Tüketim sendromu!
Trend takibi, fast fashion devrinin peşinde koşanlar için cazibesini korurken, moda döngülerini takip etmeyi reddeden, kişisel stilin ve rahatlığın ön planda olduğu bir yaklaşım benimseyen anti-trend ise herkeste olanı giymek yerine özgün kalmayı tercih edenlerin rehberi olarak öne çıkıyor.
Feed’imizi yeniler yenilemez hemen yeni bir trend doğuyor ve akabinde Pinterest panoları, screen shot’lar, sepete ekle’ler çoğalıyor. Her çıkan trendi uygulamasak bile alışveriş yaparken elimiz o “moda” parçalara ister istemez gidiyor. Son yenilikleri takip edip uygulamak tabii ki suç değil, ancak ipin ucu kaçtı mı, düşük kaliteli parçalara hapsoluyoruz gibi. Hızlı tüketimde kıyafetlerin oldukça kalitesizleştiğini kabul edelim. Lisede giydiğimiz ve hala dolabımızda bulunan bir tişört sapasağlam duruyorken, daha bir ay önce aldığımız hırka sökülmeye başlıyor.
Elele Aralık 2024 - Ocak 2025 sayısından
Fotoğraf: GettyImages
Trendler arası nefes almak ve fast fashion’ın tüketici gücüne karşı durmak isteyenler için anti-trend, bir can simidi görevi üstleniyor. Bu, sezonluk trendlerin dışında kalmayı seçen ve modanın dayattığı tüketime karşı çıkan bir moda felsefesi. Bu yaklaşımda, klasik parçalara ve zamansız stillere yönelmek, kişisel tarzın belirleyici unsuru oluyor.
Trendler arası nefes almak ve fast fashion’ın tüketici gücüne karşı durmak isteyenler için anti-trend, bir can simidi görevi üstleniyor.
Moda, moda için midir?
Anti trende geçmeden önce aşırı tüketimin ve günümüzde değişen moda algılarını gözden geçirmek de yarar var. Sosyal medya platformlarının hızla yükselmesiyle birlikte, özellikle TikTok gibi uygulamalar moda dünyasının seyrini tamamen değiştirdi. Sadece Z jenerasyonu değil, boomer’lar da (artık boomer’lara Y’yi de katıyoruz) en azından bir kere TikTok’a “cee-e” yapıp çıkıyor. Trend tabanlı moda, popüler kültüre ayak uydurmayı sevenler için heyecan verici olsa da getirdiği dezavantajlar moda tanımını tehlikeye sokuyor.
Geçmişte tasarımcılar, koleksiyonlarına aylarca hatta yıllarca emek harcayarak modanın evrensel bir dil oluşturmasına katkıda bulundu. Şimdiyse onun bu hızlı tüketimi, üstünde bolca emeğin olduğu derinliği ortadan kaldırmaya başladı. Trendler, hızlıca tükenip yerini bir sonrakine bırakıyor ve modanın sanatsal ve kültürel değeri ikinci plana itiliyor. Bu son sürat devam eden değişim, moda dünyasında büyük bir sürdürülebilirlik sorununa da yol açıyor. Viral olan bir parça, birkaç hafta sonra demode hale gelebiliyor ve yeni bir ürün almak şart oluyor. Hızlı moda markaları, bu talebe yetişmek için büyük miktarlarda düşük kaliteli ürünler ürettiğinden tüketiciler de kaliteli ve uzun ömürlü ürünlere yatırım yapması yerine, anlık trendlerin peşinde düşüyor. Ayrıca trend diye o ürüne sahip olununca otomatik olarak “tarz sahibi” olunmuyor. Aynı trendin milyonlarca kişi tarafından uygulanması, kişisel stilin ve özgünlüğü azaltarak tekdüze bir stil anlayışını geliştiriyor. Modanın yaratıcı ve kişisel bir ifade biçimi olma özelliği de bu şekilde zedeleniyor.
Trendler, tüketicilerde “modaya uyum sağlama” kaygısına yol açıyor.
Bu tüketimin psikolojik baskısı ise en büyük red flag’i. Sosyal medya, kullanıcılar üzerinde sürekli yeni şeyler deneme ve modaya ayak uydurma baskısı yaratıyor. Göz açıp kapayıncaya kadar değişen trendler, tüketicilerde “Modaya uyum sağlama” kaygısına yol açıyor. Bu, özellikle genç nesil için ciddi bir stres kaynağı haline geldi. Sürekli yeni bir şeyler alarak, arkadaş ortamında statülerini belirleme mücadelesine girebiliyor, dışlanabiliyor ve yeterince iyi olmama hissine kadar varıyor.
Sade olsun, Selim Bey!
Fast-fashion’ın terapiye başlamış versiyonu olan anti-trend, kişisel tarzın moda akımlarından bağımsız olarak kendini ifade etmesine olanak tanıyor. Özgün ve kişisel stili öne çıkarmaya önayak olup, modanın döngüsel yapısına ve hızlı moda endüstrisinin dayattığı geçici parçalara karşı duruyor. Vintage kıyafetler, uzun ömürlü ve kaliteli giysiler, minimalist ve sade tasarımlar anti-trend’in alameti farikaları. Sadece modaya estetik bir bakış açısıyla yaklaşmakla kalmıyor, aynı zamanda az ama öz yaşam felsefesini de benimsiyor. “Selim Bey, sade olsun” deyip minimalist detaylarla maksimalist kombinler yaratmak mümkün.
Bella Hadid abartısız, özgün, klasik ve rahat parçalarla anti-trend anlayışını benimsiyor.
Kendi sesini, moda ile çıkarmaya çalışanların tarzını ortaya koymada anti-trend gibisi yok. Kendi zevklerinizi keşfedip modaya karşı daha bilinçli bir yaklaşım sergileyebilirsiniz. Trendlerin akıntısına kapılmadan, imza görünümlerin ön planda olduğu bu anlayış, kişisel stil arayışında yol gösterecektir. Klasik beyaz bir tişört, rahat bir jean ya da deri ceket gibi zamansız parçalar, sezonlar boyu değerini yitirmez ve her gardırobun anahtar elemanları haline gelir. Anti-trend’cilerin, “tarz” yolunda sadece bireyselliklerini değil, aynı zamanda modanın sürdürülebilirliğine destek olduklarını da eklememize gerek yok.
Fast-fashion’ın psikolojik baskısı, ant-trend’lerde bir balon gibi sönüyor. Trendlere üç maymunu oynarsanız, modanın tüketici etkisine de maruz kalma ihtimalini minimuma indirirsiniz. Akımları takip etme baskısı ortadan kalktığında, daha da özgürleşir, daha kalıcı ve kaliteli parçalar seçmeye yönelirsiniz. Hem maddi hem de manevi anlamda daha tatmin edici bir moda deneyimi yaşarsınız.
Klasik beyaz bir tişört, rahat bir jean ya da deri ceket gibi zamansız parçalar, her gardırobun olmazsa olmazı.
Demokratik bakış
Trendleri bir miktar gömmüş olsak da doğru noktalarını seçip kendi stilinizi yaratırken kullanabilirsiniz. Sosyal medyanın anlık doğası, moda dünyasında hızlı yeniliklere kapı açıyor. TikTok’ta viral olan bir stil, sadece birkaç gün içinde milyonlarca insanın ilham kaynağı haline gelebiliyor. Genç tasarımcılar, influencer’lar ve modayı yakından takip edenler, anlık olarak yaratıcılıklarını gösterebiliyor ve global kitleye ulaşabiliyorlar. Üstelik, bu platformlarda küçük markalar ve bağımsız tasarımcılar da tasarımlarını kısa yoldan tanıtma imkanı yakalıyor.
Trendlerin hızla yayılması, moda dünyasını demokratikleştiriyor da. Eskiden sadece moda haftalarında veya dergilerde yer bulan parçalar, herkesin erişimine açık hale geldi. Artık moda, daha geniş bir kitle tarafından takip edilip deneyimleniyor. Biraz önce eleştirdiğimiz her hafta değişen mikro trendleri lehinize döndürerek, kişisel stilinizi yeniden keşfetmeniz için bir ilham aracı olarak kullanabilir, farklı akımları deneyerek tarzınızı bulabilir ve var olan stilinizi güncelleyebilirsiniz.
Steve Jobs, ikonik siyah balıkçı yaka kazağıyla normcore’un basit ama güçlü bir sembollerinden biri.
“Norm”savar
Anti-trend’in kardeşi normcore’la da tanışın. Normcore, “normal” ve “hardcore” kelimelerinin birleşiminden oluşuyor ve “aşırı sıradan giyim tarzını benimseyenler” olarak açılıyor. Abartısız ve dikkat çekmeyen kıyafetlerle stil yaratmayı amaçlayan normcore, 90’ların basit, sade ve işlevsel moda anlayışını geri getiriyor. Jean pantolon, basic tişörtler, beyaz spor ayakkabılar ve düz kesim sweatshirtler bu tarzın başlıca parçalarından. Moda dünyasında fark edilmek için trendleri takip etmenin aksine, normcore’da “fark edilmemek” bir tercih. Steve Jobs’ın ikonik siyah balıkçı yaka kazaklarını hatırlayın. Onun bu imza görünümü, akımın basit ama güçlü bir sembolü haline geliyor.
Normcore’u yakalamak istiyorsanız, stilinizin temelini zamansız ve trendlere dayanıklı birinci sınıf parçalardan oluşmaya özen gösterin. Bu kıyafetlerinin en ayırt edici özelliği unisex olmaları. Genellikle tişörtler, polo gömlekler, kapüşonlu üstler, sweatshirtler, örgüler, eşofman altları, jeanler, şortlar ve spor ayakkabılar gibi günlük temel parçalar yer alıyor. Anti-trend ve normcore’un popülaritesi, özellikle moda dünyasının hızlı tüketim döngüsünden sıkılanlar arasında giderek artıyor. Bella Hadid, Zoë Kravitz ve sessiz lüksün mimarlarından Phoebe Philo gibi isimler, zaman zaman abartısız, özgün, klasik ve rahat parçalarla anti-trend anlayışını benimseyen ünlü isimlerden sadece birkaçı.
Fast-fashion’ın psikolojik baskısı, anti-trend’lerde bir balon gibi sönüyor.
Vintage kıyafetler, uzun ömürlü ve kaliteli giysiler, minimalist ve sade tasarımlar anti-trend’in alameti farikaları.
ANTI-TREND'E 10 ADIM
Modayı bir zorunluluk olarak görmekten vazgeçerek anti-trend’e ilk adım atılabilir. Anti-trend’in yalnızca modaya karşı bir duruş olmadığını, aynı zamanda kişisel stilin gücünü vurgulayan bir moda anlayışı olduğunu hatırlayarak zamansız ve abartısız parçalarla 10 adımda kendi tarzınızı yaratabilirsiniz.
90’lar esintili düz kesim jean’ler hem rahat hem de stil sahibi.
- BEYAZ TİŞÖRT
Beyaz bir tişörtün yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hem iş hayatında hem de gündelik hayatta, “Tişikkirlir Sipirmin” şeklinde minnetimizi sunduğumuz bir kurtarıcı. Pamuklu bir beyaz tişört, klasik bir etekle ofis stilinizi tamamlayabilir ya da jean ile kombinlenerek casual bir görünüm sunabilir. Blazer ceket ve topuklu ayakkabılarla daha resmi bir stil elde edilebilir. - OVERSIZE BLAZER
İşte, yıllarca modası geçmeyecek klasik bir yatırım parçası! Rahatlığı ve şıklığı bir araya getiren oversize blazer, birçok farklı kombinde kullanılabilir. Anti-trend yaklaşımında sıkça tercih edilen bu parça hem maskülen hem de feminen tarzı mükemmel bir şekilde dengeler. - JEAN
Yüksek kaliteli ve dayanıklı kumaşlardan yapılmış, uzun süre kullanılabilecek ve vücuda iyi oturan bir jean, her sezonda kendine yer bulur. Özellikle 90’lar esintili düz kesim jean’ler hem rahat hem de stil sahibi. - DERİ CEKET
İkonik bir deri ceket hem modanın sabit fikirliliğine hem de anlık trendlere karşı durmayı başarıyor. Vintage ve modern kombinlerde kullanılan bu ceket, anti-trend tutkunlarının gardırobunda zamansız bir şıklık katacağı kesin. - MÜKEMMEL KESİM PANTOLON
Minimal ve zarif tasarımıyla klasik ve casual olarak kendini öne çıkaran mükemmel kesime sahip pantolonlar, her üstle kusursuz bir uyum sağlar. Kumaş kalitesi ve vücuda tam oturan kesimi sayesinde, ister düz beyaz bir tişörtle spor bir şıklık yakalayın, ister şık bir bluzla ofis stilinizi güçlendirin, her daim stilinizi tamamlayacaktır. Zamanın ötesinde ve fonksiyonel olan bu pantolon, uzun yıllar boyunca gardırobunuzda yer almayı garantiler. - MİDİ BOY ELBİSE
Karmaşadan uzak, sade kesimli bir midi elbise, şıklık ve işlevsel bir parça. Bu elbiseler, modaya meydan okuyan zarif bir sadelik taşır ve her mevsimde rahatlıkla giyilebilir. - BEYAZ SNEAKER
Sade ve kulklanışlı bir çift beyaz sneaker, rahatlığı ve her tarza uygun olmasıyla dikkat çekiyor. Ayakkabınız topuğuna basınca ışık yananlardan değilse abartılı bir parça da değil. Yalın bir tasarıma sahip olan bu ayakkabılar, anti-trend stilinde spor ve şıklığı birleştirerek sürdürülebilirliği yakalıyor. - ÇİZGİLİ KAZAK
Fransız şıklığı denildiğinde gözümüzün önünde ilk olarak çizgili kazak beliriyor. Modasının geçeceğini ihtimal bile vermediğimiz bu Fransız parça, spor ya da şık kombinlerle tamamlanabiliyor. Özellikle kaliteli malzemeden yapılmış her kazak, soğuk havaların şıklığını ve sıcaklığını bir arada sunarken hem yumuşak dokusuyla konfor sağlar hem de lüks bir görünüm katıyor. - TRENÇKOT
Mevsim geçişlerinin favorisi olan trençkot, klasik dokunuşuyla tarzınızı öne çıkaracak güce sahip. Özellikle bej renkli bir trençkot, iş günlerinde takım elbiselerin üzerine veya hafta sonu jean ve kazakla kombinlenebilir. Ayrıca, trençkotun bel kuşağı, bir illüzyon yaratarak vücut hatlarını daha şekilli göstermeyi de başarıyor. - ÇAPRAZ ASKILI ÇANTA
Küçük ama işlevsel bir çapraz askılı çanta, gündelik hayatta ve gece dışarı çıkarken kurtarıcıdır. Her kıyafetle uyum sağlayabilen minimal tasarımlı bir model, günlük olarak jean ve tişörtle kombinlenirken, akşam dışarı çıkarken de mini bir elbiseyle stilinizi tamamlanabilir.
Kaliteli malzemeden yapılmış çizgili kazaklar, hem yumuşak dokusuyla konfor sağlar hem de lüks bir görünüm katıyor.
Moda dünyasında fark edilmek için trendleri takip etmenin aksine, normcore’da ‘fark edilmemek’ bir tercih.
Sessiz şıklık
Modanın her sezon değişen hızlı döngüsüne bir tepki olarak doğan sessiz lüks (quite luxury), minimalizm ve zarif detaylarla ön plana çıkan bir stil anlayışı. Gösterişten uzak, kaliteye ve incelikli tasarımlara dayalı bir moda yaklaşımına sahip. Göz alıcı logolar veya abartılı detaylar yerine, sade, işlevsel ve yüksek kaliteli parçalarla zamansız bir şıklık yaratmayı hedefliyor. Tam da bu noktada, anti-trend ile sıkı bir bağlantı kuruyor. Her ikisi de kişinin kendi stilini ön plana çıkarma, modada kalıcılığı savunma ve sürdürülebilirlik gibi ortak değerleri paylaşıyor.
Anti-trend modasında öne çıkan az ama öz felsefesi, sessiz lüksle birleştiğinde daha da anlam kazanıyor.
Anti-trend modasında öne çıkan az ama öz felsefesi, sessiz lüksle birleştiğinde daha da anlam kazanıyor. İkisinin de ortak amacı, tüketiciyi bilinçli ve uzun vadeli yatırımlara yönlendirmek. Yıllarca giyilebilecek dayanıklılıkta olan, dikkatle seçilmiş lüks parçalar, sadece tarzı değil, aynı zamanda çevreyi de önemsiyor. Göz alıcı tasarımlar yerine, özenle seçilen kumaş kalitesi, işçilik ve tasarım detayları ön plana çıkıyor, böylece “sessiz” bir şıklık yaratılıyor.
‘Selim Bey, sade olsun’ deyip minimalist detaylarla maksimalist kombinler yaratmak mümkün.”