İkizlerle 24 saat
Doğdukları günden itibaren ikizler hakkında en çok merak edilen konu, birbirlerine olan benzerliklerinin ve farklılıklarının yanı sıra annenin yaşadığı zorluklar oluyor. Cevapları kendiniz keşfetmek için bizi bir gün boyunca evinde ağırlayan bir ikiz annesinin anlattıklarına kulak verin.
Yazı: Ece Üremez
Fotoğraf: Nurdan Usta
Aslıhan Serbest, tüp bebek yöntemiyle ikiz sahibi olmuş bir anne. Süreç boyunca yaşadığı zorluklar bir yana, o gün kendisinin evine gitme nedenimiz ikizlerin 24 saatine ortak olmak, aralarındaki benzerlikleri ve farklılıkları yakından gözlemlemekti. Yine de hikayeye en başından başlamak gerek; neler yaşamıştı Serbest bütün bu dönemde? “Biz psikolojik anlamda çok hazırlanarak bu sürece Acıbadem Hastanesi Maslak’ta başladık. Verdiğim mücadele zorlukları nasıl kolaylaştıracağız sorusuna cevap aramak üzerine oldu hep” diye yanıtlıyor soruyu. Peki, tüp bebek tedavisine başladıklarında ikiz bebek sahibi olmayı kendileri mi seçmişti? “Evet, biz iki tane yumurta yüklettik. İki yumurtadan sonra bir tane de kalabilirdi. Ama bizimkilerin ikisi de tuttu.” Hal böyle olunca söz ikiz annesi olmanın zorluklarına geliyor bu kez: “Tabii ki çok zor. Çünkü bir çocuğun istediği her şeyi iki çocuk aynı anda istiyor. Aslında evde iki farklı birey var. Hiçbir şeyleri aynı değil ve onlara aynıymış gibi davranmak iki çocuk için de çok büyük haksızlık. İkiz olmaları sadece doğum anı için geçerli aslında. Aynı anda dünyaya geliyorlar ama onun dışında apayrı varlıklar. Gerçekten birbirlerinden çok farklılar. Biz de onlara farklı bireyler olduklarının bilincinde olarak davranmayı öğrendik.” İkiz sahibi olduktan sonra yaşadığı en zor durumun ikisine yetememe duygusu olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Fiziksel olarak da ruhsal olarak da kolay değil. İkisinin aynı anda kucaklanması, ikisinin aynı anda giyinmesi gerekiyor, ikisinin de aynı anda uyutulması ya da meme emmesi gerekiyor. Fiziksel olarak da güç gerektiren durumlar içinde kalınabiliyor. Dolayısıyla eğer imkan varsa çok fazla yardım almak lazım.” Henüz dört yaşında olan ikizlerin günlük rutinlerini sabah 09.00’dan akşamüstü 16.00’ya kadar okulda olacak şekilde ayarlayan Serbest, çalışan bir anne olduğu için babaanne ve dede desteğini aldığını söylerken işinin bir nebze olsun kolaylaştığını itiraf ediyor. Peki ya hamilelik dönemi nasıl geçmişti? “Çok zor geçti. Doktorum Tansu Küçük’e minnettarım. Hayatımda tanıdığım en pozitif insan. Hayata bakış açısı çok farklı. İnanılmaz eğlenceli. Gerçekten o zor süreci bize bambaşka bir şekilde yaşattı. Tam on hafta hastanede yattım çocuklar doğmadan önce. Hamile kalmadan önce 49 kiloydum, bu da ikiz gebelik için gerçekten çok düşük bir kilo. O yüzden vücudumdaki yağ oranı da düşüktü. Çocuklar doğana kadar 86 kilo oldum. Vücudun o ağırlığı taşıması çok zor oldu. Başka doktorlar 29’uncu haftada bebeklerin alınmasını tavsiye etseler de ben 37. haftadan önce doğurmamayı aklıma koymuştum. O ara tuvalete bile kalkmadığımı söyleyebilirim. Eğer erken doğsalardı küvezde kalabilirlerdi, bazı organları zarar görebilirdi.”
Farklılıklar ve benzerlikler
Doğum sonrası ikizlerini kucağına almasıyla 30 yaşında yeniden doğuşu yaşadığını anlatan Aslıhan Serbest herkesin çocuk sahibi olmaması gerektiğini de ısrarla vurguluyor. Çocukların bir toplumu, nesli, hatta geleceği belirlediğini anlatırken insanların yeterli hassasiyeti göstermediğini düşündüğünü söylüyor. İkizlere gelince; onların hangi duyguları ne oranda paylaştıklarını ve birbirlerinden hangi noktalarda ayrıştıklarından bahsediyoruz: “Duygusal tarafları birbiriyle daha bağlantılı. Evde birbirlerine çok ihtiyaçları yok. Dışarda daha yoğun bir ilişki içerisindeler. Aslında birbirlerinden oldukça farklılar. Sevdikleri şeyler benzer olmakla beraber benzemedikleri yönleri de çok fazla. Anlaşamadıkları noktalar olabiliyor. Biri paylaşmayı isterken öbürü istemiyor. İkisinin de bağlı olduğu ortak bir oyuncak kedi var. Bir de doğduklarından beri yanlarından ayırmadıkları ayrı birer oyuncakları...” Peki, onlar büyüdükçe aralarındaki farklılıklar da büyüyor muydu? “Doğduktan sonra Elif yusyuvarlak bir yüze sahipti. Zaten belirgin farklar hep vardı. Zeynep daha uzun suratlı, babasına çok benziyor. Elif bana benziyor. Zeynep aşırı hareketli, Elif daha sakin. Zeynep daha girişken bir kız. Elif’in çok bir şey istemesine zaman kalmıyor çünkü Zeynep hemen halletmiş oluyor o işi. Buna karşılık Elif de şöyle bir şey diyor; ‘Zeynepciğim, şu an ışıklar yanıyor, elektrik ziyan oluyor biliyorsun lütfen ışıkları kapatır mısın?’ Zeynep de bir koşu evdeki tüm ışıkları kapatıyor. Birazcık daha abla gibi davranıyor.” Çocuklarının ikiz olduklarının bilincinde olduklarını söyleyen Serbest, anne karnında dahi birinin daha yavaş birinin daha hızlı hareket ettiğini söylüyor. Ayrıca ikiz annesi olmanın muazzam bir duygu olduğunu ve çok şanslı hissettiğini ekliyor.
Uyku eğitimi önemli mesele
İkiz sahibi olacak annelere tavsiyelerini ise şöyle özetliyor Serbest: “Öncelikle anne adayları doğumdan önce bol bol uyusunlar. Sonra uzun bir süre uyuyamayacaklar. Bir de psikolojik açıdan çok iyi hazırlanmak, bu yüzden de çok okumak gerek. Ben doğumdan sonra zor bir dönemin beklediğini biliyordum, hazırlıklıydım. Doğumla birlikte çok güçlü olduğumu fark ettim. Çok kudretli bir şey doğum anı, o sorumluluk insana bambaşka pencere açıyor. Bir de çocuğu istemek lazım. Yani sadece çocuğum olsun demek yerine yürekli, temiz, iyi bir insan yetiştirmek istiyorum demek lazım. Çok koşullu bir hayat sunmamak lazım çocuğa. Biz öyle bir nesiliz. Şunu yaparsan böyle olur, bunu yaparsan böyle olur gibi Pavlov’un köpeğinden hiçbir farkı olmayan bir koşullama var hayatımızda. Oysa onları koşulsuz yetiştirmek gerekiyor çünkü bu çocuklar da bir nesil yetiştirecek. Geçmişi geleceğidir insanın. Geçmişte ne alıyorsanız ne görüyorsanız, gelecekte de onu veriyorsunuz. Sadece çocuk sahibi olma duygusunu tatmin etmek için çocuk yapılmamalı, herkes anne ve baba olmamalı.” Kendisini ruhsal anlamda büyüttüğüne inandığı ikizlerini büyütürken uyku eğitiminin öneminin üzerinde de özellikle duruyor: “İkiz bebeklerde en temel konulardan biri uyku eğitimi. Çocuklarım henüz dört aylıkken eğitime başladım. Çok ciddi anlamda bu konuda kitap okuyup hatta Kim West’in kitabını kılavuz olarak kullandım. Artık ikisi de kendi yataklarında yatması gerektiğini ve uyku ritmini çok iyi biliyorlar. Doğduklarından tam 36-37 aya kadar her gece aynı saatte ve aynı rutinle yatırdık çocukları. Her akşam saat 20.00’de yıkanıyorlar. Saat 20.30’da uyumuş oluyorlar. Üç-dört ay boyunca onları giydirip yatırdıktan sonra ağladılar. O anlarda kısa süreli kucağımıza alıp tekrar yatırıyorduk. Bu sürece altı-yedi gün dayanmak lazım. Disiplin ve düzen çok önemli. Biz çocuklarımızla o süreçte evimiz dışında başka hiçbir yerde kalmadık. Yanlarında hep aynı oyuncaklarla uyudular. Böylece uykunun kötü bir şey olmadığını, içinde yalnızlaştırma duygusu olmadığını öğrendiler. Kısacası, çocuğu kucakta sallamak yerine, beş dakika alıp sonra tekrar geri yatırmak onun zihinsel gelişimi açısından da doğru bir yöntem. Burada mühim olan anne ve babanın sakinliği. Anne çok sakin olamıyorsa baba devreye girmeli. İkizlerimiz beş aylık olduğunda biz artık onları kucağımızda uyutmuyorduk. Gece-gündüz ve saat kavramını öğreniyorlar. Bu süreçte onların doktoru Agop Çıtak’ın katkıları çok büyüktür.” Unutmadan, Aslıhan Serbest’in kendi deneyimlediklerini, gözlemlediklerini ve okuduklarını paylaştığı blog’u ikizlerimvekitaplarim.com’a göz atmanızı tavsiye ederiz.