Cannes’a Cannes
Bu yıl Cannes’da kan aktı desek yeridir. Nasıra Prensesi isyanının büyük yankı bulduğu festivalde, bir başka protestovari hareket, oyuncu Cate Blanchett’tan geldi. Oyuncu, ‘The Apprentice’ın galasına, tasarımcı Haider Ackermann’ın Jean Paul Gaultier için hazırladığı straplez bir elbiseyle katıldı. İlk bakışta sıradan bir elbise gibi görünürken, oyuncunun sürekli eteğini kaldırıp yeşil astarını göstermeye çalışması, elbiseye farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağladı. Çünkü önü siyah, arkası neredeyse beyaz gibi görünen uçuk pembe ve yeşil astarlı bu elbisenin renkleri aslından farklı. Orijinalinde arka kısmı yeşil ve astarı da lavanta rengindeydi. Bazıları, oyuncunun orijinal elbiseyi bu renklerle değiştirip kırmızı halıda giymesini, Filistin bayrağına bir saygı duruşu olarak yorumladı. Ancak teknik olarak elbisenin rengi pembe, siyah ve yeşil olduğundan oyuncu böyle bir niyetle elbiseyi giymemiş de olabilir. Kısaca, Cate Blanchett, bir dönem interneti meşgul eden, ne renk olduğu belli olmayan elbise gibi bir etki yarattı.
Mesaj panosu
Boykot için illaki kıyafetlerin benzer şeyleri çağrıştırmasına gerek olmuyor. İşte bu noktada rozetler devreye giriyor. Cannes, Grammy ve Oscar gibi birçok etkinlikte, protesto rozetleri göze çarpıyor. Cannes’da Bella Hadid gibi bir desenden değil, bir rozetten yararlanan destekçileri de gördük. Bazı katılımcılar, kırmızı rozetler takarak barış çağrısında bulundu. 96. Akademi Ödülleri’nde de benzer manzaralar vardı. Billie Eilish, Ramy Youssef, Swann Arlaud, Riz Ahmed gibi isimler Filistin halkına desteklerini üstlerine taktıkları rozetlerle gösterdi. Rozet uygulaması, aslında yeni bir şey değil. Bu rozetlerin farklı bir versiyonunu daha önce Me Too hareketinde görmüştük. Me Too hareketi, Amerikalı film yapımcısı Harvey Weinstein’ın cinsel taciz haberlerine yanıt olarak 2017’de öne çıkan, işyerinde kadınlara yönelik cinsel taciz ve cinsel istismar sorununa yönelik bir farkındalık hareketi. O dönemki törenlerde herkesin yakasında ‘Times Up’ rozetleri iğnelenmişti.
Protestonun rengi
Kartopu gibi giderek büyüyen Me Too hareketi, başta film endüstrisi olmak üzere cinsiyet eşitsizliğine kadar derinleşti. 2018 Altın Küre Ödülleri’nde bir dayanışma gösterisi olarak aralarında Emma Stone, Reese Witherspoon ve Shonda Rhimes’ın da bulunduğu 300 aktris, menajer, yazar, yönetmen ve yapımcı bir araya geldi ve törene katılacak kadınları siyah giymeye davet etti. Eğlenceli ve renkli görüntülere sahip tören, o yıl siyaha büründü. Modanın aracılığıyla 2020 Oscar Ödülleri’ne geldiğimizde de Natalie Portman, kör göze parmak diye adlandıracağımız bir ‘isyankar elbise’ ile törende boy gösterdi. Bu kadar cinsiyet eşitliğinin savunulduğu, sektörde iyileştirme çalışmalarının giderek arttığı bir dönemde, o yıl hiçbir kadın yönetmen Oscar’a aday gösterilmedi. Portman dönemin göz ardı edilen kadın yönetmenlerin isimleri, Dior imzalı pelerinine işledi. Bu hareketiyle, ödül törenlerinde kadın yönetmenlerin yeterince temsil edilmemesini protesto etti ve kadın sinemacıların daha fazla tanınması gerektiğine dikkat çekti.
Müziğin “ayrımcı” gücü
Tarihin en politik, en olaylı Eurovision’u geride kalsa da etkilerini hala hissediyoruz. “Müzikle birleştik” sloganına sahip yarışma, ne yazık ki bu yıl herkesi ayırdı. 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşta, Ukrayna’nın yanında olup Rusya’yı yarışmadan diskalifiye den EBU, konu Filistin olunca üç maymunu oynadı ve İsrail’in yarışmada yer almasında hiçbir sıkıntı görmediğini açıkça ifade etti. Birçok ülkenin temsilcisi, çifte standardı kabul etmedi ve yarışmanın iptal olacağı, bazı ülkelerin katılımcılarını boykot amaçlı çekeceğini düşünülüyordu ancak hiçbiri olmadı. Eurovision’ın bugüne kadarki en ilginç sahne şovlarından birine imza atan Bambie Thug, yarışma öncesi boykot amaçlı çekilmesi istense de, “Şimdi geri adım atmanın, yarışmada Filistin yanlısı sesin daha az olması anlamına geleceğini” söyledi. Sahne dışında protestolar sürerken, İsrail delegasyonu diğer ülkeleri kışkırtıyor ve EBU da Filistin bayrağını bile içeriye sokmuyordu. Bu aşamada yarışmacıların, EBU’nun yasaklarını kırmak için başvurdukları yol müzik değil, moda oldu.
Yarışmanın açılışını yapan Eric Saade’in bileğinde Filistin kafiyesi ile çıkması ilk ateşi başlattı. Üstelik şarkıcı, provalarda kefiyeyi takmayıp canlı yayına gizlice sokmuştu. Babası Filistin kökenli olan Saade, “Bu sadece kökenimin bir kısmını gösterme yolumdu. Bu kefiyeyi küçük bir çocukken, ailenin nereden geldiğini asla unutmamak için babamdan almıştım. O zamanlar bunun bir gün EBU tarafından ‘siyasi sembol’ olarak adlandırılacağını bilmiyordum. Benim gözümde bu sadece ırkçılık. Sadece kapsayıcı olmak ve bana özgün bir şeyler giymek istedim, ancak EBU etnik kökenimin tartışmalı olduğunu düşünüyor gibi görünüyor” diye EBU’nun itiraflarına tepki gösterdi.
2024 Eurovision’u müziği değil, modanın öncülük ettiği protestolarla damga vurmaya devam etti. Bu yıl İtalya’yı temsil eden Angelina Mango, yarı finaldeki kostümünün aksine, baştan aşağı siyah bir kostüm ve elinde de İtalya bayrağıyla bayrak geçit törenine katıldı. Siyah takımı, İtalyan bayrağındaki kırmızı, beyaz ve yeşil renkleriyle birleşince Filistin bayrağını çağrıştırdı.
"Eurovision’ın bugüne kadar ki en ilginç sahne şovlarından birine imza atan Bambie Thug, EBU’nun yasaklarını kırdı."