Dermatologlar güneşle nasıl savaşıyor?

Güneşin yaşlandırmaktan kansere kadar neden olduğu olumsuzlukları bilmeyen yok. Buna rağmen sahiller güneşin altında sere serpe yatanlarla dolu. Biz de şunu merak ettik; acaba hastalarına her gün tekrar tekrar güneşin zararlarını anlatan dermatologlar yaz günlerinde kendilerini güneşten nasıl koruyor?

Dermatologlar güneşle nasıl savaşıyor?

Dermatoloji Uzmanı Dr. Deniz  Balaban
İstanbul Cerrahi Hastanesi

Makyaj öncesi koruyucu sürüyorum

“Güneş ışığının insana moral verdiği, psikolojik durum üzerinde pozitif etkisi olduğu biliniyor. Bir miktar bronzlaşmanın hoşuma gittiğini itiraf etmek zorundayım. Cilt tipimin koyu olması da bir avantaj... Elbette  güneş ışınlarının dik geldiği saat 10.00-14.00 arasında güneşlenmemek, şapka ve güneş gözlüğü kullanmak, yüksek koruyuculu güneş kremi sürmek, mümkün olduğu kadar gölgede vakit geçirmek gibi önlemler alıyorum. Yüz ve vücut için farklı güneş koruyucu ürünleri tercih ediyorum. Denizin de etkisi ile vücut derisi daha çok  kuruduğu için yağ bazlı ürünler hem nemlenmeyi sağlıyor  hem güneşten koruyor. Yüz için ise koruyuculuğu daha yüksek 50 koruma faktörlü ve yağsız ürünler tercih ediyorum. Dudak ve çevresi hassas bir bölge olduğu için bu bölgelerde koruyucu stick kullanıyorum. Koruyucuları özellikle güneşe çıkmadan yaklaşık 15-20 dakika önce eşit miktarda sürüyorum ve her iki saatte bir tekrar ediyorum. Ürünün hem UVA hem UVB’ye karşı etkili koruma sağlamasına, suya dayanıklı olmasına dikkat ediyorum. Güneş sonrası vücut ve yüz için uygun nemlendirici kullanıyorum. Şehirde yaz döneminde mutlaka yüzüme yüksek koruma faktörlü güneş kremini makyaj öncesi uyguluyorum ve makyaj ürünlerini koruma faktörlü tercih ediyorum. Çocuklarım büyürken onları da güneşten korunma konusunda bilinçlendirmeye çalıştım. Çünkü erken çocukluk yaşlarında güneş yanığı oluşturacak kadar güneşlenme ileriki yıllarda malign melanom olasılığını artırıyor. Bu nedenle çocukların güneşten korunmaları önem taşıyor. Deriye uygulanan veya diyetle alınan antioksidanların yararı tartışmalı olmakla beraber belli aralıklarla C vitamini, E vitamini, çinko, selenyum, soya isoflavonları ve yeşil çay takviyesinin faydalı olabileceğini düşünüyorum.”Dermatoloji Uzmanı Dr. Makbule Dündar
Medipol Hastanesi

Yüzüme ayrı cildime ayrı bakım yapıyorum
...
“Dermatolog olarak güneşin cildimizi yaşlandıran en önemli dış etken olduğunu bildiğim için yaz-kış fark etmeksizin her sabah ellerimin  üzerine ve yüzüme en az 30 koruma faktörlü bir koruyucu uyguluyorum. Özellikle yaz aylarında güneş koruyucu uygulamadan kesinlikle dışarıya çıkmıyorum. Uyguladığım koruyucunun hem UVA hem de UVB’ye karşı koruma içermesine dikkat ediyorum. Bronzluğu sağlıklı bulmuyorum çünkü bronzlaşmak aslında cildimizin güneşe karşı  geliştirdiği bir savunma mekanizması… Solaryumda sık sık bronzlaşan ciltler de kronolojik yaştan çok daha ileri bir cilt yaşına ulaşıyor. Ben bronz olmayı sevmiyorum. Özellikle yüzümü kesinlikle bronzlaştırmıyorum. Güneşlenmek amacıyla güneş altına genellikle yatmıyorum, sadece yüzerken güneşe maruz kalıyorum. Saat 11.00-15.00 arası fazla güneş altında bulunmuyorum. Deniz veya havuz kenarında yüzüm için genellikle SPF 50 hem UVA hem de UVB’ye karşı koruyucu içeren yağsız kompakt bir koruyucu ile vücudum için yine en az SPF 30 faktör genellikle losyon tipi bir koruyucu kullanıyorum ve iki saatte bir tekrarlıyorum. Ayrıca her gün yüzüme ve vücuduma düzenli olarak nemlendirici sürüyorum. Cildim yağlı olduğu ve yoğun bazlı nemlendiriciler bende sivilce sorununa yol açtığı için ‘fluid’ tarzı güneş koruyucuları tercih ediyorum. Güneş sonrası bakımda da fazla yoğun olmayan, yatıştırıcı ve besleyici organik yağlar içeren, fazla koruyucu madde, renklendirici ve parfüm içermeyen nemlendiriciler uyguluyorum.  Yazın saçlarıma da sık sık nem ve besleyici içerikli  maskeler uyguluyorum; pH nötr yumuşak şampuanlar kullanıyorum. Deniz kenarında şapka kullanıyorum. Kızım 9 yaşında olmasına rağmen güneş konusunda bilinçli bir çocuk. Yaz tatillerinde koruyucu uygulamayı o da alışkanlık haline getirdi. Yazın özellikle antioksidan açıdan zengin taze meyve ve sebze tüketmeye, bol su, yoğurt, süt, ayran içmeye dikkat ediyorum. Özellikle domates, havuç, yoğurt tüketmek güneş hassasiyeti açısından önem taşıyor. Probiyotik, beta karoten, likopen, C vitamini, soya izoflavonları içeren besin takviyelerini de kapsül şeklinde günlük olarak alıyorum.”
Dermatoloji Uzmanı Dr. İLGEN Nakipoğlu Şenli
Medical Park Bahçelievler Hastanesi

Güneşten korunmak benim misyonum oldu
...
“Bronzlaşmak bir dermatoloji hekimi olarak benim için, ‘derinin güneşten zarar görmesi’ni ifade ediyor. Hekimliğimin öncesinde de bronzlaşmayı  anlamsız bir çaba olarak görürdüm. Ancak ne zamandır hiç deri renginiz kırılmadı derseniz; Deri ve Zührevi Hastalıkları uzmanlık eğitimim için gittiğim Avusturya Graz‘daki 90’lı yıllardan beri diyebilirim. Şu an 42 yaşındayım. Güneş ışınlarından korunmak benim için bir misyon oldu dersem yerinde olur. Yüzüm için olmazsa olmaz ürünüm, tüm mevsimlerde ve günün her saati güneş ışınlarından koruyucu kremimdir. UVA ve UVB için 50+ korumalı, benimki gibi akneye meyilli ciltlerde cildin parlamasını önleyen matlaştırıcı ve nemlendirici özellikleri olan, deride yağ üretimi düzenleyen güneş koruyucular tek tercihim oluyor. Gece yatarken yüzüme ve boynuma laskorbik asitli ya da retinoik asitli kremleri dönüşümlü kullanıyorum. Vücudumu daha çok termal su içerikli yapılandırıcı emoliyantlar ile her duştan sonra ilk 5 dakika içinde nemlendiriyorum. Güneş sonrası diye bir kavramım, tabii ki bronzlaşan ciltlerdeki gibi değil. Ancak ben hastalarıma, bu bronzlaşma hatası sonrası termal su içerikli spreyleri ve sonrası da termal içerikli yapılandırıcı nemlendirici losyonları reçete ediyorum. Hastalarıma hem sözel hem de reçetede bir logo gibi ‘saat 10.30-18.30 arası güneş yok’ diyorum. Ancak bu konu anlatılsa da, yazılsa da bronzlaşmak eşittir 20. yüzyıl ile başlayan bir moda… Sanırım bu moda, dünyadaki tüm cilt sağlığı ve hastalıkları hekimlerinin uyarılarına rağmen terk edilecek gibi görünmüyor. Yazkış mutlaka yüzüyorum. Yüzerken saçım için bone kullanıyorum. Yüzdükten hemen sonra, beklemeden saçlarımı biotin içerikli şampuanla yıkıyorum, iyice duruluyorum. Saçlarımı hafif bir masajla, sadece havlu ile kurutuyorum. Yıllardır uzun olan saçlarım için, iki seneden beri çok kısa bir saç modeli tercih ediyorum. Bu da bakımımı çok kolaylaştırıyor ve bana zaman kazandırıyor... Yazın su tüketimine de çok önem veriyorum. Bu aralar karbonhidrat ve basit şeker tüketmiyorum. Eşim de çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak hastalarına bu konuda duyarlı yaklaşıyor. Bebeklik ve çocukluk döneminde güneş ışınlarından korunmanın önemini oğlum da çok iyi biliyor.”
Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Erkek
Acıbadem Maslak Hastanesi

Markaya değil koruma faktörüne bakıyorum
...
“Bronzlaşma deyince aklıma ilk gelen şey o rengi kazanmak için geçen sürede maruz kalınan eziyet ve alınan riskler oluyor. Görüntüsel olarak itici  gelmese de bronz olmayı sevmiyorum. Güneşin yarattığı kızarık görünümden, deri yangısı, kuruluk, gerginlik ve ısı hissinden hoşlanmıyorum. Güneşe bağlı baş dönmesi, yorgunluk, halsizlik, tansiyon yükselmesi, bağışıklık sistemi baskılanması gibi hisler ve belirtilerden bu sayede uzak kalıyorum.  Çocukluğumda güneşin faydaları anlatılırdı,  zararlarını hiç bilmiyordum. Ancak dermatolog olduktan sonra en önemli kozmetiğim güneşten koruyucular oldu. Yaklaşık 20 yıldır, dört mevsim boyunca her gün, dışarı çıkmadan 20-30 dakika önce yüzüme 50 koruma faktörlü bir güneşten koruyucu kremi mutlaka sürüyorum. Yazın gün içinde tekrarlamaya özen gösteriyorum. Havuza veya deniz kenarına gittiysem vücuduma da mutlaka en az 15 koruma faktörlü bir güneşten koruyucuyu çok sık tekrarlayarak sürüyorum. Güneşten koruyucularda markadan ziyade koruma faktörü, suya dayanıklı olması ve sık tekrar edilmesi önem taşıyor. Güneşten sonra ise hem vücuduma hem de yüzüme mutlaka nemlendirici sürüyorum. Tatildeyken 11.00-15.00 saatleri arası sahilde veya havuzda kalmıyorum. Mutlaka eve gidiyor, kitap okumaya veya dinlenmeye çalışıyorum. Sabah ve akşam saatlerinde de geniş kenarlı şapkamı başımdan, gözlüğümü yüzümden çıkarmıyorum. Şemsiye altında veya gölge veren yerlerde oturuyorum ve denizden çıkar çıkmaz kapalı  bir giysi giyiyorum. Uzun yıllardır bilinçli olarak  güneşlenmedim çünkü sağlıklı bronzlaşmanın olmadığını biliyorum. Güneş kuruttuğu için bazen saçlarıma bebe yağı sürüyorum, her duş sonrası da saç kremi uyguluyorum. Güneş vücutta dehidrasyon yaptığından yazın beslenmemde protein, vitamin ve minerallere ağırlık veriyorum. Bol sıvı alıyorum, balık, salata, sebze, meyve tüketiyorum, alkol ve karbonhidratlardan uzak durmaya çalışıyorum.  Güneşten korunma konusunda kendi uygulamalarımı aile bireylerine de anlatıyorum. Maalesef güneşten korunma bilinci yaşla birlikte gelişiyor. Gençler deri kanseri ve yaşlanma gibi konularda telkinlerimi kulak ardı edebiliyorlar. Yetişkinler ise gerekli koruma önlemlerini alıyorlar.”
Yazı: Yaprak Çetinkaya/FormSante

Bronzluk onlar için güzellik anlamına mı geliyor yoksa yaşlanmakla eş değer mi? Yüzleri ve vücutları için hangi ürünleri tercih ediyorlar? Peki yakınlarını güneşin altında saatlerce kalmamaya ikna edebiliyorlar mı? Cilt sağlığını uzmanları bu soruları içtenlikle yanıtladı.

Dermatoloji Uzmanı Dr. Burcu Yamangöktürk Solak
Özel Est-Ethica Ataşehir Tıp Merkezi


Bol bol su ve meyve tüketiyorum...
 “Yaz yaklaştığında güneşin yükselttiği enerjiyle sınırsızca güneşlendiğim ve bronzlaştığım günleri özlüyorum. Çünkü artık güneş altında geçirilecek zaman yasaklarına birebir uyuyorum. Yaşam kaynağımız olan güneşin yaşlanmanın baş faktörlerinden olduğunu düşününce kar-zarar oranını hesaplayıp, bugün hoş görünen bronzluğun erken kırışma olarak bana döneceğini düşünüp güneşlenmekten vazgeçiyorum. Günlük rutinde güneş koruyucu krem sürmeden evden çıkmıyorum. Gün içinde güneş koruma faktörlü ürünleri dört saatte bir yeniliyorum. Çevremdeki herkese ve hastalarıma da aynı sıklıkta kullanmaları için ısrar ediyorum. Sık kremlenmek bazen konforsuz olabildiğinden yüzüm için özellikle yağsız formüllü kremleri, vücudum içinse losyonları tercih ediyorum. Tatil günlerinde ise yasaksız vakitlerde güneş altında kalıp, açık renkli, ince kıyafetler, geniş şapkalar giymeye çalışıyorum ve mutlaka güneş gözlüğü takıyorum. Tüm bu önlemlere rağmen yaz aylarında deri kuruyor. Bu nedenle bol su tüketiyorum, meyve ve sebze ağırlıklı besleniyorum.”