Aşırı yeme isteğinizi nasıl kontrol edebilirsiniz? -2
Bu yazımı okumaya başlamadan önce aynı başlıklı ilk bölümünü okumanızı öneririm.
Ebru Şinik
Aşırı yemek yeme ve duygularımız arasındaki bağlantı
Acıktığımızı hissetmeden sadece yemek saati geldi diye yemek yememeliyiz. Açlık, kan şekeri seviyesi düştüğü zaman bedenin doğal olarak kullandığı bir mekanizmadır. Hücreler enerjiye ihtiyaçları olduğunu beyinde limbik sistemdeki özellikle hipotalamus bölgesine kimyasal sinyaller göndererek haber verir. Beyindeki bu bölge varoluşumuzun en ilkel parçalarından olup, korku, seks içgüdüleri ve duygularımızın da evi konumundadır. Açlık hissettiğimiz zaman ya fizyolojimizin gerçekten beslenmeye ve enerjiye ihtiyacı vardır ya da bilinçsiz bir şekilde bir duygumuzu bastırmaya çalışıyoruz demektir.
Unutmayın, bedenimiz sabit bir yapıtaşı değildir! Bedenimizin her hücresi hem zihinsel, hem ruhsal bedenlerimizle, hem de çevresi ile sürekli enerji ve bilgi alışverişinde olan bir organizmadır!
Beden her an bir değişim içerisindedir, aynı evren gibi... Tüm moleküllerimiz yediklerimizden elde ettiği enerji sayesinde bu sürekli değişimi gerçekleştirecek kapasiteye sahip olur. Açlığı duygusal sebepler ile hissetmediğimiz sürece, fiziksel ve zihinsel dengemizi korumak için bizi uyaran en temel içgüdülerimizden biridir.
Olumsuz bir duygu ile karşı karşıya kaldığımızda, fizyolojimizin enerji ihtiyacı olmasa dahi açlık hissedebiliriz. Bedenimizle bağlantıyı kaybettiğimizde içimizde böyle bir boşluk hissederiz ve bu boşluğun arkasında saklanan o duygu ile direk irtibat kuramadan bunu açlık duygusu ile özdeşleştirerek, bedenin aslında ihtiyaç duymadığı besin maddelerine yöneliriz. Birçoğumuz üzgün, sinirli, asabi, stresli, küskün, irite, depresif, korkmuş veya boşluk hissine kapıldığımızda veya canımız sıkıldığında otomatik olarak bir şeyler atıştırma dürtüsü hissederiz. Bu his amigdala’dan kaynaklanan temel bir dürtüdür. Çünkü bedenimizle gerçek bağlantımız kopmuş ve direksiyonu tamamen zihne kaptırmışızdır. Ve hepimiz gayet iyi farkındayız ki, duygusal açlığımızı bastırmak üzere yemek yiyerek ve bir şeyler atıştırarak geçirdiğimiz zaman dilimi oldukça kısa bir süre için bizi oyalar ve tüm bu abur cuburu yemek neticesinde hafif suçluluk ve pişmanlık duyguları doğar.
Bu kısır döngüyü kırarak içinden çıkmak için açlık hissinin arkasındaki gerçek duygumuzla yani gerçek ihtiyacımızla yüzleşmemiz gerekir. Çoğumuz bu yüzleşmeden korkarız, çünkü bunun için güvenli olan konfor alanlarımızı terk ederek, kendimize karşı olabildiğince dürüst olmamız, öyle ki kendi kendimize dahi söylemeye cesaret etmekte zorlandığımız duygu, düşünce ve arzularımızı netleştirerek, yüksek sesle kendimize söylememiz, bunu kulaklarımızla duymamızı gerektirir.
Yaşamlarımızda değişim ancak bu noktadan sonra başlayabilecektir... Bilinçli seçimler ancak kendimizle bağlantı kurabildiğimiz ve kendimizi anlayabildiğimiz zaman ortaya çıkmaya başlar. Tüm bilgelerin söylediği gibi, farkındalığın anahtarı kendini bilmek ve anlamaktan geçmektedir.
Sonuç olarak ihtiyacın üstünde aşırı yemek yeme alışkanlığı diyet programları ile değil, ancak ve ancak farkındalığı yükseltecek uygulamalar ile sonlanabilir.
Arzularımızın tetikleyicisi olan yeni hafıza kayıtlarını açabilmemiz ve bu yeni davranış biçimlerini sürdürebilmemiz için farkındalığımızın tetikte olması gereklidir. Duygularımızın gerçek sebebini farkına vardığımızda, seçim yapma hakkımızın da olduğunu anlarız ve zaman içerisinde otomatik olarak bedenimizi ve zihnimizi olumlu olarak besleyen yemekler, içecekler, arkadaşlar, iş ve partner seçimlerimizi yapmaya başlarız. Ve bir bakarız ki yaşamımız daha iyi, daha mutlu, daha sağlıklı ve daha huzur dolu bir rotaya girmiş...
Ne zaman açlığınızdan daha fazla yemek yeme dürtüsü hissederseniz, bir durup, burnunuzdan derin bir nefes alın, nefesi gene burnunuzdan rahatça uzatarak verin ve içinizden 10’a kadar sayın. Saydıktan sonra kendinize sorun: Gerçekten aç mıyım, yoksa ....... mu hissediyorum?
Bu çok basit egzersiz sizi direkt bir şeyler atıştırmak yerine, saklanmış duygunuzu keşfe götürecektir. Elbette dünyada bilinen en etkili farkındalık çalışmaları meditasyon teknikleridir. Düzenli meditasyon yapmaya başladığınızda tüm seçimlerinizin bağımsız gözlemcisi haline gelir ve yaşamınızı bir tiyatro oyununda gibi yönetmeye başlarsınız. Meditasyon size yaşamı deneyimlemek istediğiniz şekilde açılımını sağlarken, fizyolojik açıdan da tüm sistemlerinizi dengeler.
Eğer kilonuz ile ilgili uzun zamandır sorun yaşıyor ve bunu bir türlü aşamıyorsanız, kesinlikle kendinizi suçlamayın; kendinize karşı nazik, affedici ve müsamahalı olun. Bilin ki atıştırma isteğiniz bazı duygusal ihtiyaçlarınızın fiziksel dışa vurumudur. Bu dürtülere bedeninizin size gönderdiği mesajlar olarak bakın ve dürtülerin arkasındaki duyguyu bularak onu şifalandırın.
İşin özü ideal kilonuza erişerek, iradenizi ekstra kullanmadan, acı ve stres çekmeden dengede kalmak için bedeninizi sevgi ve özenle dinlemek üzere her gün 10 dakikalığına da olsa özel bir zaman ayırmak ve bu zaman dilimi içerisinde size iyi gelen nefes, meditasyon, farkındalık artırıcı soru ve cevaplar gibi bir teknik uygulamakta yatmaktadır.
Ebru Şinik ile İyi Ol, Mutlu Ol!
Ayurvedik Yaşam ve Wellbeing Danışmanı