Bi yaz daha rüzgar gibi geçti
K ağıt gemiler saldım, dileklerimizle Ege’yle Akdeniz’in öpüştüğü denizlerde...
Yonca Tokbaş
Karışık Kuruşuk
Şeyler’
Kitabım bitti. Evet adı ‘Karışık Kuruşuk Şeyler’... Ben gibi. Ben de öyleyim; karışık kuruşuk daldan dala bi insan. Datça’da bir cennet bahçesi gibi olan Datça Türk Evi’nde kalarak yazdım bitirdim. Koyverdim kendimi gitti. Hafifçecik bi şey olsun istemiştim. Olmuştur umarım.
Amin.
En büyük korkumu yenmek için yaptım bu işi. Denize yüzme bilmeden atlamak gibi yaptım. Çırpınarak yüzmeyi öğreneceğim. Umarım.
Goa Yayınları’ndan çıkacak. Hatta belki siz bu satırları okurken çıkmıştır. Kelebek veya hürriyet.com.tr’deki köşemden haber veririm.
Anlayışınız için teşekkür ederim...
Datça tavsiyeleri
Cities diye bir bar, haaarika bir müzik var!
Emek Restoran’da Seyyar Abla’nın bademli baklavasını yemeden kalkmayın. (0252 712 33 75) Datça Türk Evi Butik Otel; ben böyle şey görmedim! Cennetten bir bahçe, olağanüstü bir ev sahipliği tadına doyum olmaz ne yense! Ferda Hanım, hatta Ferda Abla... Ona sarılmadan çıkmayın evden. Sakın ha! (0252 712 92 12) Kargı Koyu’nda Yeşim Bar... Ördeklerle yüzmek için, keyif için... Bu yaz Datça’da kaldı kalbim. Çok özledim.
Ağustos çocuğu olan benim gibi bir Aslan için, yaz her şeyden kıymetli. Çok severim yaz mevsimini. Yaz bitince acayip üzülüyorum. İçime basan hüzün tıpkı eylül gibi. Hem çok yoğun, hem de sararmaya yüz tutmuş bi ruh hali. Bu yaz hele öyle çok şey oldu bitti ki... Fotoroman gibiydi. Rüzgar gibi geçti. Yine. Hem unutmak istediğim hem de asla unutmak istemediğim binlerce anı biriktirdim.
Nasıl başladı ve nasıl bitti arasında kocaman bir dağ var sanki. Sanki bu yaz başında başka bir ‘dağ’daydım, yaz sonuna doğru tek adımda başka bir ‘dağ’a geçiverdim. Güzel geçen zaman hızlı geçiyor. Hepsi elimden kayan zamanlar. Tutmak istedikçe tutamadığım zamanlar. İyi ki fotoğraflar var... Buyurun hepsinden birer kare size. Hayatımın yazından... Tane tane.
Fotoğraf çektim
Bu yaz yine, deli gibi fotoğraf çektim. Ama her şeyden önce oğlumun çektiği fotoğraflara şaştım kaldım. Çocuk gerçekten iyi fotoğraf çekiyor, kendiliğinden. İlginç bir bakış açısı var hepimizin gördüğü şeylere karşı. İnsan şaşırıyor. Artemis adlı guletle çıktığımız aile tatilinde öyle güzel fotoğraflar çekti ki... Hala bakmalara doyamıyorum. Hepsi bomba! Memleket de güzel be kardeşim. Ne çeksen şaheser çıkıyor.
iTakvim
16 Eylül Ankara Eymir New Balance Yarı Maratonu (21k) ve 10k yol koşusu (Keşke gidebilsem diye hayal kuruyorum...) 22 Eylül Likya Yolu Ultra Maratonu (Gidip sizlere Ultra Maraton günlüğü yazayım hayal ediyorum.) 30 Eylül 39’uncu BMW Berlin Maratonu (Ah ne çok hayal etmiştim koşmayı... Sakatlandım ama olsun, diskalifiye olsam da alkış tutmaya gitmek istiyorum!) 28 Ekim ASICS Venedik Maratonu (Gidiyorum Venedik’i köprü köprü koşmaya) 9 Kasım Dubai Kadınlar Koşusu (Koşuyorum ‘kadın kadına’) 11 Kasım 34’üncü Avrasya Maratonu (Yine Adım Adım ile TEGV için koşacağım, yine Omurilik Felçlileri adına farkındalık yaratmak için uğraşacağım.)
Kitabım bitti. Evet adı ‘Karışık Kuruşuk Şeyler’... Ben gibi. Ben de öyleyim; karışık kuruşuk daldan dala bi insan. Datça’da bir cennet bahçesi gibi olan Datça Türk Evi’nde kalarak yazdım bitirdim. Koyverdim kendimi gitti. Hafifçecik bi şey olsun istemiştim. Olmuştur umarım.
Amin.
En büyük korkumu yenmek için yaptım bu işi. Denize yüzme bilmeden atlamak gibi yaptım. Çırpınarak yüzmeyi öğreneceğim. Umarım.
Goa Yayınları’ndan çıkacak. Hatta belki siz bu satırları okurken çıkmıştır. Kelebek veya hürriyet.com.tr’deki köşemden haber veririm.
Anlayışınız için teşekkür ederim...
Datça tavsiyeleri
Cities diye bir bar, haaarika bir müzik var!
Emek Restoran’da Seyyar Abla’nın bademli baklavasını yemeden kalkmayın. (0252 712 33 75) Datça Türk Evi Butik Otel; ben böyle şey görmedim! Cennetten bir bahçe, olağanüstü bir ev sahipliği tadına doyum olmaz ne yense! Ferda Hanım, hatta Ferda Abla... Ona sarılmadan çıkmayın evden. Sakın ha! (0252 712 92 12) Kargı Koyu’nda Yeşim Bar... Ördeklerle yüzmek için, keyif için... Bu yaz Datça’da kaldı kalbim. Çok özledim.
Ağustos çocuğu olan benim gibi bir Aslan için, yaz her şeyden kıymetli. Çok severim yaz mevsimini. Yaz bitince acayip üzülüyorum. İçime basan hüzün tıpkı eylül gibi. Hem çok yoğun, hem de sararmaya yüz tutmuş bi ruh hali. Bu yaz hele öyle çok şey oldu bitti ki... Fotoroman gibiydi. Rüzgar gibi geçti. Yine. Hem unutmak istediğim hem de asla unutmak istemediğim binlerce anı biriktirdim.
Nasıl başladı ve nasıl bitti arasında kocaman bir dağ var sanki. Sanki bu yaz başında başka bir ‘dağ’daydım, yaz sonuna doğru tek adımda başka bir ‘dağ’a geçiverdim. Güzel geçen zaman hızlı geçiyor. Hepsi elimden kayan zamanlar. Tutmak istedikçe tutamadığım zamanlar. İyi ki fotoğraflar var... Buyurun hepsinden birer kare size. Hayatımın yazından... Tane tane.
Fotoğraf çektim
Bu yaz yine, deli gibi fotoğraf çektim. Ama her şeyden önce oğlumun çektiği fotoğraflara şaştım kaldım. Çocuk gerçekten iyi fotoğraf çekiyor, kendiliğinden. İlginç bir bakış açısı var hepimizin gördüğü şeylere karşı. İnsan şaşırıyor. Artemis adlı guletle çıktığımız aile tatilinde öyle güzel fotoğraflar çekti ki... Hala bakmalara doyamıyorum. Hepsi bomba! Memleket de güzel be kardeşim. Ne çeksen şaheser çıkıyor.
iTakvim
16 Eylül Ankara Eymir New Balance Yarı Maratonu (21k) ve 10k yol koşusu (Keşke gidebilsem diye hayal kuruyorum...) 22 Eylül Likya Yolu Ultra Maratonu (Gidip sizlere Ultra Maraton günlüğü yazayım hayal ediyorum.) 30 Eylül 39’uncu BMW Berlin Maratonu (Ah ne çok hayal etmiştim koşmayı... Sakatlandım ama olsun, diskalifiye olsam da alkış tutmaya gitmek istiyorum!) 28 Ekim ASICS Venedik Maratonu (Gidiyorum Venedik’i köprü köprü koşmaya) 9 Kasım Dubai Kadınlar Koşusu (Koşuyorum ‘kadın kadına’) 11 Kasım 34’üncü Avrasya Maratonu (Yine Adım Adım ile TEGV için koşacağım, yine Omurilik Felçlileri adına farkındalık yaratmak için uğraşacağım.)