Geleneksel tıbbın mucizeleri: Bal ve sirkenin iyileştirici etkisi
Modern tıp dünyası değişim ve gelişimlere maruz kalırken, antibiyotiğe dirençli mikroplar, bizi alternatif çözüm arayışına sokuyor. Bu noktada da yardımımıza iki iyileştirici besin koşuyor: bal ve sirke. Gelin bal ve sirkenin iyileştirici etkisine bakalım…
İnsanlık tarihi boyunca farklı kültürler, tıbbi faydaları nedeniyle bal ve sirkenin faydalarını övmüş. Kullanımları eski Mısır’da yara tedavisinden, Roma’ya kadar uzanan bu ikili günümüzde tekrar revaçta.
Bal, içerdiği yüksek konsantrasyondaki reaktif oksijen türleri sayesinde zararlı bakterileri etkili bir şekilde hedef alır. Burada, Yeni Zelanda'ya özgü olan ve Manuka ağacının nektarından elde edilen Manuka balı özellikle ilgi çekicidir.
Sirke ise, özellikle en saf haliyle damıtıldığında, güçlü bir antiseptik görevi gören asetik asit içerir. Birleştirildiğinde ise bu iki maddenin MRSA, E. coli ve Salmonella dahil olmak üzere antibiyotiğe dirençli bakterilere karşı etkili olduğu bulunmuş.
BALIN TATLI GÜCÜ
Nefis tadının ötesinde bal, antibakteriyel güçlere sahip bir depo. Neden mi? Hidrojen peroksit üretimi ve yüksek şeker konsantrasyonu.
Bal, yaralarla etkileşime girdiğinde hafif bir antiseptik olan düşük düzeyde hidrojen peroksit salgılar. Bu esnada da yüksek şeker konsantrasyonu, kurutucu görevi görerek bakteri hücrelerindeki nemi çeker ve onları etkili bir şekilde nötralize eder.
Aynı zamanda bal, sadece bakteri yok edici bir madde değildir. Mantarları, virüsleri ve hatta protozoaları da ele alan geniş bir etki yelpazesine sahip.
SİRKENİN ASİDİK GÜCÜ
Sirke'nin gücü asit gücünde yatıyor. Birincil bileşeni olan asetik asit, bakteriyel hücre zarlarını parçalama ve bunlara nüfuz etme konusunda oldukça güçlü. Bu özellik, birçok modern antibiyotiğe direnç gösterecek şekilde evrimleşmiş olan E. coli ve Salmonella gibi güçlü patojenlerle de baş edebilme potansiyeline sahip.
Potansiyellerinin farkına varılmasıyla bal ve sirke, hastanelerin tedavi süreçlerinde de artık kendine yer ediniyor:
BAL VE SİRKENİN FAYDALARI
Yara bakımını hızlandırıyorlar
Balın benzersiz içeriği, bakteri üremesini önlemek ve doku yenilenmesini teşvik etmek gibi ikili faydalar sunuyor.
Bal, doğal nem çekme yeteneğinden dolayı yaralardaki sıvının uzaklaştırılmasına yardımcı olur, şişliği ve ağrıyı azaltır.
Elma sirkesi de asidik profiliyle, mikrobiyal çoğalmaya karşı bir bariyer görevi görerek mantar gibi cilt enfeksiyonlarına etkili bir şekilde karşı koyar.
Solunumu rahatlatıyorlar
Bakteriyel veya viral olsun, solunum yolu enfeksiyonları ağrılı semptomlara yol açabilir. Balın doğal yatıştırıcı özellikleri, antibakteriyel maddelerle birleştiğinde boğaz ağrıları ve inatçı öksürüklerin giderilmesini sağlar. Elma sirkesi ise mukus inceltme özelliği ile nefes almayı kolaylaştırır ve tıkanıklığı azaltır.
Antiinflamatuar ve antioksidan yardım
Kronik iltihaplanma, birçok hastalığın habercisidir. Bal ise glikoz oksidaz enzimi ile iltihabı azaltır. Eklenen antioksidan özellikleriyle de zararlı serbest radikalleri nötralize ederek vücut hücrelerini korur.
Elma sirkesi ise sıklıkla artrit gibi durumlarda görülen eklem iltihabını gidererek bunu tamamlar.
Diş sağlığını destekler
Ağız sağlığımızı da doğanın bize sağladıklarıyla koruyabilirz. Balın hidrojen peroksit salma özelliği ve sirkenin pH dengeleme yeteneğiyle; bu ikiliden oluşan bir gargara, diş eti iltihabını azaltabilir ve bakteri üremesine karşı koyabilir.
Süper mikroplar çağında bal ve sirkenin yeniden dirilişi, doğanın eşsiz potansiyelini bize tekrar hatırlatıyor. Bu ikili biz umut vaat etse de, tıbbi rehberlik eşliğinde kullanmak ve bilinçli olmakta fayda var.