Hem de kafası çok ağırdı. Adeta kafasını kocaman hissediyordu. Bir an önce oteldeki odasına gidip, kulağını pamuklu çubuklarla temizleme isteği ile doluydu. Ama plaja birlikte geldiği herkes neşe içinde günün tadını çıkarıyordu. Oysa suya ilk girdiği andan itibaren kulağındaki hafif ağrı ille karışık tıkanıklık hissinden acayip rahatsız olmuştu. Bu his ile nasıl başa çıkacaktı. Günü nasıl bitirecekti. Kimseyi de eğlencesinden alıkoymak istemiyordu. Bu karışık hislerle dalıp gittiği sırada arkadaşının omzuna dokunması ile sağına baktı. Arkadaşı duymuyor musun diye çıkıştı. Daldın mı ne? Galiba işitmesi de azalmıştı.
Tekrar suya girsem acaba geçer mi diye içinden geçirdi ve Çeşme’nin turkuaz, serin sularına tekrar daldı. Denizin dibi altın rengi kum ile kaplıydı. Böylesi mükemmel bir plaj olamaz diye aklından geçirirken, suyun dibinden süzülerek ilerliyordu. Birden nefessiz hissetti ve yüzeye doğru yönlendi. Yukarı baktığında su yüzeyinde güneşin kırılmaları muhteşem ışık oyunları oluşturuyordu. Yüzeye vardığında suyun serinliği ile tazelenmiş hissetti. Ancak hala kulağı tıkalı ve ekoluydu.
Akşamüzeri olduğunda otele gitmek üzere hareketlenmişlerdi. Ancak günün muhasebesini yaptığında şahane hayallerle geldiği plajdan çok da keyif almadan ayrıldığını ayrımsadı. Canı sıkıldı. Çünkü kulağında oluşan bu his tadını kaçırmıştı.
Otelde hemen duşa girdi, bedenindeki tuzdan temizlenince normalde bedenini nemlendirirdi. Ama bu kez hemen pamuklu çubukları alıp ayna karşısına geçti. Kulağındaki nemi temizlerken, bir yandan da kulağından koyu sarı bir ifrazat çubukların ucuna bulaşıyordu. Ancak ne yapsa çaresizdi. Kulağındaki his bir türlü gitmiyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Derhal bir doktora gitmeliyim diye düşündü. Hemen otel resepsiyonunu arayıp, en kolay olarak bir kulak, burun, boğaz uzmanına nasıl ulaşabileceğini sorguladı. Akşam olmuştu ve akşam arkadaşları ile dışarı çıkmak için anlaşmışlardı. Ama kendini de kötü hissediyordu.
Sonunda bu saate yapabileceği tek şeyin özel bir kurumda muayene olabileceğine karar vermişti. Çeşme’de bu saate bir hekim şansına buldu ve hızla muayenehanesine gitti. Kulağında buşon vardı. Aslında Fransızca bir kelime olan buşon, tıkanıklık anlamına geliyordu. Doktor hızla bir vakum yapan ince tüple temizledi. Aniden yıllardır hiç duymuyormuşum, hissin kapıldı. Daha öncesinde de hiç duymuyormuşum diye doktora dert yandı.
Ancak doktor kulağını pamuklu çubuklar ile öncesinde de temizleyip temizlemediğini sordu. Yıllardır hemen her banyodan sonra kulağını pamuklu çubuklar ile temizlerdi. Meğer yanlışmış. Dış kulak yolunda meğer normalde olan salgıyı dışarıya atacak bir mekanizma varmış. Ancak dışarıdan kulağa bir cisim sokulursa bu mekanizma bozuluyordu. Hatta dışarıya doğru olan bu aktivite tersine dönüp bu kulak salgısını kulak zarına doğru sürüklemeye başlıyordu. Üzerine ardışık kulağa sokulan çubukların bu akıntıyı içeriye doğru iteklemesi sorunu büyütüyordu. Deniz suyu bu yağlı akıntının birden içerisine su çekerek şişmesine neden olmuştu. Böylece hem kulağı tıkanmıştı, hem de çevreye yaptığı basınç ile ağrı ve ağırlık hissi oluşmuştu.
Temizlik adına yaptığın işin ne kadar yanlış olduğunu anlamıştı. Ancak biraz geç olmuştu. Yine de zararın neresinden dönersen kardı. Bundan sonra asla kulağına o çubukları sokmayacaktı. O çubuklar sadece kulak deliğinin hemen girişine kadar gelen akıntıyı temizlemek içindi. Bundan sonra öyle yapacaktı. Çevresindeki herkesi de uyaracaktı. Ayrıca bebeklerini temizleyen anneleri de uyarması gerektiğini fark etti. Titiz anneler çocuklarına bu çubukları sokuyorlar ve çocukların da bu alışkanlığı edinmelerini sağlıyorlardı.
Neyse mutluca hekimin yanından ayrıldı. Alaçatı’nın kalabalığı içinde her adımı duymanın keyfine vararak, akşam yemek yiyecekleri mekana doğru ilerlemeye başladı. Sağlık gibisi yoktu.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
İlk af eden sen ol yazı linki için TIKLAYINIZ