Annelik heyecanı ‘sendroma’ dönüşmesin!
Anne olmak şüphesiz dünyanın en özel duygularından biri. Bebeğimizi hissettiğimiz ilk andan itibaren yaşadığımız heyecan, mutluluk ve sevinç, zaman zaman stres, endişe ve korkuya dönüşebiliyor. Peki bu duygularla başa çıkabilmenin bir yolu var mı?
Yazı: Ece Korsan/Bebeğimle Elele
Hamileliğin son dönemlerinde yaşanan merak, ‘ilk gördüğüm an ne hissedeceğim?’ kaygısı, nasıl bakacağım endişesi, doğumdan hemen sonra yaşanan fiziksel şikayetlerle ve çevrenin bebeğe fazla müdahale etmesiyle birleştiği zaman annede yoğun kaygı ve mutsuzluğa neden olabiliyor. Halk arasında annelik hüznü olarak da bilinen lohusalık sendromu; çabuk sinirlenme, yoğun endişe, unutkanlık, dikkat dağınıklığı ve mutsuzluk gibi belirtilerle kendini ortaya koyuyor. Bu durum doğumun hemen ardından başlayarak, yaklaşık bir hafta veya on gün içerisinde düzelmeye başlıyor ve tedaviye ihtiyaç duyulmuyor. Annelerde görülen bir diğer psikolojik sorunsa doğum sonrası psikozu. Bu, doğum sonrası depresyon denilen tablonun daha ağır bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Emsey Hospital Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Orhan Karaca, doğum psikozunun düşünce bozuklukları, halüsinasyonlar, ağır depresif mizaç ve bebeğe zarar verme gibi belirtileri olduğunu söylüyor. Bu durum lohusalık sendromundan farklı ve genellikle tedavi edilmesi gerekiyor.
YENİ BİR HAYAT BAŞLIYOR!
Doğum yapma ve anne olma dönemi kadınlar için karmaşık bir süreç. Fiziksel ve psikolojik değişimlere adaptasyon anne için zor olabiliyor. Bu adaptasyon sürecinde, anne eşinden yeterli desteği görmediğinde, çevresindeki insanlarla baş edemediğinde, anne olarak yeterli olmadığını hissettiğinde ya da anneliğe hazır olmadığını düşünmeye başladığında depresyona girebiliyor. Medical Park Gaziantep Hastanesi’nden Psikolog Elçin Külahçıoğlu, “Hamile kalmakta zorlanma, daha önce düşük yapmış olma, ikiz veya üçüz bebek sahibi olma, erken doğum, bebeğin uzun süre kuvözde kalması veya bebeğin doğuştan gelen bir hastalığının olması annede depresyon riskini arttırıyor” diyor. Zorlu geçen hamilelik süreci, evliliğe ve anneliğe olan yaklaşım, annenin eşiyle iletişimi ve manevi destek eksikliği bu durumun oluşmasında ve devamlılığında etkili. Her kadın, bebeğin doğumuyla yeni bir kimlik kazanıyor. Ve bu yeni ‘anne’ kimliğiyle beraber onun için bambaşka bir hayat başlıyor. Kadınlar kolay olmayan bu süreçte, bir yandan kendini ‘anne’ ve ‘eş’ olarak sorumluluklarını yerine getirmek zorunda hissederken, diğer yandan kendilerini yorgun hissedebiliyor. Hamilelik döneminde başlayan endişe ve panik duyguları, doğumla birlikte büyüyebiliyor ve ileriki semptomlara zemin hazırlayabiliyor.
ZAMAN ALABİLİR
Doğumdan hemen sonra, bebek ile anne arasında çok güçlü bir bağ oluşmayabilir. Emzirdiğinizde ve bebeğinizle zaman geçirdiğinizde ise duygularınız yoğunlaşıyor. Zaten içgüdüsel olarak da bu bağ hemen kurulmaya başlıyor. Ama kendinizi çok mutlu hissetmiyor ve endişelerinize engel olamıyorsanız korkmayın. Bu süreç doğal ve geçici. Anne rolüne alışmak biraz zaman alabilir. Özellikle de erken yaşlarda anne olan kadınlarda bu duruma sık sık rastlanıyor.
NE ZAMAN DESTEK ALINMALI?
Hayatın kendi içerisinde gerçekleşen değişimler kimi zaman bunaltıcı veya kaygı uyandırıcı olabiliyor. Hamilelik gibi önemli ve kişiye sorumluluklar yükleyen bir dönemde, kendi yetersizliğinizi sorgulamanız, heyecan ve kaygı duymanız, doğal tepkiler. Her türlü psikolojik rahatsızlıkta olduğu gibi, önemli olan bu kaygının ‘sıklığı’ ve ‘şiddeti’. Eğer bu kaygılar günlük hayatınızı, sosyal ilişkilerinizi, eşinizle olan ilişkinizi, işinizi, uyku ve yeme düzeninizi etkilemeye başlarsa, mutlaka hamilelik döneminden başlayarak uzman bir psikolog ile görüşmenizde fayda var.
BUNLARI YAPIN
• Kendinize zaman ayırın. Kitap okumak, açık havada yürüyüşler yapmak, uzanarak dinlenmek ve duş almak sizi rahatlatır.
• Doğumla ilgili endişelerinizi eşiniz ve doktorunuz ile paylaşın, çözüm geliştirmeye odaklanın.
• Doğum ve çocuk bakımı konusunda bilgi sahibi olmak ve bu konuda belgeseller seyretmek, doğum sonrası endişelerinizi kontrol etmenize destek olabilir.
• Annelik deneyimine sahip aile büyükleriniz veya arkadaşlarınıza danışmak, stresinizin ve korkularınızın azalmasına yardımcı olur.
• Doğru beslenmek ve spor yapmak, serotonin hormonunun daha düzenli salgılanmasını sağlayarak, sizi daha mutlu bir anne yapar.