Arka Kapak
Zeytin ağacıyla kendime yeni kökler saldım Ege'de
Yonca Tokbaş
Kitabım geçtiğimiz ekim ayında çıkmıştı ya hani... Adı, Karışık Kuruşuk Şeyler... Arka kapağında ne yazıyor biliyor musunuz?
Şu:
"Zeytin ağacıyla kendime yeni kökler saldım Ege’de. Denize doğru kökler saldım, kalın kalın. Sımsıkı. Dallarımdan sürekli meyve verdiğimi, birilerine hayat verdiğimi düşünür oldum. Hayatımı her zor koşulda; denizin dalgasına, fırtınanın rüzgarına karşı yüzlerce yıl devam ettirebildiğime inandım. Ben artık bir zeytinim. Yemyeşil dallarımda zeytinler dolu. Güçlü. Dimdik duruyorum dalgaların karşısında. Ne rüzgarlar esiyor, ne tuzlu deniz suları vuruyor ruhuma; bana mısın demiyorum hayata! Ölümden korkmuyorum. Yaşıyorum bir zeytin gibi. Kendi dalımda. Şanslı ve özgür. Benim adım Yonca. 4 Yapraklı Yonca..."
"Bir ağaç için ölürüm ben..." diye yazdığım satırlar var kitabımın içinde. Ağaçlar ve doğa üzerine bir dolu şey yazmışım. Yazdım. Geçen yaz bahçemde ağaçlarımın altında yazdım kitabı nitekim... Yalıkavak’ta. Elele’de de kaç tane ağaç yazısı yazdım sayısını bilmem. Kelebek’te de yazdım çok, hürriyet.com.tr’de de. Hatta yukarıda gördüğünüz çizimi yaptırmıştım taaa ne zaman Pınar Büyükgüral’a...
Zeytin ağacında bir Yonca... Ne kadar severim bu çizimi... Gezi Parkı’ndaki ağaçlar için değil bir tek, tüm ağaçlar ve doğa adına yapmamız gereken bir şeyler var... Yapıcı bir şeyler. O kadar çok üzüldüm ki ‘Gezi ruhu’ ile başlayan olaylara... O kadar çok kırıldım ki... Hepimiz kırıldık, paramparça olduk duygusal ve ruhsal anlamda. Bize ne iyi gelir diye düşündüm uzun uzun. Hemen sarıldım TEMA’ya. Bir sürü meşe palamudu bağışladım... Yaralanan, hayatını yitiren; yitip giden şeylerin ruhu adına yeşersinler Anadolu’da.
Ölümden sonra
Öldük, ölümden bir şeyler umarak. Bir büyük boşlukta bozuldu büyü. Nasıl hatırlamazsın o türküyü, Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü, Alıştığımız bir şeydi yaşamak.. Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; Yok bizi arayan, soran kimsemiz. Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz; Akarsuda aksimizden eser yok.
Cahit Sıtkı Tarancı
Sol bileğimdeki zeytin dalı
Sol elimin bileğinin iç kısmında çocuklarımı simgeleyen iki adet zeytini olan bir zeytin dalı dövmem var. Ona bakıyorum sürekli. Ne zaman başım sıkışsa, içim daralsa, korksam, üzülsem sağ elimle ona tutunuyorum. Zeytin ağacı benim ölüm korkumu yenmeme yardımcı olan, ömrümü uzatan ağaç. Her türlü hava koşuluna dayanır. Denizin dibinde, kökleri tuzlu suyun içinde bile olsa, büyümeye devam eder... Susuz kalsa da devam eder yaşamaya. Kökleri gider bulur suyu bir yerde, yılmaz asla. Kolay vazgeçmez koşullar zorlaşsa da... O zeytin dalındaki iki zeytini de çocuklarıma miras bırakmak istediğim şeyleri asla unutmayayım diye düşünerek yaptırdım. Ben çocuklarım doğayı seven, asla hiç kimseye, hiçbir şeye zarar vermeyen, hoşgörülü, sporcu, adil ve düşünebilen insanlar olsunlar diye çabalıyorum. Çocuklara değer.
Yalova Triatlonu ve Çelmak Spor Kulübü
Geçtiğimiz ay hayatımda ilk defa triatlona katıldım ve biber gazlarının arasında yine de yarıştım. Çok zorlandım ama bitirdim. 1 saat 48 dakikada 900 metre yüzdüm, 20 km. bisiklet sürdüm ve 5 km. koştum... Bildiğiniz lisanslı bir triatlet oldum. İnanamıyorum kendime. Çok şükür. Bir bilgi; Avrupa’da triatlon inanılmaz önemsenen bir spor dalı. En fazla lisanslı sporcu olan dal. Bizde gelişmeye çok ihtiyacı var. Azıcık daha farkındalık lütfen! Mesela Çelmak Tarım Makinaları şirketi kendi triatlon kulübünü kurmuş ve triatletlerine destek oluyor. Gencecik triatletlere kucak açıyor. Ayrıca mesela Koşan Adam olarak bildiğimiz Kemal Abi’miz de Çelmak sporcusu... Türkiye’deki tek örnek henüz Çelmak. Spor Kulübü Başkanı Nuray Çelik ile tanıştım ve kendisine hayran oldum. Bir sürü genç sporcuya triatlonda A’dan Z’ye destek ve gönülden destek. Çelmak Spor Kulübü’nü alkışlıyorum ve ve ve... Böyle şirketlerin çoğalmasını diliyorum. Olacak biliyorum.