Kaleiçi’nde zaman!
Burada zaman akmıyor, haberiniz olsun!
Mürsel Çavuş
Nostaljik bir film karesinde gibiyim, önümden Sean Connery’nin James Bond’u geçiyor, belki bir alt sokaktaki barın önünde Hemingway elinde Havana purosu ve Daiquiri kokteyli ile sakalını sıvazlayarak oturup yeni romanını kurguluyor, belki Elizabeth Taylor butik otellerin birinde, aynanın karşısında makyajının son rötuşlarını tamamlıyor. Öylesine zamanın durduğu bir yer Muratpaşa! Zaten Bergama Kralı Attalos bir gün; ‘Bana bir yeryüzü cenneti bulun’ demiş ve İ.Ö 2. yüzyılda ‘Attaleia’ adı ile kurulmuş. Kaleiçi Antalya’nın en özel, en güzel yeri bence! Yıllar önce ilk geldiğimde büyülenmiştim. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın davetiyle gittiğimde daha da güzelleştiğini fark ettim; yeni butik oteller açılmış, her barın kendince bir konsepti var, esnaf saygılı, sıcak, samimi... Uysal önce bizi Yaşlı Evi’ne götürüyor, falezlerin üzerinden Akdeniz manzarasına doyamadığınız esintili bir tepede taze demlenmiş çaylarla karşılanıyoruz, hepsinin yüzü gülüyor, mutlular. Biraz ileride engelliler için açılan bir bahçeye gidiyoruz, çocuklar, gençler burada oynuyor, resim yapıyor. Bir an rüyaya ışınlanmışsınız gibi hissediyorum. Uysal’ın yaptıkları 453 bin kişinin yaşadığı beldeye resmen mutluluk aşılamış!
Kaleiçi mimari kültürü, çiçek kültürünü de özümsemiş insanların yeri… O yüzden Odile Hotel’in önündeki petunyalarla fotoğraf çektirmeye doyamadık mesela! Herkesi gülümserken, mutlu görebileceğiniz kaç belde var? Burası var, kaçılası, gelinesi, kalınası! Her anını yanımızda götürelim istedim. Yaşadıklarımı yaşamak isteyenlere… Hatta kendime, yazayım da “kalsın, baki olsun” diyerek paylaşıyorum;
Bahçemiss: İlk izlenim önemlidir ya! Antalya’da ilk geldiğim yer burası oldu. Evde kahvaltı ettim, uçakta yedim, o kadar tokken hayatımda ilk kez aynı günde üçüncü ve en nefis kahvaltımı ise burada ettim. O kadar ikna edici lezzette!
Tuvana Hotel: Eski taş konaklarda 18 yüzyıl havası… Seraser restoranları fine dining hizmet veriyor. Akşam yemeğe kalmasınız bile barında bir şeyler içmek için uğrayın! Ben otelin havuzunda unsuz, şekersiz, tamamı bitter çikolatadan yapılan ‘çikolata efsanesi’ni denedim. Üzerindeki portakal kabukları ve özel sosuyla… Adına boşuna efsane dememişler!
Karaf Bistro: Mustafa Temimhan ile Necdet Akpınarlı’nın şarap barı... Likya’nın yenilerini tattık burada! Yerel üzüm ve yeni rekolteleri çok başarılı!
Black Raven Pub: Girip bir şey içmeye fırsat bulamasam da Edgar Allan Poe’ya göndermesi yüreğimde yer etti. İnsan barının adını ‘Kuzgun’ koyuyorsa, ismi başka vesileyle konsa da orayı tek geçerim! Orada içer ve Poe için karanlık bir hikaye çiziktiririm! (Bir dahaki gidişimde mutlaka vakit bulacağım!)
My Steakhouse: Muratpaşa’nın Nusret’i. Ümit Uysal şiddetle tavsiye etti, hakkı da varmış, etleri nefis! Ben daha hafif geçiştirmek için dana yanak söyledim, gayet lezzetliydi. Yalnız garnitürlerle desteklenmiş bir tabak beklerken sadece yanak gelmesine şaşırdım, ana yemek olması için ya geliştirilmeli ya da ana yemeklerden çıkarılmalı!
Arma Restaurant: Yemeğe, içmeye değil sadece manzaraya bile tav olabilirsiniz! Yemeği beklerken kokteyllerimizi burada yudumladık. Serin bir yaz akşamını geçirmek için ideal!
Yaşlı Evi’nin manzarası o kadar güzeldi ki, hepimiz kütüğümüzü buraya aldırıyoruz esprisi yaptık. Düşünüyorum da, böyle bir yerde yaşamak insanın ömrüne ömür katar. Yeni açtığı parklarıyla, ektiği turunç ağaçlarıyla, gençlere, engellilere, sporculara, esnafa ayrı ayrı yaptıklarıyla Ümit Uysal da takdiri ve bir kucak dolusu teşekkürü hak ediyor!