Ödül ya da ceza değil farkındalık
Kendinin farkında olan çocuklar yetiştirmek için ödül ve cezanın mekanikliğinden uzak durup; iletişimi, karşılıklı anlayışı, kendini ifade etmeyi ön plana almamız gerekiyor.
Yazı: Yaprak Çetinkaya
Farkındalık; bilinç ve bilinçli olmak demek. Bilinçli olmak ise bu dünyayı ve hayatı doğru açılardan algılamak demek. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu iyi bilmek, yapacağımız bir davranışın sonuçlarının ne olacağını bilmek demek. Çoğu sorunumuzun çözümü de burada yatıyor.
Bir de kişisel farkındalık kavramı var. O da kişinin kendini tanıması, hayattan ne istediğini bilmesi, kendine ait bir dünya görüşünün olması, ‘ben kimim neyim’ sorularına cevap verebilmesi demek. Bu soruların cevabını gerçekten bulmuş olanların da hayatlarında başarıya ve huzura sahip olduklarını görebiliyoruz. Ne kadar çok insanın farkındalığını yükseltebilirsek güzelliklerin o kadar çok olduğu bir dünyaya sahip olacağız.
Peki farkındalık ne zaman başlar? Konuşma Terapisti ve Psikolojik Danışman Çiğdem Buzul, “Farkındalığı kazandırmak tıpkı diğer pek çok beceride olduğu gibi çocuk yaşlarda başlar. Bunu kazandırma görevi tabii ki önce aileye sonra ise eğitimcilere düşer” diyor.
Buzul, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çocuklara bir davranışı kazandırmak ya da bir sorumluluğu yerine getirmeleri için aileler ve eğitimciler çoğunlukla ödül ve ceza yöntemini kullanırlar. Bu yöntemler kısa vadede bazı şeyleri değiştirmekte yeterli olsa bile bazen kalıcı değişiklik yaratmak konusunda çok kısıtlı kalır. Örneğin ders çalışmak konusunda isteksiz olan bir çocuğa siz ödül koyabilirsiniz ve çocuk o ödülü almak için ders çalışabilir. Ancak onda ders çalışma bilinci değil, çıkar bilinci oluşturursunuz. Sorumluluk kazandıramazsınız. Aslında çalışmayla gelen ‘başarı’ en iyi motivasyondur. Çocuğunuzun ödülü de başarıdır. Cezası ise başarısızlığın getirdiği hayal kırıklığı olur. Buradaki kilit nokta ders çalışma bilincinin, farkındalığının kazandırılmasıdır.”
Ödül ve cezanın aslında günlük hayatta seçimlerimizin ve davranışlarımızın doğal sonuçları olması gerektiğini belirten Buzul, “Örneğin bir arkadaşına kötü davranan çocuk o arkadaşını kaybettiğinde zaten davranışının cezasını çeker. Bunun için öğretmeninden ekstra bir ceza alması gerekmez” diyor.
Aileler çocuklarını sürekli ödülle motive etmeye çalıştıklarında onlara farkındalık ve bilinç kazandırmayıp somut bir şeyleri elde etmek için uğraşan mekanik bireyler haline getiriyorlar. Dolayısıyla ödül kalktığı zaman her şey eski haline dönebiliyor. Yani farkındalık, ödülle ve cezayla kazandırılamıyor.
Ödül hiç mi olmasın?
Tabii ki ödülün kullanılacağı yerler de var. Eğer çocuğun motivasyonu çok düşükse onu harekete geçirmek için sürekli olmamak kaydıyla ona küçük hedefler ve ödüller konulabilir. Psikolojik Danışman Çiğdem Buzul, “Eğitimcilerin ve ailelerin amacı çocuklarına olumlu şeyleri kalıcı olarak kazandırmaksa ilk hedefleri onların farkındalıklarını arttırmak olmalı. Bunun da yolu çocuğun kendini fark etmesinden geçer. İnsan; duygu, düşünce ve davranışların oluşturduğu bir bütündür. Düşünceler duygularınızı, duygularınız ise davranışlarınızı etkiler. Yani biri market kuyruğunda sizin sıranızı aldığında haksızlığa uğradığınızı düşünüp kızarsınız buna uygun bir davranış geliştirirsiniz. Geliştirdiğiniz davranış ise problem çözme becerilerinize, düşüncelerinize ve geçmişte yaşadığınız benzer deneyimlere göre şekillenir. İlk hedef çocuğa duyguların neler olduğunu ve bu duyguların hangi koşullar altında ortaya çıkabileceğini öğretmek olmalı. Bununla beraber hangi duyguyu bedenimizde nasıl deneyimleyeceğimizi anlamalarını sağlamalıyız. Bunun için “Seni ne mutlu eder, mutlu olduğunda vücudunda ne hissedersin, mutlu olduğunda ne yaparsın?” diye sorarak çocuğun duygularını tanımasına yardımcı olmak gerekir. Aynı zamanda bu çalışma psikoterapi çalışmalarında da kullandığımız bir yöntemdir. Duygularının farkına varan çocuk, düşüncelerini de anlamaya ve kendini kontrol etmeye başlar” diyor.
Kural koyduysanız nedenini anlatın
Uzman Psikolog Berk Omay, çocuklarına farkındalık kazandırmak isteyen ailelere şu önerilerde bulunuyor:
• Çocuğunuz olumsuz bir davranış sergilediğinde ona kızmak ya da “Bir daha yaparsan sana ceza veririm” demek yerine ona kendini ifade etmesi için fırsat tanıyın.
• “Bu hareket sana yapılsa ne hissederdin?” deyip kendisini o kişi yerine koymasını sağlayın. Çocuğunuz yaşadığı sorunlar karşısında olumsuz tavırlar sergiliyorsa onun yerine problem çözmeyin, ona rehberlik edin.
• Arkadaşı onu kızdırdığı için vurduysa, “Vurmak yerine ne yapabilirdin?” deyip çözüm üretmesini sağlayın.
• Koyduğunuz kuralların nedenlerini mutlaka açıkça anlatın ve çocuğunuza da fikrini sorun. Gerekirse bu fikirler üzerine tartışın. İnsanlar bir düşüncenin ya da bir olayın arka planında yatan mantığını kavrarsa yani bilince sahip olursa o düşünceyi ve fikri benimser. Bunu zorla değil, severek isteyerek yapar. Onun için çocuğunuza her şeyin nedenini açıklayın, mantığını kavratmaya çalışın. Böylece o kurala mecburiyetten veya ödülden dolayı değil, benimsediğinden dolayı isteyerek uyar.
• Herkes düşüncelerinin önemsenmesini ister. Buna çocuklar da dahildir. Onlara seçim şansı sunun. Hep sizin istediğiniz olmasın. Örneğin gideceği kursa siz karar vermeyin birkaç seçenek sunup onun karar vermesini bekleyin.
• Çocuklarınıza kendilerini ifade etmeleri için fırsat tanıyın. Düşüncelerini anlamaya çalışın. Çocuğunuzun da bir birey olduğunu unutmayın. Onun da kendine özgü sizden bağımsız olan bir dünyası var. Eğer siz onun bir birey olduğunu kabullenirseniz o da kendine ve çevresine saygı duymaya başlar. Karşısındaki insanın duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışır ve ona göre yaklaşımını belirler.