Zihnimizdeki engeller çocuklara geçmesin

Tekerlekli sandalyedeki bir çocuk basketbol oynuyor, görme engelli bir çocuk arkadaşları ile sinemaya gidip sadece duyarak ayn filme gülebiliyorsa neden biri ‘normal’ diğeri ‘engelli’ diye tanımlansın?

Zihnimizdeki engeller çocuklara geçmesin

Yazı: Elif Girgin

Bu sene okullar açıldığında bir sürprizle karşılaştınız… Çocuğunuzun sınıfında engelli veya özel gelişim gösteren bir çocuk var. Bazı veliler duruma hızlıca karşı çıktı, bazıları sessiz kalmayı tercih etti, kimi de bunun tüm çocuklar için yapıcı yönlerini görmeye çalıştı. Siz hangi gruptasınız ya da ileride böyle bir durumla karşılaşırsanız hangi grupta yer alırsınız? Nuh’un Gemisi Çocuk Terapi ve Aile Danışmanlığı’nın kurucusu Mine Nişlioğlu ile engelli ve özel gelişim gösteren çocukların, diğer çocuklar ve ebeveynler tarafından nasıl algılandığını, dışlayıcı değil kavrayıcı ve empatik bir bakış açısının önemini konuştuk.

Yetişkinler de çocuklar da engelli veya özel gelişim gösteren çocuklara karşı ‘dışlayıcı’ bir tavır sergileyebiliyor. Bu davranışın altında ne yatıyor?

Bunun sebebi kültürel ve toplumsal bakış açısı. Toplum olarak hala bazı tabuları yıkabilmiş değiliz. Engelliler ‘ayıplı’ olarak nitelendiriliyor ve ne yazık ki ülkemizde engelli veya özel gelişim gösteren çocuğu olan aileler, fazla ortalıkta olmak istemiyor. Bu nedenle de diğer aileler ve dolayısıyla çocuklar, toplum içinde engelli ve özel gereksinimi olan çocukları fazla görmüyor; gördüklerinde de bunun ne anlama geldiğini bilmedikleri için dışlıyorlar. İnsanlar, engelli ve özel eğitim gereksinimi olan çocuklar hakkında daha açık fikirli, onları daha fazla topluma kazandırıcı bir bakış açısı içinde olsalardı en basitinden bugün İstanbul’da yapılan yeni binaların yüzde 80’i engelli çocuklarımızın/vatandaşlarımızın yaşamasına uygun olurdu. Özel gelişim gösteren çocuğu olan bir aile, çocuğunu gölge öğretmeniyle birlikte yollayabileceği bir okul bulma konusunda zorlanmazdı. Engelli ve özel gelişim gösteren çocuklar ve aileleri, en azından parklarda rahat ederlerdi. Örneklerini mutlaka görmüşsünüzdür; özel gelişim gösteren bir çocuk parkta biraz fazla zıplasa, diğer bazı anneler hemen müdahale ediyor hatta ortamdan uzaklaşıyorlar.

Çocuklarının sınıfında özel çocuk istemeyen, bunun için imza toplayan anne-baba hikayelerini duyuyoruz. 

Ne yazık ki ailelerin çocuklarının sınıfında engelli çocukların olmasını istememesi ülkemizde sıkça rastlanan bir durum. Çözüm tabii ki eğitim ve bilinçlendirmede yatıyor. Bu bir zincir; toplum, anne-babalar, çocuklar. Farkındalık yaratmak, iyi niyet, destek olmayı arzu etmek de çok önemli… Neyin ne olduğunu anlatırsanız ve doğru bilgilendirirseniz ailelerin zihnindeki kalıplar da yıkılacaktır. 

Kimi zaman öğretmenler de ailelerin tepkisini destekleyebiliyor. Onların tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkçası öğretmenleri çok da haksız bulmuyorum çünkü öğretmen engelli veya özel gereksinim gösteren bir çocuğu kabul ettiğinde tüm yük onun omuzlarına biniyor. Öğretmenlerin tek başlarına bu işin altından kalkabilmeleri mümkün değil. Bu konuda onların da özel eğitim almaları ve engelli çocuğa farklı metotlar uygulamaları gerekiyor. Bu da çoğu zaman mümkün olmuyor. Dünyada yaygın olan bir uygulama, ‘gölge öğretmen’dir. Gölge öğretmen, özel gereksinimli çocuklar için eğitim yardımcısıdır. Sınıf öğretmeniyle iş birliği yaparak, engelli çocuğun engelini hiç hissettirmeden diğer öğrencilerle aynı durumda olmasını sağlar. Bu tür farklı uygulamalar devreye sokulmalı. Tüm bunlarla birlikte yoktan var eden, kendi inisiyatifleri ile imkansızı gerçekleştiren birçok öğretmen de var; bunu da unutmamak lazım.

Anne-babaların çocuklarına, engelli ve özel gelişim gösteren çocuklarla ilgili neyi, nasıl anlatmaları gerekiyor? 

Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki çocuklar isteyerek kimseye zarar vermek istemez, onların masum dünyasında böyle bir şey yok. Eğer anne-baba, çocuğunu engelli ve özel gelişim gösteren çocuklarla ilgili bilgilendirirse, bilinçlendirirse ve açık fikirli olarak eğitirse, dışlamak gibi bir davranış durumu da olmaz. Örneğin tekerlekli sandalyede oturan veya görme engeli olduğu için beyaz baston kullanan bir çocuğun/kişinin niçin bu durumda olduğu çocuğa son derece net bir şekilde anlatılmalı ki çocuk sonraki hayatında bunun son derece normal olduğunu bilerek büyüsün. Pek çok ülkede normal gelişim gösteren çocuklarla, engelli ve özel gereksinimli çocuklar aynı yuvaya ve sonrasında aynı okula gidiyorlar. Hep birlikte büyüyorlar, birbirlerini oldukları gibi kabul ediyorlar. İşte bu nedenle de arkadaşlarını dışlamıyor, tam tersine aralarına alıp oyunlara katıyorlar.

Her durum hayatın olağan bir parçası

Engelli çocuklarla normal çocukların bir arada eğitim görmesi nasıl faydaya dönüştürülebilir?

Bu yaklaşım normal gelişim gösteren çocukların, hayatı olduğu gibi algılamalarını sağlar, empati kurma yetilerini geliştirir. Farklılıkları dışlamamak, tam tersi bundan beslenmek, çeşitliliği benimsemek; tüm bunlar kişiliğin gelişmesi için son derece önemli veriler... İnsanlar hayatlarının her aşamasında iyiye de kötüye de hazırlıklı olmak zorundalar. Bugün gülüp oynayan bir çocuğun yarın çok büyük engelleri olabileceğini hiçbir zaman göz ardı etmemek lazım. Hastalıklar, kazalar; hepsi yaşadığımız hayatın bir parçası. Bugünü olduğu kadar yarını da düşünmeli, kınamak yerine “Biraz da olsa katkıda bulunmak için ne yapabilirim?” diye düşünmeli ve bu konuda çocuklarımıza da örnek olmalıyız.

Normal-miş gibi davranmak

Engelli ve özel çocuklara, ‘normal’miş gibi davranmak doğru mu? 

Engelli bir çocuğa hiçbir engeli yokmuş gibi davranmak, ondan beklentiyi diğer çocukların düzeyinde tutmak elbette doğru bir tavır değil. Bu engelli çocuğu zorlar sadece, hatta çabasına ket bile vurabilir. Önemli olan onun yapabilecekleri üzerinde durmak, ilişkiyi ve eğitimi bu şekilde yönlendirmek. Şunu da söylemeliyim ki; normal veya olduğu gibi kabul etmek gibi kavramlara aslında fazla itibar etmiyorum. Tabii ki çocukların yapabilecekleri açısından farklar var ve mutlaka olacak. Bu farkları kabul etmek de gerekli ama bunlar kategorize edilmemeli. Örneğin tekerlekli sandalyedeki bir çocuk basketbol oynayabiliyor veya görme engelli bir çocuk ile normal gelişim gösteren bir çocuk birlikte sinemaya gidip biri duyarak, diğeri hem duyup hem görerek ama aynı sahnede ağlayarak/gülerek vakit geçirebiliyor. Neden biri normal, diğeri engelli diye tanımlansın? Kalıplara bağlı kalmamak lazım.

Biri engelli biri yaramaz 

Özel gelişim gösteren bir çocuk parkta çok zıpladığında veya ellerine hakim olamadığında ailesine rahatlıkla “Bunu alıp götürsenize buradan” denebiliyor. Oysa ‘normal’ gelişim gösteren bir çocuk kaydıraktan kaymak yerine aşağıdan yukarı çıktığında sadece ‘yaramaz’ diye tanımlanıyor. Sonuç olarak insanları yaptıkları, yapmaya çalıştıkları ile değerlendirmeyi öğrenmemiz gerekiyor; engelli, özel, normal, anormal olarak nitelendirmemiz değil.