“Yeni ürün varsa ilk deneyen ben olmalıyım”
Nilgün Yıldız, güzellik sırlarını anlatıyor.
"Çocukluğundan beri annesinin makyaj masası önünden kalkmayan kızlardan biri de benim. Arkadaşlarım içerde oyun oynarken ben eve gelen misafirlerin rujunun rengini, parfümünü merak ederdim. Güzellik ile profesyonel anlamda tanışmam ise Formsanté Dergisi ile oldu. Derginin güzellik editörü olarak yeniliklerden haberdar olmak harikaydı. Sonrasında ise elele.com.tr’deki blog’um geldi. Burada denediğim ürünlerden ve yöntemlerden bahsediyorum. Ne de olsa güzelleşmek için yeni bir yöntem ya da ürün varsa ilk deneyecek ben olmalıyım!"
En memnun kaldığım uygulamalar
Blog’umda daha çok yeni çıkan yöntemlerden bahsetmeyi seviyorum. Bu yöntemler genelde cerrahi olmayan yeni teknolojilerin kullanıldığı uygulamalar oluyor. Önce kendim uyguluyor sonra da yazıyorum. Böylece okuyanlara da sonuçlar hakkında tavsiye verebiliyorum. Bugüne kadar uyguladığım yöntemler arasında en memnun kaldıklarıma gelirsek:
Selülit: Bugüne kadar birçok yöntem denedim ama bu uygulamalar arasında en çok Vella Shape’ten memnun kaldım. Bölgesel zayıflama için kullanılan bu yöntemden en çok da selülitler konusunda sonuç aldım. Uygulanması oldukça basit. Uygulama başlığıyla sorunlu olan bölgeye 45 dakikaya yakın masaj yapılıyor. Siz sadece uzanıyorsunuz ve masaj keyfini yaşıyorsunuz. Tabii arada bölge ısındığı için sıcaklık hissedebilirsiniz. Bunun dışında rahatsız edici bir durum olmuyor. Uygulama ile ciltteki kolajen miktarının artması ve radyo frekans dalgaları ile cildin güçlenip, sıkılaşması amaçlanıyor. Böylece selülit görüntüsü iyileşiyor. En önemlisi bölgenin durumuna göre dört seanstan sonra gözle görülür sonuçlar elde edilmesi. Bu işlemden sonra tek yapmanız gereken ise bol su içmek. Üçüncü seanstan sonra fark edilir sonuçlar almaya başladığım için en sevdiğim yöntemlerden biri.
Botoks: Artık hepimizin bildiği gibi ince kırışıklıklar üzerinde botoks kadar etkili bir şey yok. Galiba ben de bir botoks bağımlısıyım! Evet, yanlış duymadınız fakat botoks denilince aklınıza şaşırmış bakışlar gelmesin. Çünkü doğru şekilde yapılan botoks işlemi asla fark edilmiyor. Özellikle gülerken göz çevremde oluşan kırışıklıklardan çocukluğumdan beri rahatsız olduğum için yaptırdığım bir işlem. Ben yılda bir ya da iki defa yaptırıyorum.
Mikro pigmentasyon: Bu yöntemi kaşlarımda denedim ve memnun kaldım. Kaşlara yapılan dövmeler beni her zaman görüntüsü itibariyle rahatsız ettiği için bu yöntemi tercih ettim. Uygulamadan önce hem doğru şekli hem de rengi bulmak adına geniş bir zaman harcanıyor. Sonrasında mikro incelikteki iğnelerle deri altına pigmentler yerleştiriliyor. İlk olarak kaşların üzerine uyuşturucu bir anestezik krem sürülüyor. Yarım saat kadar bekliyorsunuz, uyuşmuş olan bölge bir iğnenin ucuyla hafif çizikler halinde kazılıyor. Böylece daha güçlü bir anestezi ile uyuşturuluyor. Sonrasında kaş rengine uygun renkler bulunuyor ve işlem başlıyor. İşlem sırasında hiçbir şey hissetmiyorsunuz ve yaklaşık bir saat sürüyor. İşlem sonrasında o bölgenin mikrop kapmaması için bir krem veriliyor ve bu kremin bir haftaya yakın o bölgeye gün içinde sürekli olarak sürülmesi gerekiyor. Ayrıca işlemin yapıldığı gün kesinlikle suyla temas edilmemeli ve sonrasındaki günlerde de duştan önce kaşların vazelin ile kaplanması gerekiyor. Kesinlikle dövme gibi durmuyor. Bir de unutmadan söyleyeyim renkler 2-3 yıl içinde siliniyor, eğer rengi koruyarak devam etmek istenirse de 12-15 ay zarfında tekrarlanması öneriliyor. Rötuş için ise bir ay sonra tekrar gitmek gerekli.
Makyaj çantamın vazgeçilmezleri
BB krem: Son yıllarda keşfettiğimiz ürünlerden olsa da ben BB kremi seviyorum. Özellikle yataktan kalktığında bile fondötene ihtiyacı olduğunu düşünenler için bulunmuş en faydalı ürünlerden biri. Ben her gün kullanmasam da evde, sporda ya da daha rahat takıldığım günlerde tercih ediyorum. Bu arada fondötensiz çıkmayanlardan olduğum için eğer makyaj yapmam gerekiyorsa BB kremimi fondötenimin altına sürdüğüm oluyor. Böylece makyajım daha uzun süre dayanıyor.
Fondöten: Cildimde leke, sivilce ya da herhangi bir sorun bulunmamasına rağmen fondöten benim için çok önemli. Belki saçlarım sarı olduğu için sürmediğimde kendimi çok solgun hissediyorum. Çevremdekiler de fondöten sürmediğimde hemen ‘bugün hasta mısın?’ diye sorar. Bu nedenle fondötenim benim makyaj çantamın kraliçesi. Fondöten seçerken mat görünüm verenleri tercih ediyorum çünkü çok yağlı bir cildim olmasa da mat görünümün daha güzel göründüğünü düşünüyorum. Bu arada güzellik uzmanlarının aksine ben ten rengime en yakını değil ten rengimden bir ya da iki ton açık fondötenleri seçiyorum. Bence daha pürüzsüz bir görünümü böyle elde etmek mümkün. Çok sıvı yapılı fondötenlerden özellikle de gece makyajı olacaksa pek hoşlanmıyorum. Daha kalın yapılı fondötenler birçok kişinin aksine benim hoşuma gidiyor.
Bronz pudra: Yazın vazgeçilmezi gibi görünse de bronz pudra benim hem yazımın hem de kışımın vazgeçilmezi. Genelde allık kullanmadığım için bronz pudramı allık gibi kullanmayı seviyorum. Eğer illa allık kullanacaksam çok uçuk pembeleri ya da şeftali tonlarını seviyorum.
Eyeliner: İster moda olsun ister olmasın ben bir eyeliner aşığıyım. Gece ya da gündüz fark etmez göz kapağımın üzerinde eyeliner’ım yoksa kendimi çok çirkin hissedebilirim. Fakat eyeliner kullanırken benim tercihim krem şeklinde olanlardan yana. Eyeliner fırçasıyla sürmek hem daha uzun kalmasını sağlıyor hem de akmıyor, dağılmıyor. Bir de eğer sizin de eyeliner’ınız üst göz kapağınızın üzerine bulaşıyorsa öncesinde göz kapağınıza far sürebilirsiniz.
Kapatıcı: Eskiden bembeyaz kapatıcılarla göz altımın çok daha güzel olduğunu düşünürdüm eminim çoğu kadın benimle aynı düşüncedeydi. Fakat artık ten rengime yakın olanları tercih ediyorum. Böylece tüm dikkati oraya çekmemiş oluyorum. Bir de size önemli bir sır: Eğer göz altınızdaki torbalardan şikayetçiyseniz kırmızı ruj yardımına başvurabilirsiniz. ‘Ne alaka?’ derseniz şöyle; göz altı torbalarınızın tam üzerine dikey çizgiler halinde üç dört tane kırmızı çizgi çizin. Üzerine göz altı kapatıcınızı sürerek dağıtın. Farkı göreceksiniz!
Boşluk doldurmaca
Sabah erken kalkarım ve önce aynaya koşarım.
Yüzümü yıkadıktan sonra mutlaka nemlendirici kremimi sürerim. Bu sıralar La Prairie’nin Cellular Day Cream nemlendiricisini kullanıyorum. Fakat her gün aynı nemlendiriciyi kullandığımı söyleyemem.
Yeni çıkan ürünleri denemeyi sevdiğim için arada mutlaka değiştiriyorum.
Makyaj yapmadan dışarı çıkarsam mutlu olamam.
Bu nedenle eğer hafta sonu alışveriş, brunch gibi daha normal bir etkinlik planlıyorsam mutlaka BB krem sürerim. BB kremde en sevdiğim Estee Lauder. Fondötende ise vazgeçemediğim Shiseido Sheer and Perfect, eğer gece bir yere gideceksem ve biraz daha ağır bir makyaj istiyorsam o zaman da yine Shisedio’nun Radiant Lifting fondötenini kullanıyorum. Bu iki üründen asla vazgeçmem.
Rimelde ise Lancome Grandiose favorim. En dipteki kirpiklerimi bile farklı fırçası nedeniyle kolayca kıvırabiliyorum.
Parfümüm konusunda takıntılı olanlardanım. Yeni parfümleri kullanmayı sevsem de bir parfüme taktıysam onu yıllarca kullanabiliyorum. Fakat o kadar çok kullanmış oluyorum ki bir süre sonra o kokuyu başkasından aldığımda bir anda soğuyabiliyorum. Ama henüz soğumadığım ve uzun süredir kullanmadığım parfümler arasında Hermes’in Elixir des Merveilles, Versace Crystal Noir ve Thiery Mugler’in Womanity’si var. Bu üç parfüm ne olursa olsun benim vazgeçilmezlerim.
Dudaklarım ince olduğu için ruj sürmeyi çok sevmiyorum. Fakat kurumaması ve makyajımın güzel görünmesi için sürmem gerektiğinde Clinique Chubby Stick’leri tercih ediyorum. Bir de bu aralar benim gibi rujunu tazelemeyi sevmeyenler için bir kurtarıcı olan Sephora’nın Outrageous Rouge Tangerine Fever gerçekten ne çıkıyor ne de parlaklığını kaybediyor. Ama sakın hataya düşüp çıkartıcısını almayı unutmayın. 12 saat boyunca hiçbir şekilde çıkmıyor benden söylemesi...
Ojede favori renklerim çok kırmızı (Yves Rocher), bordo (Flormar 323), koyu mor (Rimmel 60 Seconds 39 numara, Note 23 numara), koyu yeşil.
Saçlarımın rengini sadece bir kere değiştirdim.
Her hafta en az iki defa kuaföre giderim.
Yatmadan önce mutlaka makyajımı temizlerim ve nemlendirici sürerim.
Yanıma makyaj çantamı almadan evden çıkmam!
Kendimde en beğendiğim özelliğim hep makyajlı olmam!
En önemli güzellik sırrım gülmek!
Benim için güzellik sadece iç güzelliği değil dış güzelliğini de unutmamak gerektiği!Saç bakımı
Saçlarıyla çok uğraşanlar kulübüne hoş geldiniz! Ben de saçlarımla çok uğraşıyorum özellikle de sarı renk kullandığım için kırılmalar en büyük sorunum. Uzun süre saçlarımın kırıklarıyla baş etmeye çalıştım ve denemediğim ürün kalmadı.
İşte bu ürünlerden bazıları:
BC Bonacure Yağları: Saçlarım bir dönem röfle nedeniyle fena halde kırıldı. Saçlarımı taramayı bırakın, dokunamıyordum. Bu dönemde kullandığım ürünlerden en iyisi Bonacure’un Repair Rescue serisiydi. Şampuan ve saç kremi yanında maskeyi de her banyoda kullandım. Banyodan çıktıktan sonra ise yine Bonacure Oil Miracle yağını saç uçlarıma sürdüm. Bu yağın içerisinde bulunan argan yağı saçlarımın kurtarılmasında çok büyük rol oynadı ve saçlarım gerçekten kendine geldi. Bu sıralar ise yine Bonacure’un Miracle Fig Oil ve Keratinli Yapılandırıcı Bakım Kürü’nü kullanıyorum. Bu ürün de gerçekten saçlarımın yumuşacık olmasını sağlıyor.
Toni&Guy Repair Mask: Eğer siz de benim gibi fönsüz gezememekten şikayetçiyseniz bu ürün tüm dertlerinize çare olacak. Ben keşfettiğim günden beri çok mutluyum. Toni&Guy’ın Reconstruction Maskesi saçı nemlendirici özelliğe sahip. Bu maskeyi saç kremi gibi her banyoda kullanmaya başladım ve artık banyodan sonra tek yaptığım saçlarımı güçlü bir saç kurutma makinesiyle kurutmak. Saçlarım dümdüz, yumuşacık oluyor. Kırıklarım da görünmüyor bu nedenle ben çok memnunum. Size de tavsiye ederim.
Kerastase Serum: Her boyadan sonra yaptırdığım uygulamalardan biri de yine saçlarımın kurumasını engelleyici Kerastase Nutritive Aqua Oleum Kuru Saçlar İçin Anında Nemlendirici Besleyici Serum oluyor. Kuaförünüzün yardımıyla saçlarınıza sürüp, bir süre bekletip yıkattığınızda harika sonuçlar elde ediyorsunuz. Boyadan sonra bile saçlarınız yumuşacık oluyor.
2chic: Bir de son dönem favorilerimden biri olan bir saç kremi var. Eğer saçlarınızın dalgası belli belirsizse, çok kabarıyorsa ya da yoluk yoluk duruyorsa bu kremle yatışmasını hatta dümdüz olmasını sağlayabilirsiniz. Gratis mağazalarında bulduğum bu ürünün ismi 2chic. İçerisinde keratin ve argan yağı bulunuyor. Denemenizde fayda var.
Phyto: Son yıllarda en beğendiğim markalardan biri de Phyto. Saçla ilgili tüm ürünlerinin mucize olduğunu düşünüyorum. Bence tüm ürünleri harika özellikle durulanmayan günlük nemlendirici kremleri ve maskelerinden birini mutlaka denemelisiniz.
Boya sonrası saç bakımı
Saçlarınıza özellikle boyadan sonra yapacağınız en güzel bakımlardan biri de şu: Bonacure Repair Rescue maske ile Bonacure Fibre Force maskesini eşit miktarda bir kaba koyup karıştırın. Saçınızın özellikle uçlarına sürdükten sonra ılık bir havluyla sarıp, bekletin. Saçlarınızı banyoda son durulama suyu olarak elma sirkesiyle yıkarsanız çok daha parlak görünmelerini sağlayabilirsiniz.