Sanırım iki sene oldu. Belki daha uzun zaman. Gözlerimdeki simlerle yaşıyorum. Simlerle uyanıyorum, yıkanıyorum, yüzüyorum, koşuyorum, yatıyorum, kalkıyorum, geziyorum.
Aklınıza ne geliyorsa, gözlerimdeki simlerimle, pırıl pırıl yapıyorum. Hastasıyım simlerin! Hayatıma tıpkı Peter Pan’ın Tinkerbell’i gibi sihirli simler serptim kendimce. Gözlerimdeki simler olduğu sürece, baktığım yer parlayacak diye inandırdım kendimi. Hayaller gerçek olacak… Hayatım ışıl ışıl olacak. Parlak bir yolda yürüyeceğim dedim kendimce. Oluyor da. İnandın mı illa öyle olur. Hemen hemen her renkte simim var. Ama aklınıza gelen her renkte. Gündüz gece umurum değil. Yer ve mekana göre bir şeyler yapma/giyme kasıntısını ‘koyvereli’ çok oldu.
Gözlerimi simli gören çocuklar kafayı yiyor. Bakakalıyorlar simlere. İçleri gidiyor görüyorum. Çantamda olanları önce bir güzel sürüyorum gözlerine, sonra kıyamayıp veriyorum. Ay nasıl seviniyorlar anlatamam. Gören eş dost önce bir bakıp duruyor. Ben anlıyorum soracak. En sonunda dayanamayıp soruyorlar: “Senin bu gözlerindeki simler ne? Sen sabah-akşam bunlarla mı dolaşıyorsun?” diye. İçinde bazen alay var, bazen özenme... Bazen de yerme ve uygunsuz bulma. ‘Evet’, diyorum. Gece gündüz simliyim. Sim içinde yaşıyorum. Kimisi ‘manyağa bak’ der gibi bakıyor. Kimi geceden kalma fi lan olduğumu sanıyor. Yok değilim. Sürekli simliyim. Hatta ultra maratonlar sırasında, çadır arkadaşlarım koptu gülmekten. Yanımda sekiz renk getirmişim; pembe, yeşil, mavi, mor, altın, dore, gümüş, turkuaz! Her sabah ‘ne renk sürsem?’ diye açıyordum gözümü. Banyoda yıkanırken akıyorlar yüzüme. Yüzüm gözüm sim içinde. Umurum değil. Pırıl pırıl parlıyorum ne şahane! Piyasada dolu simli makyaj malzemesi var. Jelli olanlar daha dayanıklı aklınızda olsun. Dahası daha yeni kalıcı simli göz kalemleri buldum. Her renkte var. Mor, siyah ve zeytin yeşiline bayıldım. Şimdi bir de onları kalem gibi çekiyorum, üstüne de benim simleri sürüyorum. İyice parladım yani. Kalın simli kalemler aynı zamanda göz farı gibi. Hadi siz de sürsenize! Parlayalım hep birlikte. Yonca ‘simbirlik’
KIRMIZI YAKIŞIR
Kırmızı rujun nasıl hastası olduğumu anlatamayacağım, malum kırmızı ruj yasağında ‘kırmızı isyan’ başlattım, kırmızı ruj özgürlüğümüzü geri aldık. Bizde kırmızı ruja karşı garip bir ön yargı var. Bana yakışmaz diye direniyor kadınlar. Bence büyük yalan. Ben kalın, ince, esmer, kızıl, sarışın... Kırmızı ruj yakışmayan kadın görmedim. Bir şeyi sen yakıştırma hissiyle taşırsan yakışır arkadaş. Ama ezik taşırsan olmaz. Bu konuda feci iddiacıyım. Moda filan tanımam. Sürün kırmızı. Nokta. Yonca ‘kırmızı’
PERIOD TRACKER
Böyle bir uygulama varmış ve ben bunu bizim gelinden, yani kardeşimin karısı İdil’den daha yeni öğrendim. Telefona indiriyorsun, sana ne zaman regl olacaksın söylüyor. Oh be!
Ben bunca senedir ne çektim bu işten yahu. Hep gafil avlandım hep. Acilen indirdim, mutluyum... Aynı uygulama hamile kalmak isteyenler için yumurtlama takibi de yapıyor. Çok şeker. ‘Friends’ dizisinde Monica’nın hamile kalma çabaları geldi aklıma. ‘O zaman olaydı, ne iyi olurdu’ dedim. Bu uygulama benim gibi regl günü takibiyle kafayı yiyenler için süpermiş. Arada azcık şaştığı da oluyor yalnız. Dikkat. Yonca 'pembe'
GENÇLERE DEĞER
Nasıl güzel gençlerimiz var gördünüz değil mi? Nasıl sorumluluklarının farkında, çalışmak isteyen, bir işe yaramak, fayda sağlamak isteyen, sosyal sorumluluklarının bilincinde olan gençlerimiz var; bizlerin farkındalığını bekleyen, bunu hak eden! Onlar çabalıyor. Biz de onlar için çabalayabiliriz. Ben göle maya çaldıkça tuttuğunu gördüm. O yüzdendir bu durmadan çabalamak istemem. Sizleri de harekete geçirmek istemem. Ben onlara bakınca, neden ben o yaşta bu kadar bilinçli değildim diye sorguluyorum kendimi. Onlara bir faydam olursa, benden daha mutlusu yok. Sosyal sorumluluklarının bilincinde geleceğe umutla bakan ve arı gibi çalışan bir genç için 100 liralık bağışa değmez mi? Ben Avrasya’da o bir genç için değdiğine inandığımdan 42 km. koşacağım. Bağışlarınızı bekliyorum. Gençlerimize fazlasıyla değer bence... Yonca 'koş Yocakoş'
TOG Bağış bilgileri
Garanti Bankası
Hesap sahibi: TOG, Toplum Gönüllüleri Vakfı
Bağlarbaşı Şubesi (422) Hesap No: 6296674
IBAN No: TR89 0006 2000 4220 0006 2966 74
Web üzerinden bağış için: http://tog.org.tr/bagis_206
Açıklama için: YTOKBAS AA Kendi ADINIZ VE SOYADINIZ
EVLİLİK 38 YAŞINA KADAR YASAKLANMALI
Hadi 35 olsun. Ama 30 yaşlarından önce evlenmek gerçekten çılgınlıkmış.Kadının esas kafası 30’dan sonra geliyor. Kesin bilgi. Dahası 30 yaşına kadar yaşa be kadın. Ne işin var bunca sorumlulukla... Zaten iş öyle bir noktada ki, evlilik aşk değil, çocuk için yapılan bir kontrata döndü. Bakıyorum hormonu çalışan panik içinde. Söyleyebilecek samimiyette olduklarıma diyorum; senin derdin koca değil, bebek diye ama nafile. Toplum baskısı feci bizde. Belli bir yaşa gelen herkes, evlilik krizinde. Anne-babalar kızım yalnız kalacak diye dert içinde. Bekarlık yalnızlık değil oysa. O eskidendi. Bunu bahane ve dert edinmek de bir eğitim problemi. Bence. Çok mu ağır oldu bu yazı bilemedim... Ama öyle. Çocuk yapmak için evlenilmez. Kötü bir başlangıç ve zor bir dayanma süreci olur bence. Yalnız kalmamak için de evlenilmez. Yalnızlığını özlersin zaman geçtikçe. Ve bir şey daha: Zaman geçti bir şey yapamıyorum diye düşünen her kadın kişi evlilik yüzünden bunu diyor. Değil. Kendinize bu konuda eziyet etmeyin. Kalıplar hasta ediyor bizi. Kalıpları kırmak zor, ama imkansız değil. Bir de, bir adamı bilmem kaç sene beklemeyin yahu. Gönül kapılarınızı o adam için kapalı tutmayın oooonlarca sene. Baktın uzatıyor, yürü git. Gerçekten diyorum. Değmeyene değmez. Yonca 'uçuk'
AVRASYA MARATONU
17 Kasım günü Avrasya Maratonu 35’inci kez koşulacak. Avrasya 35 yıldır koşulan dünyanın tek kıtalar arası maratonu. Anadolu’da başlıyorsun koşmaya, Avrupa’ya geçiyorsun. Müthiş bir rota. Zor da bir rota. Altın kategorisinde bir maratonun bunca inişi çıkışı olması elit atletler için zorlayıcı. 10 km., 15 km. ve 42 km.’lik parkurlar var. Ben bu sene Avrasya’da 42 km. koşmaya ve bizim 42 km.’lik parkur boyunca neler oluyor ona bakmaya karar verdim. Daha önce Venedik ve Paris’te 42 km. koştum. Venedik felaket bir hava yüzünden feci, Paris ise halk sayesinde olağanüstü bir tecrübe olmuştu. Maraton ve yarış deyince aklınıza har har har aralıksız koşmak zorunda olduğunuz fikri gelmesin. Önemli olan finişe bitiş süresinden önce gelmek. Şu satırları okuyan herkes çok rahat 10 km. bitirir. Verilen süre yürü-koş yaparak bitirmeniz için yeterli. Keşke deneseniz. Sonunda finişe gelip madalyanızı alınca zevkten delirirsiniz. Paris Maratonu’nda 50 bin kişi koşuyor. Ama sokaklarda da 500 bin kişi yol boyu destek veriyor. Maraton organize eden her şehir, o günü müthiş bir bayram havasında yaşıyor. Koşmayacaksınız çıkın sokaklara güzergah boyu koşanları alkışlayın, destekleyin.. Lütfen yapın bunu. Eğlenin o gün. Şimdiden 17 Kasım’ı takvime alın.
17 Kasım’ı kendinize sporla eğlenme günü ilan edin. Yonca ‘Avrasyalı’