Otizmden ne zaman kuşkulanmalısınız?
Her 68 çocuktan birini etkileyen ve 0-3 yaş arasında belirtileri görülen otizmin, neden veya nasıl oluştuğu tam olarak bilinmiyor.
Nörolojik ve gelişimsel bir bozukluk olan otizmin (veya otizm spektrum
bozukluğu) belirtileri erken çocukluk dönemine, 0-3 yaş arasına dayanıyor. Bazı
sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı düşünülse de neden ve nasıl oluştuğu
tam olarak bilinmiyor.
2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü çerçevesinde otizmin hızla yaygınlaştığına ve dünyada her 68 çocuktan birinin otizm gösterdiğine dikkat çeken Nuh’un Gemisi Çocuk Terapi ve Aile Danışmanlığı Merkezi’nin kurucusu ve otizm spektrum bozukluğu olan 9 yaşındaki Nuh’un annesi Mine Nişlioğlu, erken çocukluk döneminde çocukların yakından izlenmesi gerektiğini vurgulayarak “Çoğu aile çocuğunda otizm olduğunu anlayamıyor” diyor; ne zaman otizmden kuşkulanılması gerektiğiyle ilgili bilgiler veriyor, eğitimle çok önemli mesafeler kaydedilebileceğini belirtiyor.
“Aileler sıkça ‘düzelir’ diye
düşünürler”
“Otizm dahilindeki çocuklar fiziksel olarak genelde gayet
sağlıklıdırlar. Bazen fazla hareketli olurlar; adlarıyla seslenilince tepki
vermeme, bir etkinliğe odaklanamama gibi zorlukları bu hareketlilikle
ilişkilendirilebilir ve aileleri yanıltır; ‘Çok hareketli olduğu için çağırınca
bakmıyor, aklı muzurlukta” derler örneğin. Daha sakin bir yapıda olan çocuk ise
çok dikkat çekmez ve hatta ‘uslu’ bir çocuk olarak tanımlanabilir. Ayrıca
otizm, birkaç farklı tabloda görüldüğu gibi fiziksel bir özellik taşımaz,
örneğin çekik gözler, büyük eller veya kulaklar gibi. Bu nedenle aileler
herhangi bir ‘problem’ konduramazlar çocuklarına. Son olarak çocuk gelişen bir
varlık olarak görülür ve iletişim veya hareketlilikle ilgili problemler için
aileler, sıkça ‘düzelir’ diye düşünürler. Ailelerin bu problemleri fark
etmeleri ve çocuklarının farklı olduğunu görmeleri ise genelde başka çocuklarla
bir araya gelindiğinde gerçekleşir.”
Otizm belirtileri
Çocuğun davranışları ve gelişimi, diğer
çocuklardan farklıysa, karşısındakiyle göz göze gelemiyorsa, ismiyle
seslenilince bakmıyorsa, sürekli zıplamak ve sallanmak gibi hareketler
yapıyorsa, konuşmada geriyse, bazen duymuyor gibi davranıyorsa, bazı kelimeleri
veya motor davranışları (el, kol hareketleri, mimikler gibi) sürekli tekrarlıyorsa
otizmden kuşkulanılabilir.
Otizmin teşhisinde dünyanın çeşitli ülkelerinde kullanılan otizm
spesifik tanı kriterlerinden yararlanıldığını da belirten Nişlioğlu, “Ne yazık ki otizmi tamamen ortadan kaldıracak bir ilaç ve tedavi yöntemi
yok. Ancak erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleriyle otizmli çocuklar gerçekten
çok önemli gelişmeler gösterebilmektedirler” diyor.
“Biz çok yol aldık, sıra sizde”
Kendi
deneyimlerini de paylaşan Mine Nişlioğlu, oğlu Nuh’a 18 aylıkken otizm teşhisi
konulduğunu, psikoloji eğitimi almış biri olduğu halde teşhis öncesinde bunu
çocuğuna “konduramadığını”, durumu hemen kabullenemediğini ve kendisini çok
çaresiz hissettiğini belirtiyor. “Ama yavaş yavaş tünelin sonunda bir ışık
gördük. O kadar da korkunç değildi durum. Eğitimle müthiş ilerleme kaydetmiş
çocuklar, aileler vardı. Mücadele ettik, bu yola baş koyduk ve çok yol aldık. Oğlum
artık çok şeyi anlıyor ve yapıyor. Öz bakım becerileriyle ilgili hiçbir
sıkıntımız yok. Normal bir okula gidiyor. Okuyor. En büyük sıkıntı duyduğumuz
alan konuşma. Konuşuyor ama kendisi iletişime geçmiyor. Ama oraya da geleceğiz
yakında” diyerek ailelere şu çağrıyı yapıyor:
“Asla vazgeçmeyin. Durmadan, usanmadan, bıkmadan öğretmeye uğraşın. Farklı bakışlardan çekinmeyin. Çocuğunuzla çocuk olun, hep anlayışlı, hep sevecen olun. Korkmayın. Şükredin ve hep daha fazlası için uğraşın. Unutmayın, her çocuk öğrenir!”