"Sınırlarımı zorlamayı seviyorum"
‘Güllerin Savaşı’nda canlandırdığı hipoksi hastası Cihan karakteriyle birlikte herkes onun performansını konuşuyor. Sercan Badur, yolun çok başında; ayakları yerde, düşünceleri göklerde, kuşağının en yeteneklilerinden!
‘Güllerin Savaşı’nı beş kelimeyle özetlemenizi istesem bana neler söylersiniz?
Savaş, hırs, kadın, intikam, masumiyet...
Cihan karakteri için yaptığınız çalışmalar fazlasıyla duyuldu ama biz bir de sizden dinlemek isteriz…
Senaryo bana kayıt dememizden altı ay önce gelmişti. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum çünkü Cihan’a ve hipoksi hastalığına çalışacak zamanım oldukça fazlaydı. Daha önce hipoksi hastalığına dair hiçbir şey duymamıştım. İlk edineceğim bilgilerin en doğru yerden olmasını istediğim için Londra’da psikiyatri okuyan bir arkadaşımın yanına gittim. Onunla birlikte hastalığa dair bilgiler topladık. Buraya döndüğümde hastalığı biliyordum ama Cihan’da bunu nasıl uygulayacağımı henüz kurgulayamıyordum. Çünkü hipoksi hastaları birbirinden farklılık gösteriyor ve bu onların hipoksik şoku nasıl yaşadıklarıyla alakalı. Fatih Aksoy ve senaristimiz Sırma Yanık ile birlikte toplantılar yapıp hastalığın seviyesini belirledik. Ardından hipoksik şok yaşamış biri gibi Selim Başarır’dan özel terapi görmeye başladım. Terapi görürken aldığım sorumluluğun ne kadar ağır olduğunu hissettim ve bu yola bir oyuncu koçuyla başlamam gerektiğini düşündüm. Çünkü hasta birini oynamak ciddi bir risk, kamera karşısında yapacağım bir hata diziyi izleyen pek çok kişiyi üzebilir. Tam bu noktada hayatıma Canan Ergüder girdi! Onunla birlikte Cihan’ı çıkarmaya başladık. Cihan karakterinin varoluşunda emeği çok fazla.
Sete ilk girdiğiniz anda gözleriniz kimi arar?
O günkü set programına göre değişiyor bu ama genellikle önce sahne içindeki partnerimi arar onunla enerjimi paylaşırım.
Cihan’ın Gülru’ya olan ilgisi aşk mı, hastalık mı?
Cihan Gülru’ya takıntılı. Yani obsesif. Zaten hipoksik şokun getirilerinin en büyüğü obsesiflik. Gülru’suz yaşayamayacağına, nefes alamayacağına inanmış biri. Ama bu sevginin Gülru’ya zarar vereceğini düşündüğü anda da kendini yok edebilecek kadar aşık. Yani hiç bencil değil.
Siz hiç hastalık derecesinde birine takılıp, bağlanıp kaldınız mı?
Hastalık derecesinde değil tabii ki ama bağlandığım biri oldu zamanında. Çok sevmenin, çok mutlu olmanın sonucunda o derin duyguları kaybetmeme isteğiydi yaşadığım. İlişki çıkmaza girdiğinde kestirip atmak yerine çözüm aramaya çalışan biriyim. Tek çözüm ilişkiye nokta koymaksa eğer, noktayı koyarım ama her şeyimle yarım kalmış hissederim kendimi. Bir ilişki yarım kalmamalı bence. Bir şeylerin hala devam ettiğine inanıyorsam eğer sonuna kadar arkasında dururum.
Aşk gezegeninizde nasıl hareketler var şu anda?
Şu ara Merkür ve Satürn’ün astrolojik etkilerinden, aşk gezegenime pek fırsat kalmıyor açıkçası. Biraz durgun yani bu aralar. Biraz da işime fazla odaklandığım için aşk konularını çok sorgulayacak zamanım pek olmuyor. Şikayet etmiyorum şu anki durumdan ama ilişki yaşamayı seven biriyim.
Bu sene sizi başka projelerde izleyecek miyiz?
Şu an senaryosunu çok beğendiğim bir sinema filmiyle görüşme sürecindeyim.
Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?
Çok yoğun bir dönemdeyim. Hızlı, heyecanlı, biraz da stresli geçiyor bu dönem ama şikayet etmiyorum. Çalışmak beni motive ediyor. Her haftam acaba yeni bölüm senaryosunda neler oluyor, heyecanıyla Cihan’ı düşünüp kurgulamakla geçiyor. Sette olmadığım günlerde spora gidip film seyretmeyi tercih ediyorum.
Ne için hayatınızı değiştirirsiniz?
Şu an hayatımdan çok memnunum ama eğer bir şeyleri değiştirmem gerekirse bunu sadece ailem için yaparım. Ailem her şeyden önce gelir. Onların mutluluğuyla mutlu oluyorum. Annem, gemimin kaptanıdır. Her şeyi ona danışır, ondan akıl alırım. Her daim ona hayırlı bir evlat olma isteğiyle adımlar atarız. İkiz kardeşimi zaten kendimden ayıramıyorum bile. O benim için benden farksız biri sanki.
Her şeyi zamana ve akışına mı bırakanlardansınız yoksa sıkı sıkıya bağlı olduğunuz kurallar var mı?
Bağlı olduğum şeye inancımı yitirmeye başladığım zaman, akışına bırakırım ancak… Kolay kolay teslim olmam, sınırlarımı zorlamayı seviyorum. Karşımıza her zaman güzel fırsatlar çıkmıyor ve bu süreçte eğer farkındalığın zayıfsa bazı şeyleri yaşamak için geç kalmış olabiliyorsun. Doğru olan şey ne istediğini bilip, farkında olmak; o zaman onu kaybetmemek için sıkı sıkıya bağlı olursun zaten.
Neden kızarlar size?
‘Şuursuz’ der arkadaşlarım. Çünkü hiç olmadık yerde hiç olmadık davranışlarda bulunabilirim ve insanlar da buna şaşırır. Gerçi ben bile bazen kendime şaşırıyorum. Söylediğim gibi; içimden geldiği gibi davranmayı seviyorum ben, hep de öyle kalacak sanırım. İçimden gelerek samimiyetle davrandığım sürece de şaşırtmak güzel bir şey bence.
En uçuk hayaliniz ne?
Çok uç bir hayal olmamasıyla birlikte bu yoğunlukta en çok istediğim şey Güney Amerika’ya gidip arabayla ‘road trip’ yapmak. Hiç bilmediğim, sonunun nereye gideceğini kestiremediğim yollarda seyahat edip, eski motellerde kalmak... Yabancı insanlarla tanışıp, elimde Polaroid fotoğraf makinasıyla anlarımı ölümsüzleştirmek istiyorum.
Zamanın size öğrettiği en kıymetli şey ne?
Değişim. Hiçbir şey aynı kalmıyor zamanla birlikte. Her şey değişiyor. Hani derler ya her yaşın ayrı bir güzelliği var diye çok doğru bir söz bence. Bugün seni mutlu eden şey yarın mutlu etmeyebilir. Bir şeyler değişmeden tadını çıkar diye bağırıyor zaman son günlerde.Röportaj: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Fırat Koçak
Harika Uygur’un hayatımıza kattığı en genç yeteneklerden biri Sercan Badur. Onu keşfedip, reklam filmlerinde oymasını sağladıktan sonra Badur, Mimar Sinan Üniversitesi’nde Konservatuvar bölümüne girdi. Ardından çok konuşulan ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinde Necati olarak sevdirdi kendini. Şimdiyse ‘Güllerin Savaşı’nın Cihan’ı olarak oyunculuğunu döktürüyor! Döktürüyor diyoruz çünkü gerçekten onu ekranda izlemek büyük keyif... Uzun araştırmalar ve çalışmaların sonucunda rol arkadaşı Canan Ergüder’in de yardımıyla ortaya çıkardığı hipoksi hastası karakter, en çok konuşulan konularından biri haline geldi. Onun için söylenebilecek en önemli şey; samimi ve yüksek bir enerjiye sahip olması. Üstelik kanıtlarımız da var! Olduğu ortamda neşe getiren, Badur’la çekim sırasında çektiğimiz kamera arkası videosunu Instagram hesabımızdan izleyebilirsiniz! Yerinde duramayan bu genç adamın hayallerini, hayatını konuştuk. Hiçbir konuda eli kolu bağlı duramayacağını, her konuda inanıyorsa sonuna kadar gidebileceğini anlatan Badur, ekranda olduğu kadar özel yaşamında da sınırları zorlamayı seviyor!
Hikayeniz Harika Uygur’un sizi keşfetmesiyle başlıyor. Peki siz hikayenizi ondan sonra nasıl bugüne getirdiniz, neler yaptınız?
Harika’nın bendeki yeri çok büyük. Daha 17 yaşımdayken bir reklam görüşmesi için beni yanına çağırmıştı, hiçbir deneyimim olmamasına rağmen bana güvenip elimi tutan ilk insan o. Harika Uygur gibi birinin güvenip, beni desteklemesi her şeyden önce bana çok fazla özgüven kattı. Üzerine Mimar Sinan Üniversitesi’ni kazanınca birlikte taşları dizmek daha da kolaylaştı. Hala yanımda olup desteğini hep hissettiriyor…
Harika Uygur’la yolunuz kesişmeseydi şu anda ne yapıyor olurdunuz?
Yine oyunculuk yapıyor olurdum ama serüvenimin başlangıcı çok daha riskli ve zor olurdu herhalde.
Peki, oyunculuk hayatınıza girmeden önce hayallerinizi dolduran başka bir iş var mıydı?
Küçükken hep tiyatroya merakım vardı ama daha çok insanların hayatlarını merak ederdim… Nasıl yaşarlar? Nelerle mutlu olurlar? Neler onları üzer? Ortaokul döneminde bu merakım üzerimde psikoloji okuma isteği yaratmıştı. Yıllar geçince ikiz kardeşimle üniversite sınavında aynı puanı ve bölümü kazanmamla birlikte tiyatro sınavlarına girme kararım kesinleşti. Böylece kardeşimle büyük benzerliğimizi mesleki noktaya taşımayacaktık. Şu anda oyunculuk yaparak aslında küçüklük hayallerimi yaşıyorum aynı zamanda. İnsanları dinleyip analiz yapmak yerine; onlara yaşatıp, neler hissettiklerini kendim birebir görüyorum.
Nasıl bir sevgilisiniz?
Bu birlikte olduğum kişiye göre değişim gösteren bir şey. İlişki tek taraflı yaşanan bir şey değil. Karşındakini tanıdıkça onun sevdiği kişi olmaya çalışır insan. Onunla mutlu oldukça, onu mutlu etmeye çalışır. O yüzden de bu durum sevgilisi olacağın kişiye göre biraz değişim gösterir. Fakat ben sevdiğim kadını hayatımın merkezine koyan bir erkeğim; sahiplenir ve kıskanırım…
Nasıl bir kadın karşısında hayranlığınızı belli etmeden duramazsınız?
Güzel bir kadın karşısında beğenilerimi dile getiririm ama hayranlık bende biraz tanımakla doğru orantıda ilerleyen bir şey… Hayran kalabilmem için onun hayata bakış açısını, karakteristik özelliklerini bilmem gerek.
İyi bir ilişkinin tanımı, içinde neler barındırıyor?
İyi bir ilişkinin temelinde güven ve sadakat var. Bu ikisi olmadığı zaman ilişki devam edemez. Artık ilişkiler sadece sevgiye dayalı kurulmaya başladığı için çabuk bitiyor. Güven, koşulsuz verilmeye ve yıpranmaya başladı. Sadece tipolojik beğenilerle ilişkiler kuruluyor. Bu yüzden de uzun soluklu olmayan çabucak tükenen sevgiler yaşanıyor günümüzde. İyi bir ilişki yaşayabilmek için her şeyden önce iyi arkadaş olmak gerek, karşılıklı saygının hiçbir zaman yok olmaması gerek. Birini sevmek çok zor görünse de ilişki yaşanırken en basit şey. Sevmek için çaba sarf etmezsin… O içten gelip elinde olmadan büyür zaten. Senin bu ilişkiye sevgi dışında gösterdiğin çabayla ilişki büyür, değer kazanır.
Sizi bir anda sinirden köpürtecek şey ne?
Sinirli değil ama fevriyim. Çabuk parlayıp çabuk sakinleşirim. Sinirli bir yapım olmadığı için bu parlamalarım pek tehlikeli olmuyor zaten. Ama tabii ki herkes kadar benim de sabır ve tolere eşiğim var. En hassas olduğum şey, iyiliğin suistimal edilmesi. Kimse menfaatleri üzerine hareket etmemeli.
Sizi hayatta bir adım öne taşıyan şeylerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Samimi biri olduğumu düşünüyorum açıkçası. Yüzüme pek maske takabilen biri değilim. Hislerimi, duygularımı direkt dışa vururum. Bu durumun zararını pek çok kere yaşamama rağmen ben yine de yapmacık olmaktansa zararını çekmeyi yeğliyorum. Samimiyetin olmadığı her ortamdan kaçınılması gerekiyor bence.
Hayata dair bir sloganınız var mı?
Sosyal medya hesaplarımda ‘kiminin hayali, ötekinin hobisiymiş…’ yazar. Konservatuvarı kazanmadan önce çevremdekilere tiyatro okumak istiyorum dediğimde bana gülüp ‘hobi olarak yaparsın’ demeleri üzerine yazmıştım. Hayalimdi tiyatro yapabilmek, kimisinin boş saatlerini doldurabileceği bir hobiyken…
10 yıl sonra için kurduğunuz hayaller var mı peki?
Elbette herkes kadar var. Fakat bu hayaller üzerine yaşayan ve bu hayallerini hırsa çeviren biri değilim. Çok isterdim ki ülkemde kalıp, kendi tiyatromu yapabileceğim bir yaşantım olsun, maalesef son birkaç yıldır yaşanılanların üzerine ne yazık ki hayallerimi başka ülkelerde gerçekleştirmek üzerine kuruyorum. İlerleyen yaşlarda bulduğum her boşlukta gidebileceğim Barselona’da yazlık bir evim olsun istiyorum. Bunun için birikim yapmaya başladım bile.
Mesleğiniz için katetmek istediğiniz yollar neler?
Oyunculuk ucu sonu olmayan bir serüven benim için. Katetmek istediğim o kadar çok yol var ki. Keşke her workshop’a katılıp, her oyunculuk metodunu deneyebilme fırsatım olsa. Yıllar geçtikçe sanat anlayışı da değişiyor, yeni akımlar, yeni stiller, yeni tarzlar, yeni metotlar çıkıyor. Bu değişim hiçbir zaman bitmeyecek. Sanat var olduğu dönemini yansıtıp yaşatıyor şu anda, bizler de oyuncu olarak bu döngüde sanatı kullanarak derdimizi anlatmaya çalışıyoruz.Elimizden aracımızı almadıkları sürece oyuncu olarak her daim kendimi geliştirmeyi hedefliyorum.