Süper kahramanlar ve çocuklar

Çocuğunuz kendini bazen Süperman sanıp koltukların tepesinden inmiyor, bazen Örümcek Adam sanıp duvarlara tırmanmaya çalışıyorsa içine bir süper kahraman kaçmış olabilir. O süper kahramanı bulunduğu yerden çıkartmalı mı yoksa bağrımıza basıp saklamalı mıyız? İşte asıl soru bu!

Süper kahramanlar ve çocuklar

Yazı: Nilgün Yıldız

Çocukların süper kahramanları sevmesinden daha doğal ne olabilir? Özellikle de erkek çocukların... Peki bazen uçan, bazen tekmeler savuran, duvarlara tırmanan, ateşler saçan bu süper kahramanlar fi lmlerde iyi rolü oynasalar da çocukların hayatında aynı rolü üstlenebiliyorlar mı yoksa tam tersi rollerle mi karşımıza çıkıyorlar? Aslında bu soruya uzmanlar farklı görüşlerle cevap veriyor. Çünkü bazılarına göre süper kahramanlar, çocukların hayatında iyiliği temsil ederken bazılarına göre hayalle gerçeğin karışmasına neden oluyor.

Kendi dünyalarını yaratıyorlar
Biz nasıl uçmanın, gizli güçlere sahip olmanın güzel olduğunu her yaşta düşünüyorsak, çocuklar da aynı şeyi düşünüyor. Gelişim Uzmanı Psikolog Sinem Olcay da çocukların iki yaşını tamamladıktan sonra taklit ve karakter oyunları oynamaya başladıklarını söylüyor. Çocuklar, çizgi film kahramanları gibi tanıdıkları karakterlerle özdeşleşerek yaşamı kendi perspektiflerine göre yeniden oluşturuyorlar ve yarattıkları bu yeni dünyada bir kontrol duygusu yaşıyorlar. Taklit ve karakter oyunları sayesinde kim olmak istiyorlarsa onu olabilme şansı yakalıyorlar. Sinem Olcay, “Bir karakterle özdeşleme şeklindeki oyunlar çocukların hem zihinsel hem de sosyo-duygusal gelişimi için önemli. Bir çizgi film karakterinin yerine geçen çocuk, o karakterin bakış açısını anlamaya çalışıyor. Bu çaba sadece zihinsel süreçleri ve yaratıcı düşünceyi geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda çocukların empati duygusu kazanmalarına fırsat veriyor. Bir süper kahraman yerine geçen çocuğun o karakterin nasıl baktığını, konuştuğunu, düşündüğünü ve davrandığını keşfetmesi gerekiyor. Diğer taraftan küçük çocuklar, ebeveynin değil kendi kontrollerinde olan bir dünya hayal ediyor. Çizgi film kahramanlarıyla özdeşleşme oyunları çocuğun düşünce seviyesinde ortaya çıkan bağımsızlaşma sürecinin ilk adımları oluyor. Ayrıca, 2-6 yaş arası çocuklar engellenme, sevgi, kızgınlık gibi yaşadıkları yoğun duygularla baş edebilmenin bir yolu olarak da tanıdıkları karakterlerin yerine geçme oyunları oynayabiliyorlar. Oluşturdukları hayal dünyasında en güçlü, en hızlı ya da en güzel karakterlerin yerine geçerek aslında gerçek dünyada yaşadıkları korku, yetersizlik, güçsüzlük gibi duygularını yansıtmış ve büyük oranda boşaltmış oluyorlar” diyor.

Yaşı tehlikeyi belirliyor
Kız çocuklar için bebeklere, erkek çocuklar için Action Man gibi oyuncak karakterlere olan ilgi beş yaş civarı en yüksek seviyeye ulaşıyor. Bu oyuncak karakterler sayesinde, çocuğun hayalleri kişileştirilmiş oluyor. Okul öncesi dönemde çocuğun hayali kahramanlara olan tutkusu sizi korkutmaya başlayabilir fakat bunda korkulacak bir durum yok. Özellikle dört yaş civarında çocuklar hayali kahramanlarla özdeşleşerek güçlü ve yeterli olmayı deneyimliyorlar. Ama yaşı ilerlemesine rağmen bu ilgi aynı şekilde devam ediyorsa, bu durumda ailenin çocukla kurduğu iletişime biraz daha özen göstermesi gerekiyor. Çocuğun daha aktif olması kendini ifade etmeyi öğrenmesi için zaman ayrılması gerekiyor olabilir. Sinem Olcay’a göre bunu sağlamanın en etkin yolu da çocukla birebir oyunlar oynamak. Çocuğunuz sizi oyun arkadaşı olarak kabul edip birlikte yeni oyunlar kurmaya başladıkça, gerçek ve hayal arasındaki farkı hissetmeye başlayabilir. Sizinle birebir oyun bir süre sonra ona çok daha cazip gelecek ve hayali olduğunu bildiği kahramanlarla özdeşleşme oyununa ilgisini kaybedecek.

Televizyon ruhsal sağlığı etkileyebiliyor
Televizyonu aşırı seyreden çocukların ruhsal ve fiziksel sağlıkları tehdit altına girebiliyor. Yapılan araştırmalarda uyku düzensizlikleri, depresyon ve hiperaktivite gibi sorunların gerisinde, aşırı televizyon seyretmenin olduğu görülüyor. Ayrıca televizyonda şiddet sahneleriyle sık sık karşılaşan kişilerde başka insanlara karşı acımasızlık ve saldırgan davranışların daha fazla olduğu gözleniyor. Yapılan araştırmalar ayrıca çocukların yaşı ne kadar küçük olursa çizgi filmlerden etkilenme oranının o derece fazlalaştığını ortaya koyuyor. Çünkü çocuklar davranışlarıyla bunun sonuçlarını zihinlerinde çok fazla eşleştiremiyor.

Çizgi filmler neden kötü etkiliyor?
Şiddete yöneltme: Araştırmalara göre şiddet içerikli çizgi film izleyen çocukların diğer yaşıtlarına göre daha fazla kavga ettikleri, daha gergin ve agresif oldukları gözlemlenmiş. Yine bu çocukların ebeveyn, büyükleriyle ilişkilerinde daha gergin, sabırsız ve asi oldukları ortaya çıkmış. Şiddet içeren çizgi filmlerin bu programları izleyen çocuklar üstünde üç ana etkisi olduğu saptanmış. Bunlar; bu çocukların diğerlerinin acı ve üzüntülerine daha az hassas olması, gerçek hayatta çevrelerindeki şiddet unsurlarından gerektiği kadar hatta hiç rahatsız olmamaları ve daha önceki araştırmanın da işaret ettiği gibi bu çocukların çevrelerine karşı agresif ve şiddet dolu davranışlarda bulunmada diğerlerine göre daha yatkın oldukları.
Bilişsel fonksiyonları köreltme (azaltma): 2004 yılında yapılan bir araştırma; günde ortalama 3-4 saat televizyon ve dolayısıyla çizgi film izleyen çocukların dikkat eksikliği ve hiperaktivite rahatsızlığı geliştirme olasılıklarının diğerlerine göre yüzde 30-40 daha fazla olduğunu ortaya koymakta.
Gerçeklikten kopma: Yapılan araştırmalar eğer dikkat edilmezse çizgi film karakterlerinin her geçen gün çocuğun dünyasına yerleşmeye başlayacağı ve çocuğu gerçeklikten koparıp ciddi adaptasyon sorunu yaşatacağına işaret ediyor. Öyle ki çok çizgi film izleyen ve o karakterlerle özdeşleşen çocukların sosyal ilişki kurmada zorlandıkları ve yalnız olmayı seçtikleri görülmüş.
Güvenli davranış azalması ve risk artışı: Özellikle 12 yaş öncesi ve muhakeme yetisi henüz gelişmemiş çocuklar gerçekle hayal ürünü arasındaki belirlemeyi yapmakta zorlanıp (hatta yapamayıp) ciddi güvenlik sorunları yaşayabilir. Çizgi filmlerin içeriğinde olan uçma, kaçma davranışlarının gerçek hayatta da olabileceğini varsayıp bunları deneyebilir ve sağlıklarını riske atabilirler.Süper kahraman oyuncakları alınmalı mı?
Psikolog Sinem Olcay bu konuya şöyle cevap veriyor; “Örümcek adamı seven çocuğunuza, ilgili objeleri alıp almama kararı hem çocuğunuzun yaşına hem de sizin böyle bir şeye bütçe ve zaman ayırmayı isteyip istememenize bağlı olarak değişir. 2-6 yaş arasında bir çocuğunuz varsa ona Örümcek Adam’la ilgili objeleri almanızın bir sakıncası olmayabilir. Hayal gücü bu objeler sayesinde gelişir diyemesek de, bu objeler çocuğunuzun oyunlarını belki daha gerçekçi hale getirerek onu oyuna devam etme ve hayal gücünü zorlama konusunda motive eder. Diğer taraftan çocuğunuzun her istediğini almak zorunda olmadığınızı hatırlamanız önemli. Objenin içeriğine göre ya da çocuğunuzla kurduğunuz sınırlar dengesine göre oyuncağı almak istemeyeceğiniz durumlar olabilir. Örneğin, çevreye ya da kendisine zarar vereceğini düşündüğünüz ‘kılıç’ şeklinde bir obje istiyorsa, çocuğunuza almamayı seçebilirsiniz. Eğer çocuğunuzun yaşı daha büyükse ona objeler almak yerine, örümcek adam çizgi romanları sunabilirsiniz” diyor.

Gerçek hayatla karıştırmasın 
Küçük yaştaki çocuklar gerçek hayattaki her şeyi önce hayal dünyalarında sembolize ediyor, kendi dünyalarına uyarladıktan sonra da zaman içinde gerçek olarak algılamaya başlıyorlar. Psikolog Serap Duygulu bu konuyla ilgili şunları söylüyor; “Sihirli birtakım güçlere sahip olan dizi ve film kahramanları çocuğun gerçek hayatı algılamasını sarsabiliyor ve gerçek hayatta bu tür varlıkların ve insanların aslında olmadığını çocuklara anlatmak ve onları inandırmak mümkün olamayabiliyor. Bu nedenle de çocuklar ekranda gördüklerini uygulamaya kalkabiliyor. Kendisinin de sihirli birtakım güçleri olduğuna inanan çocuk, tehlikeli şeyler yapabiliyor. Çocukların etkilendiği kahramanlar genellikle insanüstü birtakım güçlere sahiptir. Bu kahramanlar asla ölmüyor, yaralanmıyor ve zarar görmüyor. Bu olağanüstü güçlerinin yanında sahip oldukları aletler ve donanım da var. Çocukların dünyasını ve hayal gücünü o denli etkiliyorlar ki çocuklar o kahramanların dünyayı kurtaran gerçek varlıklar olduğuna inanıyor.” Çocukların hayal dünyasında zarar vermeye yer olmasa da zaman içinde süper kahramanlarla tanıştıklarında zarar verme davranışını öğrenebiliyorlar. Çocukların sözlerden daha çok uygulamaları ve davranışları model aldıklarını unutmamak gerekiyor. Ekrandaki varlığa tutkuyla bağlanan çocuk oradaki kahramanla özdeşleşerek birebir modelleme yapabiliyor. Serap Duygulu, “Özellikle 11 yaşına kadar soyut kavramları tam olarak çözemeyen çocuk, her şeye gücü yeten süper güçlü kahramanların gerçek olduğuna inanıyor veya inanmak istiyor. Aslında önemli olan nokta, süper kahramanların sahip oldukları güçten daha çok çocuklara ne sundukları. Adalet, sevgi, paylaşma, dostluk, iyilik, birlikte olma gibi kavramları sunan kahraman çocuğun hayal dünyasında bu değerlerin iyi ve yararlı olduğu şeklinde bir şema oluşturacak. Bunun tam tersi olarak, vurup kıran, zarar veren, can yakan ve can alan bir kahraman, bir başka canlının canını yakmanın normal ve doğal olduğu gibi bir inancın yerleşmesine neden oluyor” diyor.