Görüşmem olur biter!
Eşinizin ailesi ile aranızda bir kan uyuşmazlığı var. Ve siz işin kolayına kaçtınız; görüşmüyorsunuz! İyi de görüşmemek çözüm olamıyor maalesef.
Yeşim Varol Şen
MUTLU BİR YUVA KURMAK İÇİN İMZAYI ATTINIZ. OH… MURADINIZA ERDİNİZ. Sonunda sevdiğiniz adamla aynı evde yeni bir yaşam başlıyor. Şimdilik her şey yolunda. Zaten adamın gözü aşktan kör olmuş, bir dediğiniz iki olmuyor. Yalnız canınızı sıkan tek bir şey var… Eşinizin çeyiz paketinden çıkan, hayatınızın orta yerine gelip kurulan, sanki sizin hayatınızda hep olmuşlarcasına ilgi bekleyen ve sizinle ilgili her şeye karışma hakları olduğuna inanan ailesi. Siz eşinizle evlendiniz canım, ailesinden size ne? Görüşmezsiniz olur biter. Öyle değil mi? Değil işte… Aileyle yaşanan problemler deyince akla öncelikle gelin-kayınvalide problemleri geliyor. Kayınvalide ve gelin arasında problemler yaşandığında, özellikle gelinlerin aklına ilk gelen çözüm ilişkiyi kesmek oluyor maalesef. Aileyle görüşmezlerse konu kapanacak, artık bu konuda sorun yaşamayacaklar zannediyorlar. Ama maalesef öyle olmuyor. Bu defa da başka sorunlar doğuyor. Aileyle ilişkinin kesilmesinden başka yolun kalmadığı durumlar da yaşanıyor ne yazık ki! Mümkünse en son çare bile olmaması gereken bu durum, hele bir de eşlerin ortak kararı olmadığı zamanlarda, başka krizlere yol açıyor. Bir masa düşünün. İki ayağını eşler, yani kadın ve erkek oluşturuyorsa, diğer ayağını kadının ailesi, dördüncü ayağını da erkeğin ailesi oluşturuyor. Ayaklarından biri eksik olan masa, dengede duramıyor. Sallanıyor. Düşünelim ki, kadın isyan etmiş artık. Erkeğe ailesiyle görüşmeyeceğini söylemiş. Erkek de gönlü razı olmamakla birlikte, çaresiz kabullenmiş. Ardından erkeğin ailesine gittiği zamanlarla ilgili krizler başlıyor. Kadın diyor ki, “Aileni görmek için birlikte olacağımız zamanlardan mı çalacaksın?” Ardından, varsa çocukların büyükleri ziyaretleri sorun olmaya başlıyor. Kadın anlaşamadığı, görüşmeme kararı aldığı büyüklere çocuklarını göndermemek için direniyor. Hadi diyelim ki bunlar da çözüldü. Sonra tatil krizleri geliyor. “Zaten iki hafta tatilimiz var. Bir haftasında sen gidip aileni görürsen, bize zaman kalmayacak” kavgaları başlıyor. Erkek ise senede bir hafta bile ailesini ziyaret edemeyecek olmasının rahatsızlığını sindiremiyor. Arkasından bayram geliyor. Bayramda ailesini ziyarete gidecek erkek, eşini ve çocuklarını bayramda yalnız bırakacak olmasının vicdan azabı ile ve azabın yanında kavgalarla boğuşuyor. Hele bir de düğünleri, hastalıkları ve cenazeleri düşünün. Ailelerin kenetlenmesi gereken zamanlarda yokluklar, ne büyük boşluklar bırakıyor. Erkeğin ailesi saha dışında kaldığında kadının ailesi nerede duracağını bilemiyor. Erkek kadının ailesiyle bir arada olduğunda vicdanı daha bir rahatsız oluyor. Kendi ailesinin kabul görmediği yerde, eşinin ailesini kucaklayamıyor. Ve sonunda olan evliliğe oluyor. Birbirini desteklemeyen, anlayış göstermeyen ve aile sebebiyle sürekli tartışan eşler sonunda bakıyor ki, evlilikte aradıkları hiçbir şey kalmamış hayatlarında. Özellikle gelin ve kayınvalide sorunlarından yola çıkarak bu durumu resimlemeye çalışıyorum ama eşinin ailesiyle görüşmeyi reddeden erkekler de yok değil. Ama sonuç aynı. Evlilik yine aynı şekilde etkileniyor. Bu tavrı, yani görüşmeme kararını alan öncelikle eşini cezalandırıyor aslında. Bazen kasten bazen de dolaylı olarak. Arada kalan erkeğin, işin bu duruma gelmesinde hiç mi payı yok? Elbette var. Ama insan ilişkileri zor. Annesinin yeni kimliği ‘kayınvalide’lik basamağında farklı davranabileceğini anlamak, özellikle evliliğin ilk dönemlerinde karısı ve annesi tartıştığında nasıl davranması gerektiğini bilmek, erkek için de zor. Onun için de yeni bir dönem, yeni bir tecrübe. Doğru sınırlar koymak, doğru iletişim dili kullanmak bu yüzden bu kadar önemli. Burada kadın ve erkeğe olduğu kadar, kayınvalidelere de iş düşüyor. Her ilişkide çözüm odaklı olmak gerek. Aksi takdirde, ilişkileri kesip atmak, sürekli bir çözüm olmuyor. Kangren olan kol kesilse de, eksikliği hep hissediliyor.