Spot ışıkları altında bir şehir "Las Vegas"

Las Vegas denildiğinde ilk akla gelen, filmlerde görmeye alıştığımız akşam bekar gelip sabah uyandığında evlenen çiftler olsa da aslında bu şehri günah şehri yapan özelliği uyku nedir bilmemesi, tabii bir de ‘Vegas’ta olan Vegas’ta kalır’ cümlesi.

Herkesin bir hayali vardır. Benim de çocukluğumdan beri en çok görmek istediğim yerlerden biri Las Vegas’tı. Belki Vegas denilince akla ışıl ışıl sokakların gelmesinden, belki en güzel filmlerin mekanı olmasındandır, bilemiyorum... Ama sonunda bu şehre gitmeye karar verdiğimizde oldukça heyecanlıydım. Bu heyecanım ise 14 saatlik uçuş ve ardından dört saatlik araba yolculuğu sonrası biraz sekteye uğramıştı. Çünkü Vegas’a ulaşana kadar etrafta çok fazla şey göremiyorsunuz, özellikle de gece yolculuğuna denk gelirse uyuklamaktan başka çareniz kalmıyor. Ama şehre yaklaşmaya başladığınızda uğrayabileceğiniz pek çok yer ve eğer alışverişi seviyorsanız es geçmemeniz gereken bir sürü outlet var. Bunlar arasında Calico hayalet şehri, Barstow outlet, Fashion Outlet Las Vegas ve Silverwood Gölü yer alıyor. Şehrin kapısından içeri girdiğimde ise tekrar aynı heyecana kapıldığımı itiraf etmeliyim. Şehrin kapısı diyorum, çünkü Las Vegas’ın en önemli özelliği Nevada Çölü’nün ortasına kurulmuş bir lunaparkı andırıyor olması. Sizi dev ışıklı reklam panoları, gazinolar karşılarken siz de ‘Evet, ben de bir filmin içindeyim’ hissine kapılıyor ve bu kapıdan içeri girerken büyülü bir dünyaya adım atmış oluyorsunuz.

Ne giymeli?
Las Vegas’ın otellerini gezerken rahat ama stilinizden ödün vermeyen parçalar seçin.

Gözlük: Bottega Veneta 2745 TL, Kazak: Koton 99.99 TL, Pantolon: ADL+Cengiz Abazoğlu 399.90 TL, Ayakkabı: Valentino 2375 TL, Çanta: Christian Louboutin 8100 TL

Her yerde kumar!
Las Vegas denilince akla gelen bir diğer şey de kumarhaneler. Yalnız burada kumar, otellerdeki kumarhanelerden ibaret değil. Örneğin yolda benzininiz bitti ve bir benzincide durdunuz. Marketten daha büyük bir alanda kumar makineleri görebilirsiniz. Ben ilk gördüğümde gerçekten çok şaşırmıştım. Ama sonrasında bu durum da diğer her şey gibi sıradan gelmeye başlıyor.



Las Vegas’ı boydan boya geçen Strip denilen ana caddeye geldiğinizde ve kuzeye doğru ilerlediğinizde ilk karşınıza çıkan otel Mandalay Bay oluyor. Yanında dev bir piramit şeklinde inşa edilmiş Luxor ve onun yanında ise bir şato şeklinde olan Excalibur yer alıyor. Bunların karşısında ise MGM Grand var. Buradaki en önemli oteller arasında ayrıca New York New York, Monte Carlo, Cosmopolitan, Planet Hollywood, Bellagio, Paris, Caesars Palace, Mirage, Hard Rock, Flamingo, Treasure Island, Venetian, Wynn, Wynn Encore ve Stratosphere yer alıyor. Biz tercihimizi Mirage Otel’den yana kullandık. Wynn ve Wynn Encore şehrin en yeni otellerinden. Tasarımları ise diğer otellere göre daha yenilikçi.



Venedik havası
Las Vegas’ın dekorasyonu ile dikkat çeken otellerinden biri de içerisinde gondol sefası yapabileceğiniz Venetian Otel. Mağazalar arasında İtalya’nın tadını çıkarmak gibisi yok.

Las Vegas’ta gündüzleri ne yapılır?
Buranın en önemli özelliklerinden biri de otelleri. Çöl mevsimine sahip olduğu için gündüzleri her zaman sıcakken, akşamları bir anda hava soğuyabiliyor. Yazın da kışın da gitseniz ilk olarak şunu belirtmeliyim; buradaki yaşam otellerin içerisinde. ‘Çıkayım ve biraz yürüyeyim’ derseniz, kendinizi yine mutlaka bir otelin içerisinde bulabiliyorsunuz. Oteller herkesin gezmesi için birbirlerine monorail (hava treni) sistemi ile bağlanmış. Oteller arasında uzun mesafeler olabiliyor ve bir oteli gezmek ise en az bir saatinizi alabiliyor. Bu yüzden bu trenler hem ücretsiz hem de oldukça konforlu.



‘İyi de otelde ne yapacağız?’ sorusu benim de ilk sorduğum soru olmuştu ama sonra bu sorunun yanıtını otelleri gezdiğimde anladım. Bir kere bir otele girdiğinizde o otelin içerisinde kumarhane dışında, alışveriş merkezleri, şovlar, kafeler, restoranlar yani kısacası aklınıza gelebilecek her şey yer alıyor. Örneğin New York Otel’in içerisinde New York sokaklarını andıran sokaklarda gezebilir, bir restoranda hamburgerinizi yiyebilir, Paris Otel’in içerisindeki Eyfel Kulesi’nde kahvenizi içebilirsiniz. Eğer hava güzelse otellerin havuzlarında verilen partilere de katılabilirsiniz. Gerçi bu havuz partileri oldukça kalabalık oluyor ve bırakın dışarıda durmayı, havuzun içerisinde bile yer bulmak çoğu zaman zor olabiliyor, benden söylemesi.

Tabii bir de alışveriş var. Yine birçok otelin içerisinde dünyaca ünlü markaları bulmak mümkün. Benim en sevdiklerimden biri Venetian Otel oldu. Burası tam olarak İtalya’daki Venedik şehri gibi inşa edilmiş. Sokakların arasında gondollara binip gezebiliyorsunuz. İtalyan restoranlarının yanında birçok markanın da mağazası yer alıyor. Aynı şekilde Bellagio, Caesars Palace ve Wynn’in içinde de birbirinden lüks markaların yer aldığı mağazalar bulunuyor. Ceasers Hotel de yine tasarımıyla beni büyüleyenlerden biriydi. Burada eğer denk gelirseniz meydandaki şovu da izlemenizi tavsiye ederim. Canlanan heykelleri görmek oldukça heyecan verici oluyor. Wynn ise tasarımıyla büyülüyor.

Akşamları ne yapılır?
Aslında Las Vegas’ta gündüz ve gece ayrımını çok fazla anlamak mümkün değil. Çünkü otellerin içi genelde gece havasında. Bu kumarhanelerin özelliği ise hiçbir yerde pencere ve saat olmaması. Böylece kumar oynayanların saat kavramı da ortadan kaldırılmış oluyor. Bu arada ABD genelinde kapalı mekanlarda sigara içmek yasakken Las Vegas kumarhanelerinde serbest. Kumarhaneler zaten haftanın 7 günü 24 saat açık. Sabahın beşinde otelimize dönerken buna bizzat şahit olduk diyebilirim. Herkes sanki güne yeni başlamış gibi bir koşturma içindeydi. Kumarhaneleri görmek dışında yapabileceğiniz pek çok alternatif de bulunuyor. Örneğin tüm otellerin belirli saatlerde kendine özgü şovları oluyor. Treasure Island’da akşam 19.00’da başlayıp saat başı tekrarlanan korsan şovunu otelin önünde toplanan kalabalıktan anlayabilirsiniz. Bellagio Otel’in su ve ışık dansı şovu görülmeye değer. Bizim kaldığımız Mirage Otel’in volkan gösterisini ise kaçırmamalısınız.

Burası bir eğlence şehri olduğuna göre gece hayatı da şüphesiz hiçbir yerde göremeyeceğiniz tarzda. Bir kere şehirde hayat bitmediği için saat sınırını burada unutmanız gerekiyor. Saat dokuzda başlayan bir şovdan çıkıp bir bara gidebilir, oradan da dünyaca ünlü bir ismin performansını izleyebilirsiniz. New York New York’daki Nine Fine Irishmen adlı İrlanda barı görülmesi gereken yerlerden biri. Coyote Ugly Bar da yine aynı otelin içerisinde yer alıyor. Herkes çok övdüğü için biz de denedik fakat çok güzel olduğunu söyleyemeyeceğim. Sadece farklı konseptini görmek için bir içki içilebilir.

Las Vegas’a gidip de bir şov izlemeden dönmek olmaz. Biz Cirque du Soleil’in Zumanity’i isimli şovunu izledik. Ayrıca, David Copperfield gibi ünlü sihirbazların şovlarını ya da ünlü şarkıcıların konserlerini de izleme imkanı bulabilirsiniz. Bizim gittiğimiz dönemde konser yoktu ama dünyaca ünlü DJ David Guetta’nın performansını yakalayabildik. Encore’un havuzunda verilen parti herhalde hayatım boyunca gördüğüm en büyük partilerden biriydi ve tek kelimeyle muhteşemdi. 

Gece kulüpleri de yine otellerin içerisinde yer alıyor. Bunlar arasında benim gidebildiklerim ve çok beğendiklerim Ceasers Palace’taki Omnia gece kulübü ki bu kulüpte genelde çok ünlü DJ’ler ve isimler performans gösteriyor, Cosmopolitan Otel’in içerisinde yer alan Marquee ve Encore’un içerisindeki XS. Fakat bu kulüplere girmek çok kolay olmuyor, önceden rezervasyon yaptırmazsanız saatlerce kuyruk beklemek durumunda kalabilirsiniz.



Bu şehir uyumuyor!
Her sokak başında sizi bekleyen farklı bir eğlence arıyorsanız Las Vegas’ın uyku nedir bilmeyen caddeleri tam size göre!

Fremont Caddesi
Burası aslında Las Vegas’ın ilk kumarhanelerinin bulunduğu yer. Henüz Las Vegas Strip gelişmeden önceki dönemlerde çekilen ve bizim eski filmlerden tanıdığımız Las Vegas aslında burası. Günümüzde Vegas’a gelenler zamanlarının çoğunu Strip Caddesi üzerinde geçirse de, Fremont Caddesi’nin beş bloğunun üzeri kapatılmış kısmı olan Fremont Street Experience de mutlaka görülmeli. Bir kere buradaki eski otel-kumarhaneler halen açık. Geceleri ise, caddenin üzerinde, kapalı beş bloğun tavanında neon ışıklarıyla yapılan gösteri oldukça popüler. Biz caddeye adım atar atmaz karşımıza konser veren yerli bir grup çıkıverdi. Üzeri kapalı alanda yürürken kafanızın üzerinden iple kayan insanlar görürseniz de sakın şaşırmayın. Turistlerin ilgisini çekmek için bu tür şovlara sıkça rastlayabilirsiniz. Cadde boyunca kalabalıktan yürüyebilmek ise oldukça zorlu.



Burada en çok ilgimi çeken yerlerden biri ise bir hamburgerci oldu. Aslında ne dediğimi anlamak için burayı görmek gerekiyor. Yerin ismi Heart Attack Grill. Önce buranın bir restoran olduğunu anlamakta güçlük çekiyorsunuz, çünkü bir hastane havası verilmiş. İçeriye girdiğinizde sizi hemşire kıyafetli garsonlar karşılıyor. İçeride ise giyinmeniz için size hasta önlükleri veriliyor. İçeriye baktığınızda gördüğünüz manzara ise oldukça komik. İnsanlar koca hamburgerleri hasta önlükleri içerisinde yerken gülmemek elde değil.


Büyük Kanyon
Las Vegas’a kadar gelmişken Arizona’daki Büyük Kanyon’u görmeden dönmek olmazdı. Biz araba kiraladığımız için kendimiz internet üzerinden bir tur satın aldık. Ama otellerin de turları bulunuyor. Arabanız yoksa bu turları da tercih edebilirsiniz. Yaklaşık 2.5 saat süren bir araba yolculuğu ile Büyük Kanyon’a ulaşmak mümkün. Yolunuzun üzerinde dünyanın en büyük barajlarından biri olan Hoover Dam’ı da görmelisiniz, gerçi son yıllarda suyu azaldığı için oldukça güç durumda ama olsun. Tur şirketinin alanına vardığımızda otobüslerle önce bir kızılderili kasabasına gittik ki bence çok gereksiz bir tur. Boş bir kasaba yaratılmış ve orada sahte kovboylarla fotoğraf çektiriyorsunuz. Kızılderili falan da göremiyorsunuz. Bu arada isterseniz helikopter turu da satın alabilirsiniz.



Sonrasında ise asıl durağımız olan Büyük Kanyon’daki Skywalk’a gittik. Camdan bir at nalı şeklinde inşa edilen, yerden 1219 metre yükseklikteki bu yerde yürümek için önce biraz sıra beklemeniz gerekiyor, sonrasında ise cesaretinizi toplamanız. Benim yükseklik korkum olmadığı halde üzerinde yürümeye başladığımda tedirgin olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Peki burası hoşuma gitti mi? Aslında manzara belki de hayatınızda bir daha göremeyeceğiniz bir manzara olsa da, yerli halk bunu o kadar çok turistik işe çevirmiş ki, keyfini çıkarmak neredeyse imkansız. Öncelikle buraya girerken fotoğraf makinesi almanız yasak. Ayakkabılarınıza ise camı korumak için galoş geçirmeniz gerekiyor. Zaten bu iki şey görme şevkinizi kırıyor. Sonrasında ise kuyrukta bekliyor ve sıra size geldiğinde eğer bu önemli anı ölümsüzleştirmek istiyorsanız ekstra bir ücret daha veriyorsunuz. Sonra sizi şebeğe çeviren pozlar verdirten bir fotoğrafçı geliyor. Zaten poz mu vereyim, aşağıya mı bakayım derken hiçbir şey anlamadan çıkmış oluyorsunuz. Kısacası skywalk çok da beklediğiniz gibi çıkmayabilir, benden söylemesi.

Ne giymeli?
Las Vegas gecelerinin gösterişine, stil sahibi kombinler yakışır!

Ceket: Mango 359.99 TL, Çizme: Zara 299.95 TL, Elbise: Raisa&Vanessa For Trendyol 499 TL, Çanta: The Row (Beymen) 4645 TL, Küpe: Kloto 365 TL
Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil