Ünlü yazarların ''en tuhaf'' huyları
Taraf'ta yer alan habere göre Amerikalı yazar Mason Curry, sanat tarihine damga vurmuş isimlerin günlük rutinlerini bir kitapta topladı. Kitapta, 161 sanatçının, günde kaç saat çalıştığından tutun da, neler yediğine kadar pek çok bilgi bulunuyor.
JANE AUSTEN: Menteşesi gıcırdayan kapısını asla yağlamadı. Bu, Austen için yazılarını yazdığı odaya birinin girdiğini anlaması için uyarı anlamına geliyordu.
MARK TWAIN: Çalışma odasındayken aile bireyleri içeri asla giremez ve çalışmasını bölemezdi. Twain’i odadan dışarı çıkarmak için ıslık çalarlardı.
ERNEST HEMINGWAY: Kafasını boşaltmak için amuda kalkardı. Küba’da geçen yazım yıllarını; “Akşama kadar yaz’, ‘ gece üç’ e kadar da iç’ ve ‘sarhoş ol” olarak nitelendirirdi. Yazar Küba’da, The Old Man And The Sea/ Yaşlı Adam Ve Deniz adlı kitabını yazmıştı.
HONORE DE BALZAC: Günde 50 bardak kahve içerdi. 51 yaşında kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.
GRAHAM GREEN: Adresini ve telefon numarasını yalnızca eşinin bildiği gizli bir çalışma ofisi tutmuştu.
N.C WYETH: Penceresinden gözüken New York manzarasından ötürü dikkati dağılırsa, okuma gözlüklerinin camlarına karton yapıştırırdı.
JAMES JOYSE: Karnının üstüne yatarak yazardı. Kalın mavi renkte boya kalemleri kullanan yazar, üzerine de mutlaka beyaz bir ceket giyerdi. Bunun nedeni; Joyce’un neredeyse kör olmasıydı. Yirmili yaşlarda geçirdiği 25 ameliyat, görme yetisini düzeltemeye yetmedi. Boya kalemleri, yazdıklarını belirgin kılarken; üzerindeki beyaz ceket de geceleri ışığı yansıttığı için daha iyi görmesini olanak sağlıyordu.
MARCEL PROST: Nefes darlığına iyi geldiğine inandığı için uyanır uyanmaz afyon içerdi.
GERTRUDE STEIN: Hayatı boyunca günde yarım saatten fazla yazı yazamadı. Evinde çalışmak yerine ineklerin ve kırların olduğu doğa manzarası eşliğinde çalışırdı.
GUSTAV MAHLER: in eşi, bestecinin çalışırken rahatsız olmaması için komşularına bedava opera bileti verirdi.
INGMAR BERGMAN: Her öğle yemeğinde aynı şeyleri yerdi. Yönetmenle pek çok defa çalışan oyuncu Bibi Andersson, Bergman’ın menüsünü şöyle tarif etmişti: ‘’Bir çeşit bebek maması yerdi. Ekşi bir yoğurt ile çilek reçelini mısır gevreğiyle karıştırırdı.’’
VICTOR HUGO: Yazılarını çıplak olarak yazar, yardımcısına da kıyafetlerini saklamasını emrederdi. Bu şekilde evden çıkamayacağını ve zaman kaybetmeden yazacağını düşünen yazar, Sefiller ve Notre- Dame’ın Kamburu eserlerini aynı anda yazmıştı.
SOREN KIERKEGAARD: Yürüyüş yapmaktan öylesine ilham alıyordu ki, masasına döndüğünde kafasından şapkasını çıkarmaz ve yürüyüş sopasını da mutlaka yanında bulundururdu.
TCHAIKOVSKY: İki saat süren yürüyüşlerini asla aksatmaz, öyle ki 120 dakikadan bir dakika erken bitirirse, kendisini hasta hissedeceğini söylerdi.
BEETHOVEN: Güneş doğmadan uyanır, kahvaltıda 60 kahve çekirdekli sert bir kahve içerdi.
MARK TWAIN: Çalışma odasındayken aile bireyleri içeri asla giremez ve çalışmasını bölemezdi. Twain’i odadan dışarı çıkarmak için ıslık çalarlardı.
ERNEST HEMINGWAY: Kafasını boşaltmak için amuda kalkardı. Küba’da geçen yazım yıllarını; “Akşama kadar yaz’, ‘ gece üç’ e kadar da iç’ ve ‘sarhoş ol” olarak nitelendirirdi. Yazar Küba’da, The Old Man And The Sea/ Yaşlı Adam Ve Deniz adlı kitabını yazmıştı.
HONORE DE BALZAC: Günde 50 bardak kahve içerdi. 51 yaşında kalp yetmezliğinden hayatını kaybetti.
GRAHAM GREEN: Adresini ve telefon numarasını yalnızca eşinin bildiği gizli bir çalışma ofisi tutmuştu.
N.C WYETH: Penceresinden gözüken New York manzarasından ötürü dikkati dağılırsa, okuma gözlüklerinin camlarına karton yapıştırırdı.
JAMES JOYSE: Karnının üstüne yatarak yazardı. Kalın mavi renkte boya kalemleri kullanan yazar, üzerine de mutlaka beyaz bir ceket giyerdi. Bunun nedeni; Joyce’un neredeyse kör olmasıydı. Yirmili yaşlarda geçirdiği 25 ameliyat, görme yetisini düzeltemeye yetmedi. Boya kalemleri, yazdıklarını belirgin kılarken; üzerindeki beyaz ceket de geceleri ışığı yansıttığı için daha iyi görmesini olanak sağlıyordu.
MARCEL PROST: Nefes darlığına iyi geldiğine inandığı için uyanır uyanmaz afyon içerdi.
GERTRUDE STEIN: Hayatı boyunca günde yarım saatten fazla yazı yazamadı. Evinde çalışmak yerine ineklerin ve kırların olduğu doğa manzarası eşliğinde çalışırdı.
GUSTAV MAHLER: in eşi, bestecinin çalışırken rahatsız olmaması için komşularına bedava opera bileti verirdi.
INGMAR BERGMAN: Her öğle yemeğinde aynı şeyleri yerdi. Yönetmenle pek çok defa çalışan oyuncu Bibi Andersson, Bergman’ın menüsünü şöyle tarif etmişti: ‘’Bir çeşit bebek maması yerdi. Ekşi bir yoğurt ile çilek reçelini mısır gevreğiyle karıştırırdı.’’
VICTOR HUGO: Yazılarını çıplak olarak yazar, yardımcısına da kıyafetlerini saklamasını emrederdi. Bu şekilde evden çıkamayacağını ve zaman kaybetmeden yazacağını düşünen yazar, Sefiller ve Notre- Dame’ın Kamburu eserlerini aynı anda yazmıştı.
SOREN KIERKEGAARD: Yürüyüş yapmaktan öylesine ilham alıyordu ki, masasına döndüğünde kafasından şapkasını çıkarmaz ve yürüyüş sopasını da mutlaka yanında bulundururdu.
TCHAIKOVSKY: İki saat süren yürüyüşlerini asla aksatmaz, öyle ki 120 dakikadan bir dakika erken bitirirse, kendisini hasta hissedeceğini söylerdi.
BEETHOVEN: Güneş doğmadan uyanır, kahvaltıda 60 kahve çekirdekli sert bir kahve içerdi.