Şikayet etme, cesaret et
Yetişemiyordum. Eve, kızlarıma, kocama, aileme, arkadaşlarıma, işime…
Deniz Çakmakcı
Her şey kafamın içinde dört dönmeye başladı. Kızın bale çantasını verdim mi, yuvada ne günüydü, küçüğün aşısı vardı, annemin doktoru ne oldu, evde yiyecek bir şey kalmadı, yardımcının parasını bırakmış mıydık, Özgür’ü aramam lazım, kızlarla buluşmam lazım, iş çok yoğun çalışmam lazım, lazım, lazım, lazım…
An geldi, kendimi boş boş etrafa bakarken bulur oldum. Saniyelik hafıza kaybı. Korkutucu. Bence bir çoğumuzun başına gelmiştir. Doktor antidepresan verdi. Iyi geldi sandım uzun süre. Ama sonra anladım ki bu seni olduğundan daha sakin biri yapıyor, paniklemiyorsun. Ama benim ihtiyacım sükunet değil, zaman! Antidepresan bana zaman vermedi doğal olarak. Günlerim uzamadı, ben yine hiçbir şeye tam yetişemedim ama bunun üstünde de durmadım, haplar sayesinde...
Sonra bunun çözüm olmadığını anladım, şapkamı önüme aldım. Sakinleştim. Düşündüm.
Bir şeyi çıkartmalı hayatımdan. Ama neyi?
Kocam;
Özgüüürrcümmm buraya kadarmış, boşanıyoruz çünkü zamana ihtiyacım var. I ıh olmadı pek...
Kızlarım;
Kızlaarrr, ben gidiyorum, ömrümü yediniz beeaa. Yok daha neler?
Ailem;
Aile aile nereye kadar, artık görüşmeyelim lütfen… Komik miyim?
Evim;
Bundan sonra evle ilgilenmeyeceğim, yer içer yatar kalkarım o kadar… Heyytt!
Dostlarım;
Dostluk da neymiş! Artık işim olmaz, aramayın beni.
İşim;
BİNGO
Çok sevdiğim işimden istifa ettim. Zira yukarıda saydıklarımı bırakmam çok olası değildi takdir edersiniz. Üzüldüm, zor oldu. Tam 8 yıl olmuş. Seviyordum. Hala içim sızlıyor. İşlerimin bir kısmını evden yapılabilir şekilde organize ettim.
İhtiyacım olan buymuş. Bir başka hayat varmış. Bir süre kendime gelemedim. Sonra düzen kendiliğinden oturmaya başladı. Sakinleşmeye çalışırken bir de kedi sahiplendik.
O apayrı bir mevzu çünkü ben kedilerden korkuyorum. Her adımımız macera dolu Amerika!
Şimdi home office çalışan, çeyrek ev kadını, çeyrek evlat, çeyrek eş, çeyrekten biraz daha fazla anne ve çeyrekten epeyce daha mutlu bir kadınım.
Çevremde bir sürü insan görüyorum. Şikayet eden, mutsuz olan, somurtan. İşinden, ilişkisinden, evinden… Demem o ki: Ey bu yazıyı okuyan şanslı kişi, eğer ki kendini bir anlamda özgürleştirme, başka kapılar açma imkanın varsa önüne engeller koyma. Cesaretsizlik, korku, güvensizlik… Hayatta iyi her şeyin cesaret etmekle başladığını unutmadan, düşünerek ama cesurca at adımlarını.
Şimdi benim hayalimdeki yemekleri yapıp, sofraları kurabileceğim, o büyük sofralarda sevdiklerimi ağırlayabileceğim, dolaplarımı düzenleyebileceğim, anneme çocuklarıma bakmaktan daha fazlasını yapması için boş zaman verebileceğim, kocama daha çok vakit ayırabileceğim, çocuklarımla onların ihtiyaçlarını görmekten başka şeyler de yapabileceğim, kitap okuyabileceğim, yazıp çizebileceğim, hobiler edinip keyif alacağım uğraşlar bulabileceğim bir hayatım olur mu, ne dersiniz?
Bence olur. Çünkü cesurum. Ve bu his bile insanı özgürleştiriyor!
Sevgiler,
Deniz Çakmakcı