Mutlu mu olsun başarılı mı?
Cevap C: İkisi de... Başarıyı takıntı haline getirenler sağ olsun çocuğumuzun başarılı olmasını istemeye korkar olduk, “Mutlu olsun yeter” dedik. Oysa başarı kavramını doğru algılayan bir çocuk hem başarılı hem mutlu olabilir.
Yazı: Halime Sürek Kahveci
“Çocuklar Nasıl Başarır?” kitabının yazarları Mümin Sekman ve Dr. Bahar Eriş ile buluşup 21. yüzyılda başarı kavramı üzerine konuştuk. Güzel bir sonbahar günü yaptığımız sıcacık sohbetimiz, anne babalığın, örneğin 50 yıl öncesine göre zorlaşıp zorlaşmadığı sorusu ile başladı. “Ben daha zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü dünya 50 yıl öncesine göre daha öngörülemez bir yer haline geldi” diyor Dr. Bahar Eriş. Columbia Üniversitesi’nde üstün yetenek eğitimi üzerine doktora yapan eğitimci-yazar Dr. Eriş, çocuklar üzerine yazdığı kitaplarla biliniyor. “Düşleyen, düşünen, düşünce yeniden kalkan çocuklar” yetiştirmek için önerilerde bulunuyor, “Anne beynim aç” diyen çocuklar için besleyici diyetler oluşturuyor. “Başarılı olmak için doğanların yazarı” olarak bilinen Mümin Sekman da kitapları 3 milyon okura ulaşan, bireysel başarı danışmanlığı yapan bir isim. Dr. Eriş, günümüz ann- babalığı üzerine yaptığı değerlendirmelere şöyle devam ediyor: “Aileler çocuklarını belirsiz bir ortamda, belirsiz bir geleceğe hazırlamaya çalışıyorlar. Hatta bunun bir adı var; VUCA (değişken, belirsiz, karmaşık ve muğlak anlamlarına gelen İngilizce kelimelerin baş harflerinden oluşan bir kısaltma) çağı. İkinci bir endişe kaynağı da ailelerin çocuklarıyla ilgili sürekli bir şeyi kaçırma korkusu yaşaması. Bunlar dış dünyaya dair zorluklar. Öte yandan duygusal açıdan ebeveyn olmakta değişen bir şey olduğunu zannetmiyorum.” Mümin Sekman ise günümüz anne-babalığı konusunu değerlendirirken iki nokta üzerinde duruyor; uzayan yaşam süresi ve değişen dünya ile birlikte başarıya ulaşma yollarının da demokratikleşmesi. Bu iki noktanın açıklamasını da şöyle yapıyor: “Yaşam süresi son yüzyılda 40 yıldan 80 yıla çıktı. Çocuklarımızın ömürleri 90 yılı bulacak. 90 yıl, başarısız olmak için çok uzun bir süre. Uzayan yaşam süresi kendi kendine yetebilmeyi sürdürülebilir yapmayı gerekli kıldı. İkinci noktaya gelince, bundan 300 yıl önce ailenin kariyeri çocuğun kariyerini belirliyordu. Arabanın arka tekeriydi çocuk. Oysa şimdi başarıya ulaşma yollarının demokratikleşmesi ile başarı bilgisine ulaşmada fırsat eşitliği doğdu.”
Başarıyı doğru anlamak
Peki nedir başarı? Kendi içimizde midir, diğerlerine göre kendimizi konumlandırdığımız bir durum mudur? Dr. Eriş, başarının en basit tanımıyla kişinin kendine koyduğu hedefe ulaşması demek olduğunu belirtirken, “Ben hedefime ulaşırken başımı yastığa rahat koymayı da isterim. Başkalarına zarar vermeden, birilerine fayda sağlayarak ulaştığım onurlu, ahlaklı bir başarı benim için önemli” diyor. Başarının bir diğer tanımı da kişinin kendi içindeki potansiyeli gerçekleştirilebilmesi. Sözkonusu çocuk olunca potansiyelinin ortaya çıkmasında anne-babanın dikkati önem kazanıyor. Dr. Eriş, çocukların karakteri ve kabiliyetleri yönünde doğru bir eğitim ile desteklendiklerinde başarının da mutluluğun da geleceğini söylüyor. Ve günümüzde pek yaygın olan bir ikileme dikkat çekiyor: “Çocuk mutlu mu olsun, başarılı mı? Bu soru kalıbının dayatma olduğunu düşünüyorum. Benim kafamda böyle bir ikilik yok. ‘Hayallerine ulaşmak için azimle çalışmak’ düşüncesi var. Çocuk eğilimleri yönünde desteklendiğinde, azimle çalıştığında hem başarılı hem mutlu olacaktır çünkü.”
Uzun yıllardır birçok isme bireysel başarı danışmanlığı yapan Sekman’ın üzerinde durduğu ‘keşfetme ve tasarım’ kavramları da anne babaların sürekli radarlarında tutmaları gereken noktalar. Başarı için önce kişinin gerçekliğini keşfetmek gerektiğini vurgulayan Sekman, “Başarı danışmanlığı yaparken önce kişinin başarıya dair fabrika ayarlarının, doğal eğilimlerinin röntgenini çekiyorum. Her insanda değerleri, düşünceleri, davranışları, başarı algısı ve gündelik başarı alışkanlıkları gibi başarı katmanları var. Bu keşfetme dönemi. Arkasından tasarım devreye giriyor. Onun doğasına uygun, organik bir başarı tasarımı yapmak önemli. Sürdürülebilir başarı yaklaşımını geliştirmeniz gerekiyor. Bunun da şartlarının doğanızda karşılığı olacak. Doğanızla uyumlu bir tasarım yapmanız gerek. Bu, başarının sürdürülebilirliğini sağlar. Kişinin doğası ve kariyeri uymadığı zaman, kariyer kişinin ruhunu kurutuyor. Tüm bunlar aslında çocuklar için de geçerli. Anne-babalar önce basit bir şekilde çocuğun gerçeğine saygı duyacaklar.”
Ne baskıcı ne ihmalkar
Başarı bileşenlerini ‘dayanıklılık, azim, sebat, irade, çaba, konsantrasyon, beslenme, doğa, sanat, spor’ olarak sıralayan Dr. Eriş, “Aileler içten içe çocuklarının başarılı olmasını istiyor ama bunu dışarıya söylemekten çekiniyorlar. Oysa biz kötü bir şeyden bahsetmiyoruz. Sadece okul başarısından da bahsetmiyoruz. Bir çocuğun neredeyse 100 yıllık hayatı olacak. O 100 yıl nasıl geçecek? Her şeyden önce dayanıklı olmayı, sebat etmeyi öğrenmesi gerekiyor” diyor. Eriş’in dikkat çektiği gibi öyle zamanlar geliyor ki anne-babanın çocuğunun başarılı olmasını istemesi, etraftan birçok kaşın yukarı kalkmasına neden oluyor. Sekman da “Çocuğun başarılı olmasını istemek suçluluk duymayı gerektirecek bir durum değil. Ama doğru bir teknikle birleşmezse anne-babaya da çocuğa da zarar veriyor” diyor. Bu zararı önlemek için de çocukta başarı baskısı kurmaktan ya da hiç beklentisiz, ihmalkar bir tavır sergilemekten kaçınmak gerekiyor.
Dr. Bahar Eriş, sözü burada ihmalkar, aşırı baskıcı ya da demokratik ebeveynlik yöntemlerine ve bebeklik dönemine getiriyor. İhmalkar anne-babanın çocuğuyla güvenli bağ kuramadığını, diğer uçta yer alan aşırı otoriter tavrın da benzeri bir sonuç doğurduğunu anlatıyor. Demokratik ebeveynler ise çocuğun kim olduğuna saygı duyarken standartlarını yüksek tutan, beklentisini ortaya koyan bir yol izliyor. Yani doğru dozu tutturmak gerekiyor. O bunları anlatırken “Peki o dozu nasıl tutturacağız?” sorusuyla araya giriyorum. Dr. Eriş de“Anne babaların öncelikle kendilerinin duygusal zekalarını geliştirmesi gerekiyor. Burada da devreye özfarkındalık giriyor; ben kimim, hayattan beklentilerim neler, nasıl bir çocukluk yaşadım ve benim çocukluğum kendi çocuğuma nasıl yansıyor? Bu soruların sorulması gerekiyor” diyor.
Sebat, merak, esneklik
Başarının zeka ile ilişkisi olduğu genel bir inanış. Ancak aynı zeka düzeyine sahip olduğu halde bazı insanlar daha başarılı. Bunun nedeni ne? Sorunun cevabını 2016 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarına dayanarak veren Dr. Bahar Eriş, “Bu araştırmada bizim zeka dediğimiz zihinsel becerileri en çok geliştiren üç etmene bakılıyor; sebat, merak ve esneklik. Esneklik de devam edebilmek, hayattaki zorluklarla baş edebilmek ve pozitiflik anlamına geliyor. Bunların altındaki bileşenlere bakıldığında ise özdenetim becerisi, duygusal kendini yönetebilme ve stres yönetimi becerisi çıkmış. Zihinsel yeteneklerden söz ediyoruz ama bunun da olabilmesi için duygu durumunun iyi olması, stresi yönetebilmek gerek. Tabii bu becerilerin altında ne var diye bakıldığında karşımıza bebeklik dönemi, bebeklikte anne ile bebek arasında ya da aile içindeki sevgi güven ortamı çıkıyor” diye anlatıyor. Bebeklikte bu sevgi ve güven ortamının sağlanamaması her şeyin bittiği anlamına gelmese de, bazı şeyleri en baştan doğru uygulamak herkes için hayatı kolaylaştırıyor elbette.
Başarı vitaminleri
Yönümüzü anne-babaya döndüğümüzde Mümin Sekman da şu hatırlatmayı yapıyor: “Şöhret miras kalır, servet miras kalır ama başarı miras kalmaz! Görüyoruz, başarılı birçok insanın çocuğu başarısız olabiliyor. Bir çocuğun kapasitesini doğru okumak işin bir parçası, ikincisi yükleme veya inşa. Çocukların beynine başarı girdisi sokmak, beynini başarı için kullanabileceği malzemelerle, başarı vitaminleri ile besleyebilmek, doğru bilgi vermek gerekli.”
Başarı öykülerini okuyun
İşte başarı konusunda Mümin Sekman ve Dr. Bahar Eriş’ten ipuçları:
• A noktasından Z noktasına gitmeye çalışmayın. Önce A noktasından B noktasına gidin. Yani her seferinde bir noktaya odaklanarak ilerleyin. Aynı anda her öneriyi uygulamaya kalkarsanız yine sonuç elde edemeyebilirsiniz.
• Çocuğunuzdaki başarı ve başarısızlık yorumunu değiştirin. Her hafta yaşadığınız başarı ya da başarısızlıkları ailece konuşabileceğiniz bir saatlik zaman dilimi ailenin başarı kültürünü oluşturabilir. Deneyimlerinizi birlikte yorumlamak ortak bir akıl havuzu kurmanızı sağlar.
• İyi bir rol model olun. Çocuğunuza dayanıklılığı öğretmeye çalışırken nasıl rol model olduğunuz önemli. Çocukta kalıcı olarak yerleşen sözlerinizden çok davranışlarınız oluyor.
• Aile içinde başka insanların başarı öykülerini konuşun. İzlediğiniz filmdeki bir sahneyi yorumlayın. “Sence kahraman nasıl yaptı? Neyi doğru yaptığı için başardı?” gibi sorular sorun.
• Tenis müsabakalarının yapıldığı dönemde amatör sporcuların performansında neredeyse yüzde 20’ye varan artış meydana geldiği görülmüş. Bilim dünyasında buna Wimbledon Etkisi deniyor. Bu artışın nedeni amatör sporcuların rol modellerini görmesi. Beyindeki ayna nöronlar gördüklerini tekrar ederek amatör sporcuların performansını artırıyor. Bu bilgileri çocuklarımız için kullanabiliriz.
• Çocuklara olimpiyat yarışmalarını, sporcuların mücadelesini, kazanma anını izleterek onların beynini başarı hikayeleri ile doldurabiliriz. Şöyle düşünelim; çocuklarımızın beyni kap gibi ve zaten başarısızlık hikayeleri bu kaba akıyor. Biz de başarı hikayeleri akıtmalıyız ki dengede kalabilsin. İnsan beyninde başarıya götüren zihinsel arşiv kayıtları, görüntü olarak, ses olarak bulunmalı.
Başarının anahtarı: STAR
İngilizce ‘situation (durum), task (görev), action (eylem) ve result (sonuç)’ kelimelerinin baş harflerinden oluşan STAR kelimesi aslında başarı için atılması gereken adımları özetliyor. Mümin Sekman, herhangi bir durum için izlenebilecek bu durumları şöyle anlatıyor:
“Öncelikle çocuğunuzla başarı üzerine konuşurken ele aldığınız konuyu anlatmasını isteyin. Durum neydi, net olarak ortaya koymak önemli. Ardından gelen ise “O durumda senin belirlediğin amaç, görev ne?” sorusu. Bu görevi belirledikten sonra engelleri aşmak için nasıl bir eylemi seçtiği üzerine konuşulabilir sonra. Ve elbette sonucun ne olduğu. Çocuğa başarısını böyle yorumlatırsak yani ‘Şöyle bir durumdayım, bu durumdan çıkmak için yapılması gereken bu. Bunu yapmamı önleyen engel ne, ben ne yapmayı seçiyorum?’ şeklinde bir yorumlama beyindeki başarı şablonunu oluşturabilir. Yani çocukların başarıları üzerine kaba genellemelerin ötesine geçmek gerekiyor.
Sekman, bebeklerin hareket edebilme becerilerini kazandığı dönemi hatırlatıyor; anne-babanın emekleyen, yürümeye çalışan bebekleri yüreklendirişi, teşvik edişi, iki yaşındaki çocuğun kendi tabağını taşımaya çalışması gibi... Sekman sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hepimiz başarı isteği duyuyoruz. Yapamadığımızı yapabilir hale gelmek, bir şeyleri başarmak istiyoruz, dün yaptığımızdan daha iyisini yapmak istiyoruz. Amacımıza doğru bir adım daha yaklaşmak istiyoruz. Ama ne oluyor da iki yaşında başarı iştahı çok olan çocuk, 20 yaşında asidi kaçmış içeceğe dönüyor? Neden yılgın, tükenmiş hale geliyor? Arada yaşananlar ve yaşananların yanlış yorumlanması nedeniyle başarısızlığı öğreniyoruz. Başarısız olmak kaçınılmazdır ama başarısız olmaktan daha kötü olan şey, başarısızlığı yanlış ele almaktır. Yanlış yorumlama başarısızlığı kalıcı hale getirir.”