Yağ yakan selülit azaltan Halil suyu

Selülit azaltan formül!

Yonca Tokbaş

Yonca Tokbaş


Yağ yakan selülit azaltan Halil suyu

Kahkahalar atarak yazıyorum yazımın bu kısmını. Kendime gülüyorum inanın. ‘Kadının özü’ diye bir şey var arkadaşlar. Kadın kafası diye bir şey yani, kesin var. Ne yaparsan yap aklın fikrin o son ağzına attığın şeyde kalıyor. Ve her sabah sınavın, ayna karşısında kendinde kalmakla geçiyor. Geçen ay her türlü yeme içmenin dozunu kaçırınca, panikledim. Benim dozum yok. Kaçırdım mı, feci kaçar yani. Eeee yaş da ilerledikçe aldığını vermek zorlaşıyor gitgide ama esas olay anladım ki şu; sen ne yaparsan yap totondaki o selülit üretim merkezi tam gaz çalışmaya ilelebet azimle devam ediyor. ‘Ulen’ dedim, ‘ne kadar spor yaparsan yap, selülitten kaçış yok’, kabus gibi. Bu da bir başka gerçek kızım Yonca. Kabul et. Kabul et diyorsun da edebiliyor musun? Hayır. İlla bir gözüne batıyor yani. Hani o sırada ‘git masa ye, iyi gelecek’ deseler yapacağım. O kadar sinir oluyorum. Tam ben bunları düşünürken, benim cefakar ve über dayanıklı koçum Halil, sanki ruhumu okumuş gibi Instagram’da yağ yakan, selülitlere iyi gelen bir  tarif paylaşmaz mı! ‘Yaktım seni Halil!’ dedim. İnsan biliyorsa böyle şeyler, bari önceden bir söyler! Halil Emre, koçum yani, milli bisikletçidir. Onunla tanışmam hayatıma çok şey kattı, ondan çok şey götürdü bakın o ayrı. Bana geçirdiğim her zor zamanımda, antrenman desteği vermeye çalışarak dayanıklılığını gani gani kanıtlamış oldu kendisi. Her dediğine verecek akıllara zarar bir cevabım veya soracak akıllara zarar sorularım oluyor. Laf dinlemiyorum ben. O bana ‘sende bir Porsche kapasitesi var, sen düldül gibi takılıyorsun’ diyor. Ben, koşarken ota, kuşa, çiçeğe bakmaktan laf dinlemiyorum, pes ediyorum, o etmiyor. Ben kendimden vazgeçiyorum, o geçmiyor. O benim iki çocuk, sosyal sorumluluk, uykusuzluklar, seyahatler, işler ve bilumum hayat koşturması içinde hala daha nasıl antrenman yapıp yarışlara katıldığıma hayret ederken; ben de onun hala daha bana emek vermesine şaşıyorum. Sabah bir kalkıyorum, Halil uluslararası bir yarışta 240 km bisiklet yapmış gelmiş mesela. Gözlerim doluyor özverisine ve doğallığına. Halil inanılmaz bir yürek. Gördüğüm en saf, en güzel insanlardan biri. Gerçek bir sporcu ruhu onunkisi. Allayıp pullayacak, satış yapacak pazarlamacı ruhu değil onun sporu anlayış ve yaşayış hali. Bana çok güzel bir şey söyledi: “Yonca benim hayatım, işim bisiklet. Ben hayatımı adadığım için milli oldum. Ama ben esas sizlere hayret ediyorum, büyük saygı duyuyorum. Bunca iş arasında hayatının içine sporu yerleştiren, bunca şeyin içinde spor yapamadığı için üzülen, kafa yoran, bu kadar ciddiyetle spora sarılan herkese saygım sonsuz. Bence esas profesyonellik bu...” Ne kadar doğru değil mi? Yani o mesela bize amatör demiyor, öyle de bakmıyor; çünkü haftada altı gün spor yapmaya çabalayan, her saniye spor düşünen insanın profesyonel olduğunu düşünüp bunu savunuyor. Neyse ne anlatacaktım, ne çok uzattım yine. Halil’in yağ yakan ve selülitlere tokat atan tarifini paylaşmayı bir totodaşlık sorumluluğu bilirim arkadaşlar. Gerçi ben kalkıp günde üç litre içip fenalık geçirince Halil dehşet içinde kaldı. “Yonca yine vur dedik, öldürdün!” diye acayip kızdı. Meğer üç ay her gün, içtiğimiz suya ek olarak ne bileyim 3-5 bardak içmek de yetermiş, iyiymiş. Ben tadını da çok sevdim. Hadi yaza giriş ayı olan mayısta kafayı totoya takanlara gelsin. Bu tarife ne isim vereyim diye düşündüm, ‘Halil Suyu’ dedim. Gülüyorum, çünkü Halil benim sürekli ‘Halil Suyu’ içmeme inanamıyor. Bu yazıyı yazdığımı duysa fenalık geçirir. Okumayacağını umuyorum. “Bunca yıl spora emek verdim, sen kalktın adımı yağ yakan suya verdin, pes Yonca!” der, hakkıdır. Haklıdır. Boynum saygımdan dolayı büküktür. De işte, Kadın kafası bana da ‘paylaş Yonca paylaş’ der.

HALİL SUYU TARİFİ
Malzemeler:
• 2 adet yeşil elma 
• 1 adet limon 
• 4 adet çubuk tarçın 
• 1 tatlı kaşığı toz zencefil 
• 1 tatlı kaşığı tane karanfil 
• 1 tatlı kaşığı yenibahar 
• 1 tatlı kaşığı tane karabiber 
Hazırlanışı:
3 litre suyu ilk önce kaynatın. Sonra içine elma ve limonları büyük parçalar halinde doğrayın. Diğer malzemeleri de içine atarak sekiz dakika boyunca kaynamaya bırakın. Ardından tülbentten süzüp soğumaya bırakın. (Ben sıcak haliyle çay gibi içmeyi de sevdim). Düzenli olarak her gün üç ay boyunca içilmesi tavsiye olunur. Tabii su tüketimimiz en az iki litre olacak, ayrıca sporsuz da kalmayacağız hiçbir zaman... Elçiye zeval olmaz demişler... Olmadı keza. 

Yonca ‘Selülit kardeşliği’
Üçgen bikini sevdası
Ben bikini seviyorum. Ezelden beri hem de. Ama boynumda iz bırakan askı olmasın isterim bir de. Renk delisiyim malum. İki senedir kızımdan öğrendiğim bir bikini modası var ‘Triangle’, yani üçgen bikini dedikleri. İnanılmaz güzel fosforlu renkler ve siyah bantlarla konturu yapılmış bir tasarım. İnternetten sipariş vererek aldık hep kızıma. Bayılıyorum, ben de giymek istiyorum, içim gidiyor ama işte analı kızlı bir örnek olacak halimiz yok. Bulan o, giyen o. Ona göre modası geçti geçiyor. Ben de böğrüme taş bastım, almıyorum kendime. Hale bak, kızıma özeniyorum resmen yahu. Nitekim ben giyemedim ama siz giyin diye yazayım dedim. Bikini meraklısına tavsiye ederim. Instagram’da ‘trianglebikini’ diye ararsanız, eve teslim edenleri bulursunuz. Rengarenk alın, giyin. Kulaklarımı çınlatın...

Ruj ve oje
Nasıl oldu bilmiyorum ama ruj ve kırmızı ruj denince herkes bana bakıyor. Kırmızı ruj süren beni etiketliyor. Her gören dudaklarıma bakıyor ilk iş. Kazara yemiş bitirmiş olduğum bir anda fotoğraf paylaşsam ya da ne bileyim işte hani artık pilin bittiği bir anda biri görse, millet mail’ler atıyor, ‘Ne oldu, kırmızı rujun nerede?’ diye. Hemen ‘Yoksa canın mı sıkkın, iyi misin?’ diyen diyene. Doğru bazen canım sıkkın. Ruj muj sürecek halim olmadığı da oluyor elbet. Biyonik değiliz arkadaşlar. Bu bünyede de bir yürek, bir can var. Arada sıkı tepesi atar. Attı mı da of anam of, can yakar. Bir yandan hoşuma gidiyor, bir yandan bazı şeylerin bizde bu kadar güçlü etki bırakmasına hayret ediyorum. Bir süredir ruj renk paletimi genişlettim. Kopkoyu bir gül kurusuna taktım. Erik kurusu da olabilir. Yani bence içinde azıcık kırmızı, azıcık mor, azıcık da pembe var sanki. Kırmızıdan sonra bu kadar hastası olduğum bir ruj rengi olmamıştı. Adını da sevdim; Meet My Pink! Yani ‘Pembemle tanış’. Ne şeker değil mi ismi de? Bir de ona uygun oje buldum. Gerçi ojelerde de ben daha çok markanın verdiği isme kafayı takığım. Rengi beğensem de eğer adı içime sinmezse süremiyorum iyi mi! Kendimce totem oluyor, inandığım enerji gücüne ters giden şeyi tırnağıma sürersem, ‘tırnaklarımla kazıyarak’ yaşadığım hayatıma toz konar gibi geliyor. Essie markası da ojelere tam benlik nefis isimler buluyor. Dudağımdaki Sephora Meet My Pink No: 21’e uygun nefis bir oje rengi var hatta, adı da ‘Foot Loose’, gel de sürme! Aklıma dans geliyor, yakışıklı Kevin Bacon geliyor, müzikler kafamda çalıyor. Elime bakınca içim müzik doluyor. Yaza girerken dudağımda gül pembe, elimde müzik bitmesi fikri içimi açıyor. 
Yağ yakan selülit azaltan Halil suyu - Resim : 1