieva’nın saçları dağılmış, morali de oldukça bozulmuştu. Bense bunun istesek de olamayacak, unutulmaz bir gün olduğunu ona hatırlatmaya çalışırken çok neşeliydim. Yağmur arabanın içinden ayaklarımızı ıslatırken, arabada çalan ‘Electric Light Orchestra’ albümüyle bulutlar dağıldı ve pasparlak güneş mekana varmamıza iki dakika kala kendini gösterdi. Sonrasında her şey çok güzeldi.”