Dizinin popülerliğinden bahseden ve izlemeyi ihmal etmeyen gazeteci Ertuğrul Özkök, köşesine 'Baby Reindeer' dizisini izlerken yaşadığı şaşkınlığı taşıdı. İşte Özkök'ün o yazısı...
Bugünlerde hangi arkadaşımla buluşsak o konu geliyor.
Netflix’in “Baby Reindeer” adlı dizisi.
Dün akşam itibariyle Netflix’in İngilizce TV serileri içinde 1 numaradaydı.
22-28 Nisan tarihleri arasında diziyi 22 milyon kişi seyretti.
Diziyi ben de büyük ilgiyle izledim.
Bence İngiliz drama sanatının çok güzel örneklerinden biri.
Çok hassas bir konuyu, banalliğe düşmeden, klişe bakış tuzağına düşmeden çok başarılı biçimde işlemiş.
Dizinin üçüncü bölümünde Türkiye'ye büyük sürpriz
İşte o dizinin üçüncü bölümünde benim için büyük diyebileceğim bir sürprizle karşılaştım.
Jenerik bölümünde karşıma çok iyi bildiğim bir müzik çıktı.
Vivaldi’nin “Sposa Son Disprezatto” adlı aryası.
Çok sevdiğim, çok dinlediğim bir arya bu.
Beni şaşırtan dizide bu aryayı söyleyen soprano oldu.
Oya Ergün…
Oya Ergün'ün 2019'da yayınlanan albümünden
2019 yılında ilk arya albümü yayınlanmıştı.
Albümün adı “Baroque Lace"di.
Galiba Türk medyasında Oya Ergün’le ilgili ilk yazıyı yazan ben oldum.
Bazılarını bildiğim ve çok sevdiğim, bazılarını ise hiç bilmediğim harika parçaları, harika bir şekilde söylemişti.
O parçalardan özellikle Vivaldi’nin “Sposa Son Disprezatto"yu çok sevmiştim.
Zaten albümün en çok dinlenilen parçası da o olmuştu.
Cecilia Bartoli ve Monserrat Cabale gibi devler varken niye o?
Şaşırmamın nedeni şu oldu...
Bu parçayı Cecilia Bartoli, Monserrat Caballe gibi dev sanatçılar söylemişti.
Bartoli’nin bütün icraları içinde en çok dinlenen iki aryasından biriydi.
Durum böyleyken dizinin yapımcılarının henüz pek tanınmayan bir Türk sanatçısını tercih etmeleri şaşırtıcıydı ve buna çok sevindim.