Yeni nesil Biyostimülan dolgular PLLA ve CaHa dolgu hakkında Dr. Abdurrahman Efem ile bir sohbet

Medikal Estetik ve Antiaging Doktoru Abdurrahman Efem, biyostimülan dolgu ve poli-L-lastik asit dolgu nedir, boyun ile göz altı çevresinde dolgu konusunda dikkat edilmesi gerekenler, ergen yaştakilerin el terlemesi ve diş sıkma sorunları hakkında Elele.com.tr’ye detaylı bilgiler verdi.

Yeni nesil Biyostimülan dolgular PLLA ve CaHa dolgu hakkında Dr. Abdurrahman Efem ile bir sohbet
Elele Online

Elele Online


Medikal Estetik ve Antiaging Doktoru Abdurrahman Efem, biyostimülan dolgu ve onun türleri olan poli-L-laktik asit dolgu (PLLA) ile CaHa nedir, boyun ile göz altı çevresinde dolgu kullanımı konusunda dikkat edilmesi gerekenler nelerdir, Elele.com.tr’ye özel bilgiler verdi. Ayrıca ergen yaştakilerin el terlemesi ve diş sıkma gibi sorunlarına karşın botoks uygulaması konusunda da merak edilen soruları yanıtladı. Röportajımızda son dönemlerin farkındalığı en çok artan sağlık konusu lipödem tedavisinde uygulanabilecek medikal yaklaşımları da konuştuk. Ayrıca botoksum tutmadı, botoksum çok kısa süre dayandı gibi bir sorun yaşıyorsanız, Dr. Abdurrahman Efem’in bu konuda da aydınlatıcı bir açıklaması var. İşte karşınızda botoks ve dolgu konusunda yanıtı en merak edilen sorularla Dr. Abdurrahman Efem röportajı…

Biyostimülan dolgu nedir? Diğerlerinden farkı ve avantajı nedir?

Biyostimülan dolgular, cilt altı dermal dolgular grubunda geçen dolgulardır. Çapraz bağlı hyalüronik asit bazlı dolgulardan farklı olarak çok fazla su tutup ödem yapmaz ve yüksek oranda hacim sağlamazlar. Buna karşılık, daha belirgin bir lifting etkisi yaparlar. Hücre aktivitesini daha çok artırır, kolajen ve elastini daha fazla tetiklerler. Yüzünüzde daha doğal, daha gergin bir hat elde etmek ve tüm bunları ifadeniz değişmeden yapmak istiyorsanız, daha çok biyostimülan dolguları tavsiye ederim.

Yeni nesil Biyostimülan dolgular PLLA ve CaHa dolgu hakkında Dr. Abdurrahman Efem ile bir sohbet - Resim : 1
 Dr. Abdurrahman Efem

Biyostimülan dolguları kimlerde tercih ederiz?

Daha çok, elastikiyet kaybına bağlı olarak cildinde sarkmalar başlamış kişilere öneriyoruz. Elastikiyet testlerinde, cildini biraz gerip bıraktığında tekrar eski formuna kavuşması iki saniyeden uzun süren danışanların çoğunda kalsiyum hidroksiapatit ya da poli-L-laktik asit (PLLA) içerikli biyostimülan dolguları tercih ediyoruz. Hangi tür biyostimülan dolgu kullanacağımıza da cildin ihtiyacına göre karar veriyoruz. Bu içerikteki dolgular, uygulama yapılan bölgede hücre aktivitesini artırarak, kolajen, elastin salınımını destekliyor; dolayısıyla cilt kalitesinde de önemli ölçüde bir artış oluyor. Hatta bu dolgular, bazı durumlarda, cilt altında doğal olarak bulunan ve cildin yaşlanma karşıtı aktivitesine faydası olan yağ dokusunu da destekleyerek daha parlak, daha gergin hatlara sahip olmamıza yardımcı oluyorlar.

Dolgu uygulaması söz konusu olduğunda karşılaşılan dolgunun vücutta hareket etmesi, dolgunun yerinden oynaması gibi durumlar, biyostimülan dolguda da oluşur mu?

Bu çok oluşmuyor. Biyostimülan dolguları daha güvenli kılan şeylerden biri de bu. Biyostimülanlar, koyduğumuz bölgeden biraz daha hareket etse bile, zaten temel özelliği kolajen salınımını tetikleyip o bölgeyi sıkılaştırmak olduğu için herhangi bir sorun yaratmayacaktır. Ama çapraz bağlı hyalüronik asit dolgular kayarsa, istemediğimiz bölgede şişlik ve form değişikliği yaratır. Biyostimülan dolguların esas özelliği, hacim yaratmak değil, hatları belirginleştirmek olduğundan bu dolguların hareket etmesi gittiği bölgeyi iyileştireceğinden kötü sonuçlar yaratmaz.

Poli L-laktik asit dolgu nedir? Hangi durumlarda tercih edilir, kimler bu dolgu için ideal kişilerdir?

Poli L-laktik asit dolgu (PLLA) , bir biyostimülan dolgu çeşididir. Ciltte elastikiyet kaybının yanı sıra, bir miktar da hacim kaybı varsa, yani yüzde ani kilo alıp verme gibi nedenlerden çok hızlı çökmeler olduysa ya da yüzdeki yağ dokuları dengesiz bir şekilde erimeye başladıysa, bu sorunları en hızlı şekilde gidermek için poli L-laktik asit (PLLA) dolguları tercih ederiz. Böylece hem kolajen salınımını tetikler, hem yağ dokuyu besleyerek tekrar eski foruma kavuşmasına yardımcı olabiliriz.

Bir diğer biyostimülan dolgu türü olan kalsiyum hidroksiapatit içerikli dolgudan da bahseder misiniz?

Bir biyostimülan dolgu türü olan CaHa’lı dolgular (kristal kalsiyum dolgu); kemik üzerine yoğun olarak yapıldığı zaman ciltte dolgu efekti veriyor. Kalsiyum içeren bu dolgunun sulandırılmış formu ise; boyun, dekolte ve tüm yüzde ince kırışıklıklar, nem kaybı, hafif sarkmalar için kullanılıyor. CaHa, uygulandığı bölgede fibroblastların uyarılmasını sağlayarak ciltte yeni ve güçlü kolajen üretilmesini destekliyor. İşlemden sonra etkisi ortalama bir ay sonra başlıyor. Ciltteki parlaklık, sıkılık ve pürüzsüzlük etkisi gün be gün ortaya çıkıyor ve bu etkiler ortalama 18-24 ay kadar devam ediyor. Ayrıca son dönemde CaHa ile hyalüronik asitli ürünleri bir arada kullanmayı tercih ediyoruz; böylece hyalüronik asidin katkısıyla daha etkin sonuçlar elde ediyoruz.

Yeni nesil Biyostimülan dolgular PLLA ve CaHa dolgu hakkında Dr. Abdurrahman Efem ile bir sohbet - Resim : 2

Peki tek başına biyostimülanlar yeterli olur mu?

Hayır. Eğer hızlı ve uzun süre etkili bir antiaging tedavi istiyorsak, genelde tedavileri kombine uygulamak gerekiyor. Tüm sorunların çözümünü tek bir işlemden beklemek çok gerçekçi olmaz. Kombine tedaviler, daha kesin ve etkili sonuçlar almamıza yardımcı oluyor. Bu anlamda elimizi güçlendiren uygulamalardan bazıları, altın iğneli radyo frekans ya da fokuslu ultrason yöntemleri. Bu cihazlarla sorunlu bölgeye bir uyarım yaptığımızda oradaki hücre aktivitesini arttırdığımız için cildin altına vereceğimiz ürünlerin etkisini de arttırmış oluyoruz. Biyostimülan dolgularla, mezoterapilerin kombinasyonu da çok iyi sonuçlar veriyor. Kombine işlemler sayesinde o bölgedeki iyileşmeyi daha iyi, daha radikal bir şekilde gözlemleyebiliyoruz.

Kilo verme sonrası deri sarkmaları için ameliyatsız çözüm 

Yoğun ve hızlı kilo verme sonrası kollarda, bacaklarda ve karında meydana gelen boşalmış balon efektine karşı ameliyatsız, medikal yöntemler ve işlemler ile müdahale mümkün mü günümüzün son teknolojisinde?

Özellikle mide ameliyatlarından sonra söz ettiğiniz durumu çok sık görüyoruz. Öncelikle hastalarımızın beslenmelerine dikkat etmelerini, yeteri kadar sıvı tüketmelerini, hatta biraz yürüyüş yaparak kas aktivitesini artırmalarını, yani o bölgedeki sarkmaların önüne geçmelerini tavsiye ediyoruz, ama geri kalan kısmı toparlamak için elimizdeki en güçlü tedaviler, iğneli radyofrekans ya da fokus ultrason yöntemleriyle, biyostimülan uygulamalarının kombinasyonu. Bu kombine tedaviler, elastikiyetini kaybetmiş cildin daha hızlı sıkılaşmasını sağlarken, hücre aktivitesini de arttırarak bu sıkılaşmanın daha uzun vadeli ve daha sağlıklı olmasını sağlıyor. Cihazlar ciltteki uyarımı artırıyor, biyostimülan dolgular da aktivitesi artmış hücrelerin daha sağlıklı ve güzel şekilde kolajen ve elastin üretimini tetikliyor, yağ dokuyu destekliyor. Kısaca cildin ihtiyacı neyse, tüm eksikleri yerine koyuyor. Özellikle mide ameliyatlarından ve şok diyetlerden sonra güzel sonuçlar almamızı sağlıyor. İğneli radyofrekans ve fokus ultrson cihazlarının dışında, bu etkiyi soğuk dalga terapileriyle de yapabiliriz. Soğuk dalga terapileri de cilt altındaki kolajen ve elastin salınımını tetikleyerek cildin sıkılaşmasına yardımcı oluyor. Soğuk dalga terapilerinin selülit tedavisinde iyi sonuçlar verdiğini de söyleyebilirim. Kasları güçlendirmek için kullanılan EMS sistemi cihazlarla, radyofrekans cihazları da eş zamanlı kullanılabilir. Bu sayede sorunlu bölgedeki doku iyileştirirken kas dokusunu da daha belirgin hale getirmek; kas hacminin küçülmesinden kaynaklanan sarkmayı da bir miktar daha azaltmak mümkün oluyor. Önemli bir nokta da kullandığımız yöntemlerin FDA onaylı olması ve uluslararası testlerden geçmiş yöntemleri kullanmak çok önemli.

Yeni nesil Biyostimülan dolgular PLLA ve CaHa dolgu hakkında Dr. Abdurrahman Efem ile bir sohbet - Resim : 3

Lipödem tedavisi nasıl olur? 

Lipödem son günlerin en çok konuşulan sağlık problemi, hem teşhisi hem de tedavisi bir o kadar karmaşık ve bir hap içtim iyileştim gibi durum da yok. Medikal estetik dünyasında lipödem hastalarının bacaklarda ve kollarda lipödem yaşadıkları sorunlara karşın uygulanabilecek yöntemler var mı?

Biliyorsunuz lipödem, bir dolaşım bozukluğu. Dolayısıyla bu hastalara dolaşım bozukluğunu gidermeye yönelik tedavileri; derin doku masajlarını, lenf drenaj ya da soğuk lipoliz cihazlarını tavsiye ediyoruz.  Her hastaya değil ama bazılarına radyo frekans cihazlarını ve soğuk dalga terapisini de önerebiliriz. Soğuk dalga terapileri, mikrodalga mantığıyla çalışıyor. Cihaz, cilt altını ısıtarak o bölgedeki hücre aktivitesini arttırıp kolajen ve elastin salınımını tetikliyor. Aynı zamanda cilt sıkılaştığı için hem selülit, hem lipödemin yarattığı dalgalanma görünümü çözülüyor. Mezoterapi uygulamaları da lipödem hastalarında tercih ettiğimiz tedavi yöntemleri arasında. Lipödem, yapısal olabildiği gibi bazen liposuction sonrasında da meydana gelebiliyor. Her iki durumda da hem cihaz kombinasyonlarını, hem mezoterapi kombinasyonlarını, hem de masaj uygulamalarını tavsiye ediyoruz.

Gözaltı ve boyun için dolgu uygulamayı sevmediğinizi söylüyorsunuz. Bir kez de Elele için sebebini açıklar mısınız? Hyalüronik asit dolgularının gözaltı bölgesinde yarattığı dezavantaj nedir?

Şu sebeple gözaltı ve boyun için dolgu uygulamayı sevmiyorum: Bu iki bölge, çok ince deriye sahip olduğundan çok hassas. Uygulanan çapraz bağlı hyalüronik asit dolguların yapı olarak su tutma kapasitesi yüksek olduğundan, istemediğimiz bombeleşme, dalgalanma ya da sosis görünümüne neden olabilir. Hastalar ilk bir-iki ay harika bir flash bir etki görüyor, sonrasında ise söz ettiğim görünümler ortaya çıkıyor. Sonuç olarak, gözaltı ışık dolgusu gerçekten ihtiyacı olan hastaya, çok kontrollü bir şekilde uygulandığında doğru sonuç verir. Maalesef bu içeriğin bilinçsiz kullanımı sonucunda “Gözaltı ışık dolgusu yaptırdım, gözaltlarım daha çok şişti, daha da mor görünmeye başladı” diyen hastaların sayısı hiç de azımsanacak gibi değil. Gözaltı sorunları için daha çok mezoterapi, PRP ya da kök hücre tedavilerini öneriyoruz. Bu yöntemler, cihazlarla kombine edilirse çok daha etkili sonuçlar veriyor. Bu sayede cilt kalitesini artırıp daha iyi bir görünüm yakalamak mümkün oluyor. Şunu da belirtmek isterim; boyun bölgesine biyostimülan dolgu yapılabilir ama gözaltına biyostimülan da tavsiye etmiyorum. Gözaltı çok daha hassas bir yer. Dolaşımı çok zor. Dolayısıyla dolaşımını bozmayacak, o bölgeyi zorlamayacak uygulamalar yapmak gerekiyor.

Okul çağındaki gençlerde ve çocuklarda el termelesi ve diş sıkma sorununa karşın botoks uygulaması nasıl olur?

Çocuklarda diş sıkma ve el terlemesi botoksu 

Reşit olmayan bireylerde yani çocuk ve ergenlerde karşılaşılan diş sıkma ve stres kaynaklı el terlemesi gibi sorunlar için botoks kullanılabilir bir yöntem midir? Evet ise, hangi türde botoks kullanılır bunun sebebi nedir ve ne kadar sürede etki görülür, etki ne kadar sürer, yan etkiler var mıdır?

Evet kullanıyoruz. Ama öncelikle şunu söylemeliyim, 18 yaşın altındaki çocukların aile izinleri gerekli, hatta kliniğe velileriyle birlikte gelmelerini istiyoruz. Aşırı terleme ya da fazla diş sıkma, estetik uygulamaların dışında bir sağlık sorunu. Öğrencilerin okul performanslarını bile etkiliyor. Eli sürekli terleyen bir çocuk, sınava girdiğinde artan stresle birlikte daha da çok terliyor ve neredeyse kalem tutamayacak hale geliyor. Bu durumlarda genelde hastalarımıza botoks uygulaması yapıyoruz. Diş sıkmayla ilgili de aynı tedavi geçerli. Diş sıkma da uzun vadede diş etleri başta olmak üzere birçok sağlık sorunu yaratıyor. Öncelikle bir diş hekimine danışarak uygun tedavileri uyguluyoruz ve çok başarılı sonuçlar alıyoruz.

Yeni nesil Biyostimülan dolgular PLLA ve CaHa dolgu hakkında Dr. Abdurrahman Efem ile bir sohbet - Resim : 4

"Botoksum tutmadı, botoksum hemen geçti" diyenler için Dr. Abdurrahman Efem yanıtladı

Son olarak, hangi durumlarda vücudumuzda botoksa karşı antikor gelişiyor?

Uygulamadan hemen sonra botoksunuz tutmadıysa evet, vücudunuz antikor üretmiş demektir. Biliyorsunuz, vücudumuz her türlü protein içerikli yapıya karşı antikor üretebiliyor. Botoks da bir tür protein olduğu için bu gibi durumları yaşıyoruz.  Eğer vücutta antikor geliştiyse hücrelerin reseptörlerine yapışması gereken toksinler, çok daha hızlı bir şekilde eritilerek vücuttan uzaklaştırılıyor. Aslında temel mekanizma bu. Bu durumun daha çok kimlerde yaşandığını ise tam olarak söyleyemiyoruz, maalesef kesin bir bilgi yok bu konuda. Çok düzenli botoks yaptıran hastalarda da görünebiliyor, hiç botoks yaptırmamış birinin ilk botoksunda da ortaya çıkabiliyor. Ama korona virüsünden sonra bu vakaların arttığını söyleyebiliriz.

Bunu da şuna bağlıyoruz; aşılar da protein yapıda olduğu için aşılanmış hastalarda var olan bazı antikorlar botoksu da yabancı madde gibi algılayarak saldırabiliyor. Eğer vücudunuz antikor geliştirdiyse maalesef botoksu hiçbir bölgede kullanamıyoruz. Çünkü etkinliği hemen kayboluyor. Böyle durumlarda ne yapıyoruz? Hastamızı iki yıl kadar hiçbir şekilde botoks yapmadan dinlendiriyoruz. Bu, vücuttaki botoksa karşı üretilmiş antikorların miktarının azalmasına yardımcı olabiliyor. Ama bazı hastalarımızda ömür boyu botoks yapamama durumuyla da karşı karşıya kalabiliyoruz. Son olarak şunu da belirtmek isterim, şu an piyasada olan üç botoks markası dışında hiçbirinin Sağlık Bakanlığı onayı yok. Maalesef denetlenmeyen botokslarda ön göremeyeceğimiz sorunlar yaşanabiliyor. Bazen hastalar, botokslarının yaptırdıkları gün tuttuğunu ve aylarca taş gibi kaldığını söyler, ama bu ilacın doğasına aykırı bir şey. Botoks, 3 ila 10 gün arasında tutar. Bundan daha hızlı tutması ve kalıcılığının çok daha uzun sürmesi içerik hakkında şüphe uyandırır. Söz ettiğim sorunları yaşamamak için lütfen uygulanan içeriklerin Sağlık Bakanlığı’nca onaylı olmasına dikkat edin.