Şebnem Atina'dan bildiriyor
Kendinize uygun bir çiftle tatile gitmek gibisi yok. Fakat doğru çifti seçmek gerek. Yoksa tekti, çiftti derken işler sarpa sarabilir.
Şebnem Burcuoğlu
KALIMERA! YUNAN ADALARI’NIN ÖNLENEMEZ YÜKSELIŞIYLE KARŞI KARŞIYA OLSAK DA ‘HERKES GIDER MERSIN’E, BEN GIDERIM TERSINE’ ÇIKIŞLI TATIL ROTAMI BIR ADAYA DEĞIL, ATINA’YA ÇEVIRDIM. Beyaz kumlu yemyeşil denizlere açılmak varken bu sıcakta şehir gezmek kime göre, neye göre akıllıca bilmem. Niyet ettim Atina’ya gitmeye.
RUH ÇİFTİMİZ
Tatil planımızı yaparken eşli tatil yapma konusunu eşimle masaya yatırdık. Annemin ‘Bir insanı en iyi tatilde tanırsın’ sözü kulağımda çınladığından ‘Ay esas şeylerle çok eğleniriz, onları arayalım!’ diye başlayan tatlı sohbetimizin sonunda kimseyi aramamaya karar verdim. Biz birbirimize yeterdik. Tam bu sırada sevdiğimiz bir çift bizi arayınca iki saniye önce konuştuğumuz her şeyi unutup ‘Bu bir işaret olmalı’ diyerek onlara kafamızdaki tatili anlattık. Yaz ortası, güneş ışınlarının en dik geldiği zamanda deniz tatili yerine Atina’yı gezmek istiyorduk. Onlar da bu yarım akıllı fikrimizi çok beğendiklerini söyleyip programımıza dahil olmak istediler. Kız tatlı, çocuk tatlı. Kim bilir, belki de ‘ruh çiftimizi’ bulmuştuk.
ATİNA MERKEZ GÖRMELİ HERKES
Otel seçimi konusunda hiçbir problem yaşamadık. Atina merkezdeki Grand Bretagne Hotel bizim için biçilmiş kaftandı. En uygunundan uçak biletlerimizi organize ettik ve havaalanında buluştuk. Biz, çok eşya taşımayalım diye bir orta boy valizin içine sığmaya çalışmıştık. Tatile gideceğimiz çiftimiz ise her biri benim boyda, birer büyük valizle gelmişlerdi. Olsundu, herkesin kendine göre bir valiz anlayışı vardı. Güle oynaya ayak bastığımız Atina bizi çok sıcak karşıladı. Hava neredeyse 40 dereceydi. Hemen kendimizi otelin yanındaki Zonar’s Bistro’ya atıp soğuk kahvelerimizi söyledik. Bu arada soğuk kahve, Yunanlıların milli içeceği gibi bir şeymiş. Atina’ya geleli henüz bir saat olmuştu ve keyfimiz çok yerindeydi. Beraber geldiğimiz çiftin erkeği Atina’nın tarihini minnoş minnoş anlatmaya başladı. Kendisini merakla dinledik ve önemli bilgiler edindik. Sonra Atina’yı sokak sokak anlatmaya başladı. Bir parça garibimize gitse de o kısmını da dinledik. Bu şehri ne kadar sevdiğini, şehirle bir bağı falan olduğunu belirtti satır aralarında. Derken apartman numarası gibi detaylar vermeye başlayınca durumdan bir işkillendik. Karısı da işkillenmiş olacak, “Sen Atina’ya en son ne zaman geldin?” diye sordu. Ve çocuğun eskiden bir Yunanlı sevgilisi olduğu ortaya çıktı. Eve düşen yıldırım, buyur buradan yak. Geçmiş geçmiştir. Adı üzerinde, bitmiştir. Herkesin buna saygı duyması gerekir. Fakat bir tatilde, ağzın kulaklarında bir şekilde gezerken sevdiğin insanın geçmişini dinlemek pek de hoş bir durum değil.
TÜKETİLMEMİŞ BİR ADA
Zonar’s’ı takiben biz Atina’nın kalbi Plaka’da bir yürüyüşe çıktık, onlar da otele kavga etmeye gitti. Akşam yemeği için buluştuğumuz modern Yunan mutfağına sahip Kuzina’da sular bir parça durulmuştu. Atina’ya feribotla 1.5 saat uzaklıktaki Hydra Adası’na gitmeye karar verdik ertesi gün. Çok zarif, henüz tüketilmemiş bir adaydı burası. Sunset isimli, adaya tepeden bakan restorana konuşlandık. Biz başka şeylerden konuşmaya çalışırken karşı taraf, kocasının bu adada bir hatırası olup olmadığını sorguluyordu. Güneşi batırırken sorgulama halen devam ediyordu.
ARADIĞIMIZ ÇİFTE ULAŞILAMIYOR
Son gün aradığımız çifte ulaşılamıyordu. Hayır, tartıştıkları için değil, tam tersine barışıp o günü otelin spa’sında geçirmek istedikleri için. Onlar adına sevinip olayı daha fazla didiklemeden Akropol Müzesi’nin yolunu tuttuk. Gerçekten görmeye değer, harika bir müzeymiş. Sonrasında Akropol’e çıkıp tarihi içimize çektik ve soluğu Mikrolimano’daki Varoulko isimli balıkçıda aldık. Yok böyle bir lezzet. Ünlü şef Lefteris Lazarous harikalar yaratıyor. Varoulko sonrasında elimizde soğuk kahvelerimizle Syntagma Meydanı’nda bir banka oturup parlamento binasını seyre daldık. Atina tatilimizden çıkardığım ders şu oldu, kendinize uygun bir çiftle tatile gitmek gibisi yok. Fakat doğru çifti seçmek gerek. Yoksa tekti, çiftti derken işler sarpa sarabilir.