1984: İlişki programları
Sürekli gelişen modern flört dünyasında, reality ilişki programları kültürel bir güç olarak ortaya çıkıyor. Bu programlar günlük yaşamın zorluklarından kaçmanın bir yolu olurken bir konfor alanı yarattı ve aynı zamanda Türkçe’ye mahcup zevk olarak çevirebileceğimiz ‘guilty pleasure’ımız haline geldi
Artık senaryolu programları izlemek yerine insanların ‘gerçek hayatlarına’ burnumuzu sokabiliyor ve gösterilerin röntgenci doğasından keyif alıyoruz. Çünkü oradakiler ‘gerçek’. Tanık olunan her aşk, her tartışma, her kişi gerçek hayatta birebir yaşanıyor.
HAZIRLAYAN: İREM NAZ GÜVEL
İlişki programları, televizyonun icadından beri farklı formatlarda karşımıza çıktı. Paravan açmalardan, blind date’lere, Survivor’ı aratmayan ada kaçamaklarından kaos evi Kısmetse Olur’a kadar farklı reality ilişki programlarına şahit olduk. Tabii Netflix de bu işin kokusunu alıp birden fazla ilişki programı yaptı. Birbirlerini görmeden dış görünüşü ikinci plana atarak çiftlerin evlenebileceklerini Love Is Blind ile kanıtlamaya çalıştı. Onun tam tersi, libidosu yüksek kişileri eşleştirdiği Too Hot to Handle gibi bir işe de imza attı. Ve bunların ülke bazında versiyonlarını çekerek aşk dilinin her kültürde farklı olduğunu ama aynı amaca sahip olduklarını gösterdi.
Karikatürize edilmiş karakterler, dramalarla dolu ilişkiler, rekabet ve tutku birleşerek her defasında merak uyandırdı. Onlarla bağdaşabiliyor, yaptıkları eylemleri daha fazla savunabiliyor ya da yargılayabiliyoruz. ‘Kısmetse Olur’ 2015’te yayınlanmaya başladığında izleyenler, yarışmacıların 12 saat bir evde kaldığına, çiftlerin gerçekten birlikte olduğuna ve gerçek bir evde yaşadıklarına kadar her şeye inandı. Aşkları için oylamalar yapıldı, hayran kulüpleri kuruldu. Ekran karşısında bir ilişkinin aşamaları ve eylemleri izlendi. Yarışmacıların gözünden baktığımızda onların Big Brother’ı olduk. Çiftlerin ilişki yaşamaları, hangi kişiye yönelmelerine kadar her şey manipüle edildi. Ancak yıllar sonra öğrendik ki ne ev gerçek, ne de aşklar… Fiziki bir senaryosu olmasa da her şey bir kurgudan ibaret. Klasik müzik eşliğinde edilen kavga görüntülerinden aslında seyircinin ti’ye alındığını fark etmeliydik.
MENÜDE KAOS VAR
Reality programlarının temel besin kaynağı kaos, ilişki programlarında ana yemek olarak sunuluyor.
Gerçek aşklarını bulma umuduyla yarışmacıların çirkin durumlardan geçmesini izlemeyi seviyoruz. Sorun şu ki, mutlu ilişkiler sıkıcı bulunuyor. Ayrılığın eşiğinde olan çiftler, aşk üçgenleri, parçalanmış arkadaşlıklar ve mümkün olduğunca beklenmedik sürprizler isteniyor. Entrikalarla dolu ‘Love Is Blind’ın Japonya versiyonu ve Güney Kore yapımı ‘Single’s Inferno’ yarışmaları diğerlerine göre daha az ilgi çekti. Çünkü kaos ve entrika yoktu. Buradan da Asyalıların ilişkilerini sakinlik içinde yaşadıklarına dair ipuçları yakalıyoruz.
Öte yandan diğer yarışmalarda, özellikle de yapımcıların olay yaratacak kişileri seçerek yüksek gerilime sebep oluyorlar. Amaçlarının yarışmacıların gerçek aşkı bulmasına ya da en iyi partneri seçmesine yardımcı olmadığı çok açık. İlişki programlarının ardındaki tüm çekicilik, gerçek aşkın ve görünüşte mutlu sonların bir fantezisi. İzleyiciler bu programları izleyerek, mükemmel buluşmalar, baş döndürücü dramalar ve mutlu son hayalleriyle bu programlar umut simgesi haline getiriyorlar.