Hatay'ın "EN"leri
Akdeniz mutfağı Hatay'da buluştu.
Mürsel Çavuş
Hatay'a ilk gidiş sebebim Büyük İskender'di.
Anadolu'da Pers hakimiyetinin son bulduğu ve Helen çağını açan Issos savaşının nerede yapıldığını merak etmiştim.
Kırıkhan'da tarihi bir kilisenin bahçesindeki evde kalırken, sadece Büyük İskender'i değil, muhteşem bir medeniyeti keşfetmenin büyüsüne kapılmıştık. Tarih büyüleyici, yeni kent ise haraptı. İstanbul'a dönerken böyle bir hazinenin nasıl "kendi haline" terk edildiğine aklım almamıştı.
Hatay Valiliği'nin Kültür Bakanlığı desteği ile 3-6 Eylül tarihleri arasında ilk kez düzenlediği Akdeniz Ülkeleri Mutfak Günleri vesilesiyle Hatay'ı tekrar ziyaret etme şansım oldu ve kentteki değişimden gurur duydum. Bir çok "en" yaşadım. Tüm gözlemlerimi anlatmaktansa size "en"leri anlatayım, gerisini keşfetmesi size kalsın.
En şaşırtıcı başlangıç!
Hatay'ın merkezinde, kervansaray mimarisine sahip Savon Hotel'in avlusunda ilk akşam yemeğimizi İspanyol şef Jean Luc Figueras ve ekibi hazırladı. En şaşırtıcı başlangıç ise kızarmış ançüez kılçığı idi. Ön yargılı yaklaşmayıp lezzetine bakanlar pişman olmadı!
En üzücü an...
Güzel gecenin sonunda sabaha karşı bir kalp krizi ile İspanyol şefimiz Jean Luc Figueras'ı yitirdik. Michelin yıldızlı şef Figueras'ın son akşam yemeğini yeme şansına sahip olmaktan hem gurur duyduk hem de gezi boyunca onun varlığını hep yanımızda hissettik. Son yemeğimizde bize Manchego tostu, Empedrat, Anxoves de I'Escala (domatesli ekmek üzerine ançüez), tatlı ve ekşi soslu ahtapot bacakları, cannelloni, balıkçı yahnisi, Crema Ctalana ve Carquinyois (bademli kuru kurabiye) tattırdı.
En tarihsel deneyim!
İstanbul'da Osmanlı reçetelerini Asitane, Divan ve Nar gibi restoranlarda deneyimlesek de Payas'ta, yeni restore edilen Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi'ndeki yer sofrasında, tahta kaşıklarla Ballı Mahmudiye ve kabuniye pilavını yemek ve dut kurusu hoşafı içmek şahaneydi.
En büyük hayal kırıklığı!
Kesinlikle Türk kahvesi... Mado, Sütiş gibi zincirler hariç nerede kahve istesem köpüksüz geldi.
En heyecanlı etkinlik!
İskenderun'da vinçle 55 metre yükseğe çıkıp kenti seyretmek ve burada yapılan yemek şovu!
En çok peşinde koşulan tat...
Hatay'a gideceğimi duyan herkes, üşenmeden telefon edip "Aman künefe yemeden dönme" dedi. Günde üç kez künefe yiyerek sözümü tuttum. Aldığım kilolar işte bu künefelerin bonusu...
En çarpıcı kahvaltı!
Zahter salatası, kırma yeşil zeytinler, sünme peyniri, kake (simit) peyniri, tuzlu yoğurt, envai çeşit reçel (turunç, yenidünya, sakız, incir, portakal çiçeği, ekşili elma, ağaç kavunu), kaytaz böreği, katıklı ekmek, çökelekli biberli ekmek, humus, cevizli biber, bakla ezmesi ve Hatay Püren balı... Hele de bunları Samandağ'ındaki Defne Yolu'nun bitiminde nehir üstüne kurulan taraçalarda, ördekleri seyrederek yemek! Nefis ötesi...
En etkileyici mekan...
Hatay'da yeni bir Arkeoloji Müzesi inşa ediliyor. Henüz ilk etabı tamamlanmış, ikinci etabı ise 8-9 ay sonra bitirmeyi planlıyorlar. Müzenin açılış tarihi henüz belli değil ama açıldığında çok konuşulacağı kesin! İkincisi de Hilton Hotel inşaatı... Altından 800 metrekarelik bir mozaik çıkmış. Mozaik için otelin altına bir müze kuruluyor, otelin her odası da mozaikleri görecek şekilde tasarlanmış. Gönül ister ki hem Arkeoloji müzesinde o dönemin lezzetlerinin tadıldığı, hem de Hilton'da Hatay mutfağının yöresel yemeklerinin tadılabileceği şef restoranları açılsın.
En büyük mutluluk
Hatay'ın bu kadar gelişmiş olması ve burada kurulan yeni dostluklar...
En iyi içecek
Her fırsatta dut kurusu hoşafı, şalgam ve demirhindi içtik. Favorim dut kurusu hoşafı oldu.
En göz yaşartıcı an...
İlahi müziğin büyüsüne kendinizi bıraktığınızda Medeniyetler Korosu insanı adeta uçuruyor. 2007 yılında kurulan ve şef Yılmaz Özfırat'ın önderliğinde üç semavi dinin mensuplarından oluşan koro dünyanın pek çok ülkesinde konser vermiş ve 2012 yılında Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmiş. CD'leri yok, Youtube'dan kayıtlarını dinleyebilirsiniz!
En özgün mekan: Bitki Müzesi
Yüzlerce endemik tür... Hepsi Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi'nde sergileniyor. Yani buraya gelip de derdine deva bulamadığınız hastalık yok gibi...
Hatay Valisi Celalettin Lekesiz organizasyonun her detayı ile ilgilendiği gibi herkesi dinledi, Hatay'ı her fırsatta anlattı.
Sonuçta bu etkinlik UNESCO’nun ‘taşınamaz kültür varlıkları’ olarak tanımladığı ülke mutfaklarına dünyada bilinirlik ve saygınlık kazandırılması açısından önemli bir girişim oldu. Mutfak Günleri'ni 174 gastronomun yanı sıra sektör temsilcileri, basın mensuplarıyla birlikte bölge illerinden gelen yaklaşık 2 bin kişi izledi.
Umarım her yıl gelişerek devam eder ve bu organizasyon Hatay'ın yerel markalarından biri haline gelir!