Yazın en güzel Gezi’si

Biz Gezi’yi unutmayacağız, orası kesin. Basının yenilikçi ve güçlü kalemlerinden Çınar Oskay’ın ‘Haziran: Gezi ve Şehrin En Güzel Yazı’ kitabı da kitaplığımızda yerini alacak, çıkarıp çıkarıp okuyacağımız, yaşananları unutturmayacak, etkileyici bir Gezi kitabı...

Çınar Oskay kimdir?
Çınar Oskay, 1976’da, İstanbul’da dünyaya geldi. Liseyi Saint Benoit’da okudu. Washington’daki American University-School of International Service’te Uluslararası İlişkiler lisansı yaptı. Gazeteciliğe CNN Türk’te Dış Haber muhabiri olarak başladı. Daha sonra yazılı basına geçti. Tempo dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Milliyet’te Yazı İşleri Müdürü olarak Cadde ekini yayına soktu. Radikal’de Hayat ekini kurdu, pazar günleri gazetenin yayın yönetmenliğini yaptı. Bir buçuk senedir Hürriyet’in Yan Yayınlar Yönetmeni.

Çınar Oskay’ın İstanbul’u

İstanbul’un cinsiyetinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Bir teorim var bununla ilgili. Bazen bir yabancıya anlattığımda boş boş yüzüme bakabiliyor. Benim İstanbul’la bir aşk ilişkim var sanki. Duygusal bir etkileşim var. Sadece romantik bir ilişkide hissedilebilecek şeyleri yaşatıyor. Mutlu ediyor, hayran hayran seyrettiriyor, gülümsetiyor… Farklı saatleri, ışığı, halleri var. Kızıyorsun, bağırıp çağırıyorsun trafiğine, bunalıp terk etmek istiyorsun. Sonra köpek gibi geri geliyorsun… Bu öyle Portland’da filan, her yerde olacak iş değil. Uzun süre ilişkim olmadığı zaman şehirle kurduğum bu ilişki o boşluğu hissettirmiyor sanki. Neyse siz de tuhaf bakmaya başladınız.

İstanbul’da gitmeyi en sevdiğiniz mekanlar?
Evime yakın olduğu, çalışanlarını, çaldığı müziği sevdiğim ve yabancı bir ülkedeymiş gibi medenice sosyalleşebildiğim için Lucca’ya gidiyorum. Rakıyı, bir gazeteci klasiği olduğu için Beyoğlu Yakup’ta içerim. Beyoğlu benim evimdir, son yıllarda iyice bitirmeye çalışıyorlar. İnatla Ece’ye, Off Pera’ya uğrarım. Gece hızımı alamazsam Aztek, Şamdan, Reina ayırt etmem, gider, sıkı bir İstanbullu gibi her yerde sonuna kadar eğlenirim.      

Yalnız başına İstanbul’da en çok ne yapmaktan, nereye gitmekten keyif alırsınız?
İstiklal’de yürüyüp de kendimi iyi hissetmediğim olmadı. Çok ciddiyim. Bir kere bile. Arnavutköy’de oturduğum için sahilde her gün yürüyorum. Son zamanlarda bazen vapura atlayıp Anadolu yakasında, Kandilli’den Üsküdar’a doğru yürüyorum. İki saat kadar sürüyor. Akşam saatlerinde Salacak’tan görülen Tarihi Yarımada, Taksim, Beşiktaş silüeti çok etkileyicidir. 

İstanbul’daki en yeni keşif durağınız?
Büyükada’da muhteşem manzarası olan ve insanı Amalfi’de gibi hissettiren Eski Bağlar Koyu ve tepedeki restoranı…  Yıllar sonra kitabınız okunduğunda ne densin istiyorsunuz?
“İşte bugünlere gelmemize katkı sağlayan insanlar bunlarmış… Bu bedelleri ödemişler, onların mücadelesi sayesinde bugün daha iyi bir ülke olmuşuz” derler umarım.

Gezi patlak vermeseydi, şu anda bir kitabınız olmayacak mıydı?
Daha karamsar bir kitap fikri vardı aklımda. ‘Her şey kötüye giderken birey ne yapmalı?’ sorusuna cevap arayacak bir işti. Ama Gezi oldu ve o projeyi rafa kaldırdım Allah’tan.

Kırmızılı kadın, siyahlı kadın... Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi, Türk kadınlarının bu  ‘hep destek tam destek’ savaşçı kimliği size ne ifade ediyor?
Medeniyeti, insanlığı ve özgürlüğü. Olması gereken budur. Gezi bir yönüyle ütopik bir deneyimdi. O ütopyada kadınlar en az erkekler kadar kahraman ve güçlüydü. Kırmızılı, siyahlı kadın bunun sembolü oldu.

Taksim önceden size ne anlam ifade ediyordu, şu anda ne ediyor?
Çocukluğum Cihangir’de geçti. O zaman gecenin körüne kadar sokaklarda dolaşır, serserilik yapardık. Taksim hayatımın birçok bakımdan merkezi oldu. Gezi’den sonra ise Meydan, Gezi Parkı ve Cihangir benim hayalimdeki, istediğim ülkenin merkezi gibi oldu, sembolleşti. Artık daha da özel.  
 
Yıkanmak istemeyen çocuğun hikayesini kısaca öğrenebilir miyiz?
Kitabı, Babam ‘Ünsal Oskay’a ve yıkanmak istemeyen bütün çocuklara’ adadım. Babamın bir kitabının adı ‘Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım’. Prusya’da Kaiser taşrayı ziyaret edecekse, adamları önden gider köyün bütün çocuklarının zorla yıkanmasını sağlarmış, temiz görünsünler diye. Ama bazı çocuklar bunu kabul etmez, köşe bucak kaçarmış Kaiser’in adamlarından. Babam, insanın o onurlu çocuklar gibi olması gerektiğini düşünürdü. Tıpkı Gezi’deki çocuklar gibi…

Peki çocukken ne olmaktı hayaliniz?
Ben 11-12 yaşından beri gazeteci olmak istedim. Siz sorunca fark ettim, çocukluk hayalini gerçekleştirmiş biriymişim.

Televizyon, dergi, gazete... Sizin için hangisinin tadı damakta daha kalıcı?
Hepsi şahane. Hepsi bir bütün. Bizim işimiz içerik üretmek. Ama itiraf edeyim, üzerinde uzun süre uğraşılmış, yüzde 100 içe sinmiş bir derginin yeri ayrıdır. Kapağı da iyiyse, günlerce masamda tutarım. 

Cadde ve Hayat eklerini kurdunuz. Yenilik, liderlik, öncülük etmek kişiliğinizin mi işinizin mi bir parçası?
Basın açısından daha rahat bir dönem olsaydı sürekli yeni yayınlar kurmak isterdim. En zevklisi budur. Ama amaç siz bıraktıktan sonra da yayının devam etmesini sağlayacak altyapıyı, ruhu kazandırmaktır. Şimdi iki yıldır Hürriyet’teyim. Hayatımdan memnunum ama benim işim yeni yayın çıkarmak, sıfırdan dergi, ek, gazete kurmak. Bunu yapacak ortamı kaybettiğimiz için üzülüyorum biraz.

Kitabın adını anneniz koymuş. Bu bahaneyle soralım; nasıl bir anne-oğul ilişkiniz var?
Muhteşem. Hiç kavga etmeyiz, sürekli güleriz. Görüşemesek de her gün telefonda konuşuruz. Bugüne kadar her istediğimi yaptı, beni çok şımarttı. İleride bunun karşılığını alacağını söylüyorum hala! ‘Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ diye… Ama ona borcumu bu hayatta ödemem zor.  

Yazı: Filiz Şeref

Gezi hepimizi çok etkiledi ama sizi kitap çıkaracak kadar etkiledi! Bu yaşananların tarihe not düşülecek en önemli mesajı neydi?
Türkiye’nin çorak bir Orta Doğu ülkesi olmadığı, baskıcı, çağdışı bir yönetime ülkeyi ses çıkarmadan teslim etmeyeceği… Birçok yönden Batı’dan çok ileride, özgürlükçü, müthiş bir kolektif zekaya sahip bir neslin gelmekte olduğu… Ve kendi adıma, ülkemden asla ümidi kesmemekti Gezi’nin bana öğrettiği. 

Gezi’de bulunduğunuz süre boyunca ne kadar Çınar ne kadar gazeteciydiniz?
İlk 1-2 gün az gazeteci, birkaç gün sonra hem gazeteci hem ‘Gezici’ydim. Hala öyleyim.  

Peki ya Brezilya? Orada görüp de en çok aklınızda kalan, unutamadığınız ne var?
Eylem yapan çocukları kucaklayan Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma’nın tarihi konuşması. “Brezilya sizin sayenizde artık daha güçlü bir ülke. Sizlerle gurur duyuyorum” demişti kendisini protesto eden milyonlara…

Ne zaman ve nasıl bir ruh halindeyken yaşananları kitap haline getirmeye karar verdiniz, bu kitabı raflarda görmeliyim hissine nasıl kapıldınız?
Raflarda görmeliyim hissine kapılmadım, gerçekten daha gidip bir kitapçıda görmedim kitabı. Ama bir yıl çok çalıştık, nitelikli işler yaptık. Gezi, bir daha tekrarlanacak bir olay değil. Gazeteci olarak bu çalışmayı yapmam gerekiyordu, çok da mutluyum kitabı bitirdiğim için.

Neden bir yıl sonra çıktı kitap?
Kitabın içeriği bir seneye yayıldı. Hatay, Ankara, Brezilya, Roger Waters, Orhan Pamuk söyleşileri… Daha devam edebilirdi, Gezi’nin etkileri daha çok uzun yıllar sürecek ama bir noktada durmak gerekiyordu. Birinci yıl anlamlı bir tarihti.

Neden ilk kitap konusu olarak Gezi olaylarını seçtiniz?
Bana kitabı Gezi yazdırttı. Ömrüm boyunca daha iyi bir kitap konusu karşıma çıkar mı, bilemiyorum. 

Kitap için yaptığınız röportajlarda en çok kim etkiledi sizi?
Söyleşi yaptığım insanların her biri çok özel insanlar. Bülent Somay, Dücane Cündioğlu, Anish Capoor, Tanıl Bora, Ferzan Özpetek, Slavoj Zizek, Küçük İskender… Ama beni en çok etkileyen Hatay’da taziye ziyaretine gittiğimiz Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi oldu. Söyleşi yaparken bir yandan ağlıyordum, engel olamadım kendime. Olağanüstü iyi, temiz, namuslu insanlar… Ali İsmail ile ilgili öğrendiklerim de beni mahvetti. “Adım: Ali İsmail, Vatanım: Dünya, Irkım: İnsanlık, Dinim: İyilik Yapmak” diye Facebook sayfasında kendini tanıtan pırıl pırıl bir çocuk… En zor ve etkileyici söyleşi buydu.    

Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan'ın kızları Su 15 yaşına girdi! Eşi ve kızlarıyla Mauritius'a giden Sinem Kobal'dan yeni kareler İşte Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin Osman'ı Emir Berke Zincidi 90'lı yılların yakışıklısıydı... İşte Kaan Girgin'in son hali... 'Kızılcık Şerbeti'nden yeni 2. fragman: Daha önce tanışmış mıydık Demet Şener: Sevgilime gönülden bağlıyım, evlilik şart değil