Styling dünyayı nereye götürüyor? Yasemin Eke, Bile Tanay & Burcu Çam ve Bilgecan Koçana ile sohbet
YASEMİN EKE
“Styling, hayata karşı tavrını tamamlamaktır. Çünkü hayat
tarzınızı tanımlayan şey giydikleriniz olamaz, ancak
tamamlayabilir.”
Sıradan bir gününüze odaklanalım… Spot ışıkları
altındaki mesleğiniz hakkında sizden duyulması gerekenleri en kısa
yoldan şöyle sormak istiyoruz: Styling nasıl yapılır ve stylist
nasıl olunur?
Stil danışmanlığı, ucu çok açık bir meslek. Herkes farklı şekilde
çalışıyor, farklı kurallar koyuyor. Ama başarılı olan herkesin çok
çalıştığını görebilirsiniz. En basit iş için bile mutlaka günlerce
çalışıyorsunuz. Dışarıdan bakıldığında set gününden ibaret sanılsa
da öncesinde ve sonrasında hem fiziksel hem kağıt üzerinde çok
çalışmanız gerekiyor.
Bir sözsüz hikaye anlatıcısı olarak, kelimeler olmadan
hikayeyi nasıl anlatıyor ve o görsel dünyayı nasıl
yaratıyorsunuz?
Bana göre hikayenizi, duruşunuzu anlatan tavrınızdır. Aynı elbiseyi
tavırları tamamen ayrı iki kişiye giydirdiğinizde çok farklı
görüntüler elde edersiniz. Elinizin bir hareketi, oturuşunuz, kahve
içişiniz, hatta konuşmanız bile tarzınızdır. Üzerinizdekini iyi
gösteren de tavrınızla uyum içerisinde olmasıdır.
Neden iyi görünmeye, doğru seçimler yapmaya ve
stilimizle anlaşılmaya ihtiyaç duyuyoruz? Renkli ekranlarımızdan
dergi sayfalarına, ödül törenlerinden hayatın olağan akışına kadar
imajın tam olarak nasıl bir önemi var?
Aslında hep aynı şeyi söylerim… Sanırım günümüzde bu işin sadece
‘iyi marka giyme’ çabasından öteye geçememesi moralimizi bozuyor.
Stil danışmanlığını, özellikle ülkemizde sadece markalara ücretsiz
şekilde ulaşmanın yolu olarak konumlandıran büyük bir kesim var.
Sorsanız, aslında herkes iyi giyinmeyi biliyor ama sadece ürünlere
ulaşamıyor... Ne yazık ki bunun doğru olmadığını karşımıza çıkan
fotoğraflarda görüyoruz. En pahalı, en iyi markayı alabiliyor olmak
ise kimisine yetiyor. O yüzden stil sahibi dediğimiz; tavırlı, fark
edilen, kült diyebileceğimiz kimseyi göremiyoruz. İyi görünmenin
amacı, tavrınızı belli etmektir ve bu insana kendini iyi
hissettirir. Fakat dönemin pahalı ve trend parçalarını, hiçbir
imaja oturtmadan alıp giymek buna hizmet etmiyor.
Zihninizin kıvrımlarından ve ruhunuzdan süzülen işlerde,
ilk bakışta ya da detaylarda sizin imzanızı taşıyan ‘o dokunuş’
nedir?
Benim için önemli olan, 20 sene sonra baktığınızda da size iyi
görünecek görünümler yaratabilmek. Her işimde bunu başarabiliyor
değilim ama yapabildiğimde mutlu oluyorum. O sezonun en hit
parçasını birine giydirmek ve o an için kısa süreli ilgi çekmek
bana göre değil. Bu nedenle detaylarda farklılık yaratan, eşsiz ama
kişinin tüm hayat tarzıyla, tavrıyla, imajıyla uyumlu tamamlayıcı
şeyler seçmeyi seviyorum. Benim yaptığım görünümlerde hiçbir zaman
avangart veya maksimize parçalar olmuyor.
Tüm tecrübelerinizin ışığında, gelecekte styling’in
nasıl bir dönüşümün odağında olmasını istersiniz?
Hayalim insanların mesleki kaygılarının hakim olduğu değil, ortaya
çıkan işin iyi olmasının önemli olduğu bir sektörde çalışmak.
Elbette bu tek başına gerçekleşmiyor. Dergiler, ajanslar,
menajerler herkes aynı sonuca hizmet etmeli. Aksi halde aylar sonra
internetten kaldırmak için uğraştığınız fotoğraflar kalıyor.
MUTLAKA…
- İlham alınmalı
Her şeyden. - Okunmalı
Diana Vreeland biyografisi. - İzlenmeli
A Bigger Splash. - Öğrenilmeli
Her zaman dengeyi korumayı. - Görülmeli
Londra. - Dikkat edilmeli
Dengeye. - Takip etmeli
The Business of Fashion (BOF). - Sahip olunmalı
Doğru siyah pantolon.