Mevsimler cildimizi nasıl etkiliyor?
Dermatoloji Uzmanı Dr. Elif Ebru Güner, mevsimlerin olumsuz etkilerinden korunmamız için alınacak önlemleri anlatıyor.
İşte alınacak önlemler
• Kışın cildin doğal bariyerinin yeniden onarılması, cildin bu olumsuzluklardan etkilenmemesi için içeriğinde seramidler, squalen, lanolin, hyaluronik asit ve esansiyel yağ asitleri gibi molekülleri barındıran nemlendiriciler kullanılmalı. Günde en az bir kere uygulamaya özen gösterilmeli.
• Kışın sıcak su ile banyo yapmaktan kaçınılmalı. Banyoda ılık su ile pH’ı cilde uygun (pH 5.5) sabun içermeyen temizleyiciler kullanılmalı, banyo süresi 10 dakikayı geçmemeli.
• Duştan çıkmadan deri ıslakken esansiyel yağ asitleri, squalen gibi molekülleri içeren tıbbi yağlar deriye uygulanabilir. Bu uygulama cildin yüzeyine suyun hapsolmasına neden olur.
• Banyo sonrası cilt tamamen kurutulmadan, hafif nemliyken nemlendirici kremler ve losyonlar kullanılmalı.
• Dış etkenlere sürekli maruz kalan, gün içerisinde defalarca yıkadığımız ellerimize de bakım yapılmalı, her yıkamadan sonra nemlendirici uygulanmalı.
• Kuru deri ve buna bağlı kaşıntısı olan hastalar nemlendirici kullanmalarına rağmen şikayetlerinde düzelme olmuyorsa bir dermatoloji uzmanına görünmeli.
• İlkbaharda cilt yüksek reaksiyon verebilir. Bu durum cildin hassasiyetine ve alerjik olmasına yol açar; dolayısıyla ilkbahar cilt için kritik bir zaman. Polenlerle alerjik moleküller doğaya salınır. Vücutta deriden kabarık kaşıntılı döküntüler, kızarıklıklar ve genel bir sensitivite gözlenir.
• Eller, yüzümüz, bacaklar gibi açıkta kalan alanların korunması için bu bölgelere özen göstermeli. Pamuklu kıyafetler giyilmeli, cildi kaşındıracak sentetik ve yünlü kıyafetler tercih edilmemeli.
DOĞRU BRONZLAŞMA!
İLKBAHAR VE SONBAHARDA BAKIM
SAĞLIKLI BİR CİLT İÇİN BAKIMSon dönemde artan hava kirliliği, asit yağmurları, egzozlar, fabrika dumanları, endüstriyel çağın getirdiği zararlılar, derimizde ve iç organlarımızda serbest radikal adını verdiğimiz moleküllerin oluşmasını sağlar. Bu moleküller hücre ölümüne ve yaşlanmasına, hatta kanser gelişimine sebep olur. Mevsimler ve mevsim değişimlerinde yaşanan ısı, nem, rüzgar, ultraviyole değişiklikleri cilt üzerindeki nemi ve florayı olumsuz yönde etkiler. Yazın güneşe maruz kalan deri renk değiştirir, derinin yüzeyinde kabalaşma ve sarımtırak kalınlaşma dikkati çeker, cilt yaşlanır. Kış mevsiminde soğuk hava koşulları ve sert rüzgarlar ise cildi kurutur, nemsiz bırakır. Kuru ciltlerde bu daha belirgindir. Döküntüler, sedef ve egzama gibi hastalıklar, kaşıntılar ve duyarlılık artar. İlkbahar ve sonbaharda ise saç dökülmeleri çoğalır, bazı dermatitler bu mevsimlerde alevlenir.
Mevsimlerin zararlı etkilerinden korunun
Yaz mevsiminde güneş ışınlarının zararlı etkileri her geçen gün artan kötü sonuçlarıyla gündemimizi meşgul ediyor. Ozon tabakasının incelmesiyle yeryüzüne ulaşan ultraviyole (A ve B) ışınları cildin yaşlanmasına, kırışıklıklara, düzensiz ve koyu renk değişimlerine neden olur. Cildin bozulan döngüsü ve elastin yapısındaki değişimler ciltte sarkma ve sarımtırak görüntü yapar. DNA yapısında kırılmalar ve mutasyonlar yaratır. Yazın ısınan hava ve artan nem etkisi ile cilt gözenekleri açılır, cildin sebum üretimi artar, kılcal damarlar genişler. Yazın sonunda cildin üst tabakası kabalaşır ve matlaşır. Dermal tabaka ise yoğun ultraviyole hasarıyla incelir. Ultraviyoleye bağlı pigmentasyonlar olur, kılcal damarlar belirginleşir, mevcut cilt rahatsızlıkları ve alerjiler alevlenir. Cilt daha nemsiz, daha yağsız ve dış etkenlerden daha açık hale gelir. Yaz mevsiminde artan nemle birlikte cildin terleme fonksiyonunda problemler ve isilik yakınmaları da görülebilir. Bu durumda, sık duş almak, pamuklu terletmeyen kıyafetler giymek, serin ortamlarda bulunmak önerilir. Tedavi gerektiren durumlarda rahatlatıcı solüsyonlar ve ilaçlar verilebilir. Nemin artışıyla vücudun kapalı alanlarında deri florasında bulunan mantar ve bazı bakterilerin üremesi artar. Özellikle ayak parmak araları, ayak tabanları, kasık bölgesi gibi nemli ve kapalı alanlarda, şişman kişilerde derinin katlanan alanlarında kaşıntı, pullanmalar ve kızarıklıkla ya da koku yakınmasıyla kendini belli eder. Bu bölgelerin duştan sonra iyice kurulanması, pamuklu terletmeyen çamaşır kullanılması önerilir. Kış mevsiminde ise soğuk hava, bulunduğumuz ortamlarda klima, kalorifer gibi havayı kurutan ve nemini azaltan çevresel faktörlerin etkisiyle cildin nem dengesini bozar. Cildin sık yıkanması, sert temizleyici sabunların kullanılması durumu kötüleştirir. Derideki sebum ve nem cildin doğal bariyeridir. Bu bariyer zayıfladığında kimyasalların ve alerjen maddelerin vücuda girişi kolaylaşır. Bu durum tekrarlandıkça kızarıklıklar, kabarıklıklar, egzama gibi tedavisi uzun süren deri hastalıkları ortaya çıkabilir. Kış aylarının etkisiyle ciltteki pullanma, kepeklenme, kaşıntı, özellikle kollarda ve bacaklarda cilt kuruluğu, el ve ayak gibi alanlarda ve derinin sebum üretim kapasitesinin ve ciltteki onarım mekanizmalarının azaldığı yaşlı kimselerde daha sık görülür. Kışın bu etkilerinden alınacak önlemlerle korunmak mümkün.
• Kışın cildin doğal bariyerinin yeniden onarılması, cildin bu olumsuzluklardan etkilenmemesi için içeriğinde seramidler, squalen, lanolin, hyaluronik asit ve esansiyel yağ asitleri gibi molekülleri barındıran nemlendiriciler kullanılmalı. Günde en az bir kere uygulamaya özen gösterilmeli.
• Kışın sıcak su ile banyo yapmaktan kaçınılmalı. Banyoda ılık su ile pH’ı cilde uygun (pH 5.5) sabun içermeyen temizleyiciler kullanılmalı, banyo süresi 10 dakikayı geçmemeli.
• Duştan çıkmadan deri ıslakken esansiyel yağ asitleri, squalen gibi molekülleri içeren tıbbi yağlar deriye uygulanabilir. Bu uygulama cildin yüzeyine suyun hapsolmasına neden olur.
• Banyo sonrası cilt tamamen kurutulmadan, hafif nemliyken nemlendirici kremler ve losyonlar kullanılmalı.
• Dış etkenlere sürekli maruz kalan, gün içerisinde defalarca yıkadığımız ellerimize de bakım yapılmalı, her yıkamadan sonra nemlendirici uygulanmalı.
• Kuru deri ve buna bağlı kaşıntısı olan hastalar nemlendirici kullanmalarına rağmen şikayetlerinde düzelme olmuyorsa bir dermatoloji uzmanına görünmeli.
• İlkbaharda cilt yüksek reaksiyon verebilir. Bu durum cildin hassasiyetine ve alerjik olmasına yol açar; dolayısıyla ilkbahar cilt için kritik bir zaman. Polenlerle alerjik moleküller doğaya salınır. Vücutta deriden kabarık kaşıntılı döküntüler, kızarıklıklar ve genel bir sensitivite gözlenir.
• Eller, yüzümüz, bacaklar gibi açıkta kalan alanların korunması için bu bölgelere özen göstermeli. Pamuklu kıyafetler giyilmeli, cildi kaşındıracak sentetik ve yünlü kıyafetler tercih edilmemeli.
DOĞRU BRONZLAŞMA!
İLKBAHAR VE SONBAHARDA BAKIM
SAĞLIKLI BİR CİLT İÇİN BAKIMSon dönemde artan hava kirliliği, asit yağmurları, egzozlar, fabrika dumanları, endüstriyel çağın getirdiği zararlılar, derimizde ve iç organlarımızda serbest radikal adını verdiğimiz moleküllerin oluşmasını sağlar. Bu moleküller hücre ölümüne ve yaşlanmasına, hatta kanser gelişimine sebep olur. Mevsimler ve mevsim değişimlerinde yaşanan ısı, nem, rüzgar, ultraviyole değişiklikleri cilt üzerindeki nemi ve florayı olumsuz yönde etkiler. Yazın güneşe maruz kalan deri renk değiştirir, derinin yüzeyinde kabalaşma ve sarımtırak kalınlaşma dikkati çeker, cilt yaşlanır. Kış mevsiminde soğuk hava koşulları ve sert rüzgarlar ise cildi kurutur, nemsiz bırakır. Kuru ciltlerde bu daha belirgindir. Döküntüler, sedef ve egzama gibi hastalıklar, kaşıntılar ve duyarlılık artar. İlkbahar ve sonbaharda ise saç dökülmeleri çoğalır, bazı dermatitler bu mevsimlerde alevlenir.
Mevsimlerin zararlı etkilerinden korunun
Yaz mevsiminde güneş ışınlarının zararlı etkileri her geçen gün artan kötü sonuçlarıyla gündemimizi meşgul ediyor. Ozon tabakasının incelmesiyle yeryüzüne ulaşan ultraviyole (A ve B) ışınları cildin yaşlanmasına, kırışıklıklara, düzensiz ve koyu renk değişimlerine neden olur. Cildin bozulan döngüsü ve elastin yapısındaki değişimler ciltte sarkma ve sarımtırak görüntü yapar. DNA yapısında kırılmalar ve mutasyonlar yaratır. Yazın ısınan hava ve artan nem etkisi ile cilt gözenekleri açılır, cildin sebum üretimi artar, kılcal damarlar genişler. Yazın sonunda cildin üst tabakası kabalaşır ve matlaşır. Dermal tabaka ise yoğun ultraviyole hasarıyla incelir. Ultraviyoleye bağlı pigmentasyonlar olur, kılcal damarlar belirginleşir, mevcut cilt rahatsızlıkları ve alerjiler alevlenir. Cilt daha nemsiz, daha yağsız ve dış etkenlerden daha açık hale gelir. Yaz mevsiminde artan nemle birlikte cildin terleme fonksiyonunda problemler ve isilik yakınmaları da görülebilir. Bu durumda, sık duş almak, pamuklu terletmeyen kıyafetler giymek, serin ortamlarda bulunmak önerilir. Tedavi gerektiren durumlarda rahatlatıcı solüsyonlar ve ilaçlar verilebilir. Nemin artışıyla vücudun kapalı alanlarında deri florasında bulunan mantar ve bazı bakterilerin üremesi artar. Özellikle ayak parmak araları, ayak tabanları, kasık bölgesi gibi nemli ve kapalı alanlarda, şişman kişilerde derinin katlanan alanlarında kaşıntı, pullanmalar ve kızarıklıkla ya da koku yakınmasıyla kendini belli eder. Bu bölgelerin duştan sonra iyice kurulanması, pamuklu terletmeyen çamaşır kullanılması önerilir. Kış mevsiminde ise soğuk hava, bulunduğumuz ortamlarda klima, kalorifer gibi havayı kurutan ve nemini azaltan çevresel faktörlerin etkisiyle cildin nem dengesini bozar. Cildin sık yıkanması, sert temizleyici sabunların kullanılması durumu kötüleştirir. Derideki sebum ve nem cildin doğal bariyeridir. Bu bariyer zayıfladığında kimyasalların ve alerjen maddelerin vücuda girişi kolaylaşır. Bu durum tekrarlandıkça kızarıklıklar, kabarıklıklar, egzama gibi tedavisi uzun süren deri hastalıkları ortaya çıkabilir. Kış aylarının etkisiyle ciltteki pullanma, kepeklenme, kaşıntı, özellikle kollarda ve bacaklarda cilt kuruluğu, el ve ayak gibi alanlarda ve derinin sebum üretim kapasitesinin ve ciltteki onarım mekanizmalarının azaldığı yaşlı kimselerde daha sık görülür. Kışın bu etkilerinden alınacak önlemlerle korunmak mümkün.