Elele Temmuz-Ağustos 2024 sayısından
Hazırlayan: İrem Naz Güvel
Moda, tarih boyunca sadece estetik ve güzellik anlayışıyla değil, aynı zamanda toplumsal ve politik olaylara karşı duruş sergileyen bir platform olarak da kendini gösteriyor. Zaman zaman kıyafet seçimleri, sosyal adaleti, çevre bilinci ve insan hakları gibi önemli konularda farkındalık yaratmanın güçlü bir aracı oldu. Modanın apolitik olduğunu savunmak, ona yapılacak en büyük haksızlık olur.
Tarihsel süreçte moda, savaş dönemlerinde, ekonomik krizlerde ve siyasi baskılar karşısında insanların sesini duyurmak için stil sahibi bir araç oldu. Örneğin, 1960’larda Amerika Birleşik Devletleri’nde sivil haklar hareketi sırasında siyahilerin giydiği kıyafetler, kimlik ve direnişin sembolü haline geldi. Ünlü isimler de katıldıkları davetlerde kıyafetlerine Easter egg’ler ekleyip olaylara karşı tavırlarını belli ediyor.
"Harry Styles moda aracılığıyla kendini ifade etmenin cinsiyetle sınırlı olmamamsı gerektiğini vurguluyor."
Modanın apolitik olduğunu savunmak, ona yapılacak en büyük haksızlık olur.
Nasıra Prensesi isyanı
Son zamanlarda modada politik rüzgarlar esiyor. Bunun kaynağı da İsrail ve Filistin arasında yaşanılanlar. Bella Hadid, sesini duyurmak için platformunu en iyi şekilde kullanan ünlü isimlerden biri. Filistin asıllı manken, İsrail’in yaptığı zulme her defasında dikkat çekmekten hiç çekinmedi. Bu yüzden iş birliklerini kaybetti, hatta modelliği bırakacağını da açıkladı. Doğrudan 1700’lerde Filistin hükümdarı Omar Al Daher’in soyundan geldiği için Nasıra Prensesi lakabını alan Bella, en iyi bildiği şeyi modayı bir protesto aracı olarak kullanıyor. Son olarak Cannes Film Festivali’nde, Michael & Hushi’nin 2001’de tasarladığı asimetrik fırfırlı kırmızı ve beyaz kefiye baskılı elbisesi ve elinde dondurmasıyla Cannes’da direniş gösterdi.
Cannes’a Cannes
Bu yıl Cannes’da kan aktı desek yeridir. Nasıra Prensesi isyanının büyük yankı bulduğu festivalde, bir başka protestovari hareket, oyuncu Cate Blanchett’tan geldi. Oyuncu, ‘The Apprentice’ın galasına, tasarımcı Haider Ackermann’ın Jean Paul Gaultier için hazırladığı straplez bir elbiseyle katıldı. İlk bakışta sıradan bir elbise gibi görünürken, oyuncunun sürekli eteğini kaldırıp yeşil astarını göstermeye çalışması, elbiseye farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağladı. Çünkü önü siyah, arkası neredeyse beyaz gibi görünen uçuk pembe ve yeşil astarlı bu elbisenin renkleri aslından farklı. Orijinalinde arka kısmı yeşil ve astarı da lavanta rengindeydi. Bazıları, oyuncunun orijinal elbiseyi bu renklerle değiştirip kırmızı halıda giymesini, Filistin bayrağına bir saygı duruşu olarak yorumladı. Ancak teknik olarak elbisenin rengi pembe, siyah ve yeşil olduğundan oyuncu böyle bir niyetle elbiseyi giymemiş de olabilir. Kısaca, Cate Blanchett, bir dönem interneti meşgul eden, ne renk olduğu belli olmayan elbise gibi bir etki yarattı.