Eyyyy Aslan kadınları!
İçimde bir Aslan var ki sormayın gitsin.
Yonca Tokbaş
Biliyor musunuz aslında aslanlar günün yaklaşık 22 saatini uyuyarak geçirirler. Kalan iki saatte avlanırlar.
Yani işi çok hızlı bitirirler. Öyle süründürmezler işlerini.
Foto şipşak.
Eğer o iki saatine denk gelirsen hapı yuttun.
22 saat boyunca denk gel, tek sorun yaşamazsın. Yanından geç git kılını kıpırdatmaz. Ha tabii niyetin de önemli.
İçgüdüleri müthiş güçlüdür. Hisseder niyetini.
Bazen diyorum ki insanların burçları harbi doğru etkiliyor içlerindeki ruhu, enerjiyi.
Ben ağustosun ta göbeğinde doğmuş bir kadınım.
Aslanların en Aslanıyım.
Alnımın ortasında bir Aslan yaşıyor.
Yoook, alnımın da değil.
Kalbimin içinde.
Uçsuz bucaksız sıcaktan sararmış bozkırların ortasında uyur gibi duran, yeleleri rüzgarla eşzamanlı bir uyumla salınan bir Aslan…
Endamıyla sağa sola bakınan bir Aslan.
Sevdiklerinin hayatı, mutluluğu, hayalleri söz konusu olunca aklınızın bile almayacak olduğu bir hızda ve atakla saldırıya geçebilecek güçte olan bir Aslan.
Geri kalan zamanda ise sonsuz sabırlı sükunetli bir Aslan.
Tehlike karşısında soğukkanlı.
Ormanlar kralı!
Çoğu zaman Aslan kadınları için şan şöhret, gösteriş sever derler. Oysa Aslanın bunları sevmesi sevmemesi mesele değildir.
Aslan öyledir.
Ne yapsa öyle algılanır.
Sade olsa bir türlü, yok efendim çaktırmak istemiyor derler, gösteriş yapsa, ‘oha!’ derler.
Ne yapsan sorun yani.
Oysa Aslan sadece içinden geleni yapar.
Cesurdur.
Ve esas sorun da budur.
İçgüdüleri ve sağlam duruşudur etrafın çenesini yoran. Çünkü bir yele, dört bacak.
İş bitiricilik...
Sadeliğindedir gücü de, kabul etmek işine gelmez insanların.
Neyse bunları geçeyim...
Diyeceğim o ki;
Beni ormana salın cıscıbıldak yine yaşarım mutlu, umutlu.
Hayatta kalırım.
Taş tuş takı para pul istemem. Şan şöhret peşinde koşmam.
Bunları umursamadıkça sana yapışır belki.
Neslini tüketmek için, yeleni postunu şömine üstüne asmak için vurmak isterler. Seni hırs edinirler.
Ha ama koy beni saraylara, o bilmem kaç yıldızlı ortamlara oraya da ayak uydururum.
Eyyy Aslan kadınları,
İçinizdeki sesi dinleyin.
Kim ne derse desin...
Alemin kralıyız...
Orman bizim.
Yonca ‘Kükre’
Papatya tacım
Kuzenim Damla, Ankara’da SHEDA Moda Evi’nin sahibi.
Gelinlik abiye üstüne efsanedir.
Oranın bir güzelliği de bizim ailenin tüm yaratıcı çalışkan kadınlarının eli değer bir şeylere ve dayımın kızı Gaye de bunlardan biri.
Gaye inanılmaz ince bir kadın. Benim aksesuarlara, çiçeklere, böceklere olan düşkünlüğümü de bildiği için, oturmuş bana papatyadan bir taç yapmış.
Ama nasıl güzel bir taç anlatamam. Gören gerçek sanıyor ama değil. Ucuna da incecik puantiyeli bir tül takmış, hastası oldum.
Damla getirip verdiğinde çığlık attım, kafama taktım, çıkartmıyorum. Sabah gözümü açıyorum takıyorum, gece uyuyana kadar kafamda.
O papatya tacı kafama her taktığımda kafam çiçek açıyor.
Kızlar, kafaları çiçeklendiriyoruz bu yaz.
La la al al laaa
Yonca ‘Papatya gibiyim beyaz ve ince’
Slip mayolu erkek arkadaş
Arkadaşımın erkek arkadaşı slip mayo giymek istiyormuş ama kız arkadaşı Türkiye buna hazır değil diyerek izin vermiyormuş.
Türkiye mi hazır değil, biz mi hazır değiliz bilemedim.
Kahkahalarla güldüm ama cevabına.
Bizim zamanımızda babalarımız hep slip mayo giyerdi.
Biz hep o slip mayoları göre göre travma mı geçirdik acaba?
Yabancı eller itinayla slip mayolarını giyer, salına salına gezinir plajlarda ve bu hiç sorun olmaz. Ama biz kendi erkeklerimizi slip mayoyla görmek istemeyiz di mi?
Şunu düşündüm bunun üzerine, bu iş biraz da güzel vücutlu erkek görmek istemekle de alakalı. Bizler kendini salmış, göbeği sarkıtmış ve slip mayo giymiş babalar, amcalar, dayılar gördükten sonra... Kesin travmatik bir önyargı yapmışız.
Bir de bu mesele hep dalga geçilesi bir şey olmuştur ve bu neden öyle olmuştur onu da bilemedim.
Nitekim,
Bırakınız kim ne isterse giysin demek isterim şekerim.
Yonca ‘Slipper’
Aşk duam
Aşkı yaşamak ve bulmak isteyen herkese, canımın içinden diliyorum...
Aşkı bulsunlar, yaşasınlar, tatsınlar, uğruna içinden gelen her neyse onu yapsınlar.
Şu dünyada aşk ve sevgi uğruna duygularını yaşayabilen insanlara kocaman bir alkış diyorum.
Duygularının farkında olan, duygusal zekasını kullanmaktan çekinmeyen, kalbinin sesini dinleyen insanlardan zarar gelmez arkadaşlar.
Kalbinin sesini dinleyememek insanı taş yapıyor.
Sinirli yapıyor.
Yaşayın her duyguyu dibine kadar. Entrikasız, stratejisiz, plansız.
Aşkın planı yoktur.
Koşulları yoktur.
Biz bu dünyaya yaşamak için geldik, taş kesmek için değil.
Bu kadar.
Yonca ‘Gönüllü’
Zeytin için imdat diyorum!
Arkadaşlar lamı cimi yok.
Memleket her türlü talan edildi yetmedi şimdi de zeytin ağacı dikilmesin, dikilenler de yok edilsin diye uğraşılıyor.
Kaç kere Elele’de zeytin ağacını yazdım size bilmem.
Zeytin hayattır. Candır.
Hatta sanırım geçen yaz ağustos sayısında sadece zeytin yazmıştım. Kitabım ‘Karışık Kuruşuk Şeyler’de de yazdım zeytin ağacının ne anlama geldiğini, ne kadar önemli olduğunu.
Bu konuda çok ciddi harekete geçmek gerek.
Zeytin fideleri alın dikin. Balkonunuzda da yeşerir. Kocaman saksılardaki zeytinlerinden zeytin toplayan arkadaşlarım var benim.
İnsan yeter ki hayat istesin...
Salih Madra change.org sitesinde ‘Türkiye’nin zeytinliklerinin ölüm fermanına hayır!’ diyerek imza kampanyası başlattı.
Lütfen bulun imzalayın. Destek verin.
Zeytin hayattır diyorum.
Hayat kurtarın.
Yonca ‘Zeytin’
Yaz ojemiz
Duman’ın ‘Oje’si çalsın kafanızda ve tırnaklarınıza fosforlu pembe, turuncu, sarı filan sürün.
Ağustos bitti mi, eylül. Sonra ekim, kasım... Vıyyyy buz gibi havalar gelecek.
Özleriz bak cıvıl cıvıl olmayı, demedi demeyin bana.
Yanık tende cırlak renkler süper duruyor.
Ve inatla simli, pırıl pırıl makyajlar diliyorum özgürce ruhumuza.
Bu ülkede seçim meçim her ne olursa olsun, ruhumdaki ışıltıyı, kafamdaki çiçekleri, gözlerimdeki simleri, ellerimdeki fosforlu ojeleri, dudağımdaki kıpkırmızı isyankar rujumu sildiremeyecek kimse bana.
Yonca ‘Asi yürek’
Ağustos müziklerim
• Ankara’nın Bağları-Kim söylerse söylesin (Her daim o insanı neşelendiren bana ne yaaaa dedirten omuz sekmesi için)
• Personally-P Square • Undressed-Kim Cesarion • We Are One-Pitbull