Romantik tumblr görsellerine bakarken bazı fotoğraflarda kanım çekiliyor. Birbirlerine sımsıkı sarılıp uyuyan çift fotoğraflarını görünce özellikle. Sanırım en nefret ettiğim şey, sarmaş dolaş uyumak. Eminim benim gibi insanlar vardır. Dünya üzerinde olan bütün canlıların, koala gibi uyuduğunu düşünmek istemiyorum. Yatarken mümkünse bana bir yeri değmesin, iyi geceler diyerek, yatağın en ucuna gidebilir.
Çok zor ya, inanın denedim. Zevk almaya çalıştım. Alışırım dedim, sevdiğim adam bu, ne yapıyorum dedim ama yok yok yok. Yanımda biri varken, o birinin her an eli arkadan bana sarılacak gibi dururken uyumamın imkanı yok. Sevgilim varken zaten sürekli uykusuz gezmemin, yorgun görünmemin, kahve içmemin tek sebebi bu.
Öncelikle sen bir bana sarılma, bir arkanı dön ben sarılırım diye uyumaya düzenini alıyorum. Arkasını dönüyor, koca adama sarılıyorum. Elim onu rahatsız ediyor mu? Biraz aşağı mı koysam? Kafamı nereye kaldırabilirim? Ejderha gibi sırtına nefes püskürtüyorum resmen... Uyudu mu? Bir sesleniyorum, uyumamış. Gözüm açık öylece arkasında uyusa da arkamı dönsem diye bekliyorum.
Bazen uykusunda sarılacak gibi oluyor. Kalp krizi geçiriyorum yemin ederim. Mengeneye sıkıştırmışlar beni, bütün kemiklerim kırılıyor sanki. Elini yavaşça yana mı itsem. Kırsam mı hatta bir daha sarılmasın. Dur ya parmaklarını prize sokayım en iyisi. Oysa aşkından da ölüyorum adamın. Aşkla meşkle ilgisi de yok.
Arkanı döndüğün an yüz yüze gelme olay var bir de. Biri benim suratıma bakarken nasıl uyuyabilirim. Tamam, pratikte bakmıyor; neticede gözleri kapalı ama benim değil. Karşısında fal taşı gibi açmışım gözümü öyle bakıyorum. Kaç kez tuvalete kalkarken korkudan kendini duvara attı garibim.
En uyuz olduğum şey bir de yanımdakinin hemen uyuması. Ben daha boğazımı temizlemeye çalışıyorum, son içtiğim su yeterli mi bir yudum daha içsem mi diye bekliyorum. Sağ tarafa mı dönsem acaba diye düşünüyorum. Alarmı kurdum mu, kapıyı kilitledim mi, inip baksam mı diye kendimi uykuya hazırlarken yanımdaki bilmem kaçıncı rüyasında. Bakma, insanı acayip tedirgin ediyor bu durum. Her kıpırdadığında uyanacak gibi oluyor çünkü. İnat eder gibi de habire kıpırdanasın geliyor. Bir de öksürük. O da ne kötü ya. Kış ayındaysan özellikle. Prensesler gibi yattığını zannediyorsun. Arada Mahmut amca gibi boğaz temizleme sesi. Hartt hartt, utanmasan burnunu sümküreceksin o derece.
Bu süreçte ilişkiyi sorguluyorsun bir de sürekli. Her ne kadar o seni, ‘kıza bak, uykusundan uyanıp beni izliyor’ diye düşünse bile. Senin aklından tek geçen, ‘ne zaman uyanacak. Gözenekleri amma açıkmış. O siyah nokta mı ne. Salya mı o akan, ayy vallahi salya!’
Sağa sola dönme merasimlerimi unutmamak lazım. Ne tarafa dönsem, bir önceki pozisyonum sanki daha iyiydi gibi geliyor. Yatağın içinde Tazmanya Canavarı gibi fır dönüyorum. Yalnız bir şey dikkatimi çekiyor, onca dönme, öksürme, yatağın içinde kıvranmaya uyanmayan adam, tek bir şeye uyanıyor. O telefonu elime aldığım an gözlerini pat diye açıyor. Sanki onu aldatırken yakalamışım gibi bir bakış atıyor bana. Telefonuma bakmak için onun uyumasını beklemişim sanki.
Çok uğraştım, çok denedim sarılarak uymayı ama ben başaramadım. Allah’tan erkekler öyle çok ‘mıç mıç’ olmak istemiyor. Başta işte bir, hani ‘istemediğin bir şey’ olduğu için zorluyorlar sadece. Sonrasında ise, uykudan sonrasını mı düşüneceğim bir de diye sana ayak uyduruyorlar. Çoluğum çocuğum olunca kesin, yatakları ayıran, uyumadan önce ellerine kollarına saatlerce krem sürüp öyle yatan biri olacağım.