İnfertilite, yani kısırlık, herhangi bir doğum kontrol yöntemi uygulamadan, haftalık 2 kez düzenli cinsel ilişki veya yumurtlama dönemini içine alacak planlı cinsel ilişkilere rağmen 1 yıl içerisinde gebeliğin gerçekleşememesi olarak tanımlanır. Bu makalede hem kadınlarda hem de erkekler de oluşabilecek infertilite nedenlerini, sebeplerini konu aldık. İnfertilite nedir, infertilitenin sebepleri nelerdir? İnfertilite nasıl teşhis edilir? Tedavisi var mı? gibi merak edilen soruları Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Kaan Aydos ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Batuhan Özmen yanıtladı... İşteinfertilite hakkında tüm merak edilenler:
İnsanoğlunun en temel içgüdülerinden biri de üreme içgüdüsüdür. Kadın ve erkek bireyin iki temel insan hakkı olan cinsel ve üreme sağlığı bu içgüdü temelinde şekillenmektedir. Bu iki temel hak da bireyin kendi karar ve sorumlukları ile üreme planını oluşturur. Oysa her zaman üreme planlarını hayata geçirmek tahminimiz kadar kolay olmaz. Bazı istisnaları saymazsak genelde evliliğin temelini çocuk oluşturur. Ancak çocuk sahibi olmaya niyetlenen her çift ne yazık ki bu arzusunu gerçekleştirememektedir. İnsan biyolojisi gereği her cinsel ilişki gebelikle sonuçlanmaz. Öncelikle ilişkinin kadında yumurtlama zamanına denk gelmesi gerekir. Böyle olsa bile, spermin yumurtaya girmesi ve ardından döllenmenin gerçekleşerek embriyo oluşması, bunun da rahimde tutunarak sağlıklı bir gebelik ile sonuçlanması birbiriyle ilintili çok sayıda mekanizmanın düzgün şekilde çalışmasını gerektiren karmaşık bir süreçtir.
Bu nedenle, çocuğumuz olmuyor endişesine kapılmadan önce belli bir sürenin geçmesi beklenmelidir. Çünkü tek bir ilişkinin gebelikle sonlanma şansı yüzde 18 - 22’dir. Bir yılın sonunda ise bu oran yüzde 85’e erişir. İşte infertilite, yani kısırlık, herhangi bir doğum kontrol yöntemi uygulamadan, haftalık 2 kez düzenli cinsel ilişki veya yumurtlama dönemini içine alacak planlı cinsel ilişkilere rağmen 1 yıl içerisinde gebeliğin gerçekleşememesi olarak tanımlanır. Yaklaşık olarak her 5 çiftten biri infertilite nedeniyle bir tedavi arayışına girmek zorunda kalmaktadır. Ancak günümüz teknolojisi ile birçok olguda sorunun kaynağını ortaya çıkarabilmemiz sayesinde tedavi şansı artmaktadır. Diğer yandan, yardımla üreme tekniklerinde kaydedilen gelişmeler de çoğu çiftin sonunda çocuk sahibi olabilmesine fırsat yaratmıştır.
Erkeğe ait bir nedenden dolayı gebelik görülmediği anlaşılırsa bu erkek infertilitesi anlamına gelir. Olguların yaklaşık yüzde 20 - 30’unda tek başına erkeğe ait bir sorun vardır, diğer kısımda ise kadın faktörüne eşlik eden bir durum söz konusu olur. Erkek infertilitesi diyebilmek için öncelikle sperm değerlerinde düşüklük olması gerekir. Bunun yanı sıra, sperm değerlerinin tamamen normal olduğu bazı durumlarda da erkek infertilitesinden söz edilir. Bunlar arasında sperm DNA hasarları, meninin dışarı atılamaması ve cinsel fonksiyon bozuklukları sayılabilir.
Yukarıda tarif edildiği gibi üremenin ve gebeliğin sağlanamaması eğer kadın partnere ait bir durumdan kaynaklanırsa kabaca kadın infertilitesi olarak bahsedilir. Bu durumlar genel olarak yumurta hücresinde azalma ve kalitesinin bozulmasına, yumurtlama (ovülasyon) bozukluklarına, genital organların hastalıkları ya da hormonal düzensizliklere bağlı olmaktadır. Kadınlarda yaşın ilerlemesiyle yumurta sayısındaki azalma ve kalitesinin bozulmasının gebe kalma şansında çok dramatik bir düşüş yarattığı da bilinmeli.
Dr. Özmen erkeklerde infertilite sebeplerini şöyle sıralıyor:
İnfertilite diyebilmek için, öncelikle en az bir yıl beklemek gerekir. Bu sürede kadında yumurtlama zamanına denk gelecek şekilde cinsel ilişkilerin sağlıklı biçimde devam etmiş olması önemlidir. Buna rağmen çocuk olmaması nedeniyle müracaat eden çiftlerde ilk yapılacak inceleme sperm tahlilidir. Ancak sadece sperm değerlerine bakarak çocuk olup olmayacağına karar vermek yanlış olur. Çünkü çok düşük değerlerde bile gebelik görülebilir. Önemli olan, mevcut spermlerin kalitesidir. Sperm kalitesini ortaya koymak için de oksidatif strese yönelik incelemeler ve sperm DNA hasar testleri yardımcı olur.
Bunların dışında sperm mitokondri enerji potansiyeline ya da sentriol fonksiyonlarına yönelik bazı yeni testler de geliştirilmiştir. Azoospermi durumunda ise genetik incelemeler gerekir. Örneğin Klinefelter sendromu, erkekte kromozom bozukluğuna bağlı en sık karşılaşılan azoospermi nedenidir. Bunun gibi Y kromozomundaki bazı genlerin eksikliği de yine ancak genetik analizlerle anlaşılır. Meni kanallarının doğuştan gelişmediği vaz agenezi olgularında, tüp bebek sonrası dünyaya gelecek çocukta bir anomali çıkmaması bakımından önceden genetik incelemesinin yapılıp, değerlendirilmesi çok önemlidir. Son zamanlarda azoospermik erkeklerde testislerde sperm üretimini değerlendirmeye yönelik bazı özel genetik belirteçler de önerilmektedir.
Kadının incelenmesinde ise rahim ve tüpler için histerosalpingografi (rahim filmi) ve yumurtlamanın tespiti için adetin 21. gününde serum progesteron düzeyi yapılması gereken temel incelemelerdir. Yanı sıra FSH ve AMH (anti Müllerian hormon) ölçümleri de yumurta kapasitesini tayin etmede yardımcı olur. Bu testler ile tüplere veya rahime ait ya da yumurtlama bozukluğuna yol açabilecek olası sebepler taranır. Neticede basitçe infertilite şikayeti olan çiftlerin yaklaşık yüzde 75’inde sorunun kaynağını ortaya çıkarabiliyoruz. Geri kalanlarda diğer nedenlere yönelik daha ileri testler gerekir. Bunlar süt hormonu olarak bilinen prolaktin ölçümü, klamidya antijen testleri, genetik testler, ileri görüntüleme yöntemleri ve bazı cerrahi girişimleri içerir.
Erkeğin eşini gebe bırakabilme potansiyeli sperm tahlili ile belirlenir. Sperm tahlili, laboratuvarda özel olarak düzenlenmiş odada mastürbasyon yoluyla örnek verilerek yapılır. Bunun için öncesinde 3 gün süreyle cinsel perhiz yapılmış olması gerekir. Normalde sperm sayısının bir mililitrede 15 milyondan fazla olması beklenir. İleri hareketli sperm oranı ise yüzde 32’den az olmamalıdır. Normal morfolojili sperm oranı da yüzde 3’ün üzerinde olmalıdır. Tamamı hareketsiz spermlerde özel canlılık testleri istenir. Ancak sadece bir sperm tahliline bakılması yetmez, en az 2 hafta aralıklarla iki test yapılmış olmalı. Hatta 2 - 3 ay öncesinde geçirilen ağır ateşli hastalıklar da tahlil sonucunu etkileyebilir. Bu durumda tahlillerin birkaç kez tekrarlanması daha sağlıklı bilgi verir. Şayet laboratuvar ortamında örnek vermekte zorlanılıyorsa, spermin evde temiz bir kapta toplandıktan sonra yarım saat içerisinde laboratuvara yetiştirilmesi durumunda, bu da kabul edilir.
İnfertilite tanısı alan çiftlerde tedavi sebebe veya sebebi aşmaya yönelik olmalıdır. Sorunun tespiti sonrasında, şayet doğal yolla gebelik sağlanamıyorsa bu çiftlere yardımla üreme teknikleri önerilir. Bunlar rahim içine sperm aşılama (intra uterin inseminasyon; IUI), yumurtlama düzenleyici tedaviler (ovülasyon indüksiyonu) veya tüp bebek (invitro fertilizasyon; ICSI) ve ileri dölleme tedavileri olarak sayılabilir.
Erkek infertilitesinin tedavisinde asıl amaç mümkünse doğal yolla çocuk olmasıdır. Azoospermi olgularının yüzde 15’inde, medikal ya da cerrahi tedavi ile normal sperm çıkışı sağlanarak bu gerçekleşebilir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda yardımla üreme teknikleri kullanılır. Tüp bebeğin başarısı yaklaşık yüzde 50 olup, birkaç kez denenebilir. Tedavide her şeyden önce hem yeterli sayıda hem de yeterli kalitede sperm elde edilmesi hedeflenmeli. Örneğin, DNA hasarı yüksek olan olgularda sperm sayısı ne kadar fazla olursa olsun, gebelik şansı düşer. Oysa kaliteli ise, normal sayının altında sperm çıkışı olsa bile gebelik beklenir. Spermin kaliteli olduğu başlıca tahlillerde hareketli sperm oranının yüksekliği, metabolik belirteçlerinin normal olması ve DNA hasarı bulunmaması ile anlaşılır.
Tedavinin temeli, doğru tanı konulmasına dayanır. Önce çocuk olmasını engelleyen neden açığa çıkarmalı. Ancak bu şekilde spesifik bir tedavi planı yapılabilir. Nedenin ortadan kalktığı gösterildikten sonra erkeğin tedavisi tamamlanmış olur. Testislerde bir sperm döngüsünün yaklaşık 74 gün olmasından dolayı, tedavinin etkisini görebilmek için en az 3 ay beklemek gerekir. Testislerden sperm almak için TESE ameliyatı yapmadan önce de, hormon ve ejakulat belirteçlerine bakılarak yine 3 ay sürecek uygun bir tedavi başlanmasının başarıya katkısı olabilir. Olgun sperm çıkmasa bile, testislerden elde edilecek kök hücrelerin tüp bebekte kullanılmasına olanak tanıyan yeni teknolojiler de umut vermekte.
Erkekte kullanılan ilaçlar; hormon preparatları, vitaminler ve benzeri destek ürünleridir. Yerine göre antiinflamatuvar, antibiyotik, metabolik destekleyiciler, antioksidanlar da önerilebilir. Varikosel ameliyatı olguların yüzde 30’unda doğal yolla gebelik şansını artırır. Bazı azoospermik erkeklerde sperm çıkışı sağladığı da bilinmektedir. Kanal tıkanıklıkları, doğru tanı konur ve tekniğine uygun yapılırsa büyük oranda sperm çıkışı sağlayacaktır. Cinsel ilişkiye girilemeyen iktidarsızlık durumları da spesifik ilaçlar, yaşam tarzında düzenlemeler ve libido artırıcı destek ürünleriyle düzeltilebilir. Yeni teknoloji ile geliştirilen penil protezler, son çare olarak başarıyla kullanılmaktadır.
Kadın infertilitesinde tedavi nedene yöneliktir. Eğer sebep hormonal bir bozukluktan kaynaklanıyorsa bunu düzeltecek sistemik tedaviler veya organik bir organ problemine bağlı ise cerrahi tedaviler yapılmalıdır. İnfertil kadınların yaklaşık üçte birinde yumurtlama düzensizlikleri sorumludur. Bu gibi durumlarda ağızdan alınan veya iğne yoluyla yumurta gelişimini düzenleyici çeşitli ajanlar kullanılabilir. Bazı olgularda yumurta çatlatıcı iğnelerle yumurtlamanın olması sağlanabilir. Tüplerde düzeltilemeyecek derecede hasar bulunan, yumurta kapasitesinin ileri derecede düştüğü ya da şiddetli endometriozisli kadınlarda tüp bebek ile sonuç alınabilir. Bazen yumurtalama düzenlemesi ve hormonal problemler gibi ilaç tedavisi, aşılama veya tüp bebek gibi yardımla üreme teknikleri ve cerrahi tedavilerin birlikte kullanılması da gerekebilir.
Azoospermik erkeklerde önce doğal yolla sperm çıkabilecek durumların varlığı araştırılır. Bir kısım kanal tıkanıklıkları fizik muayene sırasında anlaşılabilir. Kanda FSH ve testosteron hormonlarının normal gelmesi bu anlamda yönlendiricidir. Meni hacminin düşük olması da tedavi edilebilir bir tıkanıklık göstergesi olabilir. Buna yönelik olarak yapılan idrarda sperm aranması ve transrektal ultrasonografi tanıya götüren incelemelerdir. Ancak tıkanıklığın kesin tanısı ameliyat sırasında konulabilir. Tıkanıklık olmadığı anlaşılan azoospermili erkeklerde mikro TESE ile testislerden elde edilecek sperm hücreleri olguların yarısında tüp bebeğe geçme fırsatı verecektir. Mikro TESE’ye karar vermeden önce ejakulatta bazı markırların genetik yöntemlerle incelenmesi, çıkacak hücre kalitesini öngörmede faydalı olabilir. Hormon sonuçlarında bir bozukluk varsa, bunların da bir süre ilaçla düzeltilmesi sperm bulma şansını artırabilir. Bunların yanı sıra, sperm üretimine destek olacak bazı metabolik düzenleyicilerden de fayda görülebilir.
Tahlillerde yeterli sperm çıkması durumunda oksidatif strese yönelik yüksek duyarlılıkta testler geliştirilmiştir. Bu amaçla, sperme toksik metabolitlerin varlığını araştırmaya yönelik spektrometrik ya da galvanometrik testler, sperm membran bozukluğunu ortaya çıkaran bağlanma testleri ve sperm DNA hasarına yönelik TUNEL ve Comet testleri gibi oldukça spesifik incelemeler halen kullanılmaktadır. Ayrıca, spermin enerji kaynağı mitokondrinin ve sperm hareketi ile yumurtanın döllenmesinde rol oynayan sentriolün durumunu ortaya koyan testler de mevcuttur.
Sperm morfolojisinde bazı özel durumlarda değerli bilgi verebilir. Bütün bu incelemeler neticesinde şayet bir tanı konabilirse buna yönelik tedavi başlanır. Tüp bebekte yeterli döllenme sağlanamıyor ve yumurta canlılığını koruyamıyorsa, sperm DNA hasarı sorumlu olabilir. Benzer şekilde tekrarlayan düşük olgularında da sperm DNA hasarlarının etkisi olabileceği gösterilmiştir. Sperm DNA hasarları başarıyla tedavi edilebilen bozukluklardan birisidir. Gerekirse ejakulattaki sağlıklı spermleri seçecek modern yöntemlerden de faydalanılabilir. Sağlıklı sperm elde etmenin bir yolu da testislerden alınacak spermelerle tüp bebek yapılmasıdır. Bu spermlerin kalitesinin ejakulatta çıkanlardan daha iyi olduğu gösterilmiştir.
Günümüzde erkek infertilitesi, doğru tanı konur ve nedene yönelik bir tedavi planı yapılırsa, doğal yolla ya da yardımla üreme teknikleri kullanılarak başarıyla tedavi edilebilir bir duruma gelmiştir.
İster erkek ister kadından kaynaklanan infertilite olsun, şayet doğal yolla gebelik sağlanamıyorsa, günümüzde yardımla üreme teknikleri oldukça başarılı sonuçlar vermektedir.
Aşılama özellikle erkeğe bağlı ve nedeni açıklanamamış kısırlık olgularında tüp bebek öncesinde tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Aşılama kadının yumurtalıklarını uyarıp yumurtalarını çatlattıktan sonra erkeğin spermlerini yıkayıp en iyilerini seçerek rahim içine transfer etmektir. Aşılama, gebelik şansını artırmaya yönelik olarak uygulanan bir tedavi yöntemidir.
Amaç erkeğin spermlerinin karşılaşabileceği engelleri ortadan kaldırarak döllenme ortamı olan fallop tüpleri (kanal) içinde daha fazla yumurta ve sperm bulundurarak birbirleri ile buluşma şansını artırmaktır. Aşılama tüp bebek tedavisinden önce basamak tedavisi olarak başlanabilmesinin yanında özellikle nedeni açıklanamamış kısırlık olgularında, hafif sperm bozukluklarında kullanılır. Aşılama için en az bir tüpün açık olması gerekmektedir. Aşılama tedavisi yapılması için hasta yaşı da önemli bir faktördür. 39 yaşın üzerinde hastalara uygulanması ancak tüp bebek oranlarının düşük olduğu vakalarda eğer maliyet etkin olacaksa kullanılmaktadır.
Aşılama yapılmadan önce kadının yumurtalıklarının uyarılması önerilir
Yumurtalıklar hap veya iğneler ile uyarılabilir. İğne ile yapılan uyarıda daha fazla yumurta toplanır ve haplara göre daha yüksek gebelik oranları elde edilir. Uyarılan yumurtalar birkaç gün arayla yapılan ultrason incelemesi ile takip edilir. Yumurtalar olgunlaştığı zaman çatlatma iğnesi yapılır ve takiben 34 ile 40 saat sonra erkekten alınan sperm yıkanarak hareketliliği artırılır ve küçük bir hacim içine yoğunlaştırıldıktan sonra rahim içine verilir.
Aşılama ile gebelik oranları aylık yüzde 14 - 17 civarındadır. Aşılamanın en fazla 3 - 4 defa yapılması önerilir. Gebe kalamayan çiftler tüp bebeğe yönlendirilmelidir. Aşılamada en önemli istenilmeyen durum çoğul gebeliktir. Bu nedenle yumurtalıkları fazla uyarılan kadınlarda bu risk bilinmeli gerekirse tedavi iptal edilmeli veya alternatif olarak tüp bebek tedavisine geçilmelidir. Aşılamanın diğer komplikasyonu ise enfeksiyon gelişmesidir. Özellikle aşılama öncesinde akıntısı olan kadınlarda vajen ve rahim ağzı içindeki mikroplar rahim içine girerek tüpleri ve yumurtalıkları enfekte edebilirler. Aşılama sonrası bir miktar kasık ağrısı ve kramp normal olarak görülebilir.
Aşılama pek çok infertilite durumlarında uygulaması kolay, pratik, ekonomik ve risksiz bir işlem olduğu için ilk tercih edilen yöntemdir.
1978 yılında ilk tüp bebek yöntemiyle sağlıklı bebek dünyaya gelmiştir. Özellikle 1990'lardan sonra geliştirilen yeni tedavi yöntemleri pek çok çocuksuz çifte umut ışığı olmuştur. Tüp bebek tedavileri için vücut dışında döllenme anlamına gelen in vitro fertilizasyon (IVF) ifadesi kullanılır. Şayet sperm doğrudan yumurta içerisine enjekte edilerek embriyo gelişmesi sağlanıyorsa buna mikro enjeksiyon ya da ICSI adı verilir. Genel olarak tüp bebek yöntemi; kadından toplanan yumurtaların vücut dışında laboratuvar ortamında eşinin spermleriyle döllendirilmesi ve oluşan embriyoların 2 - 5 gün sonra tekrar kadın rahmine yerleştirilmesi olarak anlatılabilir.
Tüp bebek uygulanacak kadınlara çok sayıda yumurtanın gelişmesi ve büyümesi için ilaçlar kullandırılmaktadır. Yumurtalar, yumurtalıklardaki foliküllerin içinde gelişir. Foliküller belli bir büyüklüğe ulaştıklarında yumurtalar vücut dışına alınır. Yumurtaların vücut dışına alınması işlemine oosit toplanması (OPU) adı verilir. Kadının lokal ya da hafif anestezi altında uyutulmasıyla yapılan bir işlemdir.
Toplanmalarını takiben laboratuvar ortamına alınan yumurtalar spermlerle bir araya getirilir. Spermle döllenen yumurta artık embriyo olarak adlandırılır. Döllenme sonrası oluşan embriyolar inkübatör denilen özel cihazların içine yerleştirilir. İnkübatör, embriyoların normal bölünme ve büyümesi için gerekli olan ısı, nem ve gaz konsantrasyonlarını belli bir seviyede tutan çok hassas bir cihazdır. Embriyolar sağlıklı gelişimleri için gerekli maddeleri içeren özel besi yerleri içinde saklanırlar ve 2 - 5 gün içinde inkübatörden çıkartılarak anne adayının rahmine transfer edilirler. Bu aşamadan sonra embriyolar doğuma kadar geçecek süreyi anne rahminde geçirmektedir. Dolayısıyla normalde anne rahmine yerleşmeden önce tüplerde yaklaşık 3 - 5 gün geçiren embriyo, IVF uygulamasında bu süreyi laboratuvarda geçirmektedir. Embriyolar transfer edilmeden önce mikroskop altında incelenerek mümkün olan en kalitelileri seçilir.
Tüp bebek tedavisi birbirine bağımlı ve birbirinden farklı birkaç aşamadan oluşmaktadır.
Tüm aşamalarda başarı sağlanması tüp bebek başarısını belirler:
1. Yumurtaların olgunlaştırılması ve toplanması (10 - 14 gün),
2. Sperm ile yumurtanın döllenmesi ve embriyo gelişimi (3 - 6 gün),
3. Embriyoların transferi yani ana rahmine bırakılması ve 12 - 14 gün bekleme süresi.