"Ve yazmamak... Aylardan Nisansa..."

Dünyanın bütün kentlerinde bahar güzeldir.

Kürşat Başar

Kürşat Başar


"Ve yazmamak... Aylardan Nisansa..."

Geçip giden zamanın içinde aklımda kalan bütün canlı anlarda  bir ilkbahar kokusu var.
Dünyanın bütün kentlerinde ilkbahar güzeldir.

Yine bir ilkbahar.
Çiçek tozları gibi beni de zamanın içine, geçmişe, unutulmaz sanılan ama çoktan unutulmuş anlara savuran nisan...
Şimdilerde güzel havalarda kalabalıktan neredeyse yürünemeyen deniz kıyısındaki semtte,  lisenin o son ilk baharında okuldan kaçıp avare  dolaştığım günler mi...
Deniz kenarındaki kahveye oturup, sabahın erken saatlerinde, kimseler yokken çayımı içip küçük bir deftere ilk hikayelerimi yazdığım yıllar mı...
Çok uzaklarda, sanki çok uzun zaman ayrılmışım gibi İstanbul’u özleyip, ‘denizse şuralarda bir yerlerde olmalı’ diyen şairi okuduğum bir sonraki ilkbahar mı...
İlk aşkların acemiliğiyle, içimde benzersiz bir çarpıntıyla ne yapacağımı bilemeden önce onu yeniden görebilmenin yollarını ararken mi...
Yoksa, bir sonraki yıl yine aynı mevsimde yine içimde bir çarpıntıyla bu kez onu kaybederken ne yapacağımı bilemediğim günler mi...
Güneşin ilk ışıklarıyla parıldayan denize bakarken sevgilime, ‘sana rastladığım için sabahları artık mutlu uyanıyorum’ diyebildiğim zamanlar mı...
Kimi romanlarımın bittiği ve eve kapanılmış soğuk bir kıştan çıkmışken duyduğum o benzersiz heyecan mı...
‘Bekliyorum’ diyor şair, ‘öyle bir havada gel ki/vazgeçmek mümkün olmasın...’
Geçip giden zamanın içinde aklımda kalan bütün bu canlı anlarda bir ilkbahar kokusu var.
Dünyanın bütün kentlerinde ilkbahar güzeldir.
Paris’te bahar eşsizdir. Başka pek az yerde görülebilecek bir ışıkta hala kışı anımsatan bir rüzgar yüzünüze çarparken  burada neden bu kadar güzel resimler çizildiğini, neden bu kadar güzel şiirler yazıldığını anlayabilirsiniz.
Aynı anda bu kentte bahar için yazılmış o şarkıyı ‘April in Paris’i dinleyebilirsiniz. İster Sinatra’dan, ister Billie Holiday’den, ister Wynton Marsalis’den....
Venedik’te bir bahar sabahı kanalda gezintiye çıktığınız zaman sanki bir panayırda küçük bir çocuk olursunuz ve sanki gerçekte varolmayan bir masal ülkesinde bir rüyadan ötekine savrulursunuz...
O daracık kanalı doldurmuş sayısız gondol ve teknenin içinde, giysileriyle bile bir maskeli baloda gibi dolaşan insanlarla, onca turisti bile unutup yanınızda kimse olmasa bile aşık olduğunuzu hissedebilirsiniz...
Londra’da bir nisan günü yürürseniz dünyanın güzel ve yaşanılacak bir yer olduğuna hala inanabilirsiniz...
San Fransisco’da da baharın ışığı, esintisi bambaşkadır ve bana her nedense İstanbul’u hatırlatır.
Girne’de çiçeklerin açtığı yüksek köylerde güzeldir bahar. Deniz kayalara vururken uzaklarda Türkiye’yi görebilirsiniz...
Salzburg’da dağlarda hala kar varken, kulaklarınızda eşsiz bir müzikle bir manzara resminin içine girmiş gibi hissedebilirsiniz kendinizi...
Barcelona’da bahar sabahı, New York’da bir bahar akşamı herkesin gizlice anlaştığı bir kutlama yapılır gibidir. Sokaklar insanlarla dolar taşar.
Doğu Beyazıt’ta, Ağrı Dağı’nın eteğinde güzeldir bahar. Iğdır yolundan Erzurum’a giderken mor akan çaylara bakıp biraz üşürsünüz...
Nevşehir’de gökyüzünde bir balonun içinde süzülürken sabahın ilk saatlerinde eşsiz bir peri masalı izler gibi doğaya bakarken de güzeldir bahar...
Henüz yaza başlamamış Bodrum’da Tuzla’da sevgilinizle başbaşa balık yerken de...
"Ve yazmamak... Aylardan Nisansa..." - Resim : 1
Evet dünyanın bütün kentlerinde bahar güzeldir.
Ama İstanbul’da bahar eşsizdir.
Ya da bilmem belki bana öyle gelir.
Belki pek çok anıyı benim için gizlice taşıdığı için...
Belki bütün bu baharlarda benimle olduğu için...
Dünyanın ışığını, içimdeki ışığı yeniden bir kez daha farklılaştırdığı ve denizin o sabahtan akşama her saat değişen rengiyle, hayat mücadelesi verirken bile şakalaşır gibi serseri halleriyle sizi şaşırtan karabataklar ve martılarla, çocukluğumdan beri tanımlayamadığım o kokuyla yıllar boyunca bir güne daha katlanmamı sağladığı için belki de...

Kışları sevmem. Baharın ilk ışığını gördüğüm zaman her yıl benim için o zaman başlar. Yılbaşında değil de çiçekler açtığında yeni yıl olur.
T.S. Eliott, ünlü şiirinde, ‘Nisan en zalimidir ayların’ der ama ben buna inanmam.
Orhan Veli’nin ‘Tüyden hafif olurum böyle sabahlar’ şiiri gelir aklıma bahar sabahlarında ve tabii, ‘Şiir yazma hastalığım/hep böyle havalarda nüksetti/Beni bu güzel havalar mahvetti’ dizeleri...

Sabah erken kalkıyorum bahar gelince. Perdeleri açıyorum. Uzakta denizin içinde bir masal kulesi... Kahve ve kızarmış ekmek kokusu...
Bahçede tembel tembel güneşlenen bir kedi...
Denizden ve geçmişten gelen o tanımsız İstanbul kokusu...
Birkaç satır yazıyorum. Müzik...
Hep içimde çocukluğumdaki gibi yeni bir şeyler yapma isteği...
Nedensiz bir mutluluk.
Madem Orhan Veli’yi hatırlattı bana bu bahar, o zaman, onun, ‘İstanbul İçin’ şiirini anmadan bitirilmez. İlk bölümü ‘Nisan’ adını taşır ve şöyle yazar:
“İmkansız şey
Şiir yazmak
Aşıksan eğer,
Ve yazmamak,
Aylardan Nisansa...”


“Kışları sevmem. Baharın ilk ışığını gördüğüm zaman her yıl benim için o zaman başlar. Yılbaşında değil de çiçekler açtığında yeni yıl olur.”