Çocuklara cinsellik nasıl anlatılmalı?
Mevzu mühim; cinsellik! Siz de çocuğunuz ve cinsellik kelimelerini yan yana duyduğunuzda endişeleniyorsanız, kaygılarınızı bir kenara bırakın. Cinsel kimlik gelişimi, cinsiyetle ilgili toplumsal kodlamalar ve cinsiyet ayrımcılığı hakkında onu en doğru şekilde yönlendirecek olan sizsiniz!
Klişe söylemlere dikkat!
Klişe söylemler ise çocuğun hem toplumsal yapıya hem de cinsiyet kavramına ilişkin bakış açısını oluşturan diğer önemli etkenler. ‘Sen kızsın, saat kaç oldu, çıkılmaz dışarı’, ’Kız dediğinin çok erkek arkadaşı olmaz’, ‘Kız okumaz, evde oturur, annesine yardım eder’ ya da ‘Göster amcalara pipini oğlum, erkek görsünler’, ‘Erkek çocuk oyuncak bebekle oynamaz bırak onu elinden’, ‘Erkek dediğin vurdu mu oturtur’; bu ve buna benzer pek çok söylem çocukta doğrudan bir cinsel kimlik ve toplumsal rol algısı oluşturmaya yönelik olduğundan uzmanlar tarafından oldukça tehlikeli bulunuyor. Her yaptığının doğru olduğuna inandığı annesi ya da babasından bu sözleri işittiğinde, çocuk kendini bu kurguya inandırıp kendisini bahsi geçen içeriklere uyduruyor. Uzman Doktor Özel, Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre ebeveynler ile çevrenin, erkek ve kız çocuklarına farklı davrandığını, aynı zamanda çocuğa öğretilenler,sınırlar ve sunulanların da bu düşünce biçimini desteklediğini söylüyor. Örneğin, ‘Erkekler bebekle oynamaz, kız gibi ağlamaz, hanım hanımcık ol’ gibi söylemler ile erkeklere mavi, kızlara da sürekli pembe giydirilmesi durumlarını gören çocuk, davranışlarına sınır koymaya ve etrafını gördüğü şekilde algılamaya başlıyor. Çocukların toplumsal cinsiyete ilişkin bu kalıp yargıları kabul etmeleri onların kendi varlıklarını ve diğer cinsiyeti algılama biçimlerini de etkiliyor. Bu algı biçimi arkadaşlık ilişkilerini, evliliğe bakışını, meslek seçimini etkileyerek çocuğun hayatını yönlendirmesinde etkili oluyor. İleride basmakalıp yargıların etkisi altında kalan birey, özgür seçimler yapamıyor ve kendini rahat ifade edemiyor. Bu da bireyin kişisel başarısı ve hayat tatminini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Meslek seçiminde bile kadın ve erkek ayrımına gidiliyor farkında olunmadan. Pilot, polis, astronot, futbolcu gibi meslek gruplarına özenen pek çok erkek çocuk var. Çünkü oynadıkları oyuncaklar ve onlara anlatılanlar onları buna yönlendiriyor. Kız çocukları ise küçük yaşlardan itibaren bebek, ütü, ayna, tarak gibi oyuncak setleriyle oynuyor. Bebekleriyle oynarken içselleştirdikleri annelik rolüne özeniyorlar. Erken yaşlarda aile ve çevre tarafından aktarılan bu roller ilerleyen dönemlerde çocuk üzerinde olumsuz etki yaratabiliyor.
Kalıp yargılardan uzak durun!
Toplumsal kodların bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye değişen bir yapı göstermesi, elbette çocukları da etkiliyor. Doğu kültürü içerisinde o bölgenin toplumsal değer ve kodlarını alan bir çocukla modern şehirli bir ailenin çocuğu aynı sınıfta bir araya geldiklerinde aralarındaki ilişki çoğu zaman ilginç boyutlara ulaşabiliyor. ‘Benim babam senin babanı döver’, ‘Benim annem senin annenden akıllı’, ‘Benim annem çalışıyor, seninki neden çalışmıyor?’ Çocukların kendilerine atfettikleri değer anne-babaları ve hemen ardından eşya üzerinden gerçekleştiği için, özellikle okul döneminde ortaya çıkan bu kıyaslama odaklı ayrımcılığın önüne geçebilmek çok önemli. Ailenin çocuğa farklıkları ve bunlardan doğan anlamlı bütünü uygun bir dille aktarıp okul öncesinde çocuğu toplumsal yaşama ilişkin hazırlaması gerekiyor.
Medyanın etkisi büyük
Günümüz toplumsal yapısında hayatımızın hemen hemen her alanını etkileyen medya ve beraberinde getirdiği sosyal medya araçları, çocukların cinsiyet ve rol kodlaması üzerinde de elbette çok etkili oluyor. Sosyal medyaya kontrolsüz maruz kalan çocuklarda büyük cinsiyet yanılgıları ve rol karmaşaları meydana gelebiliyor. Uzman Doktor Özel, “Televizyondaki toplumsal cinsiyet sunumlarını dikkate alan çocuklar, erkek ve kadın hakkında basmakalıp yargılardan anlam çıkarabiliyor. Çocukların en çok tercih ettiği program türü olarak bilinen çizgi filmler üzerine Thompson ve Zerbinos’ın yaptığı bir araştırmaya göre; çizgi filmlerde erkeklerin daha fazla temsil edildiği, öğretici çizgi filmlerde ise kadınların fazlasıyla kalıp yargılı davranışlar içinde oldukları ortaya çıkmış. Bu bilgiler ışığında, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medyanın iletişim kodlarının taşıdığı imajın kadının bağımlılığını ve ikincil konumunu pekiştiren geleneksel ideolojiye hizmet ettiği söylenebilir. Yani kızlar televizyonla buluşmaya başladı ları andan itibaren içinde yaşadıkları dünyanın bir erkek dünyası olduğunu ve kendi bakış açılarını değiştirmek durumunda olduklarını öğreniyor. Reklam filmlerinde anne, genelde evde ya da mutfakta çocuklarıyla yakından ilgilenirken görülüyor. Ayrıca kız çocuklarının üstlendiği roller, erkeklere göre daha farklı gösteriliyor. Kız çocukları evcilik ya da bebekleriyle oynarken görülürken, erkek çocukları top oynayan veya işten gelen baba gibi rollerde sunuluyor. Reklam filmlerinde kalıp yargıların kullanılması, çocukların cinsiyet rollerini öğrenmeleri açısından model oluşturabiliyor. Bu nedenle reklamlarda kız ve erkek çocukların kalıp yargılardan uzak ve sadece çocuk olma özelliklerine yönelik konumlandırılmaları kalıp yargıların kırılması ya da en azından pekiştirilmemesi açısından büyük önem taşıyor. Bu noktada ailelerin çocuklarının izledikleri programlara mutlaka müdahale ederek denetlemeleri çocuğun doğru bir cinsiyet algısı oluşturması ve toplumsal rolü hatasız kavrayabilmesi bakımından son derece gerekli” diyor.
Çocuğum rol karmaşası mı yaşıyor?
Tüm süreçleri doğru izlemelerine rağmen ailelerde yine de ‘Çocuğum rol karmaşası yaşıyor olabilir mi?’ kaygısının olabildiğini söyleyen Op. Dr. Erdoğan’a göre toplumsal cinsiyet ve rol kavramı hassas bir zincirin ince halkaları ve bir tanesi bile kaybedildiğinde süreç tıkanıyor. İlerleyen zamanlarda mutlaka bir noktadan sorun kendini belli ediyor. Ailelerin her şeyin farkında olmasının imkansız olduğunu söyleyen Op. Dr. Erdoğan, bu tarz durumların önüne geçebilmek için izlenmesi gereken yol haritasını ise şu şekilde çiziyor: “Küçük yaş döneminde anlatılanlar olabildiğince yalın olmalı. Çocuk büyüdükçe biraz daha detaya girilebilir. Örneğin; okul öncesi dönemde cinsel organının ne işe yaradığını sorduğunda, ‘Gözümüz görmeye, kulağımız duymaya, penis/vajina da çiş yapmaya yarar’ denmesi yeterli. Cinsel eğitimin önemli noktalarından bir diğeri, cinsel organlara başka isimler takmamak, vajina ve penis olduğunu söylemek. Çocuk kendi cinsel kimliğinin farkına varmaya başladığı andan itibaren yardıma ihtiyaç duyar. Örneğin erkek çocuk, kendini keşfettiğinde annesini görür. Ama kendinde, annesinde olmayan bir şey olduğunu fark eder. Kendinde var, annesinde neden yok diye düşünür. Aynı şekilde, kendinde olan şeyin kız arkadaşlarında olmadığını görünce de kafası karışır. Burada ailelerin devreye girip açıklama yapması önemli. Erkek çocuklar çok fazla anneleriyle bir arada olup, onu taklit etmeye kalkarlarsa ya da en yakın arkadaşları kızsa ve onun gibi davranmaya çalışırlarsa bir cinsel kimlik karmaşası yaşanabilir.” Kız çocuklarının erkek oyuncaklarıyla oynaması ya da tersi, rol karmaşası yaşandığı anlamına gelmiyor. Fakat uzun süre devam ederse, bir uzmana danışmakta fayda var.
Onunla cinsellik hakkında konuşmaya çekiniyor musunuz?
Uzman Doktor Özel, çocuk büyütürken ebeveynlerin en çok zorlandıkları konulardan birinin çocuklara cinsiyet ayrımı ve mahremiyet algısını aktarmak olduğunu söylüyor. Cinsellik ve mahremiyet gibi konular oldukça hassas konular olduğundan bu konuları konuşmak ile ilgili rahatsızlık duymanız son derece normal. Fakat bu rahatsızlığınızın çocuğunuzla konu hakkında konuşmanızı engellememesi gerekiyor. Çocuğunuz soru sorduğunda anne-baba olarak açık olmalısınız. Unutmayın ki, çocukların yöneleceği ve bilgi edineceği ilk kaynak anne-baba, en güvenilir yer ise ev ortamı. Annebabası tarafından yeterince bilgilendirilmeyen çocuklar, hayatın bir parçası olan bu konuları ‘ayıp’ ve ‘yasak’ olarak algılayabiliyor. Bu algı ise ileri yaşlarda bazı duygusal ve davranışsal problemlere yol açabiliyor. Çocukluk döneminde yeterince bilgilendirilmemiş çocuklar, konuyla ilgili bilgi edinmek için farklı kaynaklara yönelebiliyor. Oysa bu gibi kaynaklardan (arkadaş, televizyon, internet) edinilen bilgi eksik, yanlış veya çocuğun gelişimsel seviyesine uygun olmayabiliyor. Dolayısıyla çocukların konuyla ilgili kafaları karışabiliyor ya da fiziksel, sosyal-duygusal açıdan önemli bir konu hakkında, anne-babadan bilgi alamayan çocukların onlara karşı olan güveni de sarsılabiliyor.
Babasıyla evlenmek istiyorsa...
Çocuklar okul öncesi dönemde, oyunlarında anne veya babaları gibi kadın ve erkek olmayı taklit ettikleri gibi; gerçek hayatta da anne-babaları ile evlenme hayali kurabilir ve bunu söze dökebilir. Kız çocuklar annelerini, erkek çocuklar ise babalarını model olarak algılayıp kendi cinsel kimliklerini oluşturma çabasına girer. Önemli olan, sizin çocuğunuza bu isteğini eleştirmeden veya onunla alay etmeden, utanmasına ya da suçlu hissetmesine neden olmadan yanıt vermeniz. Sakin ve net bir şekilde çocuğunuza ‘Beni çok seviyorsun, ben de seni çok seviyorum ama çocuklar annebabalarıyla evlenmezler. Büyüyünce sen de benim gibi, kendine yakın hissettiğin birini sevip onunla evlenebilirsin’ şeklinde bir açıklama yapabilirsiniz.Yazı: Gürcan Öztürk
Merak içindeyiz; ‘Çocuğuma cinselliği nasıl anlatacağım?’, ‘ya cinsellikle ilgili yanlış algı oluşturursak’, ‘cinsiyet ayrımcılığı yapmamak için nasıl yaklaşacağım?’, ‘vajinasını sorduğunda hangi kelimeyi kullanacağım?’, ‘erkek olmasına rağmen bebeklere ilgi göstermesi cinsel kimlik konusunda karmaşa yaşadığını gösterir mi?’ gibi pek çok soru var aklımızda. Cinsiyet olgusu ve toplumsal kodlar; çocukların karşı cinsle olan iletişiminden duygusal ilişkilerdeki tavrına, sosyal ortamda takındığı tavırdan iş hayatındaki başarısına dek uzanan geniş bir yelpazeye etki ediyor. Hal böyle olunca, çocuklara bebekliğinden itibaren cinsellik kavramı elbette çok doğru bir şekilde aktarılmalı. Bu konuda da elbette iş yine size düşüyor. Nasıl başlamalı? Yeni doğan bir bebeğin biyolojik bir cinsiyeti olmasına rağmen henüz toplumsal bir cinsiyete sahip olmadığını söylüyor Memorial Hastanesi’nden Uzman Doktor Abdülkadir Özel ve çocuk büyürken toplumda çocuğun önüne cinsiyete uygun davranış modellerinin sunulduğuna dikkat çekiyor. Bu süreci hazırlayan beş temel etken ise aile, sosyal çevre, okul, arkadaş grupları ve medya. Bu süreç; koşullanma, öğretim, model alma, özdeşleşme gibi çeşitli öğrenme mekanizmaları ile işliyor. Bu şekilde kişiye göre farklılıklar söz konusu olsa da toplumsal roller ve modeller çocuk tarafından içselleştiriliyor.
Çok hassas yaklaşmalı
Cinsiyet algısının ve toplumsal kodların birbirine domino etkisinde bulundukları söylenebilir. Bir yerden meydana gelen ufak bir kırılma ya da sarsıntı, ilerleyen zamanlarda beklenmedik bir şekilde çocuğu çıkmaza sokabiliyor. Peki öyleyse aileler bu konuda nelere dikkat etmeli? Cinsel Terapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan, “Çocuklar kendi cinsel kimliklerinin farkına vardıktan sonra anne-babanın dikkatli olması gerekiyor. Zaman zaman çocuğun yanında giysilerimizi değiştirebiliriz. Ancak bunu yaparken dikkat etmemiz gerekiyor. Mesela ‘gözünü kapa’ dememize gerek yok. Özellikle beş yaşını geçtikten sonra annenin kızı, babanın erkeği yıkaması ve bunu çıplak olarak değil iç çamaşırıyla yapması gerekir. Çocukta utanma duygusunu aile geliştirir. Eğer aile cinsellik kötü bir şeymiş gibi davranırsa veya bu konuda tamamen sessiz kalırsa, çocuk kendi içinde bunun konuşulmayacak, kötü bir şey olduğunu düşünür. Gizli gizli kendini bulmaya çalışır. Bu yolla da yanlış bilgiler edinebilir. Örneğin; cinsel organıyla oynayan çocuğa sık sık uyarıda bulunmak yerine, ‘hadi gel birlikte bir faaliyet yapalım’ diyerek, çocuk fark etmeden ilgisini başka bir şeye odaklamak daha yararlı. Burada önemli olan dikkatini dağıtmak ve farklı yöne çekmek” diyor.
7-11 yaş arası dönem önemli
Peki ne zaman cinsellik konusunda çocuklarla konuşmaya başlanmalı? Çocuk gördükleri ve duyduklarından yola çıkarak, soru sormaya başladığında cinsel eğitimin de başlaması gerekiyor. Çocuklarda toplumsal cinsiyete ilişkin farkındalık ise, genellikle yedi yaş civarında gerçekleşiyor. Çocuğun içinde bulunduğu kültüre ait toplumsal normları ve davranış biçimlerini anlayabilme kabiliyeti ise 7-8 yaş civarında gelişiyor. Uzman Doktor Özel, sekiz yaşını geçtikten sonra çocukların seksin karmaşık mekaniğini anlayabileceğini fakat fizyolojik ayrıntısını ancak 11 yaşından itibaren algılayabileceğini dile getiriyor ve ekliyor.
Klişe söylemler ise çocuğun hem toplumsal yapıya hem de cinsiyet kavramına ilişkin bakış açısını oluşturan diğer önemli etkenler. ‘Sen kızsın, saat kaç oldu, çıkılmaz dışarı’, ’Kız dediğinin çok erkek arkadaşı olmaz’, ‘Kız okumaz, evde oturur, annesine yardım eder’ ya da ‘Göster amcalara pipini oğlum, erkek görsünler’, ‘Erkek çocuk oyuncak bebekle oynamaz bırak onu elinden’, ‘Erkek dediğin vurdu mu oturtur’; bu ve buna benzer pek çok söylem çocukta doğrudan bir cinsel kimlik ve toplumsal rol algısı oluşturmaya yönelik olduğundan uzmanlar tarafından oldukça tehlikeli bulunuyor. Her yaptığının doğru olduğuna inandığı annesi ya da babasından bu sözleri işittiğinde, çocuk kendini bu kurguya inandırıp kendisini bahsi geçen içeriklere uyduruyor. Uzman Doktor Özel, Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre ebeveynler ile çevrenin, erkek ve kız çocuklarına farklı davrandığını, aynı zamanda çocuğa öğretilenler,sınırlar ve sunulanların da bu düşünce biçimini desteklediğini söylüyor. Örneğin, ‘Erkekler bebekle oynamaz, kız gibi ağlamaz, hanım hanımcık ol’ gibi söylemler ile erkeklere mavi, kızlara da sürekli pembe giydirilmesi durumlarını gören çocuk, davranışlarına sınır koymaya ve etrafını gördüğü şekilde algılamaya başlıyor. Çocukların toplumsal cinsiyete ilişkin bu kalıp yargıları kabul etmeleri onların kendi varlıklarını ve diğer cinsiyeti algılama biçimlerini de etkiliyor. Bu algı biçimi arkadaşlık ilişkilerini, evliliğe bakışını, meslek seçimini etkileyerek çocuğun hayatını yönlendirmesinde etkili oluyor. İleride basmakalıp yargıların etkisi altında kalan birey, özgür seçimler yapamıyor ve kendini rahat ifade edemiyor. Bu da bireyin kişisel başarısı ve hayat tatminini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Meslek seçiminde bile kadın ve erkek ayrımına gidiliyor farkında olunmadan. Pilot, polis, astronot, futbolcu gibi meslek gruplarına özenen pek çok erkek çocuk var. Çünkü oynadıkları oyuncaklar ve onlara anlatılanlar onları buna yönlendiriyor. Kız çocukları ise küçük yaşlardan itibaren bebek, ütü, ayna, tarak gibi oyuncak setleriyle oynuyor. Bebekleriyle oynarken içselleştirdikleri annelik rolüne özeniyorlar. Erken yaşlarda aile ve çevre tarafından aktarılan bu roller ilerleyen dönemlerde çocuk üzerinde olumsuz etki yaratabiliyor.
Kalıp yargılardan uzak durun!
Toplumsal kodların bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye değişen bir yapı göstermesi, elbette çocukları da etkiliyor. Doğu kültürü içerisinde o bölgenin toplumsal değer ve kodlarını alan bir çocukla modern şehirli bir ailenin çocuğu aynı sınıfta bir araya geldiklerinde aralarındaki ilişki çoğu zaman ilginç boyutlara ulaşabiliyor. ‘Benim babam senin babanı döver’, ‘Benim annem senin annenden akıllı’, ‘Benim annem çalışıyor, seninki neden çalışmıyor?’ Çocukların kendilerine atfettikleri değer anne-babaları ve hemen ardından eşya üzerinden gerçekleştiği için, özellikle okul döneminde ortaya çıkan bu kıyaslama odaklı ayrımcılığın önüne geçebilmek çok önemli. Ailenin çocuğa farklıkları ve bunlardan doğan anlamlı bütünü uygun bir dille aktarıp okul öncesinde çocuğu toplumsal yaşama ilişkin hazırlaması gerekiyor.
Medyanın etkisi büyük
Günümüz toplumsal yapısında hayatımızın hemen hemen her alanını etkileyen medya ve beraberinde getirdiği sosyal medya araçları, çocukların cinsiyet ve rol kodlaması üzerinde de elbette çok etkili oluyor. Sosyal medyaya kontrolsüz maruz kalan çocuklarda büyük cinsiyet yanılgıları ve rol karmaşaları meydana gelebiliyor. Uzman Doktor Özel, “Televizyondaki toplumsal cinsiyet sunumlarını dikkate alan çocuklar, erkek ve kadın hakkında basmakalıp yargılardan anlam çıkarabiliyor. Çocukların en çok tercih ettiği program türü olarak bilinen çizgi filmler üzerine Thompson ve Zerbinos’ın yaptığı bir araştırmaya göre; çizgi filmlerde erkeklerin daha fazla temsil edildiği, öğretici çizgi filmlerde ise kadınların fazlasıyla kalıp yargılı davranışlar içinde oldukları ortaya çıkmış. Bu bilgiler ışığında, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medyanın iletişim kodlarının taşıdığı imajın kadının bağımlılığını ve ikincil konumunu pekiştiren geleneksel ideolojiye hizmet ettiği söylenebilir. Yani kızlar televizyonla buluşmaya başladı ları andan itibaren içinde yaşadıkları dünyanın bir erkek dünyası olduğunu ve kendi bakış açılarını değiştirmek durumunda olduklarını öğreniyor. Reklam filmlerinde anne, genelde evde ya da mutfakta çocuklarıyla yakından ilgilenirken görülüyor. Ayrıca kız çocuklarının üstlendiği roller, erkeklere göre daha farklı gösteriliyor. Kız çocukları evcilik ya da bebekleriyle oynarken görülürken, erkek çocukları top oynayan veya işten gelen baba gibi rollerde sunuluyor. Reklam filmlerinde kalıp yargıların kullanılması, çocukların cinsiyet rollerini öğrenmeleri açısından model oluşturabiliyor. Bu nedenle reklamlarda kız ve erkek çocukların kalıp yargılardan uzak ve sadece çocuk olma özelliklerine yönelik konumlandırılmaları kalıp yargıların kırılması ya da en azından pekiştirilmemesi açısından büyük önem taşıyor. Bu noktada ailelerin çocuklarının izledikleri programlara mutlaka müdahale ederek denetlemeleri çocuğun doğru bir cinsiyet algısı oluşturması ve toplumsal rolü hatasız kavrayabilmesi bakımından son derece gerekli” diyor.
Çocuğum rol karmaşası mı yaşıyor?
Tüm süreçleri doğru izlemelerine rağmen ailelerde yine de ‘Çocuğum rol karmaşası yaşıyor olabilir mi?’ kaygısının olabildiğini söyleyen Op. Dr. Erdoğan’a göre toplumsal cinsiyet ve rol kavramı hassas bir zincirin ince halkaları ve bir tanesi bile kaybedildiğinde süreç tıkanıyor. İlerleyen zamanlarda mutlaka bir noktadan sorun kendini belli ediyor. Ailelerin her şeyin farkında olmasının imkansız olduğunu söyleyen Op. Dr. Erdoğan, bu tarz durumların önüne geçebilmek için izlenmesi gereken yol haritasını ise şu şekilde çiziyor: “Küçük yaş döneminde anlatılanlar olabildiğince yalın olmalı. Çocuk büyüdükçe biraz daha detaya girilebilir. Örneğin; okul öncesi dönemde cinsel organının ne işe yaradığını sorduğunda, ‘Gözümüz görmeye, kulağımız duymaya, penis/vajina da çiş yapmaya yarar’ denmesi yeterli. Cinsel eğitimin önemli noktalarından bir diğeri, cinsel organlara başka isimler takmamak, vajina ve penis olduğunu söylemek. Çocuk kendi cinsel kimliğinin farkına varmaya başladığı andan itibaren yardıma ihtiyaç duyar. Örneğin erkek çocuk, kendini keşfettiğinde annesini görür. Ama kendinde, annesinde olmayan bir şey olduğunu fark eder. Kendinde var, annesinde neden yok diye düşünür. Aynı şekilde, kendinde olan şeyin kız arkadaşlarında olmadığını görünce de kafası karışır. Burada ailelerin devreye girip açıklama yapması önemli. Erkek çocuklar çok fazla anneleriyle bir arada olup, onu taklit etmeye kalkarlarsa ya da en yakın arkadaşları kızsa ve onun gibi davranmaya çalışırlarsa bir cinsel kimlik karmaşası yaşanabilir.” Kız çocuklarının erkek oyuncaklarıyla oynaması ya da tersi, rol karmaşası yaşandığı anlamına gelmiyor. Fakat uzun süre devam ederse, bir uzmana danışmakta fayda var.
Onunla cinsellik hakkında konuşmaya çekiniyor musunuz?
Uzman Doktor Özel, çocuk büyütürken ebeveynlerin en çok zorlandıkları konulardan birinin çocuklara cinsiyet ayrımı ve mahremiyet algısını aktarmak olduğunu söylüyor. Cinsellik ve mahremiyet gibi konular oldukça hassas konular olduğundan bu konuları konuşmak ile ilgili rahatsızlık duymanız son derece normal. Fakat bu rahatsızlığınızın çocuğunuzla konu hakkında konuşmanızı engellememesi gerekiyor. Çocuğunuz soru sorduğunda anne-baba olarak açık olmalısınız. Unutmayın ki, çocukların yöneleceği ve bilgi edineceği ilk kaynak anne-baba, en güvenilir yer ise ev ortamı. Annebabası tarafından yeterince bilgilendirilmeyen çocuklar, hayatın bir parçası olan bu konuları ‘ayıp’ ve ‘yasak’ olarak algılayabiliyor. Bu algı ise ileri yaşlarda bazı duygusal ve davranışsal problemlere yol açabiliyor. Çocukluk döneminde yeterince bilgilendirilmemiş çocuklar, konuyla ilgili bilgi edinmek için farklı kaynaklara yönelebiliyor. Oysa bu gibi kaynaklardan (arkadaş, televizyon, internet) edinilen bilgi eksik, yanlış veya çocuğun gelişimsel seviyesine uygun olmayabiliyor. Dolayısıyla çocukların konuyla ilgili kafaları karışabiliyor ya da fiziksel, sosyal-duygusal açıdan önemli bir konu hakkında, anne-babadan bilgi alamayan çocukların onlara karşı olan güveni de sarsılabiliyor.
Babasıyla evlenmek istiyorsa...
Çocuklar okul öncesi dönemde, oyunlarında anne veya babaları gibi kadın ve erkek olmayı taklit ettikleri gibi; gerçek hayatta da anne-babaları ile evlenme hayali kurabilir ve bunu söze dökebilir. Kız çocuklar annelerini, erkek çocuklar ise babalarını model olarak algılayıp kendi cinsel kimliklerini oluşturma çabasına girer. Önemli olan, sizin çocuğunuza bu isteğini eleştirmeden veya onunla alay etmeden, utanmasına ya da suçlu hissetmesine neden olmadan yanıt vermeniz. Sakin ve net bir şekilde çocuğunuza ‘Beni çok seviyorsun, ben de seni çok seviyorum ama çocuklar annebabalarıyla evlenmezler. Büyüyünce sen de benim gibi, kendine yakın hissettiğin birini sevip onunla evlenebilirsin’ şeklinde bir açıklama yapabilirsiniz.Yazı: Gürcan Öztürk
Merak içindeyiz; ‘Çocuğuma cinselliği nasıl anlatacağım?’, ‘ya cinsellikle ilgili yanlış algı oluşturursak’, ‘cinsiyet ayrımcılığı yapmamak için nasıl yaklaşacağım?’, ‘vajinasını sorduğunda hangi kelimeyi kullanacağım?’, ‘erkek olmasına rağmen bebeklere ilgi göstermesi cinsel kimlik konusunda karmaşa yaşadığını gösterir mi?’ gibi pek çok soru var aklımızda. Cinsiyet olgusu ve toplumsal kodlar; çocukların karşı cinsle olan iletişiminden duygusal ilişkilerdeki tavrına, sosyal ortamda takındığı tavırdan iş hayatındaki başarısına dek uzanan geniş bir yelpazeye etki ediyor. Hal böyle olunca, çocuklara bebekliğinden itibaren cinsellik kavramı elbette çok doğru bir şekilde aktarılmalı. Bu konuda da elbette iş yine size düşüyor. Nasıl başlamalı? Yeni doğan bir bebeğin biyolojik bir cinsiyeti olmasına rağmen henüz toplumsal bir cinsiyete sahip olmadığını söylüyor Memorial Hastanesi’nden Uzman Doktor Abdülkadir Özel ve çocuk büyürken toplumda çocuğun önüne cinsiyete uygun davranış modellerinin sunulduğuna dikkat çekiyor. Bu süreci hazırlayan beş temel etken ise aile, sosyal çevre, okul, arkadaş grupları ve medya. Bu süreç; koşullanma, öğretim, model alma, özdeşleşme gibi çeşitli öğrenme mekanizmaları ile işliyor. Bu şekilde kişiye göre farklılıklar söz konusu olsa da toplumsal roller ve modeller çocuk tarafından içselleştiriliyor.
Çok hassas yaklaşmalı
Cinsiyet algısının ve toplumsal kodların birbirine domino etkisinde bulundukları söylenebilir. Bir yerden meydana gelen ufak bir kırılma ya da sarsıntı, ilerleyen zamanlarda beklenmedik bir şekilde çocuğu çıkmaza sokabiliyor. Peki öyleyse aileler bu konuda nelere dikkat etmeli? Cinsel Terapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan, “Çocuklar kendi cinsel kimliklerinin farkına vardıktan sonra anne-babanın dikkatli olması gerekiyor. Zaman zaman çocuğun yanında giysilerimizi değiştirebiliriz. Ancak bunu yaparken dikkat etmemiz gerekiyor. Mesela ‘gözünü kapa’ dememize gerek yok. Özellikle beş yaşını geçtikten sonra annenin kızı, babanın erkeği yıkaması ve bunu çıplak olarak değil iç çamaşırıyla yapması gerekir. Çocukta utanma duygusunu aile geliştirir. Eğer aile cinsellik kötü bir şeymiş gibi davranırsa veya bu konuda tamamen sessiz kalırsa, çocuk kendi içinde bunun konuşulmayacak, kötü bir şey olduğunu düşünür. Gizli gizli kendini bulmaya çalışır. Bu yolla da yanlış bilgiler edinebilir. Örneğin; cinsel organıyla oynayan çocuğa sık sık uyarıda bulunmak yerine, ‘hadi gel birlikte bir faaliyet yapalım’ diyerek, çocuk fark etmeden ilgisini başka bir şeye odaklamak daha yararlı. Burada önemli olan dikkatini dağıtmak ve farklı yöne çekmek” diyor.
7-11 yaş arası dönem önemli
Peki ne zaman cinsellik konusunda çocuklarla konuşmaya başlanmalı? Çocuk gördükleri ve duyduklarından yola çıkarak, soru sormaya başladığında cinsel eğitimin de başlaması gerekiyor. Çocuklarda toplumsal cinsiyete ilişkin farkındalık ise, genellikle yedi yaş civarında gerçekleşiyor. Çocuğun içinde bulunduğu kültüre ait toplumsal normları ve davranış biçimlerini anlayabilme kabiliyeti ise 7-8 yaş civarında gelişiyor. Uzman Doktor Özel, sekiz yaşını geçtikten sonra çocukların seksin karmaşık mekaniğini anlayabileceğini fakat fizyolojik ayrıntısını ancak 11 yaşından itibaren algılayabileceğini dile getiriyor ve ekliyor.