Türkiye’de konu mutfak ve yemek kültürü olunca ilk akla gelen şehir Gaziantep oluyor. ?Kutnu Tanıtım Grubu davetlisi olarak “Gelenekten Geleceğe” sergisini görmek üzere Gaziantep’e gittim. Saraylıların giysilerinde bolca kullanılan bu görkemli kumaş, başında Jülide Konukoğlu’nun olduğu bir ekiple tekrar gündelik yaşamımıza girmeye hazırlanıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, ‘kutnu’ kumaşı kadar Gaziantep mutfağına da vurgu yapmadan edemedi, “gastronomi başkenti olacağız” dedi. Jülide Konukoğlu ise bizi Şirehan Hotel restoranında ağırlamasına rağmen yemeklerin büyük çoğunluğunu kendi evinin mutfağından getirtti ve sayesinde gerçek Gaziantep ev yemeklerini tatmış olduk. Hele ben çok şanslıydım çünkü Türkiye'nin uluslararası ilk gurme rehberi olan Filiz Hösükoğlu ile Gaziantep lezzetlerini tatma şansı buldum. Hösükoğlu, bir süredir Yigal Schleifer ve Ansel Mullins'ın oluşturduğu Culinary Backstreets adlı programı yürütüyor. Bu programın amacı dünyaca ünlü yemek yazarlarına, restoran sahiplerine, gurmelere Gaziantep mutfağını tanıtmak. Ben de Gaziantep’te iken bu programın son gününde Hösükoğlu ve iki misafiri Judy Lessing Popkin ve Alison Hooper ile katıldım.
İşte iki günde tattıklarımız;
Metanet: Gaziantep’in meşhur Beyran çorbasını burada içtik. Çorbayı gözünüzün önünde hazırlıyorlar; saf et suyu, sarımsak, pirinç ve saatlerce pişmiş et içine baharatlar katılarak yüksek ateşte kaynatılıp servis ediliyor.
Orkide Pastanesi: Sahibi Mustafa Özgüler bize öyle bir sofra donattı ki anlatması zor. Bir gün Van kahvaltı salonuna gitmiş ve “Gaziantep’in neden böyle bir kahvaltısı olmasın” diye düşünmüş; zeytin kavurması, zeytin piyazı, semsek, kuru kayısı reçeli, tatlı Antep peynirli şekerli börek, zahterli peynir, Antep peyniri, nohut piyazı kahvaltıda tattıklarımızdan sadece bir kaçı. Sonunda da sütle servis edilen katmer! Her şey nefisti!
Tahmis Kahvesi: Türkiye'nin en eski kahvehanelerinden biri olan ve 1635'den beri faaliyet gösteren Tahmis kahvesinde günün ilk kahvelerini yudumladık. Bu Türk kahvesi kadar sert değil, gayet yumuşak içimli, arka arkaya iki-üç tane içebilirsiniz.
İmam Çağdaş: Burası kimsenin dilinden düşmüyor. Biri “ayranı efsane” diyor, diğeri “havuç dilimi”... Fındık lahmacunları, kebapları, ali naziği damakta eriyor. Lüks bir yer değil, esnaf lokantası tadında ama lezzetler yıllarca akılda kalır!
Almacı Pazarı: Doğal gıda ürünleri satan Almacı Pazarı’ndaki Ferhat Almacı çok uzun zamandır bu işle uğraşıyor ve her detayı biliyor. Kendisinden bağışıklığımızı güçlendirsin diye kahvaltı için 30 çeşit baharat karışımı olan ‘kebap baharatı’ aldık. Baharatlar, salçalar, özel fıstıklar, şire, pestil çeşitleri ve yöreye has lokumlar burada bulabilecekleriniz arasında…
Kasap: Gezimizin son durağı bir kasap oldu. Judith Popkin ve Alison Hooper bize tepsi kebabı ve patlıcan kebabı hazırladı. Onları yandaki fırına verip Anadolu Evleri’ne döndük. 25 dakika sonra fırından yeni çıkan kebaplar soframıza geldi. Judith Popkin ve Alison Hooper gayet memnun ayrıldılar. Bu lezzetleri tadan herkes şöyle diyor; “Gene geleceğim!” Evet, ben de!