Geleceğe yönelik eğitim
Hepimizin aklındaki soru: ‘Çocuklarımızı geleceğe yeterince hazırlıyor muyuz?’ Zamanın değiştiği gibi eğitim sistemi de değişiyor, gelişiyor. İşte bizi bekleyen yenilikler...
Teknolojiyi daha eğlenceli kullanmanın ipuçları
ABD’de teknoloji ve eğitim konusuna odaklanan ‘Secure Edge Network’, sınıflarda teknolojinin nasıl daha etkili kullanılabileceği ile ilgili önemli ipuçları paylaşıyor.
• Video akışı: Sınıflarda daha fazla videonun kullanılması öğretim ortamını geliştirir. Öğrencilerin soyut konuları daha da somutlaştırmasına yardımcı olur.
• Oyun: Hangi çocuk oyunu sevmez. Tablet ve mobil cihazlarda eğitsel uygulamalardan faydalanmak, öğrenme sürecinde yardımcı bir unsur olarak kullanılabilir. Öğrenciler bu sayede kendi gelişimlerini daha rahat takip edebilir. Eğitici oyunlar zaman zaman öğrenciler arasında bir rekabet doğmasını sağlar. Bu sayede problem çözme becerilerini kullanmalarını gerektiren zorlu bölümlerin üstesinden daha büyük şevkle gelebilirler.
• Sosyal medya: Eğitimde sosyal medyanın kullanımı tartışılıyor. Hayatın bu denli içinde yer alan bu platformlar neden bir eğitim mecrası olarak kullanılmasın! Örneğin belli konularda online bir tartışma alanı olarak kullanılabilir. Derste ortaya atılan veya bir ödevle görevlendirilen öğrenciler sosyal medyada birbirleri ile tartışabilir. Bu sayede kaynakların paylaşımı artabilir ve öğrenciler birbirlerine daha çok yardımcı olabilir.
• Bloglar: Bloglar sayesinde öğrenciler kendi çalışmalarını yayınlayabilir. Bu, öğrencilerin kendi gelişimlerini takip etmesi açısından eşsiz bir fırsat. Zamanla daha düzenli olarak bloguyla ilgilenen öğrenciler belli rutinlerle içerik üretmeyi ve çalışma disiplini öğrenebilir. Ayrıca öğrenciler birbirlerinin bloglarını takip edebilir ve birbirlerinin çalışmaları ile ilgili olarak yorumlarda bulunabilir.
• Video konferanslar: Online dünyada video konferanslar mesafelerin önemini ortadan kaldırıyor. Bugün bir öğrenci, dünyanın diğer bir ucundaki bir başkası ile ilgili bir video konferansta yer alabilir. Bugün öğrenci platformları ve organizasyonları dünya çapında video konferanslara öğrencileri de davet ediyor. Hem yabancı dilin gelişmesi hem de gruplar önünde kendini ifade edebilme yeteneğinin gelişmesinde bu konferanslar oldukça işlevsel.
• Ortak çalışmalar: Cihazlar arasındaki iletişim, öğrencilerin arasındaki koordinasyonu geliştirmek için kullanılabilir. Ortak çalışmalar bu sayede daha öğretici kıllanabilir. Örneğin bazı öğrenciler bilgisayarda tabletler için içerik hazırlayarak, bir grupta takım arkadaşlarına yardımcı olabilir.
HİBRİT LİSELER
Eğitim uzmanı Kayhan Karlı ise, ‘hibrit liselerden’ söz ediyor. Karlı, “Lise öyle olmalı ki bir mezun orada elde ettiği bazı becerilerle hayatını devam ettirebilmeli ve gelecekte gerçekten kendisi ihtiyaç hissettiğinde ihtiyacı olan üniversiteyi bulup gitmeli. Örneğin, lise yıllarında öğrencilerine girişimcilik ve dijital tasarım becerisi kazandıran bir okulun mezunu rahatlıkla kendi dijital tasarım girişimini/işini yapabilir, hayatını buradan kazanabilir. Ne zaman ki bu işini ilerletmek için daha derin bilgiye ihtiyaç hisseder (bir üniversite derecesi, bir sertifika programı), ihtiyacının ne olduğuna karar verir ve eğitime devam eder” diyerek hibrit lisenin tanımını yapıyor. Okulların gençleri geleceğe hazırlaması gerektiğini, her yerde farklı atölyelerin bulunmasının yararlı olacağını vurgulayan Kayhan Karlı, “Dijital beceriler yanında insani beceriler harmanlanmalı. Böyle mezunlar oluşturmak için liseyi yeniden tasarlarken şu yaklaşımlarla programı zenginleştirmiş yeni ‘hibrit liseler’ kurmalıyız” diyerek geleceğin liselerini tanımlıyor.
21’inci yüzyılın 10 etkinliği
* Liderlik
* Kritik düşünme
* İşbirliği
* İletişim
* Uyum yeteneği
* Verimlilik, hesap verebilirlik
* İnovasyon
* Bilgi: Erişim, analiz, sentez
* Küresel vatandaşlık
* Girişimcilik
Anaokulundan üniversiteye
Eğitimde fark yaratan esas unsurun öğrenme olduğu görüşüyle yola çıkan Haliç Koleji, hayat boyu öğrenmeyi ve beceri geliştirmeyi hedefleyerek öğrenci odaklı ve kalıpları kıran bir eğitim anlayışı benimsiyor. Farkındalık ve beceriyi merkeze alan özgün eğitim anlayışıyla sınav ve gelecek kaygısını ortadan kaldıran kolej, öğrencilerinin güvenli yarınlarını Haliç Üniversitesi’nde garantiliyor. Mezunlarını Haliç Üniversitesi’nde yüzde 100 burs ile destekleyerek anaokulundan üniversiteye kadar öğrencisinin yanında olan Haliç Koleji, anaokulundan itibaren native speaker öğretmenler ile eğitim veriyor, bilim, sanat ve spora ilgili olduğu kadar yabancı dili de etkin kullanabilen bireyler yetiştiriyor. Haliç Koleji, Yeşilköy ve Kağıthane’deki okullarında hizmet veriyor.
Seçkin bir seçenek
Kültür Koleji, 1960 yılından bugüne eğitimini sürdürüyor. 1998 yılında Hadımköy’de kurulan Kültür2000 Koleji iki dilli (İngilizce-Türkçe) öğretimi, çoklu zeka kuramına göre düzenlenen öğrenci merkezli, etkin öğrenme ilkeli müfredatı ve fiziksel yapısıyla ülkemizdeki seçkin okullar arasında yer alıyor. Günümüzde iki anaokulu, bir ilkokul, bir ortaokul, bir anadolu lisesi ve bir fen lisesi ile eğitime devam ediyor. Anaokullarında, İngilizce eğitimi, Türkçe geliştirme programı, atölyeler, kulüp çalışmaları, laboratuvar çalışmaları yer alıyor. İlkokullarda okuma temelli İngilizce programı, CATS (Computer Aided Training &Educational Services) -bilgisayar destekli eğtimi sistemleri- uygulanıyor. Ortaokullarda İngilizce hazırlık sınıfı, TEOG hazırlık çalışmaları, kış sanat ve spor okulları bulunuyor. İkinci Yabancı Dil uygulaması (Almanca veya İtalyanca) da gerçekleştiriliyor. Anadolu ve fen liselerinde; bilimsel araştırma ve proje çalışmaları, üniversite hazırlık çalışmaları, sosyal etkinlikler, yurt dışı eğitim programları bulunuyor.
Farklı bir sistem
Bahçeşehir Koleji, tek yönlü eğitim anlayışını değiştiriyor; STEM + A eğitimi ile öğrencileri araştıran, tasarlayan ve üreten bireyler olarak yetiştirmeyi hedefliyor. STEM, Science (Fen), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Fen öğretimini kapsayan alanların ilk ve orta öğretimde bir bütün olarak değil de, birbirinden ayrı olarak öğretilmesinin sakıncalarını bertaraf etme fikrine dayanıyor ve dünyada giderek daha fazla önem kazanıyor. ABD’de 2012 yılından beri Başkan Obama, STEM eğitiminin önemine dikkat çekiyor; eyaletlere STEM konusunda öğretmen yetiştirmek için ödenek ayrılıyor. Bahçeşehir Koleji Fen ve Teknoloji Lisesi’nde STEM eğitimi 11 yıldır uygulanıyor ve öğrencilerin aldığı akademik başarılar, gerçekleştirdikleri projeler, ulusal ve uluslararası yarışmalarda elde ettikleri STEM eğitiminin doğru uygulandığında ne kadar başarılı sonuçlar alındığını gösteriyor. 2015-2016 eğitim döneminde STEM eğitimi bütün Bahçeşehir Koleji kampüslerinde uygulanmaya başlandı.Yazı: Nuran Çakmakçı
X, Y, Z kuşağı diyerek gençleri tanımlıyor, çabuk tükettiklerinden, hızlı yaşadıklarından, sabırsızlıklarından söz ediyor, iş yaşamını ona göre esnekleştirip, değiştiriyorsak eğitimi de sorgulamalıyız. Bunu yapan birkaç ülke var. Geleceğe çocuklarını nasıl hazırlayacaklarını düşünen ve bunun için okulları zorlayan anne-babaların sayısı da az değil. Aslında nasıl bir dünyaya çocuk yetiştirmemiz gerektiği sorusu yıllardır her anne-babanın kafasında. Gelecek bilimciler dediğimiz fütüristler, buna uzun zamandır kafa yoruyor ve eğitim sistemini ülkelerin buna göre tasarlamalarını öneriyor ama çok fazla da yol alınmıyor. Ülkemizde de geleceğe yönelik eğitim denince ilk akla gelen teknoloji oluyor. Sınıflara iPad almak, akıllı tahtaları koymak geleceğe yönelik eğitimin önemli bir adımı ama, tek başına yeterli değil. Gelin isterseniz birlikte ‘Çocukları 21’inci yüzyıla nasıl hazırlamalıyız?’ sorusuna yanıt arayalım. Eğitim metotlarının neler olması gerektiğini, teknolojinin eğitimdeki yerini ve en önemlisi çok fazla konuşulan ‘beyin temelli öğrenmeyi’ sorgulayalım.
GELECEK YILLARA ÇOCUKLAR NASIL HAZIRLANMALI?
ABD’nin prestijli fütürizm (gelecek bilim) konferanslarından TED 2013 ödülünden 1 milyon dolar kazanan Sugata Mitra, eğitimin şekliyle birlikte öğretmenlerin rolünün de değiştiğini söyleyerek, “Öğretmenler geride kalsın, sadece öğrencilere yoldaşlık yapsın yeter” diyerek, öğretmenlerin gelecekte öğretme yerine yol göstermeleri gerektiğini düşünenlerden. Dünyada online eğitimin öncülerinden biri olan ve eğitim deneyleri ile araştırmalar yapan Sugata Mitra, “Dünyadaki bütün çocukların doğuştan gelen merak duygusunu uyandırarak ve birlikte çalışmalarını sağlayarak geleceğin eğitim sistemini tasarlamak, böylece onları desteklemek istiyorum. En iyi öğretmenler ve okullar, onlara en fazla ihtiyaç duyulan yerlerde bulunmazlar” diyor. Mitra 13 yaşın altındaki çocukların her şeyi merak ettiğini söyleyerek, “Aslında 12-13 yaşına kadar kendi sorularının cevaplarını kendileri bulabilecek şekilde, kendi kendilerine yetişmelerini sağlarsak ondan sonra da böyle devam edecektir. 13 yaş öncesi doğal merakı sorularının cevaplarını verebilmek becerisini geliştirmek aslında anahtardır” diyerek çocukları bu konuda yönlendirmek gerektiğinin altını çiziyor. “Gelecekte öğretmenlerin yeri nerede olacak?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Aslında öğretmen olamayacak demiyorum. Öğretmenin rolü değişecek. Mesela müzikten bir örnek verelim. Müzikten bakarsak aslında öğretmenin görevi orkestra şefi gibiydi. Yeni durumda orkestra kendi kendine çalabilecek, şefe ihtiyacı olmayacak. Öğretmen daha çok öğrenme arkadaşı, öğrenme yoldaşı olacak” diyor.
OKULLARDAKİ MÜFREDAT, DİJİTAL ÇAĞA AYAK UYDURMALI
Gelecekte sınıflar da değişecek. Eğitimciler, oyun tabanlı öğrenmeden, sosyal medyayla öğrenmeye ve hatta mobil öğrenmeye kadar birçok yöntemden söz ediyor. Öğrenme belki sınıf dışına taşınıp, bireyselleştirilecek. Belki okullar şekil değiştirecek, geleneksel eğitimin yerini homeschooling denilen evde eğitim alacak. Kim ne derse desin öğretmenlerin ortak olarak birleştiği tek nokta öğretmenlerin gelecekteki rolü. Öğretmen yol gösterici, rehber olacak. Okul binaları fiziksel olarak değişecek, daha ekolojik olacak. Dijital teknolojiler sayesinde herkes herkesten öğrenebilecek. Okullar, herkesin her an gidebileceği şekilde dizayn edilecek. Klasik sıra düzeninden sınıf ortamları kurtulacak. Sınıflar, öğrencilerin oturmaktan keyif alacağı ortamlar yaratarak gerek araştırma gerek sohbet edip, internete girebilecekleri mekanlar şeklinde tasarlanacak. Geleceğin mesleklerini belirleyip, geleceğin eğitimini buna göre şekillendirmeli. ABD Çalışma Bakanlığı’na göre bugün okul çağındaki çocukların yüzde 65’i daha icat edilmemiş işlerde çalışacak. Bu durumda eğitim sisteminin de buna hazır olması gerekiyor. WhatsApp, geçtiğimiz aylarda 19 milyon dolara satıldı. Bu şirkette 53 kişi çalışıyor. Ama değeri birçok büyük şirketten daha fazla. Türkiye’de Facebook, WhatsApp’ı oluşturan biri çıkmıyor. Bunun için de eğitim sistemimize bakmak gerekiyor. Bu becerileri maalesef kazandırmıyoruz. Yazılımı, kodlamayı öğretmiyoruz. Girişimcilik yolculuğunda onları desteklemiyoruz. Sıkı durun, OECD tarafından gerçekleştirilen PISA’da yaratıcılık testinde ileri seviyede yaratıcılığa sahip gençlerin oranı yüzde 2.2. OECD ortalaması yüzde 11.4, Kore’de yüzde 28. Ne bilgiye erişimde, ne problem çözmede, ne de yaratıcılıkta ülke olarak iyi durumdayız.
• Bilgiye ve öğrenmeye değer verme
• Arkadaşlara saygı (az) otoriteye saygı (fazla)
• Ödüller için gereken fedakarlıkları yapma (oto. hak etme)
• Etik değerler (kopya ve fikri mülkiyet hırsızlığı)
• Sosyal ve çevresel bilinç
• Gerçek hayat deneyimi ve bilinci
• Hoşgörü (fikir farklılıkları, yapıcı tartışma kapasitesi)
• Uluslararası farkındalık (diğer ülke, kültür algısı-ön yargı, peşin hüküm)
ABD’de teknoloji ve eğitim konusuna odaklanan ‘Secure Edge Network’, sınıflarda teknolojinin nasıl daha etkili kullanılabileceği ile ilgili önemli ipuçları paylaşıyor.
• Video akışı: Sınıflarda daha fazla videonun kullanılması öğretim ortamını geliştirir. Öğrencilerin soyut konuları daha da somutlaştırmasına yardımcı olur.
• Oyun: Hangi çocuk oyunu sevmez. Tablet ve mobil cihazlarda eğitsel uygulamalardan faydalanmak, öğrenme sürecinde yardımcı bir unsur olarak kullanılabilir. Öğrenciler bu sayede kendi gelişimlerini daha rahat takip edebilir. Eğitici oyunlar zaman zaman öğrenciler arasında bir rekabet doğmasını sağlar. Bu sayede problem çözme becerilerini kullanmalarını gerektiren zorlu bölümlerin üstesinden daha büyük şevkle gelebilirler.
• Sosyal medya: Eğitimde sosyal medyanın kullanımı tartışılıyor. Hayatın bu denli içinde yer alan bu platformlar neden bir eğitim mecrası olarak kullanılmasın! Örneğin belli konularda online bir tartışma alanı olarak kullanılabilir. Derste ortaya atılan veya bir ödevle görevlendirilen öğrenciler sosyal medyada birbirleri ile tartışabilir. Bu sayede kaynakların paylaşımı artabilir ve öğrenciler birbirlerine daha çok yardımcı olabilir.
• Bloglar: Bloglar sayesinde öğrenciler kendi çalışmalarını yayınlayabilir. Bu, öğrencilerin kendi gelişimlerini takip etmesi açısından eşsiz bir fırsat. Zamanla daha düzenli olarak bloguyla ilgilenen öğrenciler belli rutinlerle içerik üretmeyi ve çalışma disiplini öğrenebilir. Ayrıca öğrenciler birbirlerinin bloglarını takip edebilir ve birbirlerinin çalışmaları ile ilgili olarak yorumlarda bulunabilir.
• Video konferanslar: Online dünyada video konferanslar mesafelerin önemini ortadan kaldırıyor. Bugün bir öğrenci, dünyanın diğer bir ucundaki bir başkası ile ilgili bir video konferansta yer alabilir. Bugün öğrenci platformları ve organizasyonları dünya çapında video konferanslara öğrencileri de davet ediyor. Hem yabancı dilin gelişmesi hem de gruplar önünde kendini ifade edebilme yeteneğinin gelişmesinde bu konferanslar oldukça işlevsel.
• Ortak çalışmalar: Cihazlar arasındaki iletişim, öğrencilerin arasındaki koordinasyonu geliştirmek için kullanılabilir. Ortak çalışmalar bu sayede daha öğretici kıllanabilir. Örneğin bazı öğrenciler bilgisayarda tabletler için içerik hazırlayarak, bir grupta takım arkadaşlarına yardımcı olabilir.
HİBRİT LİSELER
Eğitim uzmanı Kayhan Karlı ise, ‘hibrit liselerden’ söz ediyor. Karlı, “Lise öyle olmalı ki bir mezun orada elde ettiği bazı becerilerle hayatını devam ettirebilmeli ve gelecekte gerçekten kendisi ihtiyaç hissettiğinde ihtiyacı olan üniversiteyi bulup gitmeli. Örneğin, lise yıllarında öğrencilerine girişimcilik ve dijital tasarım becerisi kazandıran bir okulun mezunu rahatlıkla kendi dijital tasarım girişimini/işini yapabilir, hayatını buradan kazanabilir. Ne zaman ki bu işini ilerletmek için daha derin bilgiye ihtiyaç hisseder (bir üniversite derecesi, bir sertifika programı), ihtiyacının ne olduğuna karar verir ve eğitime devam eder” diyerek hibrit lisenin tanımını yapıyor. Okulların gençleri geleceğe hazırlaması gerektiğini, her yerde farklı atölyelerin bulunmasının yararlı olacağını vurgulayan Kayhan Karlı, “Dijital beceriler yanında insani beceriler harmanlanmalı. Böyle mezunlar oluşturmak için liseyi yeniden tasarlarken şu yaklaşımlarla programı zenginleştirmiş yeni ‘hibrit liseler’ kurmalıyız” diyerek geleceğin liselerini tanımlıyor.
21’inci yüzyılın 10 etkinliği
* Liderlik
* Kritik düşünme
* İşbirliği
* İletişim
* Uyum yeteneği
* Verimlilik, hesap verebilirlik
* İnovasyon
* Bilgi: Erişim, analiz, sentez
* Küresel vatandaşlık
* Girişimcilik
Anaokulundan üniversiteye
Eğitimde fark yaratan esas unsurun öğrenme olduğu görüşüyle yola çıkan Haliç Koleji, hayat boyu öğrenmeyi ve beceri geliştirmeyi hedefleyerek öğrenci odaklı ve kalıpları kıran bir eğitim anlayışı benimsiyor. Farkındalık ve beceriyi merkeze alan özgün eğitim anlayışıyla sınav ve gelecek kaygısını ortadan kaldıran kolej, öğrencilerinin güvenli yarınlarını Haliç Üniversitesi’nde garantiliyor. Mezunlarını Haliç Üniversitesi’nde yüzde 100 burs ile destekleyerek anaokulundan üniversiteye kadar öğrencisinin yanında olan Haliç Koleji, anaokulundan itibaren native speaker öğretmenler ile eğitim veriyor, bilim, sanat ve spora ilgili olduğu kadar yabancı dili de etkin kullanabilen bireyler yetiştiriyor. Haliç Koleji, Yeşilköy ve Kağıthane’deki okullarında hizmet veriyor.
Seçkin bir seçenek
Kültür Koleji, 1960 yılından bugüne eğitimini sürdürüyor. 1998 yılında Hadımköy’de kurulan Kültür2000 Koleji iki dilli (İngilizce-Türkçe) öğretimi, çoklu zeka kuramına göre düzenlenen öğrenci merkezli, etkin öğrenme ilkeli müfredatı ve fiziksel yapısıyla ülkemizdeki seçkin okullar arasında yer alıyor. Günümüzde iki anaokulu, bir ilkokul, bir ortaokul, bir anadolu lisesi ve bir fen lisesi ile eğitime devam ediyor. Anaokullarında, İngilizce eğitimi, Türkçe geliştirme programı, atölyeler, kulüp çalışmaları, laboratuvar çalışmaları yer alıyor. İlkokullarda okuma temelli İngilizce programı, CATS (Computer Aided Training &Educational Services) -bilgisayar destekli eğtimi sistemleri- uygulanıyor. Ortaokullarda İngilizce hazırlık sınıfı, TEOG hazırlık çalışmaları, kış sanat ve spor okulları bulunuyor. İkinci Yabancı Dil uygulaması (Almanca veya İtalyanca) da gerçekleştiriliyor. Anadolu ve fen liselerinde; bilimsel araştırma ve proje çalışmaları, üniversite hazırlık çalışmaları, sosyal etkinlikler, yurt dışı eğitim programları bulunuyor.
Farklı bir sistem
Bahçeşehir Koleji, tek yönlü eğitim anlayışını değiştiriyor; STEM + A eğitimi ile öğrencileri araştıran, tasarlayan ve üreten bireyler olarak yetiştirmeyi hedefliyor. STEM, Science (Fen), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Fen öğretimini kapsayan alanların ilk ve orta öğretimde bir bütün olarak değil de, birbirinden ayrı olarak öğretilmesinin sakıncalarını bertaraf etme fikrine dayanıyor ve dünyada giderek daha fazla önem kazanıyor. ABD’de 2012 yılından beri Başkan Obama, STEM eğitiminin önemine dikkat çekiyor; eyaletlere STEM konusunda öğretmen yetiştirmek için ödenek ayrılıyor. Bahçeşehir Koleji Fen ve Teknoloji Lisesi’nde STEM eğitimi 11 yıldır uygulanıyor ve öğrencilerin aldığı akademik başarılar, gerçekleştirdikleri projeler, ulusal ve uluslararası yarışmalarda elde ettikleri STEM eğitiminin doğru uygulandığında ne kadar başarılı sonuçlar alındığını gösteriyor. 2015-2016 eğitim döneminde STEM eğitimi bütün Bahçeşehir Koleji kampüslerinde uygulanmaya başlandı.Yazı: Nuran Çakmakçı
X, Y, Z kuşağı diyerek gençleri tanımlıyor, çabuk tükettiklerinden, hızlı yaşadıklarından, sabırsızlıklarından söz ediyor, iş yaşamını ona göre esnekleştirip, değiştiriyorsak eğitimi de sorgulamalıyız. Bunu yapan birkaç ülke var. Geleceğe çocuklarını nasıl hazırlayacaklarını düşünen ve bunun için okulları zorlayan anne-babaların sayısı da az değil. Aslında nasıl bir dünyaya çocuk yetiştirmemiz gerektiği sorusu yıllardır her anne-babanın kafasında. Gelecek bilimciler dediğimiz fütüristler, buna uzun zamandır kafa yoruyor ve eğitim sistemini ülkelerin buna göre tasarlamalarını öneriyor ama çok fazla da yol alınmıyor. Ülkemizde de geleceğe yönelik eğitim denince ilk akla gelen teknoloji oluyor. Sınıflara iPad almak, akıllı tahtaları koymak geleceğe yönelik eğitimin önemli bir adımı ama, tek başına yeterli değil. Gelin isterseniz birlikte ‘Çocukları 21’inci yüzyıla nasıl hazırlamalıyız?’ sorusuna yanıt arayalım. Eğitim metotlarının neler olması gerektiğini, teknolojinin eğitimdeki yerini ve en önemlisi çok fazla konuşulan ‘beyin temelli öğrenmeyi’ sorgulayalım.
GELECEK YILLARA ÇOCUKLAR NASIL HAZIRLANMALI?
ABD’nin prestijli fütürizm (gelecek bilim) konferanslarından TED 2013 ödülünden 1 milyon dolar kazanan Sugata Mitra, eğitimin şekliyle birlikte öğretmenlerin rolünün de değiştiğini söyleyerek, “Öğretmenler geride kalsın, sadece öğrencilere yoldaşlık yapsın yeter” diyerek, öğretmenlerin gelecekte öğretme yerine yol göstermeleri gerektiğini düşünenlerden. Dünyada online eğitimin öncülerinden biri olan ve eğitim deneyleri ile araştırmalar yapan Sugata Mitra, “Dünyadaki bütün çocukların doğuştan gelen merak duygusunu uyandırarak ve birlikte çalışmalarını sağlayarak geleceğin eğitim sistemini tasarlamak, böylece onları desteklemek istiyorum. En iyi öğretmenler ve okullar, onlara en fazla ihtiyaç duyulan yerlerde bulunmazlar” diyor. Mitra 13 yaşın altındaki çocukların her şeyi merak ettiğini söyleyerek, “Aslında 12-13 yaşına kadar kendi sorularının cevaplarını kendileri bulabilecek şekilde, kendi kendilerine yetişmelerini sağlarsak ondan sonra da böyle devam edecektir. 13 yaş öncesi doğal merakı sorularının cevaplarını verebilmek becerisini geliştirmek aslında anahtardır” diyerek çocukları bu konuda yönlendirmek gerektiğinin altını çiziyor. “Gelecekte öğretmenlerin yeri nerede olacak?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Aslında öğretmen olamayacak demiyorum. Öğretmenin rolü değişecek. Mesela müzikten bir örnek verelim. Müzikten bakarsak aslında öğretmenin görevi orkestra şefi gibiydi. Yeni durumda orkestra kendi kendine çalabilecek, şefe ihtiyacı olmayacak. Öğretmen daha çok öğrenme arkadaşı, öğrenme yoldaşı olacak” diyor.
OKULLARDAKİ MÜFREDAT, DİJİTAL ÇAĞA AYAK UYDURMALI
Gelecekte sınıflar da değişecek. Eğitimciler, oyun tabanlı öğrenmeden, sosyal medyayla öğrenmeye ve hatta mobil öğrenmeye kadar birçok yöntemden söz ediyor. Öğrenme belki sınıf dışına taşınıp, bireyselleştirilecek. Belki okullar şekil değiştirecek, geleneksel eğitimin yerini homeschooling denilen evde eğitim alacak. Kim ne derse desin öğretmenlerin ortak olarak birleştiği tek nokta öğretmenlerin gelecekteki rolü. Öğretmen yol gösterici, rehber olacak. Okul binaları fiziksel olarak değişecek, daha ekolojik olacak. Dijital teknolojiler sayesinde herkes herkesten öğrenebilecek. Okullar, herkesin her an gidebileceği şekilde dizayn edilecek. Klasik sıra düzeninden sınıf ortamları kurtulacak. Sınıflar, öğrencilerin oturmaktan keyif alacağı ortamlar yaratarak gerek araştırma gerek sohbet edip, internete girebilecekleri mekanlar şeklinde tasarlanacak. Geleceğin mesleklerini belirleyip, geleceğin eğitimini buna göre şekillendirmeli. ABD Çalışma Bakanlığı’na göre bugün okul çağındaki çocukların yüzde 65’i daha icat edilmemiş işlerde çalışacak. Bu durumda eğitim sisteminin de buna hazır olması gerekiyor. WhatsApp, geçtiğimiz aylarda 19 milyon dolara satıldı. Bu şirkette 53 kişi çalışıyor. Ama değeri birçok büyük şirketten daha fazla. Türkiye’de Facebook, WhatsApp’ı oluşturan biri çıkmıyor. Bunun için de eğitim sistemimize bakmak gerekiyor. Bu becerileri maalesef kazandırmıyoruz. Yazılımı, kodlamayı öğretmiyoruz. Girişimcilik yolculuğunda onları desteklemiyoruz. Sıkı durun, OECD tarafından gerçekleştirilen PISA’da yaratıcılık testinde ileri seviyede yaratıcılığa sahip gençlerin oranı yüzde 2.2. OECD ortalaması yüzde 11.4, Kore’de yüzde 28. Ne bilgiye erişimde, ne problem çözmede, ne de yaratıcılıkta ülke olarak iyi durumdayız.
• Bilgiye ve öğrenmeye değer verme
• Arkadaşlara saygı (az) otoriteye saygı (fazla)
• Ödüller için gereken fedakarlıkları yapma (oto. hak etme)
• Etik değerler (kopya ve fikri mülkiyet hırsızlığı)
• Sosyal ve çevresel bilinç
• Gerçek hayat deneyimi ve bilinci
• Hoşgörü (fikir farklılıkları, yapıcı tartışma kapasitesi)
• Uluslararası farkındalık (diğer ülke, kültür algısı-ön yargı, peşin hüküm)