Üstsüz gastronomi

Yaz geldi... Kendimizi dış mekana atmak için bahane arıyoruz. Uzun yaz akşamlarında, hafta sonlarında İstanbul'un en güzel bahçeleri, terasları ve roofları bizi bekliyor. Hem de yenilenen yaz menüleriyle... En sevdiklerimi derledim. Sizin de aklınızda olsun.

Sultanahmet'te...
Yeşil Ev Sultanahmet Camii manzarası, ortadaki şadırvanlı minik havuzu, gövermiş ağaçları ve içindeki kış bahçesi ile herkesten ve her şeyden kaçmak için ideal adres. Servis iyi, yemekler ise fiyatlarına oranla vasat! Yine de insan bu bahçenin içinde kendini şehirden "gizlenmiş" ve hatta "kaostan sıyrılmış" hissediyor. Kahve içip, gazete- kitap okumak, kafa dinlemek için ideal. 
Gelelim keşfetmeyi sevenlere... Four Seasons'ın sokağından aşağı indiğinizde bir kafe ile karşılaşacaksınız. Gastronomik açıdan önemsiz bir yer, gel gelelim içinde I. Konstuntius'un Büyük Sarayı Palatium Magnum'u saklıyor. Oturduğunuz minderlerin altı cam ve sarayın içini görüyorsunuz. Büyüleyici!  

İstiklal'de...
Ne yaparsak yapalım İstiklal'den vazgeçemiyoruz. Bu yaz İstiklal üzerinde en çok ilgimi çeken mekanlardan biri Divan Beyoğlu. Merkezhan'ın çatısında hizmet vermeye başladı. Boğaz, Tarihi Yarımada, St. Antuan Kilisesi manzarasını içinize çekerken sükunetin tadını çıkarabilirsiniz. Menü Divan'ın bilindik tatları...  Zencefilli limonata  güzel bir serinletici (11 lira). Kokteyl sevenler Ananaslı Mojito ve çilekli Margarita'yı da deneyebilir. (Pazartesi kapalı. Salı, Çarşamba, Pazar 12:00 – 24:00,  Perşembe, Cuma, Cumartesic12:00- 02:00 arası açık!)
Topless ve 360 Restaurant da İstiklal'deki diğer favorilerim. 



Karaköy'de...
Son zamanlarda en sık ziyaret ettiğim sokaklardan biri Kılıç Ali Paşa Mescidi sokak oldu. Kahvaltıya Gakkı'ya gidip kahvaltıyla birlikte Hıçın ısmarlıyoruz. Sokaktan çıkarken mutlaka vintage ürünler satan Junk'ta neler varmış diye bakıyoruz. Kahve içmek için çiçeği burnunda Koloni Karaköy'e geçiyoruz. Geç öğle yemeğinde ise İstanbul Modern "gözünüz doysun" nevinden gemileri ve İstanbul'u gören büyük pencereleriyle bize bir şölen sunuyor. Müşteri profili çok kozmopolit, kendinizi İstanbul'dan ziyade bir dünya metropolünde hissediyor insan. Sergi varsa Tophane-i Amire'ye uğruyoruz ya da Bankalar Caddesi'ne... Akşam ise kebap yemeye Ali ve Haliç'e uğrarsak İstanbul yelpazesinde renkli bir gezinti yapmış oluyoruz. Fakat o kadar iddialı değilsek durağımız Ferah Feza, Ca'd'Oro veya İstiridye Balık olabiliyor. 

Moda'da...
Seçmesi zor. Eskiden Kafe Kafka ilk tercihimdi. Açıldığından beri Hilton Double By Tree'nin tepesindeki 360İstanbul East vazgeçilmezim oldu. Garsonlar sempatik, esprili, güler yüzlü... Tasarım ve manzara birbiriyle yarışır. Kokteyller ve yemekler de... Moda Teras ve Moda Deniz Kulübü de günün farklı zamanlarında farklı ambiyanslar yaşattıkları için kayda değer!



Etiler'de...
Etiler'de birbirinden alımlı çok yer var. Gel gelelim benim gizli cennetim Bebeköy’de şehre tepeden bakan koru içerisindeki Backyard Restaurant. Zeynep Moroğlu ile tanışınca, sebzelerin bir çoğunun dedesinin çiftliğinden geldiğini, ekmekleri nasıl taze taze yaptıklarını öğrenince bir aidiyet ve ev sıcaklığı duymamak mümkün değil. Şimdi burası iki ayrı restorana bölünmüş. Noi de hizmet vermeye başlamış. Gidip denemek lazım!   



Bebek'te...
Nefis balıklar ve şaraplar tattığım Chilai benim için özel bir mekan. Bir kere rahat, deniz derya ayaklarımın altında... Sahipleri belli ki sanata önem veriyor. Girişi sanat galerisi şeklinde düzenlenmiş, masa aralıkları geniş, servis elemanları maharetli ve sorun yaratmaya değil çözmeye odaklılar. Rüzgar püfür püfür esiyor, arada yanaşan tekne yeni müşterileri getiriyor, teknede olmakla burada kalmak arasında minik bir kararsızlık hissedip yerinizin rahat olduğuna hükmediyorsunuz. 
Bebek aslında pek çok mekanı açısından insanı hayal kırıklığına uğratmıyor da, Türkan Sabancı Bebek Parkı'nda sokak satıcılarından aldıklarınız bile bu kadar mı lezzetli olur. Onlar da semtin kalitesine uymuş!



Yaza girerken İstanbul'da keşfedilecek çok yer var! 
O zaman devamı haftaya...