“Ah bir kilo versem...”
Psikolojik destek ile zayıflayın
Feyza Bayraktar
“Kilo versem kendime olan güvenim geri gelir. Kendimi kesinlikle daha iyi hissederim. Bu halimle sokağa çıkmak istemiyorum, insanların beni görmesini istemiyorum. Eminim akıllarından geçirecekleri şey zamanla benim ne kadar kilo aldığım olacak. Nasıl oldu anlayamıyorum, hangi noktada ip koptu ve ben bu hale geldim?! Her gören “biraz kilo versen ne kadar güzel olursun çünkü yüzün çok güzel” diyor, evet yüzüm güzel ama gerisi enkaz! Sanki bana söylemeseler kilo almış olduğumu ben bilmiyorum, evde tartı yok, ayna yok, onlar söylediler diye büyük bir aydınlanma yaşıyorum! Bıktım artık insanların durmadan kilomla ilgili laf etmesinden, yediklerimi gözlemesinden gerçekten bıktım. Bilmiyorum kaç kez diyetisyene gittim. Sanırım diyetisyenlere verdiğim paralarla bir apartman dairesi almıştım şimdiye kadar! Zaten şu an ben gayet iyi biliyorum ne yiyip ne yememem gerektiğini; elimdeki 1550 tane diyet listesinde 3 aşağı 5 yukarı aynı şeyler yazılı. Ben kendi başıma rahat bir diyet listesi yazabilirim şu noktada, kibrit kutusu beyaz peynir, tam buğday ekmeği, prebiyotik yoğurt, kuru kayısı, ceviz falan…Artık kuru kayısı görmeye tahammül edemiyorum. Tartıya çıktığım an diyetisyenin ofisinde sanki sırat köprüsünde yürüyor gibi hissediyorum kendimi, kilo aldıysam çok büyük günah işlemiş sayılacağım, bu hafta 300 gr yağ vermişsin, bu hafta 500 gr yağ almışsın…Mehter takımı gibi bir ileri iki geri, Olmuyor işte! Yapamıyorum. Sıkıldım, bıktım, yoruldum, tükendim! Spora git diyorlar da söylemesi kolay; sabahın 7 sinde çık işe git akşam yorgun argın gel, açlıktan miden kavrulurken bir iki şey atıştır ve kalk sürünerek spora git. Vücuduma yapışan tişörtüm altında eski gri eşofmanımdan her an fırlayacakmış gibi duran popomu örtmeye yetmiyor işte. Spor salonlarından nefret ediyorum, göbeklerini açıkta bırakan büstiyerlerinden silikonlu göğüsleri her an kendisini dışarı atacakmış gibi duran göğüsleri ve bütün bacaklarını saran kıvrımlı, düzgün popolarını olduğu gibi ortaya çıkartan taytları ile 45 kg olduğunu düşündüğüm fönlü, makyajlı kızların spor hocaları ile gülüşüp şakalaştığı bir ortamda kendimi koşu bandının üzerine terk edilmiş laboratuvar faresi gibi hissediyorum. Şişman bir fare…”Biraz göbeğim çıktı” diyen o kızların kafasına bazen yerde duran ağırlıklardan birisini fırlatasım geliyor. Hayır ben spor salonuna falan gitmek istemiyorum, ancak zayıflarsam giderim bir gün o da şimdi değil.
Alışveriş hayatımın başka bir kabusu. “Hep aynı şeyi giyiyorsun biraz alışveriş “ yap diyen insanlar herhalde Mars’ da yaşıyorlar. Bu ülkede alışverişe gitmek kilolu insanlar için ayrı bir travma. Kabinin içinde bir pantolonu bacaklardan yukarı kalça engelini aşmaya zorlarken kan ter içinde kalmak ve o engeli aştıktan sonra düğmenin kapanmamasının getirdiği hayal kırıklığı, kolsuz bluzlardan kendisini pelte gibi bırakan kollar ve hiç bir şey alamadan o dükkandan çıkmak, evdeki iki üç giysi kombinasyonuna mahkum kalmak...Tabii ki erkek arkadaşım olmaz bu halde, kim ne yapsın beni?! Yalnız öleceğim sanırım. 13 yaşımdan beri tüm kızlar çevremde erkeklerle olan deneyimlerinden bahsederken 31 yaşıma kadar bir erkeğin elimi bile tutmamış olması beni hep o kız yaptı; güzel, zayıf kızın yanındaki şişman arkadaş. Erkekler terk ettiği zaman onları teselli etmek, işleri olmadığı zaman hazır olda bekleyip onların program arkadaşı olmak benim görevim. Onlar alışveriş yaparken yanlarında dikilip bir karışlık etekleri denediklerinde yakışıp yakışmadığını söylemek de benim görevim tabii ki…Sonuçta ben şişmanım, benim çok büyük bir eksikliğim var ve ben onca kiloma rağmen görünmezim…Birey olarak ben hiçim. Ben kimim, neyi severim, ne yapmak istiyorum, aşık olur muyum kimse düşünmez, çünkü yağ kütlesi sadece bedenimi değil benliğimi de kaplamış durumda diğer insanlara göre. O yüzden ben görünmezim, ailem için, arkadaşlarım için, erkekler için…
İşten çıktım yine eve dönüyorum. Yalnız. Bir programım yok. Ne yiyeceğim peki ben? Zaten 2 gündür çok yiyorum, acil diyete başlamam gerek. Saat 6, bu saate kadar harika gittim hiç kötü bir şey yemedim. Eve gittiğimde de salata, yoğurt yerim yeter. Yalnız canım feci tatlı çekiyor. Acaba köşedeki tatlıcıya mı uğrasam oradan kendime bir fırın sütlaç alırım bir tek onu yerim. Evet evet bir fırın sütlaçtan bir şey olmaz hem sütlü tatlı. Gerçi hep böyle diyorum ama onu ağzıma sürdükten sonra nasıl olsa bozuldu deyip çatlayıncaya kadar karma karışık ne varsa yiyorum. Önce tatlı ile başlıyor, sonra tuzlu, sonra tekrar tatlı…Sonra da karnımda feci bir şişkinlik, ağrı, pişmanlık, üzüntü ve ertesi gün evde saklanma isteği….Neden yemek ve diyetten başka bir şey düşünemiyorum ben. Neden yemek konusunda bu kadar iradesizim?!”
Bir çok kişi yeme bozukluğu olduğunun farkında olmadan bütün hayatını bu şekilde yemek, kilo ve diyet döngüsü içerisinde geçiriyor. Diyet denemeleri başarısızlıkla sonuçlanıp kişi kendisini suçluyor. Diyet düşüncesi çoğu zaman yeme bozukluklarını tetikleyebiliyor. Yeme bozuklukları sadece anoreksiya nervoza -yani aşırı zayıflık- ve bulimiya nervozadan- yani yediklerini kusma -ibaret değil tıkınırcasına yeme bozukluğu yani duygu duruma bağlı, psikolojik sebeplerden dolayı tetiklenen yeme atakları da yeme bozuklukları içinde sayılabiliyor. İnsanlar kendilerini iradesiz olarak nitelendirirken problemin aslında irade ile alakalı değil tamamen psikolojik olduğunun farkına varamayabiliyorlar. Bir çok zayıflama yöntemini deneyip sonuç elde edemedikten sonra ya yeni yöntemlerin arayışına giriyor ya da durumu kabullenip depresif bir mod ile hayatlarına devam ediyorlar. Diyet, kilo ve yemek döngüsü hayatlarının merkezi haline geliyor ve tüm planlarını ona göre düzenleyebiliyorlar. Örneğin kişinin canı aşırı derecede yemek yemek istiyorsa o sıra bir sosyal programa çağrılsa bile evde kalıp yemek yemeyi tercih edebiliyor. İnsanların yanında çok az yemek yiyip herhangi bir şeyden dolayı tetiklenip daha sonrasında eve gelip aşırı derecede yemek yiyebiliyorlar. Aşırı yeme ataklarından utandıkları için bunu gizli bir şekilde yapmayı tercih ediyorlar. Diyet yapmaya başladıklarında bunu herkesten gizlemeye çalışıyorlar çünkü insanların gözünde her seferinde başlayıp dayanamadı yarıda bıraktı durumuna düşmek istemiyorlar. Hayatlarının en büyük projesi olan kilo vermek yapmak istedikleri her şeyi ertelemelerine sebep oluyor çünkü bu döngü içerisinde olan bir çok kişi için yeni insanlarla tanışmak büyük bir problem. O halde kimse ile görüşmek istemiyorlar, kendi bedenlerini kabul edemiyorlar ve “bu ben değilim aslında” deyip bedenlerini dışsallaştırıyorlar. Bu durumda kişilerin ilk önce psikolojik destek alarak yeme bozukluklarından kurtulmaları gerekiyor, daha sonrasında da hazır oldukları zaman beslenme uzmanı desteği ile kilo vermeye başlayabilirler. Eğer kişinin kilosu sağlığını tehdit edecek boyutta ise o zaman beslenme uzmanı ve psikolog bir arada yürütülmelidir. Yalnız psikolojik destek almadan diyet yapmaya çalışmak yeme bozukluğu olan kişilerde yeme bozukluğunun daha da kronikleşmesine sebep olacaktır.