İzin verelim, sadece çocuk olsunlar!
Bugünün ‘büyümüş de küçülmüşleri’ sadece büyük laflar etmekle kalmıyor; yaşlarına hiç uygun olmayan şekilde güzel, zayıf ve tarz olmakla da ilgileniyor.
Temizlik, kişisel bakım, sevgi-saygı konusunda örnek olan ebeveynlerin, kıyafet seçimi ve ayna önünde geçirilen zaman konusunda da çocuğa model olduğunun unutulmaması gerekiyor. Evde yemek konusunda düzen olması, sık sık yapılan diyetler yerine ebeveynlerin de mümkün olduğunca düzenli beslenmesi, kitap okuma, spor, yürüyüş gibi farklı alanlarda anne-babanın çocuğun yaşamında var olması gerekiyor. “Çocuğun televizyonda, dergilerde, oyuncaklarda veya kitaplarda vurgulanan kadına ait ölçülerin gerçekte ulaşılabilir olmadığını anlaması önemli. Bu da çocuğun ideal ölçüler, hangi kıyafetin ona yakışacağı gibi konularda çevresinde var olan bombardımana maruz kalma sıklığının azaltılması ile sağlanabilir” diyen Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol, film ve kitaplarda ebeveynlerin seçici olmasının ve çocukların arkadaşlarıyla kıyaslanmamasının da önemli olduğuna vurgu yapıyor.
Davranışlarına hapsolmasın!
“Prens ve prenses olmak ayrıcalık ifade eder. Masallarda da gerçek hayatta da! Masallarda prens ve prensesler zorlu yollardan geçseler de sonunda sonsuza dek mutlu olur. Oysaki gerçek hayatın o kadar keskin çizgileri yoktur. Yaşam farklı konularda insanlara ayrıcalıklar tanısa da olumsuzluklar ve mutluluklar hayatta iç içedir. Sınavda başarılı olup mutlu olurken arkadaşınızla kavga ettiğiniz için üzülebilirsiniz. İyi ve kötü ayrımının normal yaşamda belirgin olmadığı çok fazla olay ve durum vardır. İyi ve kötünün bu denli net ayrımı, çocuğu ileride savunmasız bırakır” diyen Psk. Zehra Erol, çocuğun iyi algıladığı durumlarda olumsuzlukları görmekte zorlanacağı gibi olumsuzluklarda da var olan olumlu yönleri görmesinin bir o kadar zor olacağını ifade ediyor ve ekliyor: “Masallarda bile prens ve prensesler belli kurallar içinde yaşarlar. Yemek, içmek, insanlarla görüşmek gibi belirgin sınırları vardır. Prenses ve prens olmanın bedelleridir bunlar. İstediğiniz yere istediğiniz zaman gidemezsiniz, söylemek istediklerinizi sınırlayabilirsiniz. Hata yapmamak için sürekli gayret edersiniz. Çocuklara da bu kadar ayrıcalıklı davranıldığında çocukta bir süre sonra kendisinin farklı olduğuna dair bir zihinsel algı oluşur. Bu algılamayı sürdürebilmesi çevrenin onayladığı davranışlarının devamıyla mümkündür. Bu da bir süre sonra çocuğun bu davranışlara hapsolmasına neden olur.”
Mükemmel bebekler kusursuz ünlüler
Şahane kıyafetleri olan mükemmel ölçüdeki oyuncak bebekler ve onların içinde yer aldığı dergiler çok sık alınıyor, filmlerine çok sık gidiliyor ve zaman çoğunlukla onlarla geçiriliyorsa bu durum çocuğu ciddi düzeyde etkiliyor. Erken yaşta çocukta görünümün ve kusursuz ölçülerin önemli olduğuna dair algıların temeli atılmış oluyor. Hayranı oldukları ünlülerin sadece görünümleri ile değil, başarılarıyla da izlenmesi ve ailenin çocuğu ona göre yönlendirmesi bu noktada büyük önem taşıyor.
Ne yapabiliriz?
Bu noktada medya ve reklam sektörüne çok iş düşüyor. Başarı, sağlık ve mutluluk gibi kavramların güzellikle bağlantılı olduğuna dair topluma verilen mesajların yerine daha gerçekçi mesajlar oluşturulabileceğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Erol, fiziksel görünümle bağlantılı moda ve güzellik programlarının yoğunluğunun değerlendirilebileceğinin altını çiziyor. Ayrıca televizyonlarda yer alan kişilerin kilo vererek, sıklıkla estetik operasyonlarla kusursuzlaştırıldığı, herkesin birbirine benzediği programlar çocuk ve gençleri önemli ölçüde belli bir fiziksel kalıba sokmaya yönlendiriyor. Bu programların evde izlenilmesini sınırlamanın yanı sıra anne-babalar olarak daha yapıcı programların hazırlanması için, kanallar üzerinde bir baskı unsuru oluşturmak da ailelerin yaratabileceği çözüm seçeneklerinden biri olabilir.
Yazı: Elif Girgin
Biz küçükken öyle çeşit çeşit oyuncak bebekler, hayranı olduğumuz pop starlar, moda ikonları, süper güçleri olan savaşçı prensesler yoktu. Et bebeklerimiz, Heidimiz, Vikinglerimiz, ipimiz, topumuz ve birkaç parça kıyafetimizle mutlu mesut büyürdük. Sevdiğimiz sanatçıların taklidini yaptığımızda ya da şarkı söylediğimizde tebessüm edilirdi en fazla. Ama kimse kolumuzdan tutup özel derslere, kurslara götürmezdi. “Zayıf olayım, mükemmel olayım, güzel olayım” gibi kavramlar pek yanımıza uğramazdı. Zaman geçti, çizgi filmler, filmler, diziler değişti, moda kavramı hayatımızın her alanına girdi. Tüm bu değişim çocukları da etkiledi. Daha küçücükken, ‘prensesim’, ‘prensim’, ‘paşam’ diye hitap etmeye başladığımız çocuklar, daha da güzel olayım, zayıf olayım, mükemmel ölçülerim, harika kıyafetlerim olsun, dünya benim etrafımda dönsün derdine düşmeye başladı. Çünkü dört bir yandan kuşatma altındalar. Peki, bu kuşatmayı nasıl kaldıracağız? Mükemmellik takıntılarından onları nasıl koruyacağız? Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol ile bu sorulara yanıt aradık.
Dört bir yandan mesaj geliyor
Akranların baskısı, aile öyküsü, eğitim, kültürel yapı, sosyal statü ve medyanın etkisinin yanı sıra aşağılanma, hakaret edilme, alay edilme gibi çocukluk çağındaki travmaların bu tip takıntılara sebep olabileceğini söyleyen Uzman Klinik Psikolog Zehra Erol, “Gün içinde nasıl güzel görüneceğimizden, hangi kıyafetin en çok yakışacağına kadar birçok mesaja maruz kalıyoruz. Gerek televizyon, gerek yazılı basın, gerekse dış ortamda o kadar fazla ki bu maruz kalma hali, adeta kişisel alanımızı işgal ediyor. Çizgi filmler, çocuk dergileri, hatta oyuncaklar derken sadece yetişkinler değil, çocuklar da bu mesajlardan nasibini alıyor” diyor. Erol, çocuklara yönelik hazırlanan makyaj malzemeleri, birbirinden farklı ama incecik bedenlere sahip bebekler, parfümler, kitaplar derken çocukların her yanının kuşatılmış durumda olduğunu söylüyor.
‘Halo Etkisi’ yanıltıyor
Psikolojide ‘Halo Etkisi’ denilen yaklaşımın, görünümün önemine vurgu yaptığını anlatan Erol, “Bu yaklaşıma göre, güzel olan kişilerin doğru olmasa da olumlu başka niteliklere sahip olduğuna ilişkin yargıya varırız. Güzel bir kızın aynı zamanda, cana yakın ve zeki olduğunu düşünmek gibi… Bu yaklaşımı çocuk kitapları da destekler. Örneğin masallarda prensesler hem güzel hem iyi hem de yardımseverdirler” diyor.
Bir dal parçası, bir top yeter
“Çocuklar basit, ulaşabildikleri nesnelerle oyun oynarlar. Bir miktar su, 2-3 çubuk, bir ağaç dalı veya bir top yeterlidir çoğu zaman. Bu daha çok ebeveynlerin kaygıları ile ilişkilidir” diyen Erol şöyle devam ediyor: “‘Çocuklarım için en iyisini yaptım, en iyi oyuncağı aldım, benim çocuğum en iyisine layık’ tarzı düşüncelerle bağlantılıdır bu kaygılar. Bu nedenle çocuğun yaşamına bu tür oyuncakları sokmak yerine oyun fırsatı yaratmak önemli. Süslü bebeklerin vücudu, bebek oranından çok kadın vücudunun oranına göre oluşturulmuş. Bu erken yaşta çocuğun kadın vücudu ile ilgili bir prototip oluşturmasına ve yaşı büyüdükçe de sorun yaşamasına neden olabiliyor.“
Özenmesi normal ama…
“Elbette ki her çocuğun özendiği durumlar olacaktır” diyen Erol, özenmek, aşırı meşgul olmaya dönüştüğünde ve çocuğun yaşamına yayıldığında dikkatli olmak gerektiğini, küçük çocukların bunu oyunlarına yansıttığını, daha büyük yaştaki çocukların oyuncak, kitap seçimi ve arkadaşlarıyla diyaloglarından konunun derinliğinin anlaşılabileceğini belirtiyor.
Bu takıntılar çocuklarda belirgin olarak kaygıya neden olabiliyor. Bunun takıntı boyutunda olup olmadığını anlamanın yolları da var. Görünümüyle aşırı derecede ilgilenmeye başlayan çocuklar istediği görünüme ulaşmak için ısrarcı davranmaya başlıyor. İstediği olmadığında ise öfkeli davranışlar sergileyebiliyor. Bunların sonucunda da özellikle almak istediği kıyafet, makyaj malzemesi ya da oyuncak arkadaşlarında olup da kendisinde olmadığında mutsuz oluyorlar. Arkadaşlarından, görünümüyle ilgili gelen olumsuz yaklaşımlar kötü hissetmelerine, üzülmelerine ve içe kapanmalarına sebep oluyor.
Sınır koymak gerekebilir
Çocuktaki bu takıntılar endişe verici boyuttaysa ve kaygılara neden olmaya başlamışsa bir uzmandan yardım almak gerekiyor. Bunun yanı sıra ailenin çocuğun görünümü ile ilgili sorduğu sorulara, yaşına uygun, anlaşılır ve net cevaplar vermesi, gün içindeki faaliyetlerini gözden geçirmesi, güzellik odaklı içeriklerden çok yaşına uygun faaliyetlerle desteklemesi de önemli. Spor, resim, oyun gibi yaşıtlarıyla birlikte geçirecekleri zamanlar yaratmaya çabalamak, fiziksel görünüme ilişkin isteklerine karşı (makyaj yapma, aşırı alışveriş gibi) sınırlar oluşturmak da yapılabilecekler arasında.
Blumiadan erken cinselliğe
Psikolog Zehra Erol, kendilerine psikolojik destek için başvuran; görünümünü beğenmeyen, görünümü ile aşırı derecede uğraşan yetişkinlerde en sık karşılaşılan psikolojik problemleri şöyle sıralıyor: “Özgüven sorunları, anoreksiya nervoza, bulimia nervoza gibi yeme bozuklukları, depresyon ve beden algı takıntısı... Bunların yanı sıra erken cinsellik, estetik cerrahi ile fazla ilgili olma, saplantılı diyet yapma da sık karşılaşılan davranışlardan.”
Anneye bak, kızını anla!
Görünümü ile aşırı uğraşan, özellikle kız çocukların annelerinde de görünümleriyle yoğun uğraşma söz konusu oluyor. Çocuk, annenin davranışı ile defalarca karşılaştığında kendisinde de bu davranışlar gelişebiliyor. Ayrıca anne-babaların çocuklara makyaj malzemesi, parfüm gibi yaşının gereksinimi olmayan ürünler ya da ihtiyacından çok daha fazla kıyafet alması da görünümün önemini pekiştiriyor. İzlenen çizgi filmler, filmler ile okunan kitapların içeriğinin sıklıkla güzelliğe vurgu yapıyor olması da çocuğu önemli düzeyde etkiliyor. Çocuk güzellik yarışmaları, çocuk yetenek yarışmaları gibi programlar da fiziksel görünümün iyi olması durumunda takdir görüp, onaylanacağına dair bolca mesaj içeriyor.