5 / 5
‘İyi’ hissettirenler - Resim : 5

TUBA DADAŞOĞLU
KLİNİK PSİKOLOG

“İyileştiren ilişki, hem danışan hem de terapist tarafından birçok faktörün içinde bulunduğu bir durumdur. İçlerinde en önemlisi ise güvenli bir bağdır.”

Modern insan, sizce neden ‘iyi hissetmek’ istiyor?
Pandemi süreciyle insanlık hiç bilmediği duygular, durumlar ile yüzleşmek zorunda kaldı. Önce garipsedik, sonra uyum sağlamaya çalıştık ve bir o kadar zorlandık. En sonunda kaçtığımız benliğimizle yüzleşmek mecburiyetinde kaldık. Herkes, kaçtığı benliği ile yüzleşmek durumunda kalınca; yaşamın anlamı değişiklik göstermeye başladı. İnsanlar artık kötü hissetmek istemiyor. Acıdan kaçmak ve çaba sarf etmeden sahip olabileceği iyi anlarda bulunmak, iyi hissetmek istiyor. Aslında iyi hissetmek adı altında insanlar, kendine ütopik bir dünya kurmaya çalışıyor. Tabii ki iyi hissetmek önemli; ancak sürekli iyi hissetme hali insanın doğasına aykırı bir durum. İçerisinde bulunduğum sosyal mecralarda, psikoterapi verdiğim danışanlarımda, ‘iyi hissetme’ algısına gerçekçi bir duruş sergilemeyi daha sağlıklı buluyorum. Beyin, yalnızca gerçekleri bildiği zaman iyileşiyor. Kendimizi tek bir duyguya odaklamak veya kötü hissetmekten kaçmak amacıyla yaptığımız her şey, bizi daha da köşeye sıkıştırıyor. Gücü, huzuru, iyi hissetmeyi dışarıda aradığımız müddetçe asla bulamayacağız. Şunu asla unutmamalı ve hayat felsefesi haline getirmeliyiz: Güç dışarıdan değil, içeriden gelir.

Bu iyi hissetme yolculuğu sırasındaki rolünüz ile modern insanın kesişmesinde neler yaşanıyor?
İyi hissetme yolculuğuna, terapi sürecinin başlama hali diyebiliriz. Bu süreçte görevimiz, birçok alternatif yol sunmak ve karşı tarafı diğer bakış açıları ile farklı düşünmeye ve yeni yollar üretmesine teşvik etmektir. Terapi, bir şifalanma süreci ve kişinin kendini gerçek anlamda tanıma sürecidir. Bu süreçte kişi kendiyle ciddi bir yüzleşme yaşar. Terapi sanıldığı gibi iyi hissetme veya rahatlama alanı değildir. Tabii ki süreç zorlaştıkça ve siz kararlar alıp, hayatınıza uygulamaya başladıkça kendinizi iyi hissetmeye başlıyorsunuz.

İyi hissetme yolculuğunun sonunda karşınızdaki kişi nasıl kazanımlar elde ediyor? ‘Yeni’ bir bakış açısı kazanabilmek ne kadar mümkün?
Terapi sürecine her başvuran birey, yaşadığı sorunları çözecek demeyi inanın çok isterdim. Ancak ne yazık ki öyle olmuyor. Biz terapistlerin ellerinde bir sihirli değnek yok. Gelen bireyler, sadece terapiye gelmeleriyle yaşadıkları sorunların üstesinden gelemezler. Buradaki asıl amaç, kişinin terapi almak istemesi ve öğrendiklerini hayatına geçirebilmek için çaba sarf etmesidir. Hal böyle olunca tatmin edici sonuçlar mümkün oluyor. Burada ilk adım, başvuran kişinin önce kendisine inanması sonrasında ise emek vermesidir. Bakış açısı, her şeydir. Bakış açısı değişen ve iyileşen insanın dünyası da değişiyor, ruhu da. Emek verilen her şeyin sonu tatmin edici ve huzur verici oluyor.

Bir ‘iyi hissettiren’ olarak, iyileştirici gücünüzü nasıl tarif edersiniz?
Danışanın düşüncelerini, duygularını ve zorlu deneyimlerini paylaştığı terapi seansı hiç şüphesiz güvenli ve koşulsuz kabulün içerisinde olur. Güçlü bir bağ oluşmaya başlar. Danışanın sürecine yakından şahit olan ve bu süreçte ona fayda sağlayan, destek veren biri olarak danışan ve terapistin arasındaki o bağ oluştuğunda ilişkinin iyileştirdiğini belirtmek isterim. İyileştiren ilişki, hem danışan hem de terapist tarafından birçok faktörün içinde bulunduğu bir durumdur. İçlerinde en önemlisi ise güvenli bir bağdır.

“Umudunu yitirme! Daha nefes alıyorsun ve yaşam denen bu yolculukta her an, her şey değişebilir. Güzelliklere hazır ol.”