Büyük büyük dedenin hazinesi...
Çocukluk aslında başlı başına bir hazinedir.
Şermin Çarkacı
Annelerinin gizli gizli sakladığı altınları çocuklar, yıllar sonra keşfederler. Belki anılar gerçek bir altın gibi parlamaz ama bilirim, düşününce insanın yüreği parlar. Yaz gelip de memlekete, aile büyüklerimizi ziyarete gittiğimizde, dedem bizi etrafına toplar ve şimdi kuzenlerimin de ezbere bildiğine emin olduğum masallar anlatırdı. Masallardan bir tanesi çok gerçekçiydi: ‘Büyük büyük dedenin altınları!’ Dedem masalı anlatır ve derdi ki, “Bizim bahçede aslında hazine var; kazın, arayın, bulun, hazine sizin olsun.” Çocuk aklımızla gözümüzün önünde hazine sandıkları uçuşur, saatlerce bahçe kazardık. Bulamaz ve ertesi gün tekrar denerdik. Hazine falan olduğundan değil ha… Ama bizi epey meşgul ettikleri, başlarından ciddi bir oyunla savdıkları kesin! Daha sonra yıllar içerisinde aynı bahçeyi kardeşim ve arkadaşlarına, kuzenlerime, kuzenlerimin çocuklarına da kazdırdıklarını gördüm. Yıllardır herkes hayali bir hazine peşinde. Ben de iki yıldır çocuklara aynı numarayı çekiyorum. Önce masalı anlatıyorum. “Rahmetli büyük büyük dedemiz Bulgaristan’da yaşıyormuş. Orada savaş çıkınca neyi var neyi yoksa toplamış ve buraya gelmiş, yerleşmiş. Yanında da küp küp altınlar getirmiş.
Altınlarım çalınır mı, kaybolur mu diye düşünürken, onları bahçeye gömmeye karar vermiş. Fakat büyük dede çok unutkan bir adammış. Altınlarını nereye gömdüğünü unutmuş! Aramışlar, aramışlar ama bulamamışlar. Sonra da dede ölmüş, gitmiiiiş. O öldükten sonra altınları onun çocukları aramış ama bulamamışlar. Torunları aramışlar ama bulamamışlar. Hatta bir keresinde ben bile kazmıştım ama bulamamıştım. Belki şimdi siz bu hazineyi bulabilirsiniz! Biz şu tarafları kazdık, oradan bir şey çıkmadı. Geriye bir tek şu bölüm kaldı. Zaten geçen gün büyük dedenin eşyalarının arasından bu haritayı bulduk. Alın haritayı, gidin bulun hazinenin yerini. Eğer bulabilirseniz altınlar sizindir!!!” Gazı alan, küreği de kapınca başlıyor kazmaya…
İlk yıl kazdıkları yere, bir gün önceden gazoz kapakları, kırık vazo parçaları gömmüştüm. Bu gazoz kapaklarının ve vazo parçalarının tarihi eser olduğunu söyledim. Çıkarttıkları kapakları çivi ve çekiç ile bahçe duvarına çaktık ve kendi minik müzemizi yaptık. Kırık vazo parçalarını fırça ile temizleyip kırık yerlerinden tutkalla yapıştırdık ve eski halini almasını sağladık. Böylece arkeoloji hakkında ufak ufak bilgi sahibi olmaya başladılar. Gittiğimiz ilk müze gezisinde sergilenen eski paraları, kırık vazoları gördüklerinde “Aaaa, bizde de bunlardan vaaar!” dediler, “Biz de kazmıştık hatırlıyor musun anneee?” diye sevindiler. Bu yıl işi büyüttüm. İstanbul Tahtakale’den imitasyon altınlar aldım. Penez ismiyle satılıyor. Bu altınlar korsan oyunlarımızda da çok işe yaradı. Oyunlara gerçeklik katmayı çok seviyorum. Korsan oyunları oynarken bir hazine sandığı almıştım. Ama içinde altınımız yoktu. Ben de sokaktan topladığım taşları altın yaldızlı sprey boya ile boyamıştım. İçine biraz da kullanmadığım imitasyon takılarımdan koymuş, bir sandık dolusu altın yapmıştım. Eğer penez bulmakta zorlanırsanız taşları boyayarak da altın elde ebilirsiniz. Bu yıl altınları bir küp ile gömdüm bahçeye. Öyle ya, dede altınlarını küple saklamıştı! Oyunun kurgusuna bir tane de harita ekledik. Daha büyük ve okuma yazma bilen çocuklara daha açıklayıcı, karmaşık ve düşünmeyi gerektirecek haritalar hazırlayabilir, başlangıç noktasını daha uzak bir yerden verebilirsiniz. Bizimkiler henüz okuma yazma bilemedikleri için resimli bir harita çizdim. Haritayla birlikte bir de pusula çıktı ortaya! Pusula nedir, ne işe yarar, nerelerde kullanılır diye konuştuk. Sonra birlikte iz sürerek hazinenin yerini bulduk. Aynen arkeolojik araştırmalardaki gibi bir ip ve sopalar yardımıyla alanımızı belirledik. Başladık kazmaya. Önce birkaç altın takıldı küreğimize, sonra sert bir şeye denk geldik!
Eveeeet, bu bir küp. Veeee içi altın dolu!!! Heyecanı, sevinci varın siz düşünün. Kürekleri yapı marketlerden aldım ama şu plajlarda kullanılan plastik kürekler de kullanılabilir. Eğer bahçeli bir eviniz yoksa, bu oyunu apartmanın bahçesinde, parkın bir köşesinde, müstakil evi olan bir arkadaşınızın bahçesinde, hikayenin formatını değiştirerek de oynayabilirsiniz. Mete ve Tuna kazı çalışmalarını çok seviyor. Bunu her zaman açık alanda yaptıramıyorsunuz. Evde de kazı çalışmaları yapmanız için harika faaliyet kutuları var. Oyuncakçılarda ve internette kolaylıkla bulabileceğiniz bu setleri isterseniz evde kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Küçük dinozor oyuncakları alçının içerisinde dondurup alçıyı kırdırabilirsiniz. Buldukları her dinozorda nasıl sevindiklerini göreceksiniz… Ormandan topladığınız taşları alçının içinde dondurabilir, sonra alçıyı kırarak taşları tek tek çıkartır, inceleyebilir ve sergileyebilirsiniz.
Yaratıcı çocuklar yetiştirmek isteyen annelere naçizane tavsiyeler
» Çocuğunuza destek olun ve zemin hazırlayın. Televizyon karşısında, koltuk tepesinde, hanım hanımcık oturan çocuğun yaratıcılığı kalkıp öbür koltukta, başka bir kanalı izleyecek kadar gelişir. Yorucu mu? Evet, öyle…
» Birlikte deneyler yapın. Unun içine sadece yumurta, süt, şeker konmaz. Bilim diye de bir şey var. Unun içine saç kremi döksün, traş köpüğü, el kremi döksün bakalım nasıl sonuçlar alacak. Sıradan olanı yaparsa yaratıcılığı ancak büyüdüğünde üç-dört çeşit pasta yapabilecek kadar gelişir.
» Bunun burada ne işi var demeyin? Bir evde her şey bulunabilir. Bir yazarkasa, eski bir direksiyon, kumaş kartelasından da pekala oyuncak olabilir. Evinizin süsü mü bozuluyor. Varsın bozulsun.
» “Ben bu pis şeyleri eve sokmam” demeyin. Eğer uygun yeri ayarlarsanız evinizde taş köşesi, böcek köşesi, çalı çırpı köşesi de yapabilirsiniz. Çamaşır sepetinin yanında kuru yaprak sepetine hiç mi yer açılamaz, bir düşünün.
» Zaman ayırın, birlikte oynayın ve geri bildirim verin. Kendi başına ortaya bir şey koysa da birilerinin ona ‘ne kadar güzel olmuş!’ demesi lazım.
» Sınırlara takılı kalmayın. Resim illa resim kağıdına yapılmaz. Bir ağaç, bir tabak, bir tişört, bir duvar, bir bacak, bir kol, bir anne de boyanabilir. Eğer ona bu imkanı tanımazsak yaratıcılığı resim defterinin sayfaları ile sınırlı kalır. Etraf mı batıyor? Batsın…
» Özgürlük tanıyın. İlla sizin aldığınız oyuncakla, sizin istediğiniz oyunu oynaması gerekmiyor, Çiçek çizelim mi demek yerine resim yapalım mı demek kafasında daha çok şey canlandırmasını sağlar. Sizin dediklerinizi yapması onu uslu bir çocuk yapar ama sanırım özgür düşünebilen ve kendi kararlarını verebilen bir çocuk olmakta zorlanır.