Kurallar, kurallar, kurallar
Bizim evimizin de kuralları var.
Şermin Çarkacı
Sevmiyorum kuralları, onu yapma, bunu yapma demeyi. Siz bana bakmayın, burası bizim ev… Benim hayata bakış açım, benim dünya görüşüm. Doğrusu bu demek değil. Ben çocuklarıma, bağırma, sessiz ol, yatma yere, dokunma, çığlık atma, çıkma oraya, karıştırma demem. Diyemem. Tüm bunlara teşvik ederim üstelik. Hadi gidin karıştırın bakalım dolapları, neler bulacaksınız derim. İlginç şeyler bulurlar, sizin hiç tahmin etmeyeceğiniz şeyden kendilerine oyun kurabilirler. Alma, dökme, saçma, batırma ortalığı demem. Çocuk o, bunları yapacak elbette. Oyuncu Anne kitabımda da yazmıştım, histerik bir şekilde girip dağıtıyorsa, elbette ‘dur bakalım’ derim, ama benim kıyafetlerimi giyip çantalarımı takışıtıp postacı oluyorsa, o çocuğu tebrik ederim. Bazen enerjilerini atsınlar diye çığlık atmaya teşvik ederim, hep birlikte bağırırız, hep birlikte zıplarız, hep birlikte şımarırız. Bu demek değil ki, kuralsız bir anneyim.
Bizim evimizin de kuralları var. Dile getirilmiş, uygulanması için çaba harcanan, uzun vadede daha çok işe yarayacağını düşündüğüm kurallar.
Öncelikle paylaşmayı bilsinler, bencil olmasınlar. Bu benim dünyamda malına sahip çıkan çocuktan daha önemlidir. Önce evde birbirlerine kötü sözler söylemesinler. Evinde bağırıp çağıran, dışarda herkese nazik davranan, bütün yorgunluğunu ailesinden çıkartan insanlardan olmasınlar. Küsmesinler. İçlerine atmasınlar. Sorunlarını konuşarak çözebilsinler. Sırf kendi eğlenceleri için başkalarına kötü şakalar yapmasınlar. Başkalarının eşyalarını izinsiz almasınlar, saygı duymayı öğrensinler. Birbirlerini şikayet etmesinler, kimseyi şikayet etmesinler. Onun yerine zor olanı yapsınlar, uyarsınlar, doğru olanı göstersinler. Özür dilemeyi bilsinler, çekinmesinler. Kimseye zarar vermesinler.
Bizim evin kuralları bunlar. Uysunlar diye uğraşıyoruz. Benimsetmeye çalışıyoruz. Bazıları ihlal ediliyor, bazıları itinayla yerine getiriliyor. Zamanla öğreneceklerine inanıyorum. Kuralları sık sık hatırlatıyorum ve kendim de uyuyorum.
Daha yaratıcı ve basit çözümlerle hizaya sokmaya çalışıyorum. Mesela evimizin girişinde, holde, yerde bantla yapılmış bir çizgi var. Burası ayakkabı sınırı. Burdan öteye ayakkabıyla geçmek yok! Çizgiyi geçen diğerini uyarıyor. Kural bazen ihlal ediliyor, ben de ‘çizgiyi fark etmedin sanırım’ diyorum. ‘Sana kaç kere evin içinde ayakkabıyla gezme dedim’ demekten daha etkili geliyor bana.
Ben çocukluk deneyimlerini eksiksiz yaşamış çocuklar yetiştirmek istiyorum. Otuz yıl sonra bir araya gelip konuştuklarında ‘ulan ne eğleniyorduk beee’ diyebilsinler… Kendi çocuklarına ‘biz çocukken gülmekten yerlere yatıyorduk’ diyebilsinler… Uslu, kuralcı, her istediğimi yapan, beni hiç üzmeyen, hanım hanımcık, haza beyefendi çocuklar istemiyorum. Araştırsın, karıştırsın, gülsün, oynasın, batırsın, döksün, dağıtsın, eğlensin, mutlu olsun… Benim kurallarımdaki vasıflara sahip birer insan olmaları benim için fazlasıyla yeterli. Nasıl olsa gün gelir kendi evlerini kendileri toplarlar, kendi yataklarını kendileri düzeltir, kendi dolaplarını düzenlerler, sokakta koşmamayı, yüksek sesle konuşmamayı öğrenirler. Baksana, hayatın her yanı vıcık vıcık kural zaten…
Not: Benim fikrimdir, kendi çocuklarım ve ailem için geçerlidir, kimseye sunulmuş bir öneri değildir.