Tanıdık yüzlerin filmi
Seyirciyi romantik ve tanıdık bir hüzne götüren "Kendime İyi Bak"ın başrol oyuncularıyla bir araya geldik...
Röportaj ve Prodüksiyon: Sinem Gürleyük
Fotoğraf: Serhat Hayri
‘Kendime İyi Bak’ hakkında
Aşkın farklı hallerini, iki kadın ve bir erkeğin etrafında, incelikle ve akıl almaz bir fedakarlıkla ören senaryoda Emre (Çağdaş Onur Öztürk), Begüm (Aslı Tandoğan) ve Yeşim (Begüm Birgören) kaderlerinin onları götürdüğü noktaya ulaşana kadar pek çok duygusal sınavdan geçiyorlar. Tüm tatlılığı ve samimiyetiyle aşkı kurgulanmış bir tesadüfle yakalayan Yeşim, tam her şeyi kaybettiğini düşünürken sürpriz bir aşka düşen Emre ve sahip olduğu aşktan gitmeye cesaret gösteren Begüm… Serhan Arslan ve Ruhi Yapıcı’nın yazıp yönettiği ‘Kendime İyi Bak’ ikilinin ilk sinema filmi. Birkaç yıldır üzerinde çalıştıkları senaryolarını geçtiğimiz yaz hayata geçiren Serhan Arslan ve Ruhi Yapıcı filmlerinin sinematografik anlatımında kullandıkları flashback geçişleriyle izleyenlere filme ait farklı bir dil vadediyor. Film, 11 Nisan’da vizyona giriyor.
Aslı Tandoğan
“Yalın, farklı ve sürprizlerle dolu bir film”
Hep çok sakin, içine kapalı bir kadın olarak canlandırdım onu kafamda. Oynadığı rollerden mi masumiyetinden mi bilmiyorum. Ama o hiç öyle bir kadın değil! Tam aksine enerjisi çok yüksek ve çok rahat bir tip. Aklına geleni dilinden esirgemeyen, inatçı, sorgulayan, sorgulatan bir kadın. Bir de elbette hiç göstermediğinden 36 yaşında olduğuna inanamadım! Yüzünde tek bir kırışık, tek bir iz, tek bir belirti yok. Üstelik öyle sağlıklı yaşamın peşine düşüp sadece otla, suyla beslenen biri de değil. Bildiğin patates kızartması yiyor! Tamam belli ki genleri iyi, zaten güzel ama bu kadar da olmaz ki dedirtiyor. Tandoğan’ın bu kadar iyi görünmesinin sırlarından biri de hayatı dolu dolu yaşaması. Çünkü o hayatındaki eksikleri düşünmeyi bırakabilmiş ve yaşantısında ‘keşke’lere yer yok!
‘Kendime İyi Bak’ın senaryosu projenin içine sizi nasıl çekti?
Senaryoyu ilk okuduğumda, çok yalın ama farklı geldi. Avrupa filmlerinde görmeye alıştığımız hayat karmaşasını sade bir anlayışla ele alması beni etkiledi. Kolay anlaşılır olmasına karşın sürprizlere açık da bir senaryo olduğundan projenin içinde yer almak istedim.
Filmin adı neden ‘Kendime İyi Bak’?
Biraz önce bahsettiğim sürprizlerden biri de filmin ismi, anlamak için filmi izlemeniz gerek. O zaman bu ilginç film adının nasıl anlam kazandığını anlayabilirsiniz.
Nasıl bir karaktere hayat veriyorsunuz?
Oynadığım karakter bir taraftan sert ve duyarsız bir portre çizerken, özünde kırılgan ve fedakar bir karaktere sahip.
Fragmanda bir açıklama yapmadan evliliğin kıyısındaki bir ilişkiyi bırakıp gidiyor gibi görünüyorsunuz. Gerçek hayatınızda da zor durumda kalsanız hiçbir açıklama yapmadan bir ilişkiyi bitirir misiniz?
En kötü açıklama bile açıklama yapmamaktan iyidir. Açıklık ve dürüstlük benim için çok önemli.
Bir ilişkide sizi en çok ne yorar?
Sevgisizlik, yalan ve güvensizlik.
Aşk sizin ruh halinizde nasıl bir değişim rüzgarı estirir?
Bana göre aşk değişimin kendisidir. O yüzden hayatımda bir değişim rüzgarı estirmez.
Bir dizi ya da yeni bir proje var mı gündeminizde?
Farklı projeleri değerlendiriyorum, ancak şu an için netleşmiş bir proje yok. Umarım yakında aklıma yatan başarılı bir projenin içinde yer alırım.
Peki, şu aralar en çok neyle uğraşıyorsunuz?
Vaktimi oynadığım tiyatro oyunu ‘Bütün Çılgınlar Sever Beni’ ile geçiriyorum. Şu sıralar Moda Sahnesi dışında, Türkiye’nin çeşitli illerinde oynamaya devam ediyoruz.
Gece mi gündüz mü sizi daha mutlu eder?
Geceleri daha mutlu oluyorum, gün sonrası sevdiklerimi görmek kadar güzel bir şey yok hayatta.
En çok ne için stres yaşarsınız?
Hayatın planlarım dışına çıkmasından dolayı kısa süreli stresler yaşarım. O yüzden çok gerektirmedikçe plan yapmıyorum ve hayatın bana yaşatacağı sürprizleri bekliyorum.
Hayatınızda eksik olan bir şey olduğunu düşünür müsünüz?
Düşünürdüm artık düşünmüyorum.
Keşke öyle yapmasaydım der misiniz sık sık?
Hayır demem, inatçı karakterim ‘keşke’lere yer vermiyor.
En çok neyin hayali meşgul ediyor zihninizi şu aralar?
Huzurlu ve adaletli bir ülkenin…
Peki, en çok nelere kızıyorsunuz bugünlerde?
Ülkemizdeki kutuplaşmalara ve ötekileştirmelere kızıyorum.
Çağdaş Onur Öztürk
“Aşk, ayrılık ve cesaret filmi”
‘Kuzey Güney’ dizisinin Barış’ı olarak kendinden nefret ettiren adam Çağdaş Onur Öztürk, şu sıralar çifte heyecan yaşıyor. ‘Kendime İyi Bak’ filminin yanı sıra ‘Düşler ve Umutlar’ adlı yeni bir dizide de başrol oynuyor.
‘Kendime İyi Bak’ nasıl bir film?
Yeşilçam tarzı bir melodram diyebiliriz. Aşk, ayrılık ve cesareti anlatıyor film.
Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Oynadığım karakterin çok keskin özellikleri yok. Herkes gibi olduğunu düşünüyorum aslında. Belki biraz dik kafalı ve içine kapanık diyebilirim. Bunların sebeplerini de filmde göreceğiz.
Senaryoda sizi en çok etkileyen ve içine çeken ne oldu?
İlk okuduğumda beni içine alan ve etkileyen bir hikayeyle karşılaştım. Akıcı ve samimi dille yazılmıştı. Ayrıca bir aşk filminde yer almak da istiyordum.
‘Düşler ve Umutlar’ nasıl bir dizi, siz hangi karakteri canlandırıyorsunuz?
Charles Dickens’ın ‘Oliver Twist’ romanının uyarlaması. Ben romandaki ‘Bill’ karakterini canlandırıyorum. Karakterin adı dizide ‘Çakı’. Romanın elbette sadece ana hikayesinden esinlenildi. Dizi bugünlerde, buralarda geçiyor.
Oyunculuğu kendinize meslek olarak seçtiğinizde kaç yaşındaydınız?
17-18 yaşlarındaydım. Ege Üniversitesi’nde Peyzaj Mimarlığı’nda okuyordum. Arkadaşlarım keşfetti aslında beni, ben değil. Onlar beni tiyatroya yönlendirdi.
Nasıl bir rol teklif edilse hiç düşünmeden kabul edersiniz?
Teklif edilen her rolü kendi içinde değerlendiririm. Bir rolü tek başına değerlendirmek doğru değil bence. Yazarın dili, karakterin özellikleri, çevresi, ilişkileri ve yönetmenin bakışı o rolü oluşturur. Bunlar ve daha fazlasını değerlendirmek, o rolü kabul edip etmememi sağlar.
Sabah dokuz, akşam altı bulunacağınız bir işte yeniden çalışabilir misiniz?
Denedim, başarılı olamadım ama ‘hayır asla çalışamam’ gibi bir yaklaşımı da yanlış buluyorum. Zorunda kalırsam çalışırım elbette.
Arkadaşlarınız sizi en çok ne için eleştirir?
Bazen fazla heyecanlı ve sabırsız olabiliyorum. Bu yüzden eleştiri alıyorum ama öğrenmeye çalışıyorum herkes gibi.
Hayatta ruhunuzu, kafanızı en çok ne yorar?
İçinde bulunduğum dünyayla ilgili yapabileceklerim.
Şu sıralar vicdanınızı en çok neler rahatsız ediyor?
Yapılan kötülüklerin cezasız kalması.
Begüm Birgören
“Senaryoyu okurken içim burkuldu”
Şu sıralar ‘Kaçak’ dizisiyle ekranda olan Begüm Birgören 13 yaşından beri tiyatroyla ilgileniyor. Sete adımını attığından beri pek çok film ve dizide rol alan Birgören aşkla mutlu, ülkeyle mutsuz bir dönemden geçiyor…
‘Kendime İyi Bak’ın üzerinizde bıraktığı ilk etki ne oldu?
Bir ilk film olması ve çekenlerin oyuncu-yönetmen olması fikri harika gelmişti bana.
Filmin fragmanı yayınlanır yayınlanmaz ‘Begüm Birgören’in cesur sahneleri’ diye başlıklar atılmaya başlandı…
Yaa sorma ne cesuru hiç anlamıyorum. Aklımız fikrimiz sevişmekte. İki sevgiliyi oynuyoruz biz ve sevgililer gerçek hayatta neler yapıyorsa; gülmek, öpüşmek, yemek yemek, alışveriş gibi biz de onu yapıyoruz! Ve evet bunların içinde sevişmek de var.
Bir oyuncunun oynadığı sahnelerin cesurca bulunması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Büyük bir cahillik olduğunu düşünüyorum. Normalde o sahneye hiç takılmadan, filmin başından sonuna kadar bir duygu içine girilip, izleniliyor olması gerekiyor. Medeni insanlar bunu yapıyor. Cesurca bulunmasına da ‘niçin cesurca olsun?’ diyorum. Atlamalı zıplamalı bir sahnedir, dağa tırmanırsın, dublör kullanmazsın, anlarım. Bu benim bir kuaföre gidip ne kadar cesur fön çekiyorsun demem gibi bir şey değil mi? Gülünç. Ama bakın biz gülmüyoruz, yıllardır mantıklı mantıklı anlatmaya çalışıyoruz. Sevişme sahnesi çeken her kadın oyuncu bununla uğraşıyor. Yeter artık!
‘Kaçak’ dizisi de hız kesmeden devam ediyor. İşiniz olması dışında sizi bu projede en mutlu eden şey ne?
‘Kaçak’ta kadın hikayesi çok önemli, hatta merkezde olmasının yanında bütüne baktığımızda erkek dünyası daha baskın. Aksiyon sahneleri hala büyük titizlikle çekiliyor ve tüm o emekler çalışma saatleri olarak geri dönüyor. Haftanın 2-3 günü çalışıyorum ve zamanım bana kalıyor. Mutluluğun tanımı gibi neredeyse. Bir de ekibi çok seviyorum...
Aşk, hayatınızı nasıl etkiliyor?
Ne bileyim böyle ağız kulaklarda, daha umut dolu, heyecanlı bir ruh hali işte…
Filmin fragmanında ‘Gitmeye cesaretin var mı?’ diye soruluyor… Siz ilişkileriniz konusunda karar alırken cesur musunuzdur?
Kışkırtıcı bir cümle biraz da sanki bu. ‘Neden olmasın?’ dedirtiyor bana. Ama ilişkiye göre değişir her şey. Kimi zaman gelir, gözünü karartırsın... An gelir kaybetmekten korkarsın.
Korkularınızın üzerine gidebilen biri misiniz yoksa onları kapatmayı mı tercih edersiniz?
Gidemem öyle çok kolay. Korkularımla yüzleşmem zaman alır. Şimdi bile bastırdığım, çok konuşmadığım duygularım var. Sadece en yakınlarımın bildiği, hatta anladığı. Çünkü korkularımı anlatamam da.
Türkiye’nin içine sürüklendiği ruh hali, sizi nasıl etkiliyor?
Herkesin çıldırma eşiğine geldiği, hiçbir tarafın birbirini dinlemediği çılgın bir hayvan çiftliğine benzeyen bir ülke. Herkes hep bir ağızdan bağırıyor sadece, birbirine saldırıyor ve bu durum ümidimi kırıyor. Hiçbir şeyden emin olmasam da demokrasinin yolunun buradan geçmediğine eminim. İnsanların birbirinin sınırına saygı gösterdiği, karşı tarafın düşüncesi ve davranışı hoşuna gitmese bile ortak bir çatıda buluşabileceği günlerin hayaliyle yaşıyorum. Bir yandan kişisel tarihimizi yaşıyoruz ama mutlu olduğumuz anlarda da günahmış gibi suçluluk duygusuna kapılılmanın eşiğindeyiz.