Suda doğumla ağrı korkusuna son
Bebek sahibi olmanın heyecanını duyan ancak ağrıdan çekinen kadınlar için suda doğum da bir alternatif. Bu yöntemle, 37 derecede ısıtılmış su dolu havuzlarda ağrıyı daha rahat tolere edebilen kadınlar, bebeklerini de huzur içinde kucağına alabiliyor.
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Doğum, bir kadının belki de hayatı boyunca yaşayacağı en özel deneyim... Minicik bir canlının bedeninde büyüdüğünü hissettiği andan itibaren 40 hafta süren hamileliğin mutlu sona ulaştığı bu mucizevi olay, bazen normal bazen de cerrahi gerektiren yöntemlerle yani sezaryenle yapılabiliyor. Son yıllarda bu iki yönteme ek olarak gündeme gelen suda doğum ise tüm dünyada ve ülkemizde uygulanabiliyor. Ilık suyun sakinleştirici, ağrıyı azaltıcı etkisi olduğuna duyulan inanç ve deneyimlerle, doğum öncesi ılık suyla duş alma alışkanlığı yıllar öncesine dayanıyor. Geçmişten alınan ilhamla geliştirilen ve son yıllarda giderek yaygınlaşan suda doğum da anne adaylarının giderek tercih ettiği bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
Ağrı azalıyor, süre kısalıyor
En önemli avantajı, kadınların çekindiği konuların başında gelen ağrıyı azaltması olarak belirtilen suda doğumun; epidural anesteziden korkan, bunu istemeyen, doğum sancılarından endişe duyan ve bu yüzden normal doğum yerine sezaryeni tercih eden anne adayları için bir alternatif olduğunu belirten Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Gülfem Şişmanoğlu, uygulamayı şöyle anlatıyor: “Doğum eylemi esnasında 4-5 cm açıklık oluşup, aktif doğum başladıktan sonra 37 derece sıcaklıkta bir doğum havuzu hazırlanarak, gebe bu havuza sokuluyor. Böylece ağrı hissinde ciddi oranda azalma meydana geliyor ve 'Ben artık yapamayacağım' hissi ortadan kalkarak, hamilenin ağrıyla başa çıkması ve normal doğum şansı artıyor.” Suda doğum ayrıca doğum sırasında anne adayına hareket özgürlüğü sağlıyor. Havuzun içindeki suyun kaldırma kuvvetiyle birlikte gebe hafifliyor ki bu da kalçadaki, omurgadaki ve sırttaki postural ağrılara iyi geliyor. Böylece kendini daha rahat hissedebileceği değişik pozisyonlar da deneyebiliyor. Suda doğumun ağrıyla mücadeleyi kolaylaştırmasının yanı sıra doğum eylemini sürece kısalttığı da biliniyor.
Riskli gebeliklerde yapılamıyor
Normal ve sezaryen doğuma alternatif olabilse de bu doğum seçeneği her anne adayı için uygun değil. Suda doğumun risksiz gebelerde ve kendiliğinden başlamış yani zamanında gerçekleşen doğumlarda uygulanabildiğinin altını çizen Dr. Şişmanoğlu, “Suda doğum için hamileliğin 38-40. haftaları arasında olmak gerekiyor. Doğumun suni sancıyla değil, kendiliğinden başlamış olması ise bir diğer kriter... Annenin şeker, tansiyon gibi sistemik bir hastalığının bulunmaması da önem taşıyor” diyor. Suda doğum için annenin dışında, bebeğe ilişkin birtakım şartların da uygun olması gerekiyor. Bebekle ilgili bir sorunun bulunmaması yani anne karnında fetal sıkıntı varlığı, çok sıkı NST (non-stress test) takibi ile bebeğin kalp atışının takip edilmesi gereken durumlarda suda doğum şansı olmuyor. Annenin farklı, yoğun kanaması olması halinde de suda doğumun gerçekleşemediğini söyleyen Dr. Şişmanoğlu, şöyle devam ediyor: "Herhangi bir problemin olmadığı, kendiliğinden başlamış bir doğum eyleminde suyu kullanabilmek büyük avantaj sağlıyor. Ancak uygunsuz koşullarda yapılması enfeksiyon ya da bebeğin suyu aspire etme yani suyun akciğerlere kaçma riskini gündeme getirebiliyor. Unutulmaması gereken bir nokta da suyun içindeki bebeğin, kordon kesilmediği için nefes almadığı... Dolayısıyla bu tür bir sıkıntı meydana gelmiyor. Talep eden gebelerde ise bebek suya doğabiliyor. Durumun avantajlarını ve dezavantajlarını anlattıktan sonra kararı anne adayı veriyor. ‘Havuzdan çıkamayacağım’ demesi halinde su içinde doğum yapma şansı oluyor. Tüm süreç suda olabildiği gibi, bebeğin başının çıkması anında anne adayı yatağa da alınabiliyor.”
* Formsante dergisinden alınmıştır.