Yeni disiplin anlayışı: Pozitif disiplin
Sürekli, ‘hayır!’, ‘dur’, ‘kızım yapma’, ‘oğlum niye beni dinlemiyorsun?’ gibi cümleler kurmak, istemediğiniz bir şeyi yaptığında ceza vermek...
Yazı: Filiz Şeref
“Çocuklara iyi davranışlar kazandırmak için onları bu kadar kötü hissettirme fikri nereden çıktı?” diyor Klinik Psikolog Pınar Mermer. Bastırılan, cezalandırılan, özgüveni kırılan bir çocuk doğru davranışı öğrenemiyor. Bu noktada yeni bir disiplin anlayışı devreye giriyor; pozitif disiplin!
Ceza vererek çocuğunuza hiçbir şey öğretemeyeceğinizi çoktan fark etmişsinizdir. Pozitif disiplin uyguladığınızda ödül ve cezaya ihtiyaç duymazsınız. Kafamız gerçekten karışık. Çocuklarımıza nasıl disiplin vereceğiz? Bir yaşını geçtikten sonra insan ister istemez bunu düşünmeye başlıyor. Ne de olsa büyüdükçe artık birey olma özgürlüğünü kullanmak istiyor. Bu evrede ise kimimiz her şeye hayır diyor, kimimiz her şeye izin veriyor, kimimizse tutarsız; bir gün yapsın diyor, diğer gün yapmasın ve hatta önce yapmasın ağlayınca da yapsın... Oysa bizim verdiğimiz disiplin, çocuklarımızın hayatını yönlendiriyor. Hal böyle olunca doğru bir şekilde, tutarlı bir disiplin anlayışı belirlemek önem kazanıyor. Disiplin kelimesi kullanıldığında umarız sizin aklınızda da otorite, ceza, katı kurallar belirmiyordur. Disiplinin de pozitifi elbette oluyor. Hem de çok daha güzel oluyor! Çocuğunuz üzerinde otorite kurmak, çocuğunuzu sürekli kontrol etmek yerine, ruh sağlığı yerinde bir çocuk olması için ona gereken temeli sağlamaya ne dersiniz? Klinik Psikolog Pınar Mermer’in pozitif disiplin konusundaki yönlendirmelerine kulak verin.
Çocuk yetiştirirken kurallar hangi dönemde devreye girmeli?
Kurallar genelde ihtiyaca göre ortaya çıkar. Burada kuralın tanımı önemli. Kurallar, rutinler, bunlarla birlikte verilen disiplin, düşünülenin aksine çocuk yürümeye başladığında değil çok daha erken zamanlarda başlar. Örneğin katı gıdaya geçen bir bebeğin yiyecekleri elleriyle yemesine izin vermekten ya da bebeğinize uyku alışkanlıkları vermeye başlamaktan söz edebiliriz. Yaş dönemine göre doğru beklentiler koymak bu noktada anahtardır. Altı aylık bir bebeğin kendine zarar vermemesi için onu kucaklayıp kaldırmanız gerekirken, 1.5 yaşındaki çocuğunuzu basit komutlarla yavaş yavaş doğru davranışa yönlendirebilirsiniz.
Nasıl bir disiplin uygulanmalı peki?
Bizim çocukluğumuzda aldığımız disiplin son derece özgüven kırıcıydı. Eğitimlere hep şöyle giriş yaparım. Disiplin denilince aklınıza ne geliyor? Verilen yanıtlar genelde; takım elbise, sinirli yüz, okul, disiplin kurulu, dayak, bağırmak, cezalandırılmak oluyor. Bu negatif disiplin örnekleri maalesef günümüzde hala sık kullanılan yöntemler. O zaman tekrar soruyorum: Çocuklara iyi davranışlar kazandırmak için onları bu kadar kötü hissettirme fikri nereden çıktı? Bu doğru bir mantık değil. Bastırılan, cezalandırılan, özgüveni kırılan bir çocuk doğru davranışı öğrenmez ki! Bu noktada yeni bir disiplin anlayışından bahsediyoruz. Bunun adı pozitif disiplin.
Pozitif disiplinden kastınız tam olarak ne?
Pozitif disiplin çocuğa saygı duyarak ve onun bu dünyada önemli bir yeri olduğunu vurgulayarak, özgüvenli, iyi davranışları ve değerleri içselleştirmiş bir çocuk ve sonrasında bir yetişkin olmasına yardımcı olmanın bir yolu. Burada amaç çocuk üzerinde otorite kurmak, çocuğu kontrol etmek değil, çocuğun ruh sağlığının yerinde olması için ona gereken temeli sağlamak.
Hayır kelimesini ne sıklıkta kullanmak gerekiyor?
Hayır sözcüğünü tabii ki kullanabiliriz ancak bu sözcüğü neden kullandığımızı her seferinde sorgulamak şartıyla. Hayır demek benim ihtiyacım mı yoksa bu ‘hayır’ın çocuğuma bir faydası dokunacak mı? Eğer sınırlarım konusunda kafam netse, bunun nedenini çocuğuma daha iyi açıklayabilirim. Hayır dedikten sonra alternatif üretebiliyor veya yaşına göre çocuğumdan gelen bir alternatifi kabul edebiliyorsam, bu, pozitif disiplin uygulama yolunda emin adımlarla ilerliyorum demektir. Özetleyecek olursak; sınır koyacağımız konular konusunda net olmak, sınırların nedenini iyi açıklamak, çocuğumuzla birlikte belli kurallara karar vermek, yaşına uygun açıklamalar yapmak, her hayır tepkisinden sonra doğru davranışı göstermek, birlikte alternatif çözümler bulmak işe yarar.
Ödül ve ceza kavramlarına aileler nasıl yaklaşmalı?
Pozitif disiplin uyguladığınızda ödül ve cezaya ihtiyaç duymazsınız. Çünkü ceza vererek çocuğunuza hiçbir şey öğretemeyeceğinizi fark etmişsinizdir. Ceza verince çocuğunuzun sizden ne kadar koptuğunu, verilen ister ödül ister ceza olsun kısa süreli etkileri olduğunu, cezanın da ödülün de dozunu arttırmanız gerektiğini ve bunun ikinizin de ruh sağlığını bozduğunu fark etmişsinizdir. Bu nedenle ödül ve ceza yerine doğru ilişkiler kurmayı, kuralları birlikte belirlemeyi, alternatifler üzerinde tartışmayı, oyuncu olmayı, zaman zaman ağlamayı ve isyan etmeyi sınırları aşmadan olgunlukla kabul etmeyi, aile toplantıları yapmayı, tutarlı olmaya çalışmayı, özür dileyebilmeyi, yanlış davranışın ardındaki motivasyonu anlamayı öneriyorum.
Peki özel bir dönem sayılan iki yaş döneminde yaşanan ‘çocukların her şeyin tam tersini yapma’ durumlarında nasıl bir yaklaşım sergilenmeli?
İki yaş dönemi çocukların ‘Bu dünyada ben de varım!’ dedikleri dönem. Bazen bebek gibi hissedip ebeveyne yapıştıkları bazen büyümüş hissedip sınırları kontrol etmeye çalıştıkları (‘nereye kadar koşabilirim?’ gibi) bir dönem. Bu dönemin özelliklerini bilmek, çocuğun içinde bulunduğu durumu anlamak, sıkıntımızın yüzde yetmişini hafifletir. Ancak çocuğun davranışlarını disiplinsizlik, şımarıklık ve kötü niyet olarak yorumlamak işimizi zorlaştırır. Kilit noktamız bilgi! Süreci ne kadar iyi anlarsak o kadar rahat baş edebiliriz. Kurallar, sınırlar her aile ve çocuğa göre değişir. Ancak bu dönemde aşırı katı, cezalandırıcı olmak veya hiç sınır koyamamak çocuğumuza zarar verecektir.
Çocukların her istediğini yapmak da doğru değil değil mi? Bu durumda sınırları nasıl çizmeli?
Çocuklar dünya onların olsun ister ancak onlara dünyayı verirseniz bununla nasıl baş edeceklerini bilemezler. Onların güvende hissedebilmek için sınırlara ihtiyaçları var. Bizim görevimiz onlara yolcuklarında rehberlik etmek, yollarına ışık tutmak. Kuralsız, sınırsız bırakmak; umursamamak, kolaya kaçmak, hatta ihmal etmek demek ve ruh sağlığı yerinde bir çocuk olma şansını elinden almak demek. Sınır çizerken çocuğun yaşına ihtiyaçlarına ve aile yaşantısına uygun orta yollar bulmak önemli. Sınırların çocuğun iyiliğini gözetmesi gerekir.
Bu konuda anne ve babanın anlaşamadığı durumlar olabiliyor. Anne-baba çocuklarına disiplin kazandırırken nelere dikkat etmeli?
Anne ve baba birlikte karar verebilmeli. Bunun için bir çocuk yetiştirme felsefemizin olması ve bu konuda ebeveynlerin kafa yormuş olması gerekir. Eğer bu felsefe doğru oturursa kurallar da buna göre şekillenecektir. Çocuk en çok aile içi ilişkilerden öğrenir. Anne-baba arasında saygı ve sevgi temelli uzlaşmacı bir iletişim varsa, bu tüm aile atmosferini etkileyecektir. Pozitif aile atmosferi kimi tutarsız durumların tolere edilmesini sağlar, fazla uçlara gitmemek koşuluyla.
Aynı şekilde anneanne ve babaannenin ‘hayır’ları ile ebeveynin hayır dedikleri farklı olabiliyor. Annenin çalıştığı, anneannebabaannenin çocuğa baktığı durumlarda, bu sorun nasıl aşılabilir?
Bakım veren kişiyle ebeveynin kuralları benzer yönde gitmeli. Bu sebeple aile toplantılarına bakım veren kişiler de dahil edilmeli, ebeveynin çocuk yetiştirme felsefesinin temelini bakım veren kişinin de iyi anlaması sağlanmalı.
Çocuklara hayır dediğimiz ama aslında belki de gelişimini engellediğimiz durumlar da olabiliyor sanıyorum. Böyle durumlar için neler önerirsiniz?
‘Hayır’larımızı nedenlerini açıklayarak geri alabiliriz. Özür dileyebiliriz. Elimizde olmayan nedenlerden dolayı bunu yapıyorsak (örneğin kriz anları, boşanma, afetler, hastalık), çocuğun gelişimi için mutlaka alternatif yollar belirleyebiliriz. Kötü zamanlar geçtikten sonra telafi yoluna gidebiliriz.
Gördüğüm kadarıyla eskiden anneanne-babaanne yanında şımartılan çocuklar, bugün özellikle de anneleri çalışıyorsa, annelerine şımarıyor ve her istediklerini yaptırıyorlar. Çünkü anneler de çocuklarını yeterince göremediklerini düşünerek isteklerini yerine getiriyorlar. Bu yaklaşım çocukları nasıl etkiliyor?
Annelik sanki suçluluk hissi olmadan yapılamaz gibi değil mi? Hep bir yetersizlik hissi... Bu hisler nereden kaynaklanıyor onları bulmalı önce. Mükemmel olamayız, her şeye yetemeyiz önce bunu kabul etmeliyiz. Sonra hem çocuğumuza hem kendimize güvenmeliyiz. Olumsuz duyguların ifadesine yer açmalı, onlardan korkmamalıyız. Eğer bunları yapabilirsek suçluluk hislerimiz azalır ve sınır koymanın çocuğumuzun iyiliği için yaptığımız bir davranış olduğunu hatırlayabiliriz.